SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

MESACİD BAHSİ

<< 538 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

34 - (538) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة، وزهير بن حرب، وابن نمير، وأبو سعيد الأشج (وألفاظهم متقاربة) قالوا: حدثنا ابن فضيل. حدثنا الأعمش عن إبراهيم، عن علقمة، عن عبدالله؛ قال:

 كنا نسلم على رسول الله صلى الله عليه وسلم وهو في الصلاة. فيرد علينا. فلما رجعنا من عند النجاشي، سلمنا عليه فلم يرد علينا. فقلنا: يا رسول الله! كنا نسلم عليك في الصلاة فترد علينا. فقال "إن في الصلاة شغلا".

 

{34}

Bize Ebu Bekir b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb, İbni Nûmeyr ve Ebu Saîd El-Eşecc rivayet ettiler. Lâfızları biribirlerine yakındır. Dedilerki: Bize İbnî Fudayl rivayet etti. (Dediki): Bize A'meş, ibrahim'den, o da Âlkame'den, o da Abdullah'dan naklen rivayet etti. Abdullah şöyle demiş:

 

Biz Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) namazda iken kendisine selâm verirdik. O da bizim selâmımızı alırdı. Vaktâ ki Necâşî'nin yanından döndük. (Bir daha) selâm verdiğimizde selâmımızı almadı. Bunun üzerine biz:

 

— Yâ Resulullah evvelce sana namazda selâm veriyorduk, sen de alıyordun; dedik. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) :

 

«Şüphesizki namazda meşguliyet vardır.» buyurdular.

 

 

(538) حدثني ابن نمير. حدثني إسحاق بن منصور السلولي. حدثنا هريم بن سفيان عن الأعمش، بهذا الإسناد، نحوه.

 

{….}

Bana İbni Numeyr rivayet etti. (Dediki) : Bana İshâk b. Mansûr Es-Selûlî rivayet etti. (Dediki): Bize Hüreym b. Süfyân, A'meş'den bu isnâdla bu hadîs'in benzerini rivayet etti.

 

 

İzah:

Bu hadîsi Buhârî «Namaz» ve «Habeşistan'a Hicret» bahislerinde; Ebu Dâvûd ile Nesâî de «Namaz» bahislerinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir.

 

Hadîs-i Şerîf islâmîyetin ilk zamanlarında namazda konuşmak ve selâm vermenin caiz olduğunu, Habeşistan'a hicretden döndükden sonra bunun nesh olunduğunu beyân etmektedir.

 

îbni ishâk'in beyânına göre islâmiyetin ilk zamanlarında müslümânlar, kâfirlerden son derece şiddetli ezâ ve cefâlar görmüşlerdi. Resûl-ü Ekrem (Satllallahü Aleyhi ve Sellem) amcası Ebu Tâlib'in himayesinde bulunuyordu. Müşrikler ona bir şey yapamıyorlardı. Fakat ashâb-ı kirâmmın başına gelenleri gördükçe pek ziyâde üzülüyor, kendilerine muâvenetde bulunamamak bu üzüntüyü bir kat daha arttırıyordu. Nihayet ashabına birkaç zaman için Habeş'e gitmelerinin iyi olacağını, Habeşistan'ın iyi bir memleket olduğunu; kralının memleketinde zulüme müsâde etmediğini söyleyerek başlarındaki belâ defoluncaya kadar Habeşistan'a hicret etmelerini tavsiyede bulundu. O zaman müslümanlardan bir kafile dînleri uğurunda Habeşistan'a hicret ettiler. Onbir erkek ile dört kadından ibaret olan bu küçük cemâat Habeşistan'a hicret eden ilk kafiledir. Vâkıdî: Bunların Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) e Nebilik geldikten beş sene sonra Receb ayında hicret ettiklerini kaydeder. Bu zevat: «Osman b. Affân, Zevcesi Rukiyye binti Resûlullâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Ebu Huzeyfetu'bnü Utbe, Zevcesi Senle binti Zübey'r, Mus'ab b. Umeyr, Abdurrahman b. Avf, Ebu Selemete'bnü Abdi'l-Esed, Zevcesi Ümmü Seleme binti Ebî Ümeyye, Osman b. Maz'ûn, Âmir b. Rabîa, Zevcesi Leylâ binti Ebî Hasme, Ebu Sebra, Hâtıb b. Amr, Süheyl b. Beydâ, ve Abdullah b. Mesûd (Radiyallahû anhûm) hazerâtıdır. İbni Cerîr ile diğer islâm tarihçileri bunların kadınlarla, çocuklardan başka sekseniki kişi olduklarını söylerler. Hattâ Ammâr b. Yasir'in aralarında bulunduğu şüphelidir. O da katılırsa sayıları seksen-üç olur.

 

Kafile denize vardıkları zaman kendilerini Habeş diyarına geçirmek için yarım altına bir vâsıta kiralamışlardı. Habeşistan'da bir müddet kaldıktan sonra Mekke müşriklerinin müslümanlığı kabul ettiğini haber alarak tekrar Mekke'ye döndülerse de duydukları doğru çıkmadı. Mekke müşrikleri müslümanlığı kabul etmemişlerdi; ve zavallı muhacirlere eskisinden daha hunharca eziyet etmeye başladılar. Bu sebeple muhacirler tekrar Habeşistan'a dönmek mecburiyetinde kaldılar. Ancak bu defa sayıları eskisinden kat kat daha fazla idi. Hz. ibni Mes'ûd her iki kafileyle Habeşistan'a hicret edenlerdendir. Bu hadîs'in râvisi de odur.

 

Necâşî: Habeşistan kralı demekdir. ibni Mes'ûd (Radiyallahû anh)'ın : «Vaktâ'ki Necaşi'nin yanından döndük» sözü ile iki hicret'den hangisini kasdettiği ihtilaflıdır. 

 

Habeşistan'dan döndükden sonra Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in namazda iken selâm almayarak, namazdan sonra:

 

«Şüphesizki namazda meşguliyet vardır.» buyurması Kirmânfye göre «Namazda bir nev'î meşguliyet vardır ki onunla birlikde başka şeyle meşgul olmak doğru değildir.» manasınadır. Ma'mâfih «şugul» kelimesindeki tenvînin ta'zîm işin olması da caizdir. Bu takdirde cümle:

 

«Namazda pek büyük bir meşguliyet vardır.» ma'nâsına gelir. Bundan murâd: Namaz hâlinde başka bir şeyle değil sırf Allah Teâlâ ile meşgul olmakdır.