NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
125 - (586) حدثنا
زهير بن حرب
وإسحاق بن
إبراهيم.
كلاهما عن
جرير. قال
زهير: حدثنا
جرير عن
منصور، عن أبي
وائل، عن
مسروق، عن
عائشة؛ قالت:
دخلت
على عجوزان من
عجز يهود
المدينة.
فقالتا: إن
أهل القبور
يعذبون في
قبورهم. قالت:
فكذبتهما. ولم
أنعم أن
أصدقهما.
فخرجتا. ودخل
علي رسول الله
صلى اله عليه
وسلم فقلت له:
يا رسول الله!
إن عجوزين من
عجز يهود
المدينة
دخلتا على.
فزعمتا أن أهل
القبور
يعذبون في
قبورهم. فقال
"صدقتا. إنهم
يعذبون عذابا
تسمعه
البهائم".
قالت: فما
رأيته، بعد،
في صلاة، إلا
يتعوذ من عذاب
القبر.
[ش (لم
أنعم) أي لم
تطلب نفسي أن
أصدقهما. ومنه
قولهم في التصديق:
نعم].
{125}
Bize Züheyr b. Harb ile
İshâk b. İbrahim her biri Cerîr'den rivayet ettiler. Züheyr Dediki: Bize Cerir,
Mansûr'dan, o da Ebu Vâil'den, o da Mesrûk'dan, o da Âişe'den naklen rivayet
etti. Aişe söyle demiş:
«Yanıma Medine yahudilerinden
iki koca karı girdi ve: ölüler gerçekden kabirlerinde azâb olunurlar; dediler.
Ben kendilerini tekzip ettim, onları tasdik etmeye gönlüm razı olmadı.
Müteakiben çıkıp gittiler ve yanıma Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
girdi. Kendisine:
— Ya Resûlâllah! Medine
yahudilerinden iki kocakarı yanıma geldiler de ölülerin kabirlerinde azâb
gördüklerini söylediler: dedim.» Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) :
«Doğru söylemişler!
Hakîkaten onlar öyle azâb görürler ki o azabı hayvanlar (bile) işitir.»
buyurdular.
Âişe demiş ki: «Artık
bundan sonra Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'in hiç bir namazda kabir
azabından Allah'a sığınmadığını görmedim!»
126 - (586) حدثنا
هناد بن
السري. حدثنا
الأحوص، عن
أشعث، عن
أبيه، عن
مسروق، عن
عائشة، بهذا
الحديث. وفيه:
قالت:
وما
صلى صلاة، بعد
ذلك، إلا
سمعته يتعوذ
من عذاب القبر.
{126}
Bize Hennâd b. Serîy
rivayet etti. (Dediki) : Bize Ebu'l-Ahvas, Eş'as'dan, o da babasından o da
Mesrûk'dan, o da Âişe'den bu hadîsi rivayet etti. Bu hadîsde:
«Âişe : Bundan sonra
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hiç bir namaz kılmadıki (o namazda)
kendisini kabir azabından Allah'a sığınırken işitmiş olmıyayım: dedi» ibaresi
de vardır.
İzah:
Bu hadîsi Buhârî
«Kitâbül - Cenâiz» ve «Kitâbü't - Deavât» da; Nesâî «Namaz» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir.
Tahâvî‘nin beyânına
göre vak'a iki defa geçmişdir. Birincide Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
yahudi karısının sözüne karşı:
«Kabirde fitneye ancak
ve ancak yahudiler duçar olacaklardır.» buyurmuş. İkincide aynı yahudi karısı
bir arkadaşı ile gelerek Hz. Aişe'ye yine kabirin fitne ve azabından bahsetmiş;
Âişe (Radiyallahu anha) yine kabul etmemiş; sonra Resulullah (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem)'e gelerek kendisine bu bâbda vahy nazil olduğunu ve kabir azabının
vâkî bir hakîkat olduğu bildirildiğini söylemiştir.
Bu vak'âdan önce Nebi
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ümmeti için kabir azabı olup olmadığını bilmezdi.
Bunu imam Ahmed'in «Müsned» inde Buhârî'nin şartı üzre sahîh bir isnâdla
rivayet ettiği Hz. Âişe hadîsinden anlıyoruz. Saîd b. Amr b. Saîd El-Emevî
tarîki ile rivayet olunan mezkûr hadîsin ifâde ettiği hakikat şudur: «Bir
yahudi kadını Âişe (Radiyallahû anha)'ya hizmet edermiş. Hz. Aişe bu kadına her
ne zaman bir iyilikde bulunursa kadın kendisine (Allah seni kabir azabından
korusun!) diye dua edermiş. Nihayet Âişe (Radiyallahû anha);
— Yâ Resûlâllah!
Kabirde azâb var mıdır? diye sormuş. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
— Yahudiler yalan
söylemişlerdir. Kıyamet gününden önce hiçbir azâb yokdurl buyurmuş. Bu vak'anın
üzerinden Allah'ın dilediği mikdar zaman geçtikten sonra Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) bir gün öğle zamanı dışarıya çıkarak alabildiğine yüksek
sesle:
— Ey insanlarl Kabir azabından Allah'a sığının!
Çünkü kabir azabı hak'dır; diye nida etmiş.»
Görülüyor ki Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz mu'minler hakkındaki kabir azabını son
zamanlarda Medîne-i Münevvere'de öğrenmiş; ve bundan son derece korunmaları
lâzım geldiğini ümmetine talîm buyurmuşdur.
Fitne: Lugatda imtihan
etmek, denemek, dalâlet, küfür, rezalet, azâb, ibret ve mihnet gibi birçok
mânâlara gelir. Kabir fitnesinden murâd: kabir hayâtı ve oradaki meleklerin
suâli ve kabir azabıdır. Bu bâbda bir çok hadîsler vârîd olmuşdur.