NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
3 - (885) وحدثنا
إسحاق بن
إبراهيم
ومحمد بن رافع:
قال ابن رافع:
حدثنا
عبدالرزاق.
أخبرنا ابن
جريج. أخبرني
عطاء عن جابر
بن عبدالله.
قال: سمعته
يقول:
إن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قام يوم
الفطر، فصلى.
فبدأ بالصلاة
قبل الخطبة.
ثم خطب الناس.
فلما فرغ نبي
الله صلى الله
عليه وسلم
نزل. وأتى
النساء.
فذكرهن. وهو
يتوكأ على يد
بلال. وبلال
باسط ثوبه. يلقين
النساء صدقة.
قلت لعطاء:
زكاة يوم
الفطر ؟ قال:
لا. ولكن صدقة يتصدقن
بها حينئذ.
تلقي المرأة
فتخها. ويلقين
ويلقين.
قلت لعطاء:
أحقا على
الإمام الآن
أن يأتي النساء
حين يفرغ
فيذكرهن ؟
قال: إي. لعمر !
إن ذلك لحق علهم.
وما لهم لا
يفعلون ذلك ؟
[ش (يلقين
النساء صدقة)
هكذا في
النسخ: يلقين.
وهو جائز.
(ويلقين ويلقين)
هكذا هو في
النسخ. مكرر.
وهو صحيح.
ومعناه:
ويلقين كذا
ويلقين كذا.
(أحقا) معناه:
أترى حقا ؟].
{3}
Bize îshâk b. İbrahim
İle Muhammed b. Râfi' rivayet ettiler. ibni Râfl dediki: Bize, Abdürrazzak
1rivayet etti. (dediki): Bize, ibni Cüreyc haber verdi, (dediki) Bana Ata',
Câbir b. Abdillâh' dan naklen haber verdi. dediki: Ben, Câbir'i şöyle derken
işittim.-
Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem) Ramazan Bayramı günü kalkarak namaz kıldı ve hutbeden önce namazla
işe başladı. Sonra cemaata hutbe okudu. Neblyyullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) hutbeyî bitirince minberden indi. Ve kadınların yanına gelerek, onlara
va'z-u nasîhatda bulundu. Kendisi Bilâl'in eline dayanıyordu. Bilâl ise
elbisesini yaymıştı. Kadınlar (onun içine) sadaka atıyorlardı.
Ben, Ata* (b. Rabâh)'a:
«Kadınların bu verdikleri Ramazan Bayramı zekâtı mıydı?» diye sordum.
— «Hayır. Lâkin bu, onların o zamana mahsûs
verdikleri bir sadaka idi. Kadınlar yüzüklerini atıyor da atıyorlardı.»
cevâbını verdi.
— Şimdi de imamın hutbeyi bitirince kadınların
yanına gelerek, onlara va'z-u nasîhatta bulunmasını, üzerine bir vecibe görüyor
musun? dedim:
— Evet, ömrüme yemin ederim ki bu onlar
üzerinde gerçekden bir hakdır. Bunun için yapmazlar; bilmem, dedi.
4 - (885) وحدثنا
محمد بن
عبدالله بن نمير.
حدثنا أبي.
حدثنا
عبدالملك بن
أبي سليمان عن
عطاء، عن جابر
بن عبدالله.
قال:
شهدت
مع رسول الله
صلى الله عليه
وسلم الصلاة يوم
العيد. فبدأ
بالصلاة قبل
الخطبة. بغير
أذان ولا إقامة.
ثم قام متوكأ
على بلال. فأمر
بتقوى الله.
وحث على
طاعته. ووعظ
الناس. وذكرهم.
ثم مضى. حتى
أتى النساء.
فوعظهن
وذكرهن. فقال
"تصدقن. فإن
أكثركن حطب
جهنم" فقامت
امرأة من سطة
النساء سفعاء
الخدين.
فقالت: لم ؟ يا
رسول الله ! قال
"لأنكن تكثرن
الشكاة.
وتكفرن
العشير" قال:
فجعلن يتصدقن
من حليهن.
يلقين في ثوب
بلال من
أقرطتهن وخواتمهن.
[ش
(الشكاة) أي
الشكوى.
(وتكفرن
العشير) قال
أهل اللغة:
العشير
المعاشر والمخالط.
وحمله
الأكثرون،
هنا، على
الزوج. وقال آخرون:
هو كل مخالط.
قال الخليل:
يقال: هو
العشير،
والشعير، على
القلب. ومعنى
الحديث أنهن
يجحدن
الإحسان لضعف
عقولهن وقلة
معرفتهن.
(أقرطتهن) هو
جمع قرط. قال
ابن دريد: ما
علق من شحمة
الأذن فهو
قرط. سواء كان
من الذهب أو
خرز. وأما
الخرص فهو
الحلقة
الصغيرة من
الحلي. قال
القاضي: قيل:
الصواب
قرطتهن. بحذف
الألف. وهو
المعروف في
جمع قرط. كخرج
وخرجة. ويقال
في جمع قراط.
كرمح ورماح.
قال القاضي:
لا يبعد صحة أقرطة.
ويكون جمع
جمع. أي جمع
قراط. لاسيما
وقد صح في
الحديث].
{4}
Bize, Muhammed b.
Abdillâh b. Numeyr ivayet etti (dediki): Bize, babam rivayet etti. (dediki):
Bize, Abdülmelik b. Ebi Süleyman, Atâ'dan, o da Câbir b. Abdillâh'dan naklen
rivayet etti Câbir şöyle demiş:
Ben, Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile birlikde bayram günü namazda bulundum,
hutbeden önce ezan ve ikaametsiz olarak işe namazdan başladı. Sonra Bilâl'e
dayanarak ayakta durdu ve Allah'dan korkmayı emretti. Ona taat'ı teşvîkde
bulundu. Cemaata va'z-u nasihat etti. Sonra yürüdü, kadınların yanına gelince
onlara va'z-u nasîhatda bulunarak:
«Tesadduk edin! Zira
çoğunuz cehennem odunu olacaksınız!» buyurdu.
Bunun üzerine
kadınlardan kara yağız güzeli biri kalkarak:
— «Niçin yâ Resûlallah? diye sordu. Nebi
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
— «Çünkü sizler hâlinizden çok şikâyet eder,
kocalarınızın nimetine karşı küfranda bulunursunuz.» cevâbını verdi.
Derken kadınlar kendi
ziynetlerinden tesadduk etmeğe başladılar. Bilâl'ın elbisesi içine küpe ve
yüzüklerini atıyorlardı.
İzah:
Buradaki îbni Abbâs ve
Câbir hadîslerini Buhari «Kitâbü'I-Cumua» ve «Kitâbu't-Tefsîrde: Ebû Dâvûd ile
İbni Mâce «Kitâbu's-Salât» da muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir.
Birinci hadîsdeki: «O
anda, o kadının kim olduğu bilinmiyordu, cümlesi «Sahihi Müslim» in bütün
nüshalarında bu şekilde rivâye edilmişse de, Kaadı îyâz ile diğer hadis
ulemâsının beyanına göre bu cümle tashifdir. Doğrusu: «Hasan, onun kim olduğunu
bilmiyordu.» şeklindedir. Nitekim Buhâri'nin rivayetinde de öyledir. Hasan'dan
mıirâd: Hadisi Tâvûs'dan rivayet eden Hasan b.
Müslim 'dir.
Mezkûr kadından murâd:
Bâzılarının tahminine göre, Esma binti Yezîd b. Seken'dir. «Kadınların hatibi»
unvanı ile mâruf olan bu kadın, Taberâni'nin tahric ettiği rivâyetde ası
kıssayı hikâye eden kadındır.
«Fetah»; Feteha'nın
cem'idir. Bu kelimenin tefsirinde ihtilâf olunmuşdur. «Sahihi Buhârî» de
Abdürrezzâk'dan naklen fetah: Büyük yüzüklerdir, denilmişdir. Esmai , onun:
Taşsız yüzükler, mânâsına geldiğini söyler.
«Havâtim»: Yüzükler,
demekdir. Müfredi: Hâtem, hatim, hatam ve hitâm, şekillerinde okunur.
«Hurs»: Altın ve gümüş
halka yahut küpe halkası veya küçük zinet halkası, demekdir.
Atâ b. Ebî Rabâh'a:
«Kadınların verdikleri şeyler bayram zekâtı mıydı?» diye soran râvi: îbni
Cüreyc 'dir. Zahire bakılırsa Atâ' bu sadakanın vücûbuna kaailmiş. Onun
içindirki Kaadı iyâz: «Atâ 'dan başka onun vucûbuna kaail olan yokdur.» demişdir.
Nevevî ile diğer ulemâ
buradaki sadakayı, istihbâb mânâsına almışlardır.
Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'in hadîsde zikri geçen âyeti okuması: Kadınlara Mekke fethi esnasındaki
beyatı hatırlatmak içindir. Mekke fethedildikten sonra Resul i Ekrem
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Safa dağına çıkarak oturmuş, halk etrafına
toplanarak kendisine beyat etmişlerdir. Erkeklerin beyatı sona erdikten sonra
kadınlara gelmiş, onlar da beyat etmişlerdi.