SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

KÜSUF BAHSİ

<< 907 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

17 - (907) حدثنا سويد بن سعيد. حدثنا حفص بن ميسرة. حدثني زيد بن أسلم عن عطاء بن يسار، عن ابن عباس. قال:

 انكسفت الشمس على عهد رسول الله صلى الله عليه وسلم. فصلى رسول الله صلى الله عليه وسلم والناس معه. فقام قياما طويلا قدر نحو سورة البقرة. ثم ركع ركوعا طويلا. ثم رفع فقام قياما طويلا، وهو دون القيام الأول. ثم ركع ركوعا طويلا، وهو دون الركوع الأول. ثم سجد. ثم قام قياما طويلا. وهو دون القيام الأول. ثم ركع ركوعا طويلا. وهو دون الركوع الأول .ثم رفع فقام قياما طويلا، وهو دون القيام الأول. ثم ركع ركوعا طويلا، وهو دون الركوع الأول. ثم سجد. ثم انصرف وقد انجلت الشمس. فقال: "إن الشمس والقمر آيتان من آيات الله. لا ينكسفان لموت أحد ولا لحياته. فإذا رأيتم ذلك فاذكروا الله" قالوا: يا رسول الله ! رأيناك تناولت شيئا في مقامك هذا. ثم رأيناك كففت. فقال " إني رأيت الجنة . قتناولت منها عنقودا. ولو أخذته لأكلتم منه ما بقيت الدنيا. ورأيت النار. فلم أر كاليوم منظرا قط. ورأيت أكثر أهلها النساء "قالوا: بم ؟ يا رسول الله ! قال "بكفرهن" قيل: أيكفرن بالله ؟ قال "بكفر العشير. وبكفر الإحسان. لو أحسنت إلى إحداهن الدهر، ثم رأت منك شيئا، قالت: ما رأيت منك خيرا قط".

 

[ش (قدر نحو) هكذا هو في النسخ: قدر نحو. وهو صحيح. ولو اقتصر على على أحد اللفظين لكان صحيحا. (كففت) أي توقفت. أوكففت يدك. يتعدى ولا  يتعدى. (بكفر العشير) هكذا ضبطناه: بكفر بالباء الموحدة الجارة. وفيه جواز إطلاق الكفر على كفران الحقوق، وإن لم يكن ذلك الشخص كافرا بالله تعالى. والعشيير المعاشر. كالزوج وغيره].

 

{17}

Bize Süveyd b. Saîd rivayet etti. (Dediki): Bize Hafs b. Meysera rivayet etti. (Dediki): Bana Zeydü'bnü Eslem, Atâ b. Yesâr'dan, o da İbni Abbâs'dan naklen rivayet etti. İbni Abbâs şöyle demiş:

 

«Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) zamanında güneş tutuldu. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) cemaatla birlikte namaza durdu. Ama Bakara sûresini okuyacak kadar uzun bir kıyam yaptı. Sonra uzun bir rükû' yaptı, sonra başını rükû'dan kaldırdı ve uzun uzadıya ayakta durdu. Yalnız bu kıyam birinciden daha kısaydı. Sonra uzun bir rükû' yaptı fakat bu da birinci rükû'dan daha kısaydı. Sonra secde etti, sonra (tekrar) uzun bir kıyam yaptı fakat bu da birinci kıyamdan aşağı idi. Sonra uzun bir rükû' yaptı ama bu da birinci rükû'dan aşağı idi. Sonra başını kaldırarak uzun bir kıyama durdu. Bu da birinci kıyamdan aşağı idi. Sonra uzun bir rükû' yaptı: Bu da birinci rükû'dan aşağı idi. Sonra secde etti, sonra namazdan çıktı. Gerçekten güneş açılmıştı. Müteakiben şunları söylediler;

 

  Şüphesiz ki güneş ile ay Allah'ın âyetlerinden iki âyettirler. Bunlar bir kimsenin hayâtı veya memâtı için tutulmazlar. Siz böyle bir gördünüzmü hemen Allah'a zikredin. Ashâb:

 

  Ya Resulullah! Şu makaammda seni bir şey almak için uzanırken gördük, sonra bundan vazgeçtiğini müşâhade ettik, dediler. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

 

  Ben, cenneti gördüm de, ondan bir salkım üzüm koparmaya el uzattım. Eğer ben o salkımı almış olsaydım, dünyâ durdukça siz ondan yerdiniz. Ben cehennemi de gördüm; Bugünkü gördüğüm manzara gibi (şimdiye kadar) hiç bir manzara görmüş değilim. Ekseriyetle cehennemliklerin kadınlar olduğunu da gördüm, buyurdular. Ashâb:

 

  Ne sebeple yâ Resulullah? diye sordular:

 

  Küfretmeleri sebebi ile cevâbını verdi.

 

  Kadınlar Allah'a küfreder mi? diyenler oldu;

 

  Evet, onlar kocalarına karşı nankörlük ederler, iyiliğe karşı küfrânda bulunurlar, onlardan birine ilelebet iyilik etsen, sonra senden bir şey görse hemen: Senden hiç bir hayır görmedim; der, buyurdu.»

 

 

(907) وحدثناه محمد بن رافع. حدثنا إسحاق (يعني ابن عيسى). أخبرنا مالك عن زيد بن أسلم، في هذا الإسناد، بمثله. غير أنه قال: ثم رأيناك تكعكعت.

 

[ش (تكعكعت) أي توقفت وأحجمت. قال الهروي وغيره: يقال: تكعكع الرجل وتكاعى وكع كعوعا، إذا أحجم وجبن].

 

{….}

Bize, bu hadîsi Muhammedü'bnü Râfi' de rivayet etti. (Dediki): Bize İshâk yâni îbni îsa rivayet etti. (Dediki): Bize Mâlik, Zeydü'bnü Eslem'den bu isnadla bu hadisin mislini rivayet etti. Şu kadar var ki o: «Sonra seni geri geri giderken gördük demiştir.

 

 

İzah:

Bu hadisi Buhâri  «Küsûf», «Namaz» ve «Nikâh» bahislerinde; Ebû Dâvûd ile Tirmizi de «Namaz bahislerinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir.

 

Ebû Dâvûd 'un bir riyâyetinde «îbni Abbâs» yerine "Ebû Hureyre» denilmişse de: Hatâdır. Doğrusu îbni Abbâs olacaktır. Nitekim hadis ulemâsından İbni Asâkir bunun hatâ olduğuna tembih etmiş; Mizzî: «Bu bir vehimden ibarettir,» demiştir.

 

Hz. İbni Abbâs'ın: «Bakara sûresini okuyacak kadar uzun bir kıyam yaptı.» demesi gösteriyor ki: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in kıraati gizli imiş. Nitekim Âişe (Radiyallahu anhâ)'dan rivayet edilen bâzı tarîklerde: «Onun kıraatini tahmin ettim; Bakara sûresi kadar olduğunu gördüm.» denilmiş olması da bunu gösterir.

 

Bâzıları: «îbni Abbâs o zaman küçüktü; saffların sonuna durduğu için kıraati işitmemiş de, müddeti tahmin etmiş olabilir.» demişlerse de, bu kavil reddedilmiştir. Çünkü aynı hadisin bâzı tarîklerinde: «Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanıbaşına durdum ama ondan bir harf bile işitmedim.» denilmiştir.

 

«Kefefte»: Vaz geçtin, demektir.

 

«Tekkâ'kâde» ve «Kâ'kâde» fiilleri: Geriledin, gerisi geriye gittin; mânâsına gelirler. Yalnız kelimenin iki bâbdan kullanılmasına bakarak Aynî: «Kâ'kâa» müteaddi; «Tekâ'kâa» lazımdır; demişdir. Bu takdirde Kâ'kâ'a fiilinin bir mef'ûlü bulunmak lâzım gelir.

 

Aynî bunu «Kendini gerilettin» şeklinde takdir etmiştir.

 

Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) «Eğer o salkımı almış olsaydım, dünyâ durdukça ondan yerdiniz.» buyurmakla: Cennet meyvalannın bitip tükenmek bilmiyeceğine işaret etmiştir.

 

Bâzıları: «Bu cümlenin mânâsı: Üzümü yiyen kimse ağzında dâima yediğinin bir mislini yaratmakla zevki devam edecek, demekdir.» mütâlâasında bulunmuşlarsa da, bu söz felsefî bir fikir neticesi olduğu için reddedilmiştir. Filhakika felsefenin iddiasına göre âhiret hayâtının hakikati değil, sâdece misâli vardır. Fakat hakikatta cennetin yemişleri ile diğer muhtelif taamları feylesofların zannettiği gibi birer hayâl değil; Kur'ân-ı Kerim'in nass-ı kat'i ile beyân buyurduğu vecîhle bitip tükenmek bilmeyen hakîkî meyveler ve yiyeceklerdir. Allah Teâlâ koparılanların yerine derhâl başkalarını halkedecektir. Ona göre bunun hiç bir güçlüğü yoktur.

 

Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in cennet meyvelerinden koparmasına izin verilmemiştir. Çünkü cennet meyveleri ebedî; dünyâ ise fânidir. Binaenaleyh fânî dünyada bakî cennet meyvesi yiyen kimsenin de baki kalması icâbedecektir. Halbuki dünyâda buna imkân yoktur.

 

Bu hadîsin bir çok muhelif rivayetleri vardır.

 

Yine bu hadîsde, cehennemliklerin ekserisinin kadınlar olduğu bildirilmektedir. Hâlbuki Hz. Ebû Hureyre'nin rivayet ettiği bir hadîsde derece ittibâri ile cennetliklerin en aşağısına iki tane dünyâ kadını verileceği beyân edilmiştir. Bu hadis'e göre cennetliklerin üçte ikisinin kadınlar olması iktizâ eder. Bu suretle sûret-i zahirede iki hadîs biribirine muarız görünürse de, Ebû Hureyre hadisi kadınlar cehennemden çıkarıldıktan sonra cennete konacak, bu suretle en aşağı bir erkeğin iki karısı olacaktır, diye te'vil olunmuştur.