SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

CENAZELER BAHSİ

<< 925 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

13 - (925) وحدثنا محمد بن المثنى العنزي. حدثنا محمد بن جهضم. حدثنا إسماعيل (وهو ابن جعفر) عن عمارة (يعني ابن غزية) عن سعيد بن الحارث بن المعلى، عن عبدالله بن عمر ؛ أنه قال:

 كنا جلوسا مع رسول الله صلى الله عليه وسلم. إذ جاءه رجل من الأنصار فسلم عليه. ثم أدبر الأنصاري. فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم "يا أخا الأنصار ! كيف أخي سعد بن عبادة ؟ " فقال: صالح. فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "من يعوده منكم ؟" فقام وقمنا معه. ونحن بضعة عشر. ما علينا نعال ولا  خفاف ولا  قلانس ولا  قمص. نمشي في تلك السباخ حتى جئناه. فاستأخر قومه من حوله. حتى دنا رسول الله صلى الله عليه وسلم وأصحابه الذين معه.

 

[ش (السباخ) هي جمع سبخة ككلبة. مخفف سبخة، ككلمة. وهي، كما في النهاية، الأرض التي تعلوها الملوحة، ولا  تكاد تنبت إلا بعض الشجر].

 

{13}

Bize Muhammedü'bnü'l-Müsennâ el-Anezi rivayet etti (dediki): Bize Muhammedü'bnü Cehdam rivayet etti. (dediki): Bize İsmail yâni İbni Ca'fer, Umara yâni İbnİ Gaziyye'den, o da Sa'dü'bnü'I-Hârris b. el-Muallâ'dan, o da Abdullah b. Ömer'den naklen rivayet etti, şöyle demiş:

 

(Bir defa) biz Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile birlikte otururken ansızın ona Ensâr'dan bir adam gelerek selâm verdi. Sonra geri döndü. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

 

  Ey Ensarın kardeşi! Kardeşim Sa'dü'bnü Ubâde ne haldedir? diye sordu. O zat:

 

  İyidir; cevâbını verdi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

 

  Sizden onu hanginiz ziyaret edecek? diyerek ayağa kaiktı. Onunla birlikte biz de kalktık. Biz on küsur kişi idik. Üstümüzde başımızda ayak kabı, mest, külah ve gömlek filân yoktu. Şu çorak yerlerde yürüyorduk. Nihayet onun yanına vardık. Yakınları hemen etrafından çekildiler. Bu suretle Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraberindeki ashabı ona yaklaştılar.

 

 

İzah:

Bu hadis, eshâb-ı kiramın hâiz oldukları zühd'ü takvanın derecesini göstermektedir. Onlar dünyâya ehemmiyet vermezlerdi. Dünyâ nimetlerinin pek azı ile iktifa ederler, fazlasını istemezlerdi. Üstlerine başlarına ehemmiyet vermez, kıymetli elbiseler giymezlerdi. Hâsılı yemek için yaşamazlar, ancak yaşamak için yerlerdi.

 

Bu hadîs, onların ayakkabı bile giymediklerini gösteriyor.

 

Bâzıları bununla istidlal ederek: «Yalınayak gezmek caizdir.» demişlerse de, bu istidlal söz götürür. Zira ashâb-ı kirâmnı ayakkabı giymemeleri bulamadıklarından ileri gelebilir. Bu takdirde bulanların giymemesi için bu hadiste delil olacak bir şey yoktur. Ashâb ayakkabı buldukları hâlde giymemiş bile olsalar, bize onların bu fiilleri yine delil olamaz. Zira örfen metruk bir şeydir. Şeriatda örf-ü âdet muteberdir. Hattâ Mecellenin bir maddesinde: «Örf ile tâyin, nass ile tâyin gibidir.»,- başka bir maddesinde: «Örf'en mâruf olan şey, şart kılınmış gibidir.»; diğer bir maddesinde «Âdet muhakkemdir.» denilmiştir.