NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
140 - (1062) حدثنا
زهير بن حرب
وعثمان بن أبي
شيبة وإسحاق بن
إبراهيم (قال
إسحاق:
أخبرنا. وقال
الآخران: حدثنا
جرير) عن
منصور، عن أبي
وائل، عن
عبدالله. قال:
لما
كان يوم حنين
آثر رسول الله
صلى الله عليه
وسلم ناسا في
القسمة. فأعطى
الأقرع بن حابس
مائة من
الإبل. وأعطى
عيينة مثل
ذلك. وأعطى أناسا
من أشراف
العرب. وآثرهم
يومئذ في
القسمة. فقال
رجل: والله ! إن
هذه لقسمة ما
عدل فيها، وما
أريد فيها وجه
الله. قال
فقلت: والله !
لأخبرن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
قال: فأتيته
فأخبرته بما
قال. قال:
فتغير وجهه
حتى كان
كالصرف. ثم
قال: "فمن يعدل
إن لم يعدل الله
ورسوله!" قال:
ثم قال: "يرحم
الله موسى. قد أوذي
بأكثر من هذا
فصبر". قال
قلت: لا جرم لا
أرفع إليه
بعدها حديثا.
[ش
(حتى كان
كالصرف) هو
صبغ أحمر يصبغ
به الجلود. قال
ابن دريد: وقد
يسمى الدم
أيضا صرفا. (قد
أوذي بأكثر من
هذا) أي أذاه
قومه أكثر من
هذا الإيذاء.
(لاجرم) أي لا
بد. أو حقا. أو
لا محالة. أو
هذا أصله ثم
كثر حتى تحول
إلى معنى
القسم].
{140}
Bize Züheyr b. Harb ile
Osman b. Ebî Şeybe ve ishâk b, İbrahim rivayet ettiler. İshâk: (Ahbarane),
Ötekiler (Haddesenâ) tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Cerir,
Mansûr'dan, o da Ebû Vâil'den, o da Abdullah'dan naklen rivayet etti. Abdullah
şöyle demiş:
Huneyn harbi koptuğu gün
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ganimet taksimi hususunda bâzı
insanları tercih etti. Bu sebeple Akra' b. Hâbis'e yüz deve, Uyeyne'ye de bir o
kadar ganimet verdi. Arapların eşrafından bâzı kimselere atıyyeler verdi.
(Hâsılı) o gün taksim hususunda onları tercih etti. Bunun üzerine bir adam:
— «Vallahi bu taksimde adalet gözetilmedi.
Bununla Allah'ın rızâsı istenmedi!* dedi. Ben:
— Vallahi (bunu) Resulullah (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem)'e haber vereceğim.» dedim. Ve gelerek kendisine onun söylediklerini
haber verdim. Derken Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in (mübarek) yüzü
değişti ve kan gibi kırmızı oldu. Sonra şöyle buyurdular:
— «Eğer Allah ve Resulü adalet göstermezlerse
kim adalet gösterir?» Sonra sözlerine şöyle devam etti:
— «Allah, Musa'ya rahmet eylesin. O, bundan da
çok eziyet görmüş fakat sabretmişti.»
Abdullah Demişki: «Ben,
yemin olsun bundan sonra Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e hiç bir söz götürmem,
dedim.»
141 - (1062) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا حفص بن
غياث عن
الأعمش، عن
شقيق، عن
عبدالله. قال:
قسم
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قسما.
فقال رجل:
إنها لقسمة ما
أريد بها وجه
الله. قال:
فأتيت النبي
صلى الله عليه
وسلم فساورته.
فغضب من ذلك
غضبا شديدا.
واحمر وجهه
حتى تمنيت أني
لم أذكره له.
قال: ثم قال: "قد
أوذى موسى
بأكثر من هذا
فصبر".
{141}
Bize Ebû Bekir b. Ebî
Şeybe rivayet etti. (Dediki): Bize Hafs b. Gıyâs, A'meş'den, o da Şakîk'den, o
da Abdullah'dan naklen rivayet etti; Demişki:
Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) bir taksim yaptı, bunun üzerine bir adam:
— «Bu taksimden asla Allah'ın rızâsı
kasdedilmemiştir.» dedi. Ben, hemen Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gelerek bunu gizlice kendisine söyledim.
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buna şiddetle gadaplandı, yüzü
kıpkırmızı oldu. Hatta (keşke bunu ona söylemeseydim) temennisinde bulundum.
Sonra şöyle buyurdular:
— «Musa bundan da çok eziyet görmüş fakat
sabretmişti.»
İzah:
Bu hadîsi Buhâri
«Kitâbû'l - Hums» ve «Kitâbû'l-Megazî»' de tahrîc etmiştir.
Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem)'e adaletsizlik isnâd eden şahsın Beni Amr b. Avf kabilesine mensûb
Muattib b. Kuşeyr olduğu rivayet ediliyor. Bu adam münâfıklardanmış.
Buhari’nin bir
rivayetinde Ensâr'dan olduğu kaydediliyorsada «Telvih» sahibi: «Bu adamın
Ensâr'dan olduğunu söyleyen görmedim.» demiş; «Ensâr» kaydının yalnız
Buhâri'nin bir rivayetine münhasır kaldığını söylemiştir.
Akra' b. Habis:
«Müellefe-i kulûb'dandır. Hadis de ismi geçen Uyeyne ile birlikte Mekke' nin
fethi, Huneyn ve Tâif gazalarına iştirak etmiştir. Eşraftan idi.
Uyeynetü'bnü Hıns dahî
müellefe-i kulûb'dandır. Zehebi, onun ahmak bir adam olduğunu, Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)in huzuruna izinsiz girerek nezaketsizlikte bulunduğunu fakat
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem}'in onun kabalığına sabrettiğini söylüyor.
Bir zamanlar irtidât etmiş, sonra esir alınarak Hz. Ebû Bekir kendisini
affetmiştir. Ondan sonra vefatına kadar Müslüman görünmüştür.
Sırf: Kırmızı boya,
demektir. îbni Düreyd'in beyânına göre kan'a da «sırf» denilir.
Kaadı İyâz diyor ki:
«Şeriata göre Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e söven bir kimsenin hükmü
küfürdür. Böylesi katlolunur.»
Hadis-i şerîfde
Muattib'in öldürüldüğüne dâir söz yoktur.
Mâziri: «İhtimâl ki Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onun sözünden nübüvvete sitem mânâsı çıkarmamış;
sâdece taksim hususunda kendisini adaletsizliğe nisbet ettiğini anlamıştır. Bir
de caiz ki bu adamı cezalandırmaması, söyledikleri sabit olmadığı içindir.
Çünkü onun sözlerini Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e yalnız bir kişi
nakletmiştir. Bir kişinin şahadeti ile ise kan dökülemez.» demiştir.
Fakat Kaadı îyâz bu
te'vili bâtıl görmüş o adamın kalabalık huzurunda Nebi (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'e:
— (Adil o! Yâ Muhammedi)
ve (Allah'tan kork, Yâ Muhammed!) gibi nezaketsiz hitaplarda bulunması bu
te'vîli reddeder.» demiştir.
Bundan dolayıdır ki Hz.
Ömer ile Hâlid (Radiyallahu anh) onu öldürmek için Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellemj'den izin istemişlerdir. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
katline müsâade etmemiş;
Halkın: Muhammed,
ashabını öldürüyor! diye konuşmalarından Allah'a sığınırım.» buyurmuştur.
Demek oluyor ki
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onun münafık olduğunu fakat kendisine
eziyet eden diğer münafıklar gibi onun ezasına da sabretmiştir.