NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
153 - (1220) وحدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة
وعمرو الناقد.
جميعا عن ابن
عيينة. قال
عمرو: حدثنا
سفيان بن عيينة
عن عمرو. سمع
محمد بن جبير
بن مطعم يحدث
عن أبيه، جبير
بن مطعم، قال:
أضللت
بعيرا لي.
فذهبت أطلبه
يوم عرفة.
فرأيت رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
واقفا مع
الناس بعرفة.
فقلت: والله
إن هذا لمن
الحمس. فما
شأنه ههنا ؟
وكانت قريش
تعد من الحمس.
{153}
Bize Ebû Bekir b. Ebî
Şeybe ile Amru'n-Nâkıd hep birden ibni Uyeyne'den rivayet ettiler. Amr
(Dediki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Amr'dan rivayet etti. O da Muhammed b. Cübeyir
b. Mut'im'i babası Cübeyir b. Mut'im'den naklen rivayet ederken dinlemiş.
Cübeyir şöyle demiş:
Bir devemi kaybettim de
Arafe günü onu aramağa gittim ve Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i
halkla birlikte Arafat'ta vakfe hâlinde gördüm. Bunun üzerine;
— «Vallahi bu,
Hums'tandır; onun burada ne işi var?» dedim. Kureyş, Hums'tan sayılırdı.
İzah:
Bu hadîsi Buharı «Hacc»
bahsinde tahrîc etmiştir.
Hz. Cübeyr'in: «Vallahi
bu, Hums'tandır. Onun burada ne işi var?» diye işaret ettiği zât Nebi
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'dır.
Hums: Ahmes'in
cem'idir.
Ahmes: Sert yer
mânâsına gelir.
Kureyş, Kinâne ve
onlara tâbi olan bâzı kabileler dînlerinde salâbet gösterdikleri yahut
«Hamsâ»ya (yâni Kabe'ye) sığındıkları için kendilerine Hums lâkabı verilmiştir.
Hamaset: Her şeyde
şiddet göstermektir.
Câhiliyet devrinde
Kureyş, Kinâne ve Cedîle gibi kabileler bir yabancıya kız verirlerse doğacak
çocuğun kendi dînlerinde olmasını şart koşarlarmış.
İbni îshâk diyor ki:
«Bilemiyorum} Fil vak'asından önce mi, sonra mı Kureyş kabilesi Hums
mes'elesini kendi fikirleriyle ortaya atmış ve Arafat'ta vakfeyle oradan
ifâzayı terketmişlerdir. Hâlbuki bunun meşâirden ve haccdan olduğunu bilir,
ikrar ederlerdi.
Bununla beraber: Biz,
harem ehliyiz; Hums biziz. Hums, Harem halkıdır. Hums'a ihram halindeyken
kurutulmuş Süt ve yağ yemek, kıldan yapma çadırlara girmek, deriden başka
çadırların gölgesinde gölgelenmek gibi şeyler yasakdur.
Mikat dışında
yaşıyanların, hacc veya Umre için Hareme getirdikleri yiyecekleri yemeleri caiz
değildir. Beyt-i Şerîf'e geldikleri vakit ilk tavafı da ancak Hums elbisesi
içinde yaparlar... derlermiş.»
Süheylî bunların
.Rahbâniyyet mezhebini tuttuklarını, kadınlarının yün ve yapağı gibi şeyleri
dokumadıklarını söylüyor.
İbrâhim-i Harbî dahî:
«Kureyş hacc veya Umreye niyet ettilermi et yemezler; Mekke'ye geldikleri vakit
üzerlerindeki elbiseyi çıkarırlardı.» diyor.
Kabe'ye: «Hamsa» adını
vermeleri: Taşlarının siyaha çalar beyaz olmasındandır.
Hz. Cübeyr'in: «Onun
burada ne işi var?» sözü, teaccüb ve inkârının ifadesidir.
Kadı İyâd'in beyânına
göre Cübeyr (Radiyallahü anh)ın devesini kaybetmesi hicretten önceki
haccındadır. O zaman henüz müslüman olmamıştı. Müslümanlığı kabulü ya Mekke'nin
fethinde yahut Hayber gazâsındadır.
Kirmânî bu hususta
şunları söylemiştir: «ResûIullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in Arafat'taki
vakfesi hicretin 10. uncu yılındaydı. Cübeyr b. Mut'im o zaman müslümanlığı
kabul etmiş bulunuyordu. Çünkü Cübeyir, Mekke'nin fethinde hattâ daha evvel
Hayber vak'asında müslüman olmuştu. Şu hâlde Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'i görünce inkâr ve taaccüb yoluyla sorduğu bu suâlin hikmeti nedir?»
Bu suâle yine kendisi
cevap vermiş ve: «İhtimâl ki o zaman Hz. Cübeyr, Teâlâ Hazretlerinin:
(Sonra sizde
başkalarının akın ettiği yerden akın edin !) âyet-i kerîmesini henüz
duymamıştır. Yahut suâli inkâr ve teaccüb için değil, Kureyş'e gösterdiği
muhalefetin hikmetini anlamak içindir.
Ve ihtimâl ki
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in Arafat'taki vakfesi hicretten
öncedir.»' demiştir.'
Aynî, Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in nübüvvetten evvel ve sonra birçok defalar
haccettiğini, hicretten sonra ise yalnız bir defa hacca gittiğini kaydettikten
sonra İbni Huzeyme ile İshâk b. Râhuye'nin rivayet ettikleri Cübeyr hadîsini
naklediyor. Bu hadîste:
«Vaktiyle Kureyş yalnız
Müzdelife'den dönerler ve:
«.— Biz, Hums'uz.
Binâenaleyh Haremden çıkamayız! derlerdi.
Arafât'ta vakfeyi
terketmişlerdl Ban, ResûIullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i câhiliyet
devrinde halkla birlikte Arafat'ta devesinin üzerinde vakfe yaparken
görmüşümdür. Sonra kavmi ile birlik Müzdelife'de sabahlar, onlarla beraber
vakfe yapar, onlar döndüğü vakit o da dönerdi.» denilmektedir,
îshâk'in rivayetinde
Hz. Cübeyir'in:
«Ben, câhiliyet
devrinde eşeğimi kaybettim de Arafat'ta buldum. Ve Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'i Arafât'ta sâir insanlarla birlikte vakfe yaparken gördüm.
Müslüman olduğum zaman anladım ki Allah, onu, bu işe tevfik buyurmuş.» dediği
bildiriliyor.