SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

MUSAKAT BAHSİ

<< 1554 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF’İN DEVAMI:

 

17 - (1554) حدثنا بشر بن الحكم وإبراهيم بن دينار وعبدالجبار بن العلاء (واللفظ لبشر) قالوا: حدثنا سفيان بن عيينة عن حميد الأعرج، عن سليمان بن عتيق، عن جابر؛

 أن النبي صلى الله عليه وسلم أمر بوضع الجوائح.

قال أبو اسحق (وهو صاحب مسلم): حدثنا عبدالرحمن بن بشر عن سفيان. بهذا.

 

[ش (قال أبو إسحاق) هو إبراهيم بن محمد بن سفيان. روى هذا الكتاب عن مسلم. ومراده أنه علا برجل. فصار في رواية هذا الحديث كشيخه مسلم. بينه وبين سفيان بن عيينة واحد فقط].

 

{17}

Bize Bişr b. Hakem ile İbrâhîm b. Dînâr ve Abdülcebbâr b. Alâ' rivayet ettiler, lâfız Bişr'indir. (Dedilerki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Humeyd-i A'rac'dan, o da Süleyman b. Atîk'dan, o da Câbir'den naklen rivayet etti ki,

 

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) âfât (telefatın)'ı hesaptan düşmeyi emir buyurmuş.

 

Ebû İshâk —ki Müslim'in arkadaşıdır—: Bize Abdurrahman b. Bişr, Süfyân'dan bu isnadla rivayette bulundu; dedi.

 

 

İzah:

Bu hadîsin Hz. Enes rivayetini Buhari «Buyu'» bahsinde tahrîc etmiştir. Hz. Enes'in kitabımızdaki üçüncü rivayeti Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e muttasıl ve merfu' gösterilmişse de Dârekutnî bunu «Râvilerden birinin vehmi» diye vasıflandırmış; hadîsin Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in değil, Hz. Enes'in sözü olduğunu beyân etmiştir.

 

Cevâih: Câihanın cem'idir. Câiha: Yemiş ve diğer malları helak eden âfettir. Büyük musibet ve fitne mânâlarına da gelir.

 

Satılan meyve henüz müşteri toplamadan dolu gibi semavî bir âfet sebebiyle telef olursa. zararı satıcı mı çeker; yoksa müşteri mi? meselesinde ulemâ ihtilâf etmişlerdir.

 

Hanbelîler'den îbni Kudâme «El-Muğnî» nâm eserinde şunları söylüyor:

 

«Bu mesele üzerinde birkaç vecihle söz edilmiştir :

 

1- Câihanın telef ettiği meyveler filcümle satıcının garantisi altındadır. Ekseri Medîneliler'in kavli budur ki, Yahya b. Saîd-i Ensârî, İmam Mâlik ve Ebû Ubeyd ile hadîs ulemâsından bir cemaat da bunlar meyanındadır.

 

2- Câiha: Rüzgâr, dolu, çekirge ve susuzluk gibi insanın dahlü tesiri bulunmayan her âfettir.

 

3- Zâhir-i mezhebe göre âfetin azı ile çoğu arasında bir fark yoktur. Ancak, tahdîd ve inzibatı mümkin olmayacak derecede az ve telef olması âdet hükmüne giren miktara itibar edilmez.   İmam Ahmed: Ben on veya yirmi hurma tanesinde itibâr edilecek demem; üçte birin ne olduğunu da bilmem; lâkin zarar üçte birden, dörtte veya beşte birden fazla olursa hesaptan indirim yapılır; demiştir. Başka bir rivayette İmam Ahmed: Zarar ziyan malın üçte birinden az olursa onu müşteri çeker; demiştir. İmam Mâlik ile eski mezhebine göre Şafiî'nin kavilleri de budur. Çünkü meyve ve ekinin bir kısmını ister istemez kuşlar yiyecek, rüzgâr dağıtacak, bir kısmı da yere dökülecektir. Binâenaleyh bu zararla semavî âfetin getirdiği zarar arasındaki haddin ta'yini lâzım gelir, Şeriatın vasiyyet ve hastanın bağışı gibi yerlerde üçte biri nazar-ı itibâra aldığını görüyoruz.  Bu sabit olunca  deriz ki: Âdetten fazla bir şey telef olursa, telef olan miktar umumî kıymetten düşülür. Meyve veya ekinin hepsi telef olursa akid bozulur; müşteri parasını geri alır. Bir kısmı telef olursa, malın üçte biri miktarını yahut daha fazla tuttuğu takdirde, zararı miktarı umûmî kıymetten düşülür. Zarar malın üçte birinden az ise kıymetten bir şey düşülmez. Alanla satan âfette veya âfetin telef ettiği miktar hususunda ihtilâf ederlerse söz satanındır, çünkü malda asıl olan, selâmettir.»

 

Selef ulemânın cumhuru ile Sevrî İmam Âzam, Ebû Yûsuf, Muhammed, yeni mezhebinde İmam Şafiî, Ebû Ca'fer Taberî ve Zahirîler: «Müşteri teslim almışsa âfet sebebiyle zayi' olan malın miktarı az olsun çok olsun zarar kendine aittir; teslim almadan telef olursa zarar satıcınındır.» demişlerdir. Burada malın tesliminden murâd, tahliye yâni müşteriyi malı ile baş başa bırakmaktır.

 

Âfetin sebep olduğu zararın umumî fiyattan düşüleceğine kail olanlar Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in bu husustaki emri ve hadîsteki:

 

«Ondan bir şey alman sana helâl olmaz.» cümlesiyle istidlal etmişlerdir. Bir de: «Ağaçların sulanması ve bakımı sahibinin vazifesi olduğu için ağaçtaki meyveler ma'nen onun elindedir ve teslimden önce telef olmuş gibidir.» derler.

 

Zararın umumî fiyattan düşülmeyeceğini söyleyenler, bundan sonraki babın ilk hadîsiyle istidlal etmişlerdir.

 

Bu rivayetlerde zikri geçen: «Dîn kardeşinin malını kendine ne ile helâl kılarsın?» cümlesinden murâd: Meyve telef olduğu zaman müşterinin parasına mukabil ortada mal kalmadığını; binâenaleyh satıcının bu parayı haksız yere almış olacağını beyândır. Bu cümle hükmün galibe (ekseriyete) göre verileceğine delildir.