NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
13 - (1726) حدثنا
يحيى بن يحيى
التميمي. قال:
قرأت على مالك
بن أنس عن
نافع، عن ابن
عمر؛
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال (لا
يحلبن أحد
ماشية أحد إلا
بإذنه. أيحب
أحدكم أن تؤتى
مشربته،
فتكسر
خزانته،
فينتقل
طعامه؟ إنما
تخزن لهم ضروع
مواشيهم
أطعمتهم. فلا
يحلبن أحد
ماشية أحد إلا
بإذنه).
[ش
(مشربته)
المشربة،
بفتح الميم،
وفي الراء لغتان
الضم والفتح،
وهي كالغرفة
يخزن فيها الطعام
وغيره. ومعنى
الحديث أنه
صلى الله عليه
وسلم شبه
اللبن في
الضرع
بالطعام
المخزون في الخزانة
في أنه لا يحق
أخذه بغير
إذنه]
{13}
Bize Yahya b. Yahya
Et-Temîmî rivayet etti. (Dediki): Mâlik b. Enes'e, Nâfi'den dinlediğim, onun da
İbnt Ömer'den naklen rivayet ettiği şu hadîsi okudum: Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem):
«Sakın bîr kimse izni
olmadan birinin davarını sağmasın! Biriniz kilerine gelinerek hazînesinin
kırılmasını ve zahiresinin aşırılmasını hoş görür mü? Halkın davarlarının
yelinleri, onlara yiyeceklerini biriktirir; binâenaleyh sakın bir kimse izni
olmadıkça birinin davarını sağmasın!» buyurmuşlar.
(1726) - وحدثناه
قتيبة بن سعيد
ومحمد بن رمح.
جميعا عن الليث
بن سعد. ح
وحدثناه أبو
بكر بن أبي
شيبة. حدثنا
علي بن مسهر. ح
وحدثنا ابن
نمير. حدثني
أبي. كلاهما
عن عبيدالله.
ح وحدثني أبو
الربيع وأبو
كامل. قالا:
حدثنا حماد. ح
وحدثني زهير
بن حرب. حدثنا
إسماعيل (يعني
ابن علية).
جميعا عن
أيوب. ح
وحدثنا ابن
أبي عمر.
حدثنا سفيان
عن إسماعيل بن
أمية. ح
وحدثنا محمد
بن رافع.
حدثنا
عبدالرزاق عن
معمر، عن
أيوب. وابن جريج
عن موسى. كل
هؤلاء عن
نافع، عن ابن
عمر، عن النبي
صلى الله عليه
وسلم. نحو
حديث مالك.
غير أن في
حديثهم جميعا (فينتثل)
إلا الليث بن
سعد فإن في
حديثه (فينتقل
طعامه) كرواية
مالك.
[ش
(فينتثل) أي
ينثر كله
ويرمى].
{…}
Bize bu hadîsi
Kuteybetü'bnü Saîd ile Muhammed b. Rumh dahî hep birden Leys b. Sa'd'dan
rivayet ettiler. H.
Bize bu hadîsi Ebû Bekir
b. Ebî Şeybe de rivayet etti. (Dediki): Bize Aliy b. Müshir rivayet etti. H.
Bize İbnü Numeyr dahi
rivayet etti. (Dediki): Bana babam rivayet etti. Her iki râvi Ubeydullah'dan
rivayet etmişlerdir. H.
Bana Ebû'r-Rabî' ile Ebû
Kâmil de rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize Hammâd rivayet etti. H.
Bana Züheyr b. Harb da rivayet
etti. (Dediki): Bize İsmâîl (yâni îbni Uleyye) rivayet etti. Bu râviler toptan
Eyyûb'dan rivayet etmişlerdir. H.
Bize İbni Ebî Ömer dahî
rivayet etti. (Dediki): Bize Süfyân, İsmail b, Ümeyye'den naklen rivayet etti.
H.
Bize Muhammed b. Râfi'
de rivayet etti. (Dediki): Bize Abdürrazzâk, Ma'mer'den, o da Eyyûb'dan, İbni
Cüreyc dahî Musa'dan naklen rivayet etti. Bu râvilerin hepsi Nâfi'den, o da
İbni Ömer'den, o da Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den naklen Mâlik'in
hadîsi gibi rivayette bulunmuşlardır. Şu kadar varki her birinin hadîsinde «Fe
yünte-sele» denilmiştir. Yalnız Leys b. Sa'd müstesna! Çünkü onun hadîsinde
Mâlik'in rivayetinde olduğu gibi «fe* yüntekalü taâmuh» ibaresi vardır.
İzah:
Bu hadîsi Buhâri
«lukata» bahsinde; Ebû Dâvûd «Cihad»da tahrîc etmişlerdir.
Mâşiye: Deve, sığır,
koyun, keçi mânâlarına gelirse de ekseriyetle koyun hakkında kullanılır.
Meşrube ve meşrabe:
İçerisinde zahire ve eşya muhafaza edilen kilerdir. Bu kelime hassaten meşrabe
şeklinde kullanılırsa, su yeri; mişrabe de su kabı mânâsına gelir. Hızâne
muhafazası istenilen şeyin yeri veya kabıdır.
Fe yüntesele:
Saçılmasını demektir. Bu kelime birinci rivayetteki «aşırılmasını» kelimesinin
yerine kullanılmıştır.
Duru': Dır'ın cem'idir.
Dır' hayvanın yelini yâni sütünün toplandığı yerdir.
Resulü Ekrem
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hayvanın yelinindeki sütü, kiler veya anbarda
saklanan zahireye benzetmiştir. Yâni bir kimsenin izni olmaksızın anbarındaki
zahiresini almak nasıl helâl değilse, davarının sütünü sağmak da helâl
değildir. Bu hususta hurma, üzüm ve karpuz gibi şeylerin hüküm i'tibari ile
sütten bir farkı yoktur. Ancak süt meselesinde insanlar daha lâkayıd
davrandıkları için hassaten zikredilmiştir.
Kurtubi diyor ki:
«Cumhura göre sahibinin rızâsı olmadan ne davarın sütünden bir şey helâl olur
ne de hurmadan! Bâzıları sahibinin haberi olmasa da bu gibi şeylerin helâl
sayılacağını söylemiş; ve: Çünkü bu Şâri' hazretlerinin ona bahşettiği bir
haktır; demişlerdir...»
Sahibinden izin almadan
onun davarını sağmayı, yemişinden yemeyi mubah hatta bir hak sayanlar bâzı
hadîslerle istidlal ederler. Şöyle ki:
Ebû Davud'un Semûra
(Radiyallahu anh}'dan tahrîc ettiği bîr hadîste Nebi (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem):
«Bîriniz bir davar
sürüsünün yanına vardığı zaman şayet sahibi orada ise ondan izin istesin!
Kendisine izin verirse ne âlâ! Vermezse hemen davarı sağıp sütünü içsin! Sahibi
orada yoksa üç defa seslensin! Cevap verirse ondan izin istesin! İzin verirse
ne âlâ! Vermezse hemen davarı sağıp sütünü içsin! Ama alıp götürmesin!»
buyurmuşlardır. Bu hadîsi Tirmizi dahî rivayet etmiş; ve: «Semûra hadîsi hasen
garîb, sahîh bir hadîstir. Ulemadan bazıları bununla âmel etmişlerdir...»
demiştir. Filhakika İmam Ahmed'le îshâk'ın mezhepleri budur. Tirmizî ile ibni
Mâce'nin «Sünen»lerinde buna benzer rivayetler vardır. Bunların birinde süt
meselesinden sonra:
«Bir bahçeye geldiğin
vakit üç defa haykır! Şayet sana icabet ederse ne âlâ! Etmezse ifsad etmemek
şartı ile hemen ye!» Buyurulmaktadır.
Bir delilleri de hicret
esnasında Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile Hz. Ebû Bekr'in bir çobanın
koyunlarından süt içmeleridir.
Hanefîlerle,
Şâfiîler'e, Mâlikıler'e ve cumhûr-u ulemâya göre izinsiz hiç bir kimse birinin
bağ ve bahçesinden yemiş yiyemez; davarının sütünü içemez. Meğer ki muztar
kala! O zaman zaruret miktarı yiyip içebilir. Bu zevat cevaz bildiren hadîsler
hakkında muhtelif yönlerden cevaplar vermişlerdir.
a) Kurtubî: «Malûm
kaide ile amel etmek daha iyidir.» demiştir.
b) Nehî bildiren hadîs,
cevaz hadîsinden daha sahihtir.
c) Cevaz bildiren
hadîsler âdete nazaran mal sahiplerinin razı olduklarının bilinmesine
hamledilirler.
d) Cevaz meselesi
zaruret zamanlarına hamledilir. Nitekim islâm'ın ilk zamanlannda hâl böyle idi.
Bu hususta Tahâvi de
şunları söylemiştir: «Bu hadîsler misafir kabul etmenin vâcib olduğu zamanlara
mahsustur. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunu emir buyurmuş; gelen
misafir için hane sahibine vacip kılmıştır. Bilâhare vücup neshedilerek hükmü
kaldırılınca adı geçen hadîslerin hükmü de kalkmıştır.»
Hicret esnasında Nebi
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile Hz. Ebû Bekr'in içtikleri süt hakkmda
Kurtubî: «Bu Koyun sahibine bir idlâl (yâni nazı geçme) idî. Çünkü Hz. Ebû
Bekir onu tanıyordu. Yahut o çobanın oradan geçenlere süt takdim edilmesine
izin verdiğini bilirdi. Yahut o süt, kendisine emân verilmemiş bir harbîye ait
olduğu için içmişlerdi...» diyor. Bu hususta daha başka sözler de söylenmiştir.