NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
20 - (1742) وحدثني
محمد بن رافع.
حدثنا
عبدالرزاق.
أخبرنا ابن
جريج. أخبرني
موسى بن عقبة
عن أبي النضر،
عن كتاب رجل
من أسلم من
أصحاب النبي
صلى الله عليه
وسلم، يقال له
عبدالله بن
أبي أوفى.
فكتب إلى عمر
بن عبيدالله،
حين سار إلى
الحرورية. يخبره
أن رسول الله
صلى الله عليه
وسلم كان، في
بعض أيامه
التي لقي فيها
العدو، ينتظر
حتى إذا مالت
الشمس قام
فيهم فقال (يا
أيها الناس! لا
تتمنوا لقاء
العدو
واسألوا الله
العافية. فإذا
لقيتموهم فاصبروا.
واعلموا أن
الجنة تحت
ظلال السيوف).
ثم قام النبي
صلى الله عليه
وسلم وقال
(اللهم! منزل
الكتاب. ومجري
السحاب. وهازم
الأحزاب.
اهزمهم
وانصرنا
عليهم).
{20}
Bana Muhammed b. Râfi'
de rivayet etti. (Dediki): Bize Abdürrezzâk rivayet etti. (Dediki): Bize ibni
Cüreyc haber verdi. (Dediki): Bana Mûsâ b. Ukbe, Ebû'n-Nadr'dan, o da Eslem
(kabilesinden Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellm)'in ashabından Abdullah b. Ebî
Evfâ denilen bir zatın kitabından naklen haber verdi.
Ömer b. Ubeydillâh
Harûriler üzerine yürüdüğü vakit Abdullah kendisine mektup yazarak, Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellm)'in düşmanla karşılaştığı bir gününde beklediğini,
tâ güneş (batıya) meylettiği zaman aralarında ayağa kalkarak:
«Ey nâs! Düşmanla
karşılaşmayı temenni etmeyin! Allah'dan afiyeti isteyin! Onlarla
karşılaştığınız zaman da sabredin! Bilin ki, cennet kılıçların gölgeleri
altındadır.» buyurduğunu; sonra Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellm) (tekrar)
kalkarak:
«Allahım! Ey kitabı
indiren, bulutu hareket ettiren ve hizibleri bozguna uğratan! Bunları perişan
et! Ve bizi onlar üzerine muzaffer kıl!» dîye duâ ettiğini ona haber vermiş.
Dikkat izah’tan sonra
da hadis var!
İzah:
Bu hadîsleri Buhâri
«Kitâbu'l-Cihâd»ın birkaç yerinde; Ebû Dâvûd ile Nesâî dahî aynı bahiste tahrîc
etmişlerdir.
Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellm)'m düşmanla karşılaşmayı istemekten men' etmesi bu temenni
böbürlenmeyi ve nefse, kuvvete güvenmeyi tezammun ettiği içindir. Bu bir nevi'
zulümdür. Allah Teâlâ ise mazluma yardımı tekeffül buyurmuştur. Bir de bu
hareket düşmanı hiçe Sayıp onunla alay etmek olur ki, ihtiyat ve tedbire
muhaliftir. Huneyn harbinde müslümanlara ucub gelmiş, bu sebeple harbin başında
bozulmuşlardı. Sonradan kendilerine gelince Allah'ın nusratı da yetişti.
Müslüman —bugünkü telâkkinin aksine olarak— kendine ve kuvvetine değil, daima
Allah'a güvenecektir.
Sonra belâya sabır
hususunda herkes bir değildir. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellm) ile birlikte
harbeden bîr adam, aldığı yaraların acısına dayanamayarak intihar etmişti. Onun
içindir ki, Hz. Ebû Bekir: «Bence afiyette olup şükretmem, ibtilâ edilip
sabretmemden daha makbuldür.» demiştir. Ali (Radiyallahu anh)'ın dahî oğluna:
«Yavrucuğum, sakın bir kimseyi mübârezeye davet etme! Ama seni birisi ona davet
ederse hemen karşısına çık! Zîra o zâlimdir; Allah Teâlâ zulüm gören kimseye
yardımı tekeffül buyurmuştur.» dediği rivayet olunur.
Mübâreze: Harpten önce
iki taraftan birer kişi çıkarak teketek harbetmeleridir. Bunun hükmü hususunda
ibni'l-Münzir şunları söylemektedir: «Kendilerinden ilim alınan bütün ulemâ bir
kimsenin mübârezeye çıkabileceğine ve kumandanın izni ile mübârezeye davet de
edebileceğine ittifak etmişlerdir. Yalnız Hasan-ı Basrî müstesna! Çünkü o bunu
mekruh saymıştır...»
Bazıları kumandanın
izninden bahsetmeksizin mübârezeyi mubah görmüşlerdir, imam Mâlik ile Şâfiî’nin
kavilleri budur. Mübârezeyi kâfir isterse karşısına çıkmak müstehab olur.
Çıkacak kimsenin tecrübeli olması ve kumandanın izni ile çıkması da
müslehaetır. Ashab-ı kiramdan müşriklerle mübâreze edip boyunlarını vuranlar
olmuştur.
Hadîs-i şerîf düşman
karşısında sabırla harbetmeye teşvik ediyor. Filhakika harbin en kuvvetli rüknü
sabırdır. ALLAH Teâlâ harp âdabını şu âyet-i kerîmede toplamıştır
«Ey imân edenler! Bir
bölükle karşılaşırsanız derhal sebat edin! Allah'ı da çok anın ki felah bulasınız!
Hem Allah'a ve Resulüne itaat edin! Çekişmeyin! Yoksa başarısızlığa uğrarsınız;
kuvvetiniz gider. Sabredin! Şüphesiz ki Allah sabredenlerle beraberdir.
Yurdlarından şımararak, insanlara gösteriş yaparak çıkan ve Allah yolundan
men'edenler gibi olmayın!» [Enfal 46-47]
Allah'tan afiyet dileği
hususunda birçok hadîsler vârid olmuştur. Bundan murâd: Bedene ait bütün iç ve
dış hastalıkları ile dünya ve âhirete ait bütün kötülüklerin defini istemektir.
«Bilin ki cennet
kılıçların gölgeleri altındadır.» cümlesi: Allah'ın sevabı ve Cennete götürecek
sebebi Hak yolunda harbetmekte ve harbe gitmektedir. O halde hemen sadakatla
harbe koşun ve sebat edin! manasınadır.
Ulemânın beyanına göre
Resulü Ekrem'in harbi öğleden sonraya bırakması o zaman hava bir parça serinleyip
harbe daha elverişli olduğu içindir. Buhârî'nin rivayet ettiği bir hadîste:
«Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) harbi rüzgârlar esip, namaz vakti gelinceye kadar te'hlr
ederdi.» denilmiştir ki, bunun bir sebebi de namaz vaktinin ve o vakitte
yapılan duaların faziletidir.
Hadîsin ikinci rivayeti
düşmanla karşılaşıldığı vakit duâ ederek Allah'tan zafer niyazında bulunmanın
müstehab olduğuna; keza hadîs rivayetinde yazışma ve icazetle amel
edilebileceğine delildir. Nitekim usul, fıkıh ve hadîs ulemâsının cumhuru da
buna kail olmuşlardır.
Mahir: İcazet ile
rivayet'in umumi ve mechul türlerinde ihtilaf vardır. Örneğin ''Senin tüm
çocuklarına'' , '' La ilahe İllallah diyen herkese'' gibi. Geniş bilgi için ana
sayfadaki Hadis terimleri bölümüne bakabilirsiniz.
21 - (1742) حدثنا
سعيد بن
منصور. حدثنا
خالد بن
عبدالله عن
إسماعيل بن
أبي خالد، عن
عبدالله بن
أبي أوفى. قال:
دعا
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم على
الأحزاب فقال
(اللهم! منزل
الكتاب. سريع
الحساب. اهزم الأحزاب.
اللهم! اهزمهم
وزلزلهم).
{21}
Bize Saîd b. Mansûr
rivayet etti. (Dediki): Bize Hâlid b. Abdillâh, İsmâîl b. Ebî Hâlid'den, o da
Abdullah b. Ebî Evfâ'dan naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem),
Hiziblerin aleyhine dua
etti ve:
«Allahım! Ey kitabı
indiren! Hesabı sür'atli olan! Bu hizibieri bozguna uğrat! Allahım! Bunları
bozguna uğrat ve târu mâr et!» buyurdular.
22 - (1742) وحدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا وكيع بن
الجراح عن إسماعيل
بن أبي خالد،
قال سمعت ابن
أبي أوفى. يقول:
دعا رسول الله
صلى الله عليه
وسلم بمثل حديث
خالد. غير أنه
قال (هازم
الأحزاب) ولم
يذكر قوله
(اللهم!).
{22}
Bize Ebû Bekir b. Ebî
Şeybe de rivayet etti. (Dediki): Bize Veki' b. Cerrah, İsmâîl b. Ebî Hâlid'den
naklen rivayet etti. (Demiş ki) : Ben îbni Ebî Evfâ'ya şöyle derken işittim:
Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) Hâlid'in hadîsi gibi dua etti. Yalnız o: «Hizibleri bozguna
uğratan» demiş; «Allahım» sözünü zikretmemiştir.
(1742) - وحدثناه
إسحاق بن
إبراهيم وابن
أبي عمر. جميعا
عن ابن عيينة،
عن إسماعيل،
بهذا الإسناد.
وزاد ابن أبي
عمر في روايته
(مجري السحاب).
{…}
Bize bu hadîsi ishâk b. ibrahim
ile ibni Ebî Ömer de hep beraber îbni Uyeyne'den, o da ismail'den bu isnâdla
rivayet ettiler, İbni Ebî Ömer kendi rivayetinde «Rüzgârı hareket ettiren!»
ifadesini ziyade etti.