SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

CİHAD ve SİYER BAHSİ

<< 1757 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

48 - (1757) حدثنا قتيبة بن سعيد. ومحمد بن عباد، وأبو بكر بن أبي شيبة، وإسحاق بن إبراهيم (واللفظ لابن أبي شيبة) (قال إسحاق: أخبرنا. وقال الآخرون: حدثنا سفيان) عن عمرو، عن الزهري، عن مالك بن أوس، عن عمر. قال: كانت أموال بني النضير مما أفاء الله على رسوله. مما لم يوجف عليه المسلمون بخيل ولا  ركاب. فكانت للنبي صلى الله عليه وسلم خاصة. فكان ينفق على أهله نفقة سنة. وما بقي يجعله في الكراع والسلاح. عدة في سبيل الله.

 

{48}

Bize Kuteybe b. Saîd ile Muhammed b. Abbâd, Ebû Bekir b. Ebî Şeyi» ve ishâk b. ibrahim rivayet ettiler. Lâfız ibni Ebî Şeybe'nindir. ishâk: (Bize haber verdi): tâbirini kullandı. Ötekiler: Bize Süfyân, Amr'dan, o da Zührî'den, o da Mâlik b. Evs'den, o da Ömer'den naklen rivayet etti, dediler. Ömer şunları söylemiş:

 

Beni Nadir (kabilesin)'in malları, Allah'ın Resulüne fey' olarak verdiği şeylerden olup müslümanlar bunların üzerine at ve deve koşturmamışlardı. Binâenaleyh yalnız Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e mahsustular. O da ailesinin senelik nafakasını ayırır; kalanını Allah yolunda bir hazırlık olmak üzere hayvan ve silâha sarf ederdi.

 

 

(1757) - حدثنا يحيى بن يحيى. قال: أخبرنا سفيان بن عيينة عن معمر، عن الزهري، بهذا الإسناد.

 

{…}

Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dediki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Ma'mer'den, o da Ziihrî'den bu isnâdla rivayet etti.

 

 

49 - (1757) وحدثني عبدالله بن محمد بن أسماء الضبعي. حدثنا جويرية عن مالك، عن الزهري؛ أن مالك بن أوس حدثه. قال

 أرسل إلي عمر بن الخطاب. فجئته حين تعالى النهار. قال: فوجدته في بيته جالسا على سرير. مفضيا إلى رماله. متكئا على وسادة من أدم. فقال لي: يا مال! إنه قد دف أهل أبيات من قومك. وقد أمرت فيهم برضخ. فخذه فاقسمه بينهم. قال: قلت: لو أمرت بهذا غيري؟ قال: خذه. يا مال! قال: فجاء يرفا. فقال: هل لك، يا أمير المؤمنين! في عثمان وعبدالرحمن بن عوف والزبير وسعد؟ فقال عمر: نعم. فأذن لهم. فدخلوا. ثم جاء فقال: هل لك في عباس وعلي؟ قال: نعم. فأذن لهما. فقال عباس: يا أمير المؤمنين! اقض بيني وبين هذا الكاذب الآثم الغادر الخائن. فقال القوم: أجل. يا أمير المؤمنين! فاقض بينهم وأرحهم. (فقال مالك بن أوس: يخيل إلي أنهم قد كانوا قدموهم لذلك) فقال عمر: اتئدا. أنشدكم بالله الذي بإذنه تقوم السماء والأرض! أتعلمون أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال (لا نورث. ما تركنا صدقة) قالوا: نعم. ثم أقبل على العباس وعلي فقال: أنشدكما بالله الذي بإذنه تقوم السماء والأرض! أتعلمان أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال لا نورث. ما تركناه صدقة) قالا: نعم. فقال عمر: إن الله عز وجل كان خص رسولهل صلى الله عليه وسلم بخاصة لم يخصص بها أحدا غيره. قال: ما أفاء الله على رسوله من أهل القرى فلله وللرسول [59 /الحشر /7] (ما أدري هل قرأ الآية التي قبلها أم لا) قال: فقسم رسول الله صلى الله عليه وسلم بينكم أموال بني النضير. فوالله! ما استأثر عليكم. ولا  أخذها دونكم. حتى بقي هذا المال. فكان رسول الله صلى الله عليه وسلم يأخذ منه نفقة سنة. ثم يجعل ما بقي أسوة المال. ثم قال: أنشدكم بالله الذي بإذنه تقوم السماء والأرض! أتعلمون ذلك؟ قالوا: نعم. ثم نشد عباسا وعليا بمثل ما نشد به القوم: أتعلمان ذلك؟ قالا: نعم. قال: فلما توفي رسول الله صلى الله عليه وسلم قال أبو بكر: أنا ولي رسول الله صلى الله عليه وسلم. فجتئما، تطلب ميراثك من ابن أخيك، ويطلب هذا ميراث امرأته من أبيها. فقال أبو بكر: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم (ما نورث. ما تركنا صدقة) فرأيتماه كاذبا آثما غادرا خائنا، والله يعلم إنه لصادق بار راشد تابع للحق. ثم توفي أبو بكر. وأنا ولي رسول الله صلى الله عليه وسلم وولي أبا بكر. فرأيتماني كاذبا آثما غادرا خائنا. والله يعلم إني بار راشد تابع للحق. فوليتها. ثم جئتني أنت وهذا. وأنتما جميع وأمركما واحد. فقلتما: ادفعها إلينا. فقلت: إن شئتم دفعتها إليكما على أن عليكما عهد الله أن تعملا فيها بالذي كان يعمل رسول الله صلى الله عليه وسلم. فأخذتماها بذلك. قال: أكذلك؟ قالا: نعم. قال: ثم جئتماني لأقضي بينكما. ولا ، والله! لا أقضي بينكما بغير ذلك حتى تقوم الساعة. فإن عجزتما عنها فرداها إلي.

 

{49}

Bana Abdullah b. Muhammet! b. Esma Ed-Dubaî de rivayet etti. (Dediki): Bize Cüveyriye, Mâlik'ten, o da Zührî'den naklen rivayet etti ki, Zührî'ye Mâlik b. Evs rivayet etmiş. (Demişki):

 

Ömer b. Hattâb bana haber gönderdi. Ben de ona gün yükseldiği vakit geldim; ve kendisini evinde bir serîr Üzerine oturmuş; bazılarının üzerine yapışmış; deriden bir yastığa dayanmış olduğu halde buldum. Bana:

 

  Yâ Mâlik! Mesele şu ki, senin kavminden birkaç hâne sahibi koşup geldiler. Ben de kendilerine biraz atıyye ayrılmasını emrettim. Şunu al da aralarında taksim ediver! dedi. Ben:

 

  Bunu benden başkasına emretsen iyi edersin! dedim.

 

  Al onu yâ Mâlik! dedi. Az sonra Yerfe geldi. Ve:

 

  Osman, Abdurrahmân b. Avf, Zübeyr ve Sa'd için  (içeri girme­lerine) iznin var mı yâ Emfrelmü'minîn? dedi. Ömer:

 

  Evet! dedi. O da kendilerine izin vererek içeri girdiler. Sonra tekrar gelerek:

 

  Abbâsla Alî için iznin var mı? dedi. Ömer (yine) :

 

  Evet! cevâbını verdi. Onlara da izin verdi. Derken Abbâs:

 

  Tâ Emirel-mü'minîn! Benimle şu yalancı, günahkâr, vefasız, hâin arasında hüküm ver! dedi. Cemaat dahi:

 

  Evet, yâ Emirel-mü'minîn, aralarında hüküm ver de kendilerini rahata kavuştur! dediler.

 

(Mâlik b. Evs: Bana öyle geliyor ki, onlar bu cemaati bunun için önceden göndermişler; demiş.) Bunun üzerine Ömer:

 

  ikiniz durun! Size Allah aşkına soruyorum! O Allah'ın ki yerle gök ancak onun izniyle durmaktadır! ResûIullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in:

 

«Bize mirasçı olunmaz! Bıraktığımız sadakadır.» buyurduğunu biliyormusunuz? dedi. Cemâat:

 

  Evet! cevâbını verdiler. Sonra Abbâs'la Âlî'ye dönerek:

 

  Sizin ikinize (de) Allah aşkına soruyorum! O Allah'ın ki, yerle gök ancak onun izniyle durmaktadır! Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in:

 

«Bize mirasçı olunmaz! Bıraktığımız sadakadır.» buyurduğunu biliyor musunuz? diye sordu.

 

  Evet! dediler. Bunun üzerine Ömer şunları söyledi:

 

  «Hakîkaten Allah (Azze ve Cell), Resulü (Sallallahu Alâyhi ve Sellem)'e öyle bir hâssa bahsetmiştir ki, bunu ondan başka hiç bir kimseye tahsis etmemişti. Teâlâ Hazretleri: Allah Resulüne beldeler halkından ne ganimet verdi ise bu sadece Allah ve Resulüne aittir! buyurdu. (Râvi: Bundan önceki âyeti okudu mu, okumadı mı bilmiyorum! diyor.) Resûlullah (Sallallahu Alâyhi ve Sellem)'se Benî Nadîr'in mallarını sizin aranızda taksîm etti. Vallahi kendini size tercîh etmedi. Sizi bırakıp da onlan kendisi almadı. Ta ki şu mal kaldı! Resûlullah (Sallallahu Alâyhi ve Sellem) bundan senelik nafaka alır; bilâhare kalanı Beytü'l-mal'e yardım olarak koyardı.» Sonra şöyle dedi:

 

«Sîze Allah aşkına soruyorum! O Allah'ın ki, yerle gök ancak onun izniyle durmaktadır! Bunu biliyor musunuz?» Cemâat:

 

  Evet! dediler. Sonra Abbas'la Alî'ye de cemaata sorduğu gibi: «Bunu biliyor musunuz?» diye sordu.

 

  Evet! dediler. Ömer (sözüne devamla) şunları söyledi:

 

  Resûlullah (Sallallahu Alâyhi ve Sellem) vefat edince Ebû Bekir: Ben Resulullah (Sallallahu Alâyhi ve Sellem)'in velî-i ahdiyim, dedi. Siz geldiniz! Sen kardeşin oğlundan mirasını istiyordun; o da karısının mirasını babasından istiyordu. Ebû Bekir şöyle dedi: Resûlullah (Sallallahu Alâyhi ve Sellem),

 

«Bize mirasçı olunmaz:Bıraktığımız sadakadır.» buyurdu. Siz ikiniz onu da yalancı, günahkâr, vefasız, hâin saydınız! Halbuki Allah onun doğrucu, iyi, aklı başında, hakka tâbi' bir zât olduğunu biliyor!

 

Sonra Ebû Bekir vefat etti. Ben de Resûlullah (Sallallahu Alâyhi ve Sellem) ile Ebû Bekr'in velî-i ahidleri oldum. Siz beni de yalancı, günahkâr, vefasız, hâin gördünüz! Halbuki Allah benim doğrucu, iyi, aklı başında, hakka tâbi* bir kimse olduğumu biliyor. Ben de bu  (hükümet) işi (ni) üzerime aldım. Sonra bana sen ve şu geldiniz. ikiniz birliksiniz; matbumuz bir! Onu bize ver, dediniz. Ben de derim ki: Dilerseniz onu size, vereyim! Şu şartla ki: Onu Resûlullah (Sallallahu Alâyhi ve Sellem) ne yapardı ise siz de öyle yapacağınıza Allah'a söz verin! Onu bu şartla alırsınız! Öyle mi?

 

  Evet! dediler. (Ömer devamla) şunu söyledi:

 

  Sonra bana, aranızda hüküm vereyim diye geldiniz! Hayır, vallahi! Sizin aranızda bundan başka bir şeyle kıyamet kopuncaya kadar hüküm veremem! Eğer ondan âciz kalırsanız bana iade ediverin!

 

 

50 - (1757) حدثنا إسحاق بن إبراهيم ومحمد بن رافع وعبد بن حميد (قال ابن رافع: حدثنا. وقال الآخران: أخبرنا عبدج الرزاق). أخبرنا معمر عن الزهري، عن مالك بن أوس بن الحدثان. قال: أرسل إلي عمر ابن الخطاب. فقال: إنه قد حضر أهل أبيات من قومك. بنحو حديث مالك. غير أنه فيه: فكان ينفق على أهله منه سنة. وربما قال معمر: يحبس قوت أهله منه سنة. ثم يجعل ما بقي منه مجعل مال الله عز وجل.

 

{50}

Bize ishâk b. ibrahim ile Muhammed b. Rafi' ve Abd b. Humeyd rivayet ettiler, İbni Râfi' (Bize tahdîs etti) ta'bîrini kullandı. Ötekiler: Bize Abdürrazzâk haber verdi, dediler. (Demişki): Bize Ma'mer, Zührî'den, o da Mâlik b. Evs b. Hadesân'dan naklen haber verdi. (Şöyle demiş):

 

Ömer b. Hattâb bana haber gönderdi. (Dediki): Mesele şu! Senin kavminden birkaç hâne sahibi geldi...

 

Râvi, Mâlik'in hadîsi gibi rivayette bulunmuştur. Yalnız bu hadîste şu ibare vardır: «Ondan ailesine bir sene nafaka veriyordu. Galiba Ma'mer: Ondan ailesinin senelik yiyeceğini saklıyordu; sonra ondan kalanı Allah (Azze ve Celle)'nin malının sarfedildiği yere veriyordu, dedi.»

 

İzah için buraya tıklayın