SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

EMARET BAHSİ

<< 1733 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF’İN DEVAMI:

 

14 - (1733) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة ومحمد بن العلاء. قالا: حدثنا أبو أسامة عن بريد بن عبدالله، عن أبي بردة، عن أبي موسى. قال:

 دخلت على النبي صلى الله عليه وسلم. أنا ورجلان من بني عمي. فقال أحد الرجلين: يا رسول الله! أمرنا على بعض ما ولا ك الله عز وجل. وقال الآخر مثل ذلك. فقال (إنا، والله! لا نولي على هذا العمل أحدا سأله. ولا  أحدا حرص عليه).

 

[ش (حرص) حرص بفتح الراء وكسرها. والفتح أفصح. وبه جاء القرآن. قال الله تعالى: وما أكثر الناس ولو حرصت بمؤمنين].

 

{14}

Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe ile Muhammed b. El-Alâ' rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize Ebû Usâme, Büreyd b. Abdillâh'dan, o da Ebû Bürde'den, o da Ebû Musa'dan naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) :

 

Ben ve amcam oğullarından iki zât. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanına girdik. O iki zâtın biri:

 

— Yâ Resûlâllah! Bizi Allah (Azze ve Celle)'nin seni hâkim kıldığı yerlerden bazısına hâkim yap! Dedi. Öteki de bunun gibi bir şey söyledi. Bunun üzerine Efendimiz:

 

«Vallahi biz bu işe ne onu isteyen bîrini tayîn ederiz; ne de ona hırs gösteren birini!» buyurdular.

 

 

15 - (1733) حدثنا عبيدالله بن سعيد ومحمد بن حاتم (واللفظ لابن حاتم). قالا: حدثنا يحيى بن سعيد القطان. حدثنا قرة بن خالد. حدثنا حميد ابن هلال. حدثني أبو بردة. قال: قال أبو موسى:

 أقبلت إلى النبي صلى الله عليه وسلم ومعي رجلان من الأشعريين. أحدهما عن يميني والآخر عن يساري. فكلاهما سأل العمل. والنبي صلى الله عليه وسلم يستاك. فقال (ما تقول؟ يا أبا موسى! أو يا عبدالله بن قيس!) قال فقلت: والذي بعثك بالحق! ما أطلعاني على ما في أنفسهما. وما شعرت أنهما يطلبان العمل. قال: وكأني أنظر إلى سواكه تحت شفته، وقد قلصت. فقال (لن، أو لا نستعمل على عملنا من أراده. ولكن اذهب أنت، يا أبا موسى! أو يا عبدالله بن قيس!) فبعثه على اليمن. ثم أتبعه معاذ بن حبل. فلما قدم عليه قال: انزل. وألقى له وسادة. وإذا رجل عنده موثق. قال: ما هذا؟ قال: هذا كان يهوديا فأسلم. ثم راجع دينه، دين السوء. فتهود. قال: لا أجلس حتى يقتل. قضاء الله ورسوله. فقال: اجلس. نعم. قال: لا أجلس حتى يقتل. قضاء الله ورسوله. ثلاث مرات. فأمر به فقتل. ثم تذاكر القيام من الليل. فقال أحدهما، معاذ: أما أنا فأنام وأقوم وأرجو في نومتي ما أرجو في قومتي.

 

[ش (موثق) أي مشدود بالوثاق. والوثاق، بفتح الواو وكسرها، القيد والحبل ونحوهما.

(السوء) مصدر ساءه، إذا فعل به أو قال له ما يكرهه. ومعناه القبح. فمعنى دين السوء دين القبح.

(وأرجو في نومتي ما أرجو في قومتي) معناه أني أنام بنية القوة وإجماع النفس للعبادة وتنشيطها للطاعة. فأرجو في ذلك الأجر، كما أرجو في قومتي، أي صلاتي].

 

{15}

Bize Ubeydullah b. Saîd ile Muhaınmed b. Hatim rivayet ettiler. Lâfız İbni Hâtim'indir. (Dedilerki): Bize Yahya b. Saîd El-Kattân rivayet etti. (Dediki): Bize Kurre b. Hâlid rivayet etti. (Dediki): Bize Humeyd b. Hilâl rivayet etti. (Dediki): Bana Ebû Bürde rivayet etti. (Dediki): Ebû Mûsâ şunu söyledi:

 

— Yanımda Eş'arîlerden iki zât olduğu halde Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e geldim. Biri sağımda diğeri solumda idi. Bunların ikisi de vazife istediler. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) misvaklanıyordu. Bunun üzerine :

 

«Ne diyorsun yâ Ebâ Mûsâ?» yûhut «Yâ Abdallah b. Kays!» dedi. Ben de :

 

  Seni hak (dîn) ile gönderen Allah'a yemîn ederim ki, bunlar kalplerinde olanı bana söylemediler. Ben bunların vazife isteyeceklerini bilemedim, dedim. Ama dudağının  altında misvakînin yükseldiğini (hâlâ) görür gibiyim. Ya «Ien» edatı ile yahut «lâ» ile (konuşarak) :

 

«Biz işimize, isteyeni tâyin etmeyiz! Lâkin sen git yâ Ebâ Mûsâ!» yahut «Yâ Abdallah b. Kays!» dedi. Ve onu Yemen'e gönderdi. Sonra onun peşinden Muâz b. Cebel'i yolladı. Muâz onun yanına varınca :

 

  (Ebû Mûsâ ona) Buyur etti; ve ona bir yastık serdi. Bir de baktı ki, Ebû Musa'nın yanında bağlı bir adam var!

 

  Bu kim? diye sordu. Ebû Mûsâ:

 

  Bu bir yahudi idi; müslüman oldu. Sonra tekrar kendi dînine, kötülük dînine döndü ve yahudî oldu, dedi. Muâz:

 

  Bu adam öldürülünceye kadar oturmam! Allah'ın ve Resulünün hükmü budur, dedi. Ebû Mûsâ :

 

  Otur! Evet! Dedi. Muâz :

 

  O öldürülünceye kadar oturmam! Allah'ın ve Resulünün hükmü budur! Dedi. Bu üç defa tekerrür etti. Nihayet onun öldürülmesini emretti; ve öldürüldü. Sonra (Muâz'la Ebû Mûsâ) geceleyin namaz kılmayı müzâkere ettiler, de biri (yâni Muâz) :

 

  Bana gelince: Ben hem uyurum hem namaza kalkarım. Uykum esnasında da namazımda umduğumu umarım! Dedi.

 

 

İzah:

Bu hadîsi Buhâri «Kitâbu istitâbeti'l-Mürteddîn» ile «İcâre» ve «Ahkâm» bahislerinde tahrîc etmiştir.

 

Hz. Ebû Mûsâ El-Eş'arî'nin ismi Abdullah b. Kays'dır. Râvi, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimizin:

 

«Yâ Ebâ Mûsâ» mı yoksa «Yâ Abdullah b. Kays» mı dediğinde şekk ettiği gibi «Ien» edatı ile mi yoksa «lâ» ile mi söz ettiğinde de şekk etmiştir.

 

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Hz. Ebû Mûsâ ile Muâz b. Cebel'in ikisini de Yemen'e ayrı ayrı vilâyetlere vali göndermiştir. Muhtelif rivayetlerden anlaşılıyor ki, orada birbirlerini zaman zaman ziyaret ederlermiş. Ebû Mûsâ (Radiyallahu anh)'ın Hz. Muâz'in altına yastık koyması ona ikram içindir. Araplar fazla ikram etmek istedikleri müsafirlerini yastık üzerine oturturlardı. Taberânî'nin rivayetine göre Hz. Muâz Yahudi'nin bağlı olduğunu görünce Ebû Mûsâ'ya: «Be kardeşim, sen insanlara işkence için mî gönderildin? Biz ancak onlara dinlerini öğretmek, faydalı şeyleri emretmek için gönderildik!» demiş. Fakat yahudi'nin irtidâd ettiğini anlayınca: «Muhammed'i hak (dîn) ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, onu ateşle yakmadıkça yerimden ayrılmam!» demiştir. Bunun üzerine odun getirilerek ateş yakılmış; ve yahudî ateşe atılmış. Kitabımızın rivayeti ile bu rivayetin arası şöyle bulunur: Yahudî evvelâ boynu kılıçla kesilerek öldürülmüş; sonra cesedi ateşte yakılmıştır. Bundan anlaşılır ki, Hz. Ebû Mûsâ ile Muâz (Radiyallahû anh)'ın mezheblerine göre ibret için ateşle ta'zîb caizdir. Hz. Alî'nin zındıkları yaktığı rivayet olunmuştur. Dâvûdî diyor ki: «Hz. Alî'nin zındıkları yakması hatâ değildir. Çünkü Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir cemâate:

 

«Eğer filân ve filâna rastlarsanız onları ateşle yakın!» buyurmuştu; sonradan :

 

«Onlara rastlarsanız öldürün! Zîra Allah'ın azabı ile ceza vermek doğru değildir.» buyurdular. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) rizâ halinde olsun, gadab halinde olsun ancak hakkı söyler. ALLAH Teâlâ:

 

O hevadan söz söylemez. [Necm, 3 - 4] buyurmuştur.

 

«Bu üç defa tekerrür etti.» cümlesi Hz. Muaz'ın sözünün tetimmesidir. Yâni «Bu adam öldürülmedikçe oturmam!..» sözünü üç defa tekrarlamıştır. Ebû Dâvûd 'un bir rivayetinde Muâz'la Ebû Mûsâ'nın ikisi de sözlerini üçer defa tekrarladıkları bildirilmiştir. Bu takdirde bu söz râvinin olur.

 

Bu sayfa’nın devamı niteliğindeki sayfa’da Ebu Musa ve Muaz r.a.’ın Yemen içkileri hakkındaki hükmü sormalarına dair rivayetler var. O sayfa için buraya tıklayın