NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
39 - (1840) حدثنا
محمد بن
المثنى وابن
بشار (واللفظ
لابن المثنى).
قالا: حدثنا
محمد بن جعفر.
حدثنا شعبة عن
زبيد، عن سعد
بن عبيدة، عن
أبي
عبدالرحمن، عن
علي؛
أن رسول الله صلى
الله عليه
وسلم بعث جيشا
وأمر عليهم
رجلا. فأوقد
نارا. وقال:
ادخلوها.
فأراد الناس
أن يدخلوها.
وقال الآخرون:
إنا قد فررنا
منها. فذكر ذلك
لرسول الله
صلى الله عليه
وسلم فقال،
للذين أرادوا
أن يدخلوها
(لو دخلتموها
لم تزالوا فيها
إلى يوم
القيامة) وقال
للآخرين قولا
حسنا. وقال (لا
طاعة في معصية
الله. إنما الطاعة
في المعروف).
{39}
Bize Muhammed b. Müsennâ
ile İbni Beşşâr rivayet ettiler. Lâfız İbni Müsennâ'nındır. (Dedilerki): Bize
Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dediki): Bize Şu'be, Zübeyd'den, o da Sa'd b.
Ubeyde'den, o da Ebû Abdirrahmân'dan, o da Alî'den naklen rivayet etti ki,
Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) bîr ordu göndermiş ve üzerlerine bir zâtı kumandan tâyin
etmiş. Bunlar bir ateş yakmışlar. Kumandan :
— Bu ateşe girin! Demiş. Bunun üzerine bir
takım kimseler ateşe girmek istemiş; diğerleri:
— Biz bundan kaçtık! Demişler. Bu iş Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e söylenince, ateşe girmek isteyenlere:
«Ona girseydiniz kıyamet
gününe kadar onun içinde kalırdınız!» buyurmuş, ötekilere de güzel sözler
söylemiş. Ve :
«Allah'a isyan hususunda
itaat yoktur. İtaat ancak meşru' (olan bir şey hususun) dadır.» buyurmuşlar.
40 - (1840) وحدثنا
محمد بن
عبدالله بن
نمير وزهير بن
حرب وأبو سعيد
الأشج.
وتقاربوا في
اللفظ. قالوا:
حدثنا وكيع.
حدثنا الأعمش
عن سعد بن
عبيدة، عن أبي
عبدالرحمن، عن
علي، قال: بعث
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم سرية.
واستعمل
عليهم رجلا من
الأنصار.
وأمرهم أن
يسمعوا له
ويطيعوا.
فأغضبوه في
شيء. فقال:
اجمعوا لي حطبا.
فجمعوا له. ثم
قال: أوقدوا
نارا.
فأوقدوا. ثم قال:
ألم يأمركم رسول
الله صلى الله
عليه وسلم أن
تسمعوا لي
وتطيعوا؟
قالوا: بلى.
قال:
فادخلوها.
قال: فنظر
بعضهم إلى
بعض. فقالوا:
إنما فررنا
إلى رسول الله
صلى الله عليه
وسلم من
النار. فكانوا
كذلك. وسكن
غضبه. وطفئت النار.
فلما رجعوا
ذكروا ذلك
للنبي صلى
الله عليه
وسلم. فقال (لو دخلوها
ما خرجوا
منها. إنما
الطاعة في
المعروف).
{40}
Bize Muhammed b.
Abdillâh b. Numeyr ile Züheyr b. Harb ve Ebû Saîd El-Eşecc de rivayet ettiler.
Lâfızda birbirlerine yakındırlar. (Dedilerki): Bize Vekî' rivayet etti.
(Dediki): Bize A'meş, Sa'd b. Ubeyde'den, o da Ebû Abdirrahmân'dan, o da
Alî'den naklen rivayet etti. Şöyle demiş:
Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) bir seriyye gönderdi. Üzerlerine de Ensâr'dan bir zâtı
kumandan tâyîn etti. Ve onlara bu zâtı dinleyip kendisine itaat etmelerini emir
buyurdu. Derken bu zâtı kızdırdılar. O da :
— Bana odun toplayın! Dedi. Hemen topladılar.
Sonra :
— Bir ateş yakın! Dedi. Yaktılar. Sonra:
— Size Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
beni dinleyip itaat etmenizi emir buyurmadı mı? Dedi.
— Evet, buyurdu! cevâbını verdiler,
— Öyle ise bu ateşe girin! Dedi. Bunun üzerine
askerler birbirlerine bakıştılar. Ve:
— Biz Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'e ancak ateşten kaçtık! Dediler. Hakîkaten öyle yapmışlardı. Kumandanın
öfkesi de yatıştı; ve ateş söndürüldü. Döndükleri vakit buıu Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'e söylediler de:
«Ona girseler {bir daha)
çıkamazlardı. Tâat ancak meşru' (olan bir şey) hususundadır!» buyurdular.
(1840) - وحدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا وكيع
وأبو معاوية
عن الأعمش،
بهذا
الإسناد،
نحوه.
{…}
Bize Ebû Bekir b. Ebî
Şeybe de rivayet etti. (Dediki): Bize Vekî' ile Ebû Muâviye, A'meş'den bu
isnâdla bu hadîsin benzerini rivayet etti.
İzah:
Bu hadîsi Buhâri
«Megâzî» ve «Ahkâm» bahislerinde; Ebû Dâvûd Cihâd»'da; Nesâî «Bey'at ve
«Siyer»'de tahrîc etmişlerdir.
Kumandanın askerlerini
yakmak istemesi bâzı ulemâya göre şakadır. Bir takımları onları denemek
istediğini söylemişlerdir. Nitekim gülerek: «Ben sizi denemek istedim!» dediği
rivayet olunmuştur. Bu zâtın Abdullah b. Huzâfe olduğunu iddia edenler olmuşsa
da Nevevî bunu zayıf bulmuştur. Zîra hadîsin ikinci rivayetinde kumandanın
Ensâr'dan bir zât olduğu bildirilmiştir ki, bu da onun başka biri olduğunu
gösterir.
«Ona girseler (bir daha)
çıkamazlardı.» cümlesi hakkında Dâvûdî şunları söylemiştir: «Bundan murâd:
Dünya ateşidir. Çünkü onun yakması ile hepsi ölür; kimse sağ kalmazdı. Maksat
cehennem ateşi ve onda ebedî kalmaları değildir.»
Hadîs-i şerîf, ma'siyet
hususunda âmire itaat edilmeyeceğine, itaatin sâdece meşru hususatta lâzım
geleceğine delildir.