NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
82 - (1862) حدثنا
قتيبة بن
سعيد. حدثنا
حاتم (يعني
ابن إسماعيل)
عن يزيد بن
أبي عبيد، عن
سلمة بن الأكوع؛
أنه
دخل على
الحجاج فقال:
يا ابن
الأكوع! ارتددت
على عقبيك؟
تعربت؟ قال:
لا. ولكن رسول
الله صلى الله
عليه وسلم أذن
لي في البدو.
[ش
(ارتددت على
عقبيك. تعربت)
قال القاضي
عياض: أجمعت
الأمة على
تحريم ترك
المهاجر
وهجرته ورجوعه
إلى وطنه.
وعلى أن
ارتداد
المهاجر
أعرابيا من
الكبائر.
ولهذا أشار
الحجاج. إلى
أن أعلمه سلمة
أن خروجه إلى
البادية إنما
هو بإذن النبي
صلى الله عليه
وسلم قال:
ولعله رجع إلى
غير وطنه. أو
لأن الغرض في
ملازمة
المهاجر أرضه
التي هاجر
إليها فرض ذلك
عليه إنما كان
في زمن النبي
صلى الله عليه
وسلم لنصرته،
أو ليكون معه،
أو لأن ذلك
إنما كان قبل
فتح مكة. فلما
كان الفتح وأظهر
الله تعالى
الإسلام على
الدين كله،
وأذل الكفر
وأعز
المسلمين - سقط
فرض الهجرة.
قال النبي صلى
الله عليه
وسلم: لا هجرة
بعد الفتح.
وقال: مضت
الهجرة
لأهلها، أي
الذين هاجروا
من ديارهم
وأموالهم قبل
فتح مكة
لمواساة
النبي صلى
الله عليه
وسلم وموازرته
ونصرة دينه
وضبط شريعته.
(أذن
لي في البدو)
أي في الخروج
إلى البادية].
{82}
Bize Kuteybe b. Saîd rivayet
etti. (Dediki): Bize Hatim (yâni İbni İsmail) Yezîd b. Ebî Ubeyd'den, o da
Seleme b. Ekva'dan naklen rivayet etti, kendisi Haccâc'ın yanına girmiş de
(Haccâc) :
— Ey Ekva' oğlu! Gerisin geriye döndün mü?
Bedevîleştin mi? diye
— Hayır! Ve lâkin Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) bana çöle gitmeye izin verdi. Demiş.
İzah:
Bu hadisi Buhâri
«Kitâb'l-Fiten» de; Nesâî «Bey'at» da tahrîc etmişlerdir.
Konuşma Haccâc b. Yûsuf
Es-Sekafî'-nin Hicaz valisi bulunduğu sıralarda 74 târihinde olmuştur. Haccâc
«gerisin geriye döndün mü » suâli ile Nesâî'nin tahrîc ettiği İbni Mes'ûd
hadîsine işaret etmiş olacaktır, Mezkûr hadisde ribâyı yiyene ve müvekkiline
lanet okunduktan sonra: «Hicretinden sonra gerisin geriye donene de Allah iânet
eylesin!» denilmektedir.
Kaadî İyâd diyor ki:
«Muhacirin hicretim terk ederek tekrar vatanına dönmesinin haram kılındığına ve
muhacirin çöl hayatına dönmesinin büyük günahlardan olduğuna ümmet icmâ'
etmiştir. İşte Haccâc — Seleme kendisinin çöle Nebi (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'in izni ile çıktığını bildirinceye kadar— buna işaret etmiştir. Ama
ihtimâl Seleme vatanından başka bir yere gitmiştir. Yahut hicretten maksad,
muhacirin vardığı yerde kalmasıdır. Bunun farz kılınması Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'e yardım etmek veya onunla beraber olmak için, onun zamanına
mahsustur. Yahut bu mesele Mekke'nin fethinden önce olmuştur. Mekke fethedilip
Allah islâmı bütün dinlerden üstün, küfrü zelil ve müslümanları aziz kılınca
artık hicretin farziyeti sakıt olmuş; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Fefihden sonra hicret
yoktur! Buyurmuştur...»
Yine Kaadî'nin beyânına
göre Mekke'nin fethinden önce hicretin Mekke'lilere farz olduğuna ulema ittifak
etmişlerdir. Başkaları hakkında ihtilâf edilmiş; bîr takımları onlara vâcib
değil mendûb olduğunu söylemişlerdir. Bazlarına göre hicret, bütün halkı
müslümanIığı kabul etmeyen yerler müslümanlarma farzdı. Bunun sebebi, müslümanı
küffarın hükmünden kurtarmaktı.
Buhâri'nin bir rivayetinde:
«Hz. Osman şehld edildikten sonra Seleme b. Ekva' Rabeze'ye çekildi. Ve orada
bir kadınla evlendi. Bu kadın ona birkaç çocuk doğurdu. Seleme ölümünün birkaç
gün öncesine kadar orada kaldı. Nihayet Medîne'ye indi.» deniliyor. Rabeze
Medîne'ye 3 konak mesafede bir yerdir. Hz. Seleme 74 târihinde Medine'de vefat
etmiştir.