NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
34 - (2182) حدثنا
محمد بن
العلاء، أبو
كريب
الهمداني. حدثنا
أبو أسامة عن
هشام. أخبرني
أبي عن أسماء
بنت أبي بكر.
قالت:
تزوجني
الزبير وما له
في الأرض من
مال ولا مملوك
ولا شيء، غير
فرسه. قالت:
فكنت أعلف
فرسه، وأكفيه
مؤنته،
وأسوسه، وأدق
النوى
لناضحه،
وأعلفه، وأستقي
الماء، وأخرز
غربه، وأعجن.
ولم أكن أحسن
أخبز. وكان
يخبز لي جارات
من الأنصار.
وكن نسوة صدق.
قالت: وكنت
أنقل النوى،
من أرض الزبير
التي أقطعه
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
على رأسي. وهي
على ثلثي فرسخ
قالت: فجئت
يوما والنوى
على رأسي.
فلقيت رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
ومعه نفر من
أصحابه.
فدعاني ثم قال
"إخ! إخ"
ليحملني خلفه.
قالت
فاستحييت
وعرفت غيرتك.
فقال: والله!
لحملك النوى
على رأسك أشد
من ركوبك معه.
قالت: حتى
أرسل إلي أبو
بكر، بعد ذلك،
بخادم،
فكفتني سياسة
الفرس. فكأنما
أعتقتني.
{34}
Bize Muhammed b. Âlâ'
ile Ebû Kureyb El-Hemdân rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize Ebû Usâme,
Hişâm'dan rivayet etti (Demişki ; Bana babam, Esma binti Ebi Bekr'den naklen
haber verdi Esma şöyle demiş:
Zübeyr benimle evlendi.
Ama kendisinin yeryüzünde mal ve köle nâmına atından başka hiçbir şeyi yoktu.
Ben onun atına alaf veriyor; nafakasına bakıyor, işlerini görüyor, su devesi
için çekirdek kırıyor, onun alafını ve suyunu veriyor, kovasını tamir ediyor,
hamur yağuruyordum. Ekmek yapmayı beceremiyordum. Benim için ensardan bazı
komşu kadınlar ekmek yapıyorlardı. Doğru kadınlardı. Zübeyr*e, Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in parsellediği yerden çekirdeği başmın üstünde
taşıyordum. Ki bu yer bir fersahın üçte ikisi uzaklıktadır. Bir gün çekirdek
başımın üzerinde olduğu halde Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e rastladım.
Beni çağırdı. Sonra beni arkasına bindirmek için (devesine) :
«Ih! Ih!» dedi. Esma,
Zübeyr'e: Utandım ama senin kıskançlığını da bilirim, demiş. O da:
— Vallahi başının
üzerinde hurma çekirdeğini taşıman, onunla beraber binmenden daha güçtür, demiş.
Esma: Hattâ bundan sonra Ebû Bekr bana bir hizmetçi gönderdi de, o beni at
bakıcılığından kurtardı ve sanki beni âzâd etti, demiş.
35 - (2182) حدثنا
محمد بن عبيد
الغبري. حدثنا
حماد بن زيد
عن أيوب، عن
ابن أبي
مليكة؛ أن
أسماء قالت:
كنت
أخدم الزبير
خدمة البيت.
وكان له فرس.
وكنت أسوسه.
فلم يكن من
الخدمة شيء
أشد علي من
سياسة الفرس.
كنت أحتش له وأقوم
عليه وأسوسه.
قال ثم إنها
أصابت خادما.
جاء النبي صلى
الله عليه
وسلم سبي
فأعطاها خادما.
فقالت: كفتني
سياسة الفرس.
فألقت عني
مؤنته.فجاءني
رجل فقال: يا
أم عبدالله!
إني رجل فقير.
أردت أن أبيع
في ظل دارك.
قالت: إني إن
رخصت لك أبى
ذاك الزبير.
فتعال فاطلب
إلي، والزبير
شاهد. فجاء
فقال: يا أم
عبدالله! إني رجل
فقير أردت أن
أبيع في ظل
دارك. فقالت:
مالك بالمدينة
إلا داري؟
فقال لها
الزبير: مالك
أن تمنعي رجلا
فقيرا يبيع؟
فكان يبيع إلى
أن كسب. فبعته
الجارية. فدخل
علي الزبير
وثمنها في
حجري. فقال:
هبيها لي.
قالت: إني قد
تصدقت بها.
{35}
Bize Muhammed b. Ubeyd
El-Ğuberî rivayet etti. (Dediki): Bize Hammâd b. Zeyd, Eyyûb'dan, o da İbni Ebî
Müleyke'den naklen rivayet etti ki, Esma şöyle demiş:
Zübeyr'in ev hizmetini
görüyordum. Bir atı vardı. Ona bakıyordum. Ama bana at bakıcılığından daha güç
bir hizmet yoktu. Ona ot veriyor, tımarını yapıyor ve bakıyordum. Râvi diyor ki:
Sonra Esmâ'ya bir hizmetçi isabet etti. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e
esirler geldi de, ona da bir hizmetçi verdi. Esma demiş ki: Artık bu hizmetçi
beni at bakıcılığından kurtardı. Zübeyr'in nafaka işini de üzerimden attı.
Derken bir adam geldi.
Ve :
— Ey Ümme Abdillah! Ben
fakir bir adamım, senin evinin gölgesinde mal satmak istiyorum, dedi. Esma
(ona) :
— Ben sana müsaade edersem Zübeyr buna razı
olmaz. İmdi sen gel de bunu benden Zübeyr'in gözünün önünde iste! demiş.
Arkacığından adam gelerek:
— Ey Ümmü Abdillah! Ben fakir bîr adamım, senin
evinin gölgesinde mal satmak istiyorum, demiş. Esma :
— Medine'de benim evimden haşka bir yer
bulamadınmı? demiş. Bunun üzerine Zübeyr ona :
— Sana ne oluyor ki, fakir bir adama (malını)
satmağa mâni oluyorsun, demiş. Artık
(adamcağız) kazanmaya başlayıncaya kadar (orada mal) satmış. (Esma
diyorki): Ben bu cariyeyi ona sattım, parası kucağımda iken Zübeyr yanıma
girdi. Ve :
— Onu bana hibe et, dedi.
— Ben onu tasadduk ettim, dedim.
İzah:
Bu hadîsi Buhârî
«Humus» ve «Nikâh» bahislerinde; Nesâî «lşrâtü'n-Nisâ»'da tahrîc etmişlerdir.
Hz. Esma'nın saydığı
hizmetler hakkında Nevevî şunları söylemiştir: «Bütün bunlar iyilikten ve
insanların alışageldiği mürüvvetlerden sayılırlar. Kadın bu sayılan hususâtta
kocasına hizmet eder. Ekmek yapar; yiyecek pişirir, çamaşır yıkar ve diğer
işleri görür. Bunların hepsi kadın tarafından bir teberru' ve kocasına bir
iyiliktir. Ama bunlardan hiç biri kadına vâcib değildir. Hattâ hiç birini
yapmasa günahkâr olmaz. Bu işlerin hepsini kocasının görmesi iâzım gelir. Hiç
biri hakkında kadını ilzam ve mecbur etmesi helâl olamaz. Kadın bunları ancak
ve ancak bir teberru olarak yaparki : Güzel bir âdettir. îslâmın ilk
zamanlarından bugüne kadar kadınlar bu âdet üzere devam edegelmişierdir. Kadına
ancak iki şey vâcib olur. Kendini kocasına temkin ve teslimi, bir de onun
evinden ayrılmaması.»
Ih ıh : Deveyi
çöktürmek için söylenen bir söz olup ism-i fiildir.
Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem)'in Hz. Zübeyr'e parselleyip verdiği yer Benî Nâdir kabilesinden
kalan ganimetlerden olup Medîne'ye üçte iki fersah yâni aşağı yukarı yedi sekiz
kilometre mesafede idi. Bu yeri ona Medîne'ye gelişinin ilk günlerinde
vermişti.
Hadîsin bir rivayetinde
Hz. Esma'ya babası Ebû Bekr tarafından hizmetçi bir câriye gönderildiği, diğer
rivayetinde ise cariyeyi ona Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in verdiği
bildiriliyor. Bu iki rivayetin arası şöyle bulunmuştur. Câriye esirler arasında
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e getirilmiş. O da onu Hz. Esma'ya verilmek
üzere babası Ebû Bekr'e teslim etmiştir. Böylece cariyeyi ona Peygamber
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) verdi demek mümkün olmuştur. Hz. Zübeyr'in :
— Vallahi başının üzerinde
hurma çekirdeğini taşıman, onunla beraber binmenden daha güçtür, sözünün
mânâsı: Seni hurma çekirdeği taşirken görenler cimri ve bayağı sanırlar. Bu ise
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in terkisine binmekten daha güç ve ağır bir
şeydir. Çünkü sen Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in mahremlerinden onun
zevcesi Âişe'nin kız kardeşisin, demektir. Bir de bu hâdisenin kadınlara
tesettür farz kılınmazdan önce geçmiş olması muhtemeldir.
Hz. Esma'nın bunca
hizmetlere sabru tahammül göstermesi, kocası Zübeyr ile babası Ebû Bekr'in bu
bâbda bir şey demeyip sükût etmeleri cihâd vesâir işlerle meşgul oldukları
içindir. Bu gibi mühim işlerden vakit bulup da evlerine bakamıyorlardı.