NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
199 - (2526) حدثني
حرملة بن
يحيى. أخبرنا
ابن وهب.
أخبرنا يونس
عن ابن شهاب.
حدثني سعيد بن
المسيب عن أبي
هريرة؛
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال
"تجدون الناس
معادن.
فخيارهم في
الجاهلية
خيارهم في الإسلام
إذا فقهوا.
وتجدون من خير
الناس في هذا
الأمر،
أكرههم له.
قبل أن يقع
فيه. وتجدون
من شرار الناس
ذا الوجهين.
الذي يأتي
هؤلاء بوجه وهؤلاء
بوجه".
[ش
(معادن) المعادن
الأصول. وإذا
كانت الأصول
شريفة، كانت
الفروع كذلك،
غالبا.
والفضيلة في
الإسلام بالتقوى.
لكن إذا انضم
إليها شرف
النسب ازدادت فضلا.
(وتجدون من
خير الناس في
هذا الأمر
الخ) قال
القاضي: يحتمل
أن المراد به
الإسلام، كما
كان عمر بن
الخطاب وخالد
بن
الوليد وعمرو
بن العاص
وعكرمة بن أبي
جهل وسهيل بن
عمرو، وغيرهم
من مسلمة
الفتح،
وغيرهم ممن
كان يكره الإسلام
كراهية شديدة.
ثم دخل فيه
أخلص وأحبه وجاهد
فيه حق جهاده.
قال: ويحتمل
أن المراد بالأمر،
هنا،
الولايات.
لأنه إذا
أعطيها من غير
مسألة أعين
عليها. (من
شرار الناس)
سببه ظاهر.
لأنه نفاق محض
وكذب وخداع
وتحيل على اطلاعه
على أسرار
الطائفتين.
وهو الذي يأتي
كل طائفة بما
يرضيها،
ويظهر لها أنه
منها في خير أو
شر. وهي
مداهنة محرمة].
{199}
Bana Harmele b. Yahya
rivayet etti. (Dediki): Bize İbni Vehb haber verdi. (Dediki): Bana Yûnus, ibni
Şihab'dan naklen haber verdi. (Demişki): Bana Said b. Müseyyeb, Ebû Hureyre'den
naklen rivayet etti ki:
Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlar :
«İnsanları asıl olarak
bulursunuz. Onların câhiliyyet devrinde hayırlı olanları anlayış göstermek
şartıyla İslâm'da da hayırlılardır. Bu işde insanların en hayırlılarından
bazılarını içine girmezden önce, ondan en ziyâde hoşlanmayanlar olduğunu
bulursunuz. İnsanların en kötülerinden bazılarını bir yüzle onlara, bir yüzle
de bunlara gelen iki yüzlüyü bulursunuz.»
199 - (2526) حدثني
زهير بن حرب.
حدثنا جرير عن
عمارة، عن أبي
زرعة، عن أبي
هريرة. ح
وحدثنا قتيبة بن
سعيد. حدثنا
المغيرة بن
عبدالرحمن
الحزامي عن
أبي الزناد،
عن الأعرج، عن
أبي هريرة. قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "تجدون
الناس معادن"
بمثل حديث
الزهري. غير
أن في حديث أبي
زرعة والأعرج
"تجدون من خير
الناس في هذا
الشأن أشدهم
له كراهية حتى
يقع فيه".
{m-190}
Bana Züheyr b. Harb
rivayet etti. (Dediki): Bize Cerir, Umâra'dan, o da Ebû Zür'a'dan, o da Ebû
Hureyre'den naklen rivayet etti. H.
Bize Kuteybe b, Said de
rivayet etti. (Dediki): Bize Muğira b. Abdirrahman El-Hızâmi, Ebû'z-Zinad'dan,
o da A'rac'dan, o da Ebû Hureyre'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş):
Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)
«İnsanları madenler
bulursunuz...» buyurdular.
Râvi, Zühri'nin hadisi
gibi rivayette bulunmuştur. Yalnız Ebû Zür'a ile A'rac'ın hadisinde : «Bu işde
insanların en hayırlılarından bazılarını içine girmezden önce ona karşı en
şiddetli hoşnutsuzluk gösterenler olduğunu bulursunuz.» ibaresi vardır.
İzah:
Bu hadisi Buhâri
«Kitâbu'l-Menakıb»'de tahric etmiştir.
Madenlerden murad
muhtelif asıllıdır.
Maden: Yerin içinde
karar kılan şeydir. Bazan nefis, bazan da kıymetsiz olur. Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem) burada insanları madenlere benzetmiştir. Benzetmenin vcehi maden
çıkarıldığı zaman gizli kalan yerlerinin açığa vurması ve sıfatının
değişmemesidir. İnsandaki şeref sıfatı da böyledir. Haddizatında değişmez.
Câhiliyyet devrinde şerefli olan müslümanlığı kabul ettikten sonra da şerefli
olmakda devam eder. «Anlayış göstermek şartiyle» ibaresinde islâmi şerefin
ancak dinde fakih olmakla tamamlanacağına işaret vardır. Şu halde
mukabilleriyle ele alınırsa insanlar dört kısma ayrılır :
Birincisi: Câhiliyyet
devrinde şerefli olup, müslümanlığı kabul eden ve dinde fakih olanlardır.
Bunların mukabilleri câhiliyyet devrinde şerefli olmayan ve müslümanlığı kabul
etmeyip dinde fakih olmayanlardır.
İkincisi: Câhiliyyet
devrinde şerefli olup, müslümanlığı kabul eden; fakat fakih olamayanlardır.
Bunların mukabilleri câhiliyyet devrinde şerefi olmayan, müslümanlığı da kabul
etmeyen, fakat anlayış gösterenlerdir.
Üçüncüsü : Câhiliyyet
devrinde şerefli olup, müslümanlığı kabul etmeyen, fakih de olmayanlardır.
Bunların mukabili câhiliyyet devrinde şerefi olmayan, fakat müslümanlığı kabul
ettikten sonra fakih olanlardır.
Dördüncüsü: Câhiliyyet
devrinde şerefli olup, müslümanlığı kabul etmeyen, fakat anlayışlı olanlardır.
Bunların mukabili câhiliyyet devrinde şerefi olmayan, müslümanlığı kabul
ettikten sonra da fakih olmayanlardır.
Bu kısımların en yüksek
mertebesi câhiliyyet devrinde şerefli olup, sonra müslümanlığı kabul eden ve
dinde fakih olanlardır. Ondan sonra câhiliyyet devrinde şerefli olmayıp, sonra müslümanlığı
kabul eden ve dinde fakih olanlar; daha sonra câhiliyyet devrinde şerefli olup,
sonra müslümanlığı kabul eden, fakat fakih olmayanlar; daha sonra câhiliyyet
devrinde şerefli olmayıp, sonra müslümanlığı kabul eden, lâkin fakih olmayanlar
gelir. Müslümanlığı kabul etmeyene itibar yoktur. Bu hususda şerefli olup
olmamanın, anlayışlı veya anlayışsız olmanın bir kıymeti yoktur.
Nevevi şöyle diyor :
«Madenlerden murad asıllardır. Asıllar şerefli olursa ekseriyetle fert'ler de
şerefli olur. İslâmda fazilet takva iledir. Lâkin buna neseb şerefi katılırsa
fazileti artar.»
Hadisdeki «Bu iş»
tâbirinden murad ihtimal İslâm'dır. Nitekim Hz. Ömer b. Hattâb, Hâlid b. Velid,
Amr b. Âs, İkrime b. Ebi Cehil ve Süheyl b. Amr gibi zevat vaktiyle İslâm'a son
derece düşmandılar. Fakat Müslüman olunca onu son derece büyük bir ihlâsla
sevdiler. Uğrunda büyük mücâhedeler yaptılar.
İki yüzlü kimse
hakkındaki işden murad memuriyetler olabilir. Çünkü memuriyet istenmeden
verilirse alan kimse Allah'ın yardımına nâil olur. İki yüzlünün niçin
insanların en kötülerinden olduğu meydandadır. Çünkü iki yüzlülük nifaktır.
Yalancılık, dolandırıcılıktır. İki yüzlü kimse her taifeye onu memnun edecek
şekilde görünür. Hayırda olsun, serde olsun onunla beraberdir. Bu ise
müdahenedir, haramdır. Fakat bununla iki taifenin arasını bulmayı kastederse
yaptığı iş müdahene değil, makbul ve memduh olur.
Bu sayfa’nın devamı niteliğindeki sayfa için buraya tıklayın