NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
20 - (2557) حدثني
حرملة بن يحيى
التجيبي.
أخبرنا ابن
وهب. أخبرني
يونس عن ابن
شهاب، عن أنس
بن مالك. قال:
سمعت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يقول "من
سره أن يبسط
عليه رزقه، أو
ينسأ في أثره،
فليصل رحمه".
[ش
(ينسأ) أي يؤخر. (أثره)
الأثر الأجل.
لأنه تابع
للحياة في
أثرها].
{20}
Bana Harmele b. Yahya Et-Tücîbî
rivayet etti. (Dediki): Bize İbnü Vehb haber verdi. (Dediki): Bana Yûnus, İbni
Şihâb'dan, o da Enes b. Mâlik'den naklen haber verdi. Enes şöyle demiş:
Ben Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i:
«Her kim rızkının
bollaştırılmasını yahut ecelinin geciktirilmesini arzu ederse sıla-i rahimini
yapıversin!» buyururken işittim.
21 - (2557) وحدثني
عبدالملك بن
شعيب بن
الليث. حدثني
أبي عن جدي.
حدثني عقيل بن
خالد. قال: قال
ابن شهاب: أخبرني
أنس بن مالك؛
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال "من
أحب أن يبسط
له في رزقه،
وينسأ له في
أثره، فليصل
رحمه".
[ش
(يبسط له في
رزقه) بسط
الرزق توسيعه
وكثرته. وقيل:
البركة فيه].
{21}
Bana Abdülmelik b. Şuayb
b. Leys de rivayet etti. (Dediki): Bana babam, dedemden rivayet etti.
(Demişki): Bana Ukayl b. Hâlid rivayet etti, (Dediki): İbnü Şihâb şunu söyledi:
Bana Enes b. Mâlik haher verdiki, Resûlullah {Sallallahu Aleyhi ve Sellem) :
«Her kim rızkının
bollaştırılmasını ve ecelinin geciktirilmesini arzu ederse islam rahimini
yapıversin!» buyurmuşlar.
İzah:
Bu hadîsi Buhari «Kitâbü'l-Buyu»'da;
Ebû Dâvûd «Zekât» bahsinde; Nesâî «Tefsîr»'de muhtelif râvilerden tahrîc
etûnişlerdir.
Hadîs-i şerif sıla-i
rahimin rızkı arttıracağına, eceli geciktireceğine delâlet etmektedir. Burada hemen
meşhur sual karşımıza çıkar: Ecellerle rızıklar takdir edilmiştir. Onlar ne
artar, ne eksilir. Cenâb-i Hak:
«Ecelleri geldiği vakit
ne bir an geri bırakılırlar, ne de bir an evvele alınırlar!» buyurmuştur. Ulemâ
bu suâle birkaç vecihle cevap vermişlerdir :
1- Ziyadeden murâd
rızık bolluğu ve beden sağlamlığıdır. Araplar zenginliğe hayât, fakirliğe memat
derler.
2- Ziyade ve te'hîr
meleklere nisbetledir ve Levh-i Mahfuz'da yazılıdır. Allah'ın ilmi başka,
yazılan şey başkadır. Yazılan bazan bozulabilir; fakat ilmi asla değişmez.
Bundan dolayıdırki, Hz. Ömer: «Yâ Rab! Beni şaki yazdınsa sil!» dermiş. «Senin
ilminde şakî isem değiştir.» demezmiş. Çünkü Allah'ın olacak bir şeyi bilmesi
asla değişmez; bildiği şekilde olur.
3- Ziyâde ve te'hîr
kullara nisbetle muallak olarak takdir buyurulmuş; ve sanki: «Filân sıla-i
rahim yaparsa altmış sene; yapmazsa elli sene yaşayacaktır.» denilmiş gibidir.
Allah'a nisbetle muallak taraf yoktur.
4- Ecelin ziyadeliği
ömrün bereketiyle ve sahibini hayırlı işlere muvaffak kılmakla olur. Bu suretle
kısa ömürde, başkalarının uzun ömürlerinde yapamadıkları hayırlı işleri yapar;
onlardan çok yaşamış gibi olur. İmam Nevevî bu son kavli en sahîh bulmaktadır.
Kaadi İyad bazılarının: «Ziyadeden murâd: Öldükten sonra hayırla anılmaktır.»
dediklerini hikâye etmiştir. Fakat Nevevî: «Bu kavil zayıf yahut bâtıldır!»
demiştir.