NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
141 - (2625) حدثني
عبيدالله بن
عمر
القواريري.
حدثنا يزيد بن
زريع عن عمر
بن محمد، عن
أبيه. قال:
سمعت ابن عمر
يقول:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "ما زال
جبريل يوصيني
بالجار، حتى
ظننت أنه
سيورثه".
{141}
Bana Ubeydullah b. Ömer
El-Kavârîrî rivayet etti. (Dediki): Bize Yezid b. Zürey', Ömer b. Muhammed'den,
o da babasından naklen rivayet etti. (Demişki): Ben İbni Ömer'i şunu söylerken
işittim: Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Cibril bana komşuyu o
derece tavsiyede bulundu ki, onu bana mirasçı yapacak sandım.» buyurdular.
142 - (2625) حدثنا
أبو كامل
الجحدري
وإسحاق بن
إبراهيم - واللفظ
لإسحاق - (قال
أبو كامل:
حدثنا. وقال
إسحاق:
أخبرنا)
عبدالعزيز بن
عبدالصمد
العمي. حدثنا
أبو عمران
الجوني عن
عبدالله بن
الصامت، عن
أبي ذر. قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "يا أبا
ذر! إذا طبخت
مرقة، فأكثر
ماءها،
وتعاهد
جيرانك".
[ش
(وتعاهد) في
القاموس:
تعهده
وتعاهده
واعتهده،
تفقده وأحدث
العهد به].
{142}
Bize Ebû Kamil
El-Cahderî ile İshâk b. İbrâhjm rivayet ettiler. Lâfız İshâk'ındır. Ebû Kamil:
Haddesenâ; İshâk ise: Ahberanâ tâbirlerini kullandılar. (Dedilerki): Bize
Abdü'l-Aziz b. Abdî's-Samed El-Ammî haber verdi. (Dediki): Bize Ebû Imrân
El-Cevnî, Abdullah b. Sâmit'den, o da Ebû Zer'den naklen rivayet etti. (Şöyle
demiş): Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) :
«Yâ Ebâ Zer'! Çorba
pişirdiğin vakit suyunu çok koy ve komşularını gözet!» buyurdular.
143 - (2624) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا ابن
إدريس. أخبرنا
شعبة. ح
وحدثنا أبو
كريب. حدثنا
ابن إدريس.
أخبرنا شعبة
عن أبي عمران
الجوني، عن
عبدالله بن الصامت،
عن أبي ذر قال:
إن
خليلي صلى
الله عليه
وسلم أوصاني
"إذا طبخت
مرقا فأكثر
ماءه. ثم انظر
أهل بيت من
جيرانك،
فأصبهم منها
بمعروف".
{143}
Bize Ebû Bekr b. Ebi
Şeybe rivayet etti. (Dediki): Bize İbni İdris rivayet etti. (Dediki): Bize
Şu'be haber verdi. H.
Bize Ebû Kureyb de
rivayet etti. (Dediki): Bize İbni İdris rivayet etti. (Dediki): Bize Şu'be, Ebû
Imran El-Cevnî'den, o da Abdullah b. Sâmit'den, o da Ebû Zer'den naklen haber
verdi. Ebû Zer' şöyle demiş: Gerçekten dostum (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
bana:
«Çorba pişirdiğin vakiî suyunu
çok koy, sonra komşularından bir ev halkına bak ve kendilerine ondan ma'ruf
üzere ver!» diye vasiyette bulundu.
İzah:
Bu rivayetleri Buhârî,
Ebû Dâvud ve îbni Mâce «Kitâbu'I-Edeb*'de; Tirmizî «Kitâbu'l-Birr»'de muhtelif
râvilerden tahric etmişlerdir.
«Beni mirasçı yapacak
sandım...» cümlesinden murad: Bana bu hususda yakında Allah'dan bir emir
getirecek sandım, demektir. Bu cümle komşu hakkının şiddetle riâyet ve
muhafazasını ifade için mübalâğa mevkiine çıkarılmıştır. Komşu ismi müslüman,
kâfir, âbid, fâsık, dost, düşman, yabancı, hemşeri, faydalı, zararlı, akraba ve
ecnebi bütün civar halkına şâmildir. Bunların hukuku en yakından başlamak üzere
sırayla uzaklara doğru gider. Komşuluğun hududu hakkında ihtilâf vardır. Hz.
Alî'den bir rivayete göre birbirinin seslerini duyanlar komşudurlar. Bazıları
sabah namazını mescidde birlikte kılanlar komşudur, demişlerdir. Hz. Âişe'den
bir rivayete göre komşuluk hakkı evin her tarafından kırk haneye kadar devam
eder. Evzâî'den de böyle bir kavil rivayet olunmuştur. Komşuların hakkı
herbirine hâline göre muamele yapmak, hayır dilemek, zarar vermemektir.
Buradaki emir güzel ahlâka irşad ve nasihat etmek gibi şeylerdir. Buradaki emir güzel ah içindir.