NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
32 - (2663) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة وأبو
كريب (واللفظ لأبي
بكر). قالا:
حدثنا وكيع عن
مسعر، عن
علقمة بن
مرثد، عن
المغيرة بن
عبدالله
اليشكري، عن المعرور
بن سويد، عن
عبدالله. قال:
قالت
أم حبيبة، زوج
النبي صلى
الله عليه
وسلم "اللهم!
أمتعني
بزوجي، رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
وبأبي أبي
سفيان. وبأخي،
معاوية. قال
فقال النبي
صلى الله عليه
وسلم "قد سألت
الله لآجال
مضروبة،
وأيام
معدودات،
وأرزاق
مقسومة. لن
يعجل شيئا قبل
حله. أو يؤخر
شيئا
عن حله. ولو
كنت سألت الله
أن يعيذك من
عذاب في النار،
أو عذاب في
القبر، كان
خيرا وأفضل".
قال وذكرت
عنده القردة.
قال مسعر:
وأراه قال والخنازير
من مسخ. فقال
"إن الله لم
يجعل لمسخ نسلا
ولا عقبا. وقد
كانت القردة
والخنازير
قبل ذلك".
[ش
(حله) ضبطناه
بوجهين: فتح
الحاء وكسرها
في المواضع
الخمسة من هذه
الروايات. وذكر
القاضي: أن
جميع
الروايات على
الفتح. ومراده
رواة بلادهم.
وإلا،
فالأشهر عند
رواة بلادنا
الكسر. وهما
لغتان. ومعناه
وجوبه وحينه.
يقال: حل
الأجل يحل حلا
وحلا. وهذا
الحديث صريح في
أن الآجال
والأرزاق
مقدرة لا
تتغير عما
قدره الله
تعالى وعلمه
في الأزل.
فيستحيل
زيادتها
ونقصها حقيقة
عن ذلك. (وقد
كانت القردة
والخنازير
قبل ذلك) أي
قبل مسخ بني
إسرائيل. فدل
ذلك على أنها
ليست من المسخ].
{32}
Bize Ehû Bekr b. Ebî
Şeyhe ile Ebû Kureyb rivayet ettiler. Lâfız Ebû Bekr'indir. (Dedilerki): Bize
Veki', Mis'ar'dan, o da AIkame b. Mersed'den, o da Muğîra b. Abdillah
EI-Yeşkürî'den, o da Ma'rur b. Süveyd'den, o da Abdullah'dan naklen rivayet
etti. Şöyle demiş:
Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem)'in zevcesi Ümmü Habîbe:
— Allahım! Bana zevcim
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), babam Ebû Süfyân ve kardeşim Muâviye
ile fayda ver! dedi. Bunun üzerine Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem}:
«Sen Allah'dan muayyen
ecellere, ma'dud günlere ve taksim edilmiş rızıklara ait bir şey istedin. O hiç
bîr şeyi vakti gelmeden yaratacak, yahut bir şeyi vaktinden sonraya bırakacak değildir.
Şayet Allah'tan seni cehennemdeki bir azabdan veya kabirdeki azabdan korumasını
isteseydin daha hayırlı ve daha faziletli olurdu.» buyurdular.
Abdullah demişki:
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanında maymunların da zikri geçti.
— Mis'ar şöyle demiş: Zannederim domuzlar da mesh'ten meydana gelmişlerdir,
dedi. — Bunun üzerine:
«Şüphesiz ki Allah, mesh
edilenler için nesil ve çoluk çocuk halketmemiştir. Maymunlarla domuzlar bundan
önce de vardı.» buyurdular.
32-م - (2663) حدثناه
أبو كريب.
حدثنا ابن بشر
عن مسعر، بهذا
الإسناد. غير
أن في حديثه
عن ابن بشر
ووكيع جميعا
"من عذاب في
النار. وعذاب
في القبر".
{m-32}
Bize bu hadîsi Ebû
Kureyb rivayet etti. (Dediki): Bize îbnül Bişr, Mis'ar'dan bu isnadla rivayet
etti, Şu kadar varki, onun İbni Bişr ile Veki'den beraberce rivayet ettiği
hadîsinde :
«Cehennemdeki bir
azabdan ve kabirdeki azabdan...» cümlesi vardır.
33 - (2663) حدثنا
إسحاق بن
إبراهيم
الحنظلي
وحجاج بن الشاعر
- واللفظ
لحجاج - (قال
إسحاق:
أخبرنا. وقال
حجاج: حدثنا)
عبدالرزاق.
أخبرنا
الثوري عن
علقمة بن
مرثد، عن
المغيرة بن
عبدالله
اليشكري، عن
معرور بن
سويد، عن
عبدالله بن
مسعود. قال:
قالت
أم حبيبة:
اللهم! متعني
بزوجي، رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
وبأبي، أبي
سفيان. وبأخي،
معاوية. فقال
لها رسول الله
صلى الله عليه
وسلم "إنك
سألت الله
لآجال
مضروبة،
وآثار موطوءة،
وأرزاق
مقسومة. لا
يعجل شيئا
منها قبل حله.
ولا يؤخر منها
شيئا بعد حله.
ولو سألت الله
أن يعافيك من
عذاب في
النار، وعذاب
في القبر، لكان
خيرا لك".
قال فقال رجل:
يا رسول الله!
القردة
والخنازير،
هي مما مسخ؟
فقال النبي
صلى الله عليه
وسلم "إن الله
عز وجل لم
يهلك قوما، أو
يعذب قوما، فيجعل
لهم نسلا. وإن
القردة
والخنازير
كانوا قبل ذلك".
{33}
Bize İshâk b. İbrahim
El-Hanzalî ile Haccac b. Şâir rivayet ettiler. Lâfız Haccac'ındır. İshâk:
Ahberanâ; Haccac ise: Haddesenâ tâbirlerini kullandılar. (Dedilerki): Bize
Abdürrezzâk rivayet etti. (Dediki): Bize Sevrî Alkame b. Mersed'den, o da
Muğîra b. Abdillah El-Yeşkürî'den, o da Ma'rur b. Süveyd'den, o da Abdullah b.
Mes'ud'dan naklen haber verdi. Şöyle demiş : Ümmü Habîbe :
— Allahim! Bana zevcim
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), babam Ebû Süfyân ve kardeşim Muâviye
île fayda ver, dedi. Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona
:
«Sen Allah'dan muayyen
ecellere, basılmış izlere ve taksim edilmiş rızıklara dâir bir şey istedin. O,
zamanı gelmeden ne bunlardan birini halkeder, ne de bîrini zamanı geldikten
sonra geriye bırakır. Allah'dan kendini cehennemdeki bir azabdan ve kabirdeki
azabdan kurtarmasını isteseydin senin için daha hayırlı olurdu.» buyurdular.
Derken bir adam:
-- Yâ Resûlallah!
Maymunlarla domuzlar mesh edilen insanlardan mıdır? diye
sordu. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Şüphesiz Allah (Azze ve
Celle) bîr kavmi helak etti, yahut bir kavmi azab ettiyse, onlar için nesil
yaratmamıştır. Maymunlar ve domuzlar bundan önce de vardı.» buyurdu.
33-م - (2663) حدثنيه
أبو داود،
سليمان بن
معبد. حدثنا الحسين
بن حفص. حدثنا
سفيان، بهذا
الإسناد. غير
أنه قال
"وآثار
مبلوغة".
قال ابن معبد:
وروى بعضهم
"قبل حله" أي
نزوله.
{m-33}
Bana bu hadîsi Ebû Dâvud
Süleyman b. Ma'bed rivayet etti. (Dediki): Bize Hüseyin b. Hafs rivayet etti.
(Dediki): Bize Süfyân bu isnadla rivayette bulundu. Yalnız o: «Ve varılmış
eserler...» demiştir.
İbnü Ma'bed: «Bâzıları
(bu hadîsi) hillinden yâni vukuundan önce dîye rivayet etti.» dedi.
İzah:
Bu hadîs ecellerle
rızıkların mukadder olduğuna, binâenaleyh ziyâde veya eksik kabul etmediğine
açık delildir. Gerçi bir hadîsde: «Sıla-i Rahm Ömrü artırır...» buyurulmuştur.
Fakat bu ve emsali hadîslerin te'vil olunduğunu Sıla-i Rahm bahsinde görmüştük.
Mâzirî şöyle diyor:
«Kafi delillerle tekarrur etmiştir ki, ecelleri, rızıkları vesâireyi Allah
bilir. Bilmenin hakikati, bilinen şeyi bulunduğu hâl üzere anlamaktır. Allah
Teâlâ Zeyd'in beşyüz tarihinde öleceğini bildi mi, artık onun bu tarihten önce
veya sonra ölmesi imkânsızdır. Çünkü ilim cehle münkalib olur. Binâenaleyh
Allah'ın bildiği ecellerin artıp eksilmesi imkânsızdır. Şu halde artma
meselesini ölüm melâikesine yahut ruhları kabz için vekil kıldığı başka bir
meleğe nisbetledir, diye tevil etmek gerekir. Meleğe uzun eceller yazmasını
emir buyurduktan veya bunu Levh-i Mahfuz'a yazdırdıktan sonra, ezelî ilmi
iktizası bu yazılana ziyâde ve noksan yapabilir. îşte :
«Allah dilediğini
mahveder, dilediğini sabit bsrakrr.» âyet-i kerîmesinin mânâsı budur.»
Ehl-i Hakkın mezhebine
göre öldürülen kimse eceliyle ölmüştür. Dalâlet fırkalarından Mu'tezİle onun
eceliyle ölmediğini, ömrünün kesildiğini söylemişlerdir.
Görülüyor ki: Hz. Ümmü
Habîbe, Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile babasının ve kardeşinin
çok yaşamalarına ve kendisine faydaları dokunmalarına dua etmiş, fakat Nebi
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onu bu duadan men etmiştir. Burada şöyle bir sual
hatıra gelebilir: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ecel mukadderden fazla ve
eksik olamıyacağı için men ettiyse, azab meselesi de mukadderdir. Hz. Ümmü
Habibe'ye niçin azabdan kurtulmak istemesini tavsiye buyurmuştur?
Cevab: Evet, azab
meselesi de mukadderdir. Lâkin cehennem azabından, kabir azabından ve emsali
şeylerden kurtulmak istemek bir ibâdettir, îbâdetlerse şeriatın emridirler.
Kader ne ise o olur
deyip namaz ve oruç gibi ibâdetleri terketmek nasıl caiz değilse, afiyet
duasında bulunmak da öyledir.
Mesh: Suretini
değiştirmek, insanı maymun ve domuz gibi çirkin hayvanlar kılığına tebdil
etmektir.
Bu hâdise Benî İsrâi
zamanında vuku bulmuştur. Fakat başka hayvanlar suretine tebdil edilen
insanların nesli olmadığı, maymunlarla domuzlarınsa mesh'den önce de mevcut
oldukları bu hadîsde sarahaten bildirilmiştir. Binâenaleyh bugün yaşayan
maymunlarla domuzlar insandan dönme değillerdir.