NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
45 - (2765) حدثنا
نصر بن علي
الجهضمي
وزهير بن حرب
(واللفظ
لزهير) قالا:
حدثنا عمر بن
يونس. حدثنا
عكرمة بن
عمار. حدثنا
شداد. حدثنا
أبو أمامة قال:
بينما
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم في المسجد،
ونحن قعود
معه، إذ جاء
رجل فقال: يا
رسول الله!
إني أصبت حدا.
فأقمه علي.
فسكت عنه رسول
الله صلى الله
عليه وسلم. ثم
أعاد فقال: يا
رسول الله!
إني أصبت حدا.
فأقمه علي.
فسكت عنه.
وأقيمت الصلاة.
فلما انصرف
نبي الله صلى
الله عليه وسلم
قال أبو
أمامة: فاتبع
الرجل رسول
الله صلى الله
عليه وسلم حين
انصرف. واتبعت
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم أنظر ما
يرد على
الرجل. فلحق الرجل
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
فقال: يا رسول
الله! إني
أصبت حدا،
فأقمه علي.
قال أبو
أمامة: فقال
له رسول الله
صلى الله عليه
وسلم "أرأيت
حين خرجت من
بيتك، أليس قد
توضأت فأحسنت
الوضوء؟" قال:
بلى. يا رسول
الله! قال "ثم
شهدت الصلاة
معنا؟" فقال
نعم. يا رسول الله!
قال فقال له
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "فإن
الله قد غفر
لك حدك. - أو قال -
ذنبك".
[ش
(إني أصبت حدا
فأقمه علي)
هذا الحد
معناه معصية
من المعاصي
الموجبة
للتعزير. وهي
هنا من الصغائر.
لأنها كفرتها
الصلاة. ولو
كانت كبيرة موجبة
لحد، أو غير
موجبة له لم
تسقط بالصلاة].
{45}
Bize Nasr b. Ali
El-Cahdamî ile Zûheyr b. Harb rivayet ettiler. Lâfız Züheyr'indir. (Dedilerki):
Bize Ömer b. Yûnus rivayet etti. (Dediki): Bize İkrime b. Ammar rivayet etti.
(Dediki): Bize Şeddâd rivayet etti. (Dediki): Bize Ebû Ümâme rivayet etti.
(Dediki):
Bir defa Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) mescidde bizde beraberinde oturmakta iken anîden
bir adam gelerek :
— Yâ Resûlallah! Ben hadde isabet ettim. Onu
bana tatbik ediver! dedi. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona cevap
vermeden sükût buyurdu. Sonra adam sözünü tekrarlayarak:
— Yâ Resûlallah! Ben hadde isabet ettim. Onu
bana tatbik ediver! dedi. Yine sükût buyurdular. Namaz kılındı. Ebû Ümâme
demişki: Nebiyyullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) oradan ayrılınca bu zat Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) çekildiği anda peşine takıldı. Ben de bu adama ne
cevap vereceğini göreyim diye Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'in
peşine takıldım. Derken adam Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e
yetişerek :
— Yâ Resûlallah! Ben hadde isabet ettim. Onu
hana tatbik ediver! dedi. Ebû Ümâme şunu söylemiş: Bunun üzerine Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona :
«Ne dersin, evinden
çıktığın vakit güzelce abdest aldın değil mi?» diye sordu. Adam:
— Hay hay ya Resûlallah! dedi.
«Sonra bizimle beraber
namazda bulundun değil mİ?» dedi. Adam:
— Evet yâ Resûlallah! cevabını verdi.
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
ona:
«işte Allah haddini sana
bağışladı. —Yahut günahını sana bağışladı.—» buyurdular.
İzah:
Bu hadîsi Buhâri
«Kitâbu'l-Hudud»'da tahric etmiştir. Buradaki hadden murad; recm ve dayak gibi
şer'an muayyen olan cezalar değil, ta'zirdir. Gelen zat:
— Ben ta'ziri icabeden bir günah işledim. Bu
hususta bana ne ceza münasib görürsen ver! demek istemiştir.
Ta'zir: Evvelce de
beyân ettiğimiz gibi, şer'an mikdârı belli olmayıp, hâkimin re'yirıe bırakılan
cezadır. En hafif şekli, sert bakmak ve azarlamaktır. Bu ceza suçuna göre
yüksele yüksele tâ idama kadar varabilir. Gelen zât'ın küçük günah işlediği
namazının günahına keffâret olmasından bellidir. Büyük günah işlemiş olsa,
namazla sakıt olmazdı. Ulemâ şer'î haddi icâb edecek bir günahın cezası namazla
sakıt olmayacağına ittifak etmişlerdir. Bazıları bu zatın ikrar ettiği haddin,
şer'i had olduğunu söylemiş; «Adam suçunu tafsilatıyla anlatmadığı için
kendisine had vurulmamış Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de setr cihetini
tercih ederek soruşturmamış, bilâkis haddin tatbikini gerektiren ikrar ve
itirafından dönmesini telkin buyurmayı müstehab saymıştır.» demişlerdir.
Hadîsin sonunda râvi
şekketmiş, Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in haddini mi yoksa
günahını mı bağışladı dediğini kestirememiştir.