NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
74 - (3006) حدثنا
هارون بن
معروف ومحمد
بن عباد
(وتقاربا في
لفظ الحديث)
والسياق
لهارون. قالا:
حدثنا حاتم بن
إسماعيل عن
يعقوب بن
مجاهد، أبي
حزرة، عن
عبادة بن
الوليد بن
عبادة بن
الصامت، قال: خرجت
أنا وأبي نطلب
العلم في هذا
الحي من الأنصار،
قبل أن
يهلكوا. فكان
أول من لقينا
أبا اليسر،
صاحب رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
ومعه غلام له.
معه ضمامة من
صحف. وعلى أبي
اليسر بردة
ومعافري. وعلى
غلامه بردة
ومعافري. فقال
له أبي: يا عم!
إني أرى في
وجهك سفعة من
غضب. قال: أجل.
كان لي على
فلان بن فلان
الحرامي مال.
فأتيت أهله
فسلمت. فقلت:
ثم هو؟ قالوا:
لا. فخرج علي
ابن له جفر.
فقلت له: أين
أبوك؟ قال: سمع
صوتك فدخل
أريكة أمي.
فقلت: اخرج
إلي. فقد علمت
أين أنت. فخرج.
فقلت: ما حملك
على أن اختبأت
مني؟ قال:
أنا، والله! أحدثك.
ثم لا أكذبك.
خشيت، والله!
أن أحدثك فأكذبك.
وأن أعدك
فأخلفك. وكنت
صاحب رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
وكنت، والله
معسرا. قال
قلت: آلله! قال:
الله! قلت:
آلله! قال:
الله. قلت:
آلله! قال:
الله. قال
فأتى بصحيفته
فمحاها بيده.
فقال: إن وجدت
قضاء فاقضني.
وإلا، أنت في
حل. فأشهد بصر
عيني هاتين
(ووضع إصبعيه
على عينيه)
وسمع أذني هاتين،
ووعاه قلبي
هذا (وأشار
إلى مناط
قلبه) رسول
الله صلى الله
عليه وسلم وهو
يقول "من أنظر
معسرا، أو وضع
عنه، أظله
الله في ظله".
{74}
Bize hârun b. Ma'ruf iîe
Muhammed b. Abbâd rivayet ettiler. (Hadîsin lâfzında birbirlerine yakındırlar.)
Siyak Harun'undur. (Dedilerki): Bize Hatim b. ismail, Ebû Hazre Yakub b.
Mücâhid'dcn, o da Ubâde b. Velîd b. Ubâde b. Sâmit'den naklen rivayet etti. (Şöyle
demiş): Ben ve babam bilgi edinmek için ensardan şu kabileye —vefatlarından
önce— çıktık. Bize ilk rastlayan Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in
sahâbisi Ebû'l-Yûsr oldu. Beraberinde bir de hizmetçisi vardı ki, elinde
sahîfelerden müteşekkil bir bohça vardı. Ebû'l-Yüsr'un üzerinde çizgili bir
elbise ile bir maafir kumaşı vardı. Hizmetçisinin üzerinde dahi çizgili bir
elbise ile maafir kumaşı vardı. Babam kendisine:
— Ey amca! Ben senin yüzünde bir kızgınlık
alâmeti görüyorum, dedi. Ebû'I-Yüsr :
— Evet, benim Benî Haram kabilesinden filân
oğlu filânda alacağım vardı. Ailesine gelerek selâm verdim ve o burada mı? diye
sordum.
— Hayır! dediler. Yanıma bulûğa yaklaşmış bir
oğlu çıktı. Ona:
— Baban nerede? diye sordum.
— Senin sesini işitti de, annemin yatağına
giriverdi, dedi.
— Yanıma çık! Nerede olduğunu öğrendim, dedim.
Bunun üzerine çıktı. Ben :
— Benden saklanmaya seni sevkeden nedir? dedim
:
— Ben, vallahi sana anlatayım. Sonra sana yalan
söylemem. Vallahi seninle konuşup da sana yalan söyleyeceğimden, sana va'd edip
sözümden döneceğimden korktum. Sen Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in
sahâbisi idin. Ben vallahi yoksul idim, dedi.
— Allah aşkına mı? dedim.
— Allah aşkına, dedi,
— Allah aşkına mı? dedim.
— Allah aşkına, dedi.
— Allah aşkına mı? dedim.
— Allah aşkına, dedi ve senedini getirdi. Babam
onu eliyle yırttı. Müteakiben şunu söyledi:
— Ödeyecek bir şey bulursan bana öde! Yoksa
sana helâl olsun. Şu iki gözümün görmesiyle (iki parmağını iki gözünün üzerine
koydu) ve şu iki kulağımın işitmesiyle, şu kalbimin bellemesiyle (kalbinin
damarına işaret etti).
Resulullah (Salîallahu
Aleyhi ve Sellem)'e :
«Her kim bir yoksula
mühlet verir yahut borcunu bağışlarsa, Allah onu kendi gölgesinde
gölgelendirir.» buyururken şâhid oldum.