|
|
Rivayet
edildiğine göre, Hacer endamlı bir cariye idi. Sare onu Hz. İbrahim'e
bağışlamıştı. Hatta Sare İbrahim (A.S.)'e: "Bu cariyeyi al, belki Allah
ondan sana bir çocuk nasip eder." demişti. Sare'nin ise hayızdan kesilip
yaşlanıncaya kadar hiç çocuğu olmamıştı. Nihayet Hz. İbrahim'in Hacer'den
İsmail adındaki oğlu dünyaya geldi. Bundan dolayı Hz. Peygamber (s.a.v.):
"Mısır'ı fethettiğiniz zaman halkına hayır tavsiye edin (iyi davranın).
Zira onların sizinle ahidleri ve akrabalık bağları vardır." buyurmuştur.
Hz. Peygamber (s.a.v.) ahid ve akrabalık bağından Hacer'in Hz. İsmail'i
doğurmasını kastetmiştir.
Hz.
İbrahim Sare ile birlikte Firavun'un korkusundan Mısır'ı terk edip Şam'a
(Suriye'ye) hareket ettiği zaman Filistin topraklarında bulunan es-Seb'e indi,
kardeşinin oğlu Lut bin Haran da Mü'tefike'ye indi. Seb'den Mü'tefıke'ye bir
gün bir gecede gidilirdi. Allah (C.C.) Hz. İbrahim'e bu sırada peygamberlik
vermişti ve o Seb' denilen yerde bir kuyu kazmış, bir de mescit yapmıştı.
Kuyunun suyu temiz bir kaynak suyu idi. Nihayet Seb' halkı Hz. İbrahim'e eziyet
edince o buradan ayrıldı ve ayrılışını müteakip kuyunun suyu çekildi. Seb'
halkı Hz. İbrahim'in peşinden gittiler ve ondan geri dönmesini istediler; fakat
Hz. İbrahim geri dönmedi ve onlara yedi tane keçi vererek: "Bunları
kuyunun başına götürdüğünüz vakit su tekrar ortaya çıkacak ve eskisi gibi temiz
bir su kaynağı olacaktır. Bu sudan içiniz, fakat aybaşı halindeki bir kadın
buradan avucuyla su almasın." dedi. Onlar keçileri alıp yola çıktılar, keçilerle
birlikte kuyunun başına gelip durduklarında su tekrar göründü, böylece kuyunun
suyundan hem keçiler hem de kendileri içtiler. Nihayet aybaşı adeti gören bir
kadın gelip bu kuyudan avucuyla su alıncaya kadar bu sudan içmeye devam
ettiler. Ancak bundan sonra kuyunun suyu eksilerek bu günkü halini aldı. Hz.
İbrahim ise Remle ile İlya (Beytü'l-makdis) arasında bulunan ''Katt'' veya
''Kıtt'' denilen beldede yerleşti.
hz.
İsmail dünyaya geldiği zaman Sare çok üzülmüştü. Onun bu ÜZÜlltüsüne bir
teselli olsun diye yetmiş yaşında bulunmasına rağmen Allah tarafından kendisine
Hz. İshak bağışlandı. Hz. İbrahim ise bu sırada yüz yirmi yaşında bulunuyordu.
İsmail ile İshak büyüdükleri zaman birbirlerine hasım kesilip düşman
olmuşlardı. Bu yüzden Sara Hacer'e kızıp onu evinden kovmuştu. Sonra Hacer'i
tekrar evine almış, fakat onu kıskandığından yine evinden sürüp çıkarmıştı.
Hatta Sare Hacer'in vücudundan bir parça keseceğine yemin etmişti. Neticede onu
çirkinleştirmemek için kulağını ve burnunu kesmekten vazgeçip onun sünnet
yerini kesmişti. Kadınların sünnet olma adeti buradan kalmıştır .
Bir
rivayette ifade edildiğine göre, İsmail çocuk yaştaydı, dolayısıyla Sare'nin
Haceri evinden uzaklaştırması İsmail ile İshak'ın yüzünden değil, Sare'nin onu
kıskanmasından ileri gelmişti. Doğru olan görüş de budur.
Bundan
sonra Sare Hacer'e: "Benimle aynı beldede kalmayacaksın." dedi. Bunun
üzerine Allah (C.C.) Hz. İbrahim'e Mekke'ye gitmesini vahyetti; o zaman
Mekke'de hiç bir bitki mevcut değildi. Hz. İbrahim, Hacer ile oğlu İsmail'i
Mekke'ye götürüp onları Mekke'de Zemzem'in bulunduğu yere bırakıp geri döndü.
Hacer Hz. İbrahim'in arkasından: "Ey İbrahim! Ekini, suyu, yiyeceği ve
ülfet edip yalnızlığını gidereceği bir kimsesi bulunmayan böyle bir yere bizi
bırakıp gitmeyi sana kim emretti?" diye seslendi. Hz. İbrahim:
"Rabb'im emretti." dedi. O zaman Hacer: "O, bizi zayi etmez,
muhakkak bizi korur." dedi. Hz. İbrahim geri dönerken: ''Ey Rabb'imiz! Ben
zürriyetimden kimisini (Hacer ile İsmail'i) senin mukaddes olan evinin yanında
ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Ey Rabb'imiz! Onlar namazı dosdoğru kılsınlar
diye böyle yaptım. Artık sen insanların bir kısmının gönüllerini onlara
meylettir. Şükretmeleri için de onları bazı meyvelerle rızıklandır .'' (İbrahim
suresi, ayet 37) diye yalvardı.
İsmail
susayınca ayaklarıyla tepinmeğe, annesi Hacer de bir şeyler görebilirim
ümidiyle Safa Tepesi'ne çıkıp sağa sola bakmağa başladı, fakat Hacer hiçbir şey
göremedi. Sonra vadiye inerek Merve tarafına koştu, Merve'nin tepesine çıkınca
yine bir şeyler görebilirim gayesiyle sağa sola baktı, fakat bu defa da bir şey
göremedi. Hacer bu koşma hareketini yedi defa yaptı. İşte hac esnasında yapılan
sa'yın aslı buradan gelmektedir. Bundan sonra Hacer İsmail'in yanına geldi; bu
sırada İsmail ayaklarıyla tepmiyordu ve ''Zemzem'' denilen pınar ise yerden
kaynayıp toprak üzerine çıkmağa başlamıştı. Hacer ise suyun toprak üzerine
çıkmasını sağlamak için elleriyle toprağı karıştırarak eşelİyor ve etrafını
çeviriyordu. Hatta toplanan suları (ihtiyat tedbiri olarak) tulumuna
dolduruyordu. Hz. Peygamber (s.a.v.) Hacer'in bu hareketi hususunda: ''Allah,
Hacer'e merhamet etsin! Eğer o, suyu kendi haline bırakmış olsaydı, bu su
etrafına taşıp akan bir pınar olacaktı.'' buyurmuştur.
Cürhüm
Kabilesi Mekke'ye yakın bir vadide yerleşmişti. Suyu gören kuşlar ise vadinin
etrafını sarmışlardı. Kuşların vadiyi terk etmediğini gören Cürhüm Kabilesi'nin
insanları kendi aralarında: "Bu kuşlar vadiyi bırakmadıklarına göre,
burada mutlaka su vardır" diyerek harekete geçip Hacer'in yanına geldiler
ve ona: "Su senin olsun, eğer istersen biz seninle birlikte burada
kalırız, dolayısıyla yalnızlığını gidermiş oluruz." dediler. Hacer onların
bu teklifini kabul etti. Bundan sonra onlar İsmail büyüyüp annesi Hacer
ölünceye kadar hep birlikte burada kaldılar. Daha sonra Hz. İsmail Cürhüm
Kabilesi'nden bir hanımla evlendi. Hz. İsmail ve çocukları Arapçayı bu kabile
içinde öğrendiler. Bu yüzden Hz. İsmail'in soyundan gelenlere, Araplaşmış Arap
manasında ''el-Arabu'l-mütearribe'' denildi.
Hz.
İbrahim (A.S.) Hacer'in yanına gitmek için Sare'den izin istedi.
Ancak
Sare, Hacer'in evine inmemek şartıyla onun gitmesine izin verdi. Ne yazık ki
İbrahim (A.S.) Mekke'ye geldiğinde Hacer vefat etmişti. Bunun üzerine Hz.
İbrahim, oğlu İsmail'in evine gitti ve oğlunun hanımına: "Kocanız
nerede?" diye sordu. O da: "Şu anda evde yok, ava gitti." diye
cevap verdi. Hz. İsmail Harem'de avlanmak yasak olduğundan bu bölgenin dışına
çıkar, avlandıktan sonra tekrar Harem mahallinde bulunan evine dönerdi. Hz.
İbrahim oğlu İsmail'in hanımına: "Misafir kabul eder misin?" diye
sordu. O:
"Hayır!
Kabul edemem, hem şu anda yanımda hiç kimse yok" diye cevap verdi. Bunun
üzerine Hz. İbrahim ona: "Kocanız geldiği zaman benden ona selam söyleyin,
kapısının eşiğini değiştirsin." dedi.
Bundan
sonra Hz. İbrahim hanımı Sare'nin yanına döndü. Hz. İsmail evine geldiği zaman
babasının kokusunu hissetti ve hanımına: "Eve birisi geldi mi?" diye
sordu. O, gelen kişiyi hafife alarak: "Evet, şu ve şu vasıfta yaşlı birisi
geldi." diye cevap verdi. İsmail: "Pek iyi, ne söyledi?" diye
sordu. Hanımı: "Benden kocanıza selam söyleyin, kapısının eşiğini
değiştirsin, deyip gitti." diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. İsmail bu
hanımını boşadı, tekrar başka bir hanımla yeniden evlendi.
Hz.
İbrahim aradan uzun bir müddet geçtikten sonra oğlu İsmail'i ziyaret etmek için
tekrar hanımı Sare'den izin istedi. Sare de oğlunun evine inmemek üzere ona
izin verdi. Bunun üzerine Hz. İbrahim Mekke'ye geldi ve hemen oğlu İsmail'in
evine giderek hanımına: "Kocanız nerede," diye sordu. İsmail'in yeni
hanımı ise: "Ava gitti, Allah izin verirse hemen şimdi gelir, Allah size
merhamet etsin! Buyurun konuğumuz olun." dedi. Hz. İbrahim: "Misafir
kabul eder misin?" diye sordu. O da: "Evet, kabul ederim." dedi.
Hz. İbrahim: "Yanınızda ekmek veya buğday veya hurma veyahut arpa bulunur
mu?" diye sordu. İsmail'in hanımı ise ona, süt ve et ikram etti. Hz.
İbrahim de et ve süt'ün bereketli olması için dua buyurdu. Eğer İsmail'in
hanımı o gün Hz. İbrahim'e ekmek veya buğday veya arpa veyahut da hurma takdim
edip ikramda bulunsaydı, yeryüzünün büyük bir kısmı bunlarla dolup taşacaktı.
Bundan
sonra İsmail'in hanımı Hz. İbrahim'e: "Buyurun, evimize inin, başınızı yıkayayım."
dedi. Fakat İbrahim Sare'ye verdiği söz üzerine onun evine inmedi. Hz. İbrahim
Makam (bu günkü Makam-ı İbrahim)'a geldiği sırada İsmail'in hanımı elinde bir
su kabıyla onun yanına geldi ve kabı Makam'ın yanında bulunan Hz. İbrahim'in
sağ tarafına koydu. İbrahim (A.S.) Makam (taş)'ın üzerine ayağıyla basınca
Makam'ın üzerinde ayağının izi kaldı. İsmail'in hanımı Hz. İbrahim'in başının
sağ yarısını yıkadı, sonra Makam'ın sol tarafına geçip başının sol yarısını
yıkadı. Bunun üzerine Hz. İbrahim ona: "'Kocanız geldiği vakit benden ona
selam söyleyin, artık kapısının eşiğinin düzelmiş olduğunu kendisine
iletin." dedi.
Hz.
İsmail eve döndüğü vakit babasının kokusunu hissetti, hanımına: ''Evimize
birisi mi geldi?" diye sordu. Hanımı: "Evet, insanların en güzel
yüzlü ve en hoş kokulusu olan bir ihtiyar geldi; o, bana şunu, şunu söyledi,
ben de ona şunu ve şunu söyledim. Ayrıca onun başını yıkadım, işte şu ayağının
izidir. O, sana selamım iletmemi istedi ve kapınızın eşiğinin düzeldiğini
söyledi." dedi. İsmail (A.S.): "Gelen zat babam Hz.
İbrahim'dir." dedi.
Rivayet
edildiğine göre, İsmail'in tepindiği yerden suyu fışkırtıp çıkaran Cebrail
(A.S.)'dir; çünkü su aramak için Hacer vadide koşarken Cebrail (A.S.) onun
yanına gelmişti; hatta Hacer onun gelişini sezdiği için: "Gelişini bana
hissettirip duyurdun, ben ve çocuğum mahvolduk. Bize yardım et!" demişti.
Bunun üzerine Hz. Cebrail Hacer ile birlikte Zemzem'in bulunduğu yere geldi,
ayağını yere vurmasıyla suyun pınar halinde kaynayıp fışkırması bir oldu. Hacer'in
acele ederek kırbasına su doldurmağa başlaması üzerine Hz. Cebrail: ''Korkma!
Bundan sonra susuzluk çekmeyeceksin." dedi.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
MEKKE'DEKİ
BEYTÜ'L-HARAM (KABE)'IN İNŞASI