|
|
Bundan
sonra Allah (C.C.) Hz. Musa'ya İsrailoğulları ile birlikte cebbarlar
(zorbalar)ın yaşadıkları belde olan Eriha'ya, yani Beytü'l-Makdis'e gitmesini
emretti. Hz. Musa bu emre uyarak İsrailoğulları ile beraber yola çıkıp
cebbarların yaşadığı Eriha beldesine yaklaştığı zaman, önce İsrailoğulları'nın
her boyundan birer kişi olmak üzere on iki nakib (sorumlu başkan) seçti ve
onları cebbarlardan haber getirmeleri için onların yaşadıkları yerlere
gönderdi. Nihayet onlar haber getirmek üzere hareket ettikleri zaman,
cebbarlardan Uc bin Anak (veya Uc bin Uk) adında bir adamla karşılaştılar. Uc
bin Anak bu on iki nakibi yakaladı ve onları sırtlanıp hanımının yanına
getirdi; hanımına dönerek onlar için: "Bizimle savaşmak istediklerini
söyleyen şu adamlara bak!" dedi ve onları ayaklarının altına alıp ezmek
istedi. Fakat hanımı ona engeloldu ve: "Onları bırak, geri dönsünler ve
kendi kavimlerine gördüklerini anlatsınlar." dedi. Bunun üzerine Uc bin
Anak onları serbest bıraktı.
Nihayet
on iki nakib Uc bin Anak'ın yanından ayrıldıktan sonra kendi aralarında
birbirlerine: "Eğer biz bu cebbarlar hakkında İsrailoğulları'na haber
götürür, bilgi verirsek, onlar bunların ülkesine gelmezler. En iyisi mi bu
cebbarların durumunu biz onlardan gizleyelim, gördüklerimizden habersizmiş gibi
davranalım." dediler ve bu görüş üzerinde karar kıldıktan sonra
İsrailoğulları 'nın yanına döndüler. Fakat on iki nakipten onu sözünde durmayıp
durumu ve gördüklerini İsrailoğulları'na anlattılar. Yalnız Yuşa bin Nun ve Hz.
Musa'nın eniştesi Kalib bin Yufenna adlarındaki diğer iki nakip sözlerinde
durdular ve gördüklerini ancak Hz. Musa ile kardeşi Harun (A.S.)'a anlattılar.
İsrailoğulları
cebbarlar hakkında bilgi ve haber aldıklarından onların bulundukları topraklara
gitmekten imtina edip çekindiler. Bunun üzerine Hz. Musa onlara: ''Ey kavmim!
Allah'ın size takdir ettiği mukaddes toprağa girin, arkanıza dönmeyin. Sonra
zarara uğrayanların (haline) dönmüş olursunuz.'' (Maide suresi, ayet 21) dedi.
Onlar da Hz. Musa'ya: ''Ey Musa! Orada zorba bir millet var. Onlar oradan
çıkmadıkça biz asla oraya girmeyiz. Eğer çıkarlarsa, o zaman oraya gireriz.''
(Maide suresi, ayet 22) dediler. Bu arada: ''(Allah'tan) korkanlardan, Allah'ın
(kendilerine) nimet verdiği iki adam (Yuşa bin Nun ile Kalib bin Yufenna): "Onların
üzerine kapıdan girin, eğer kapıdan girerseniz, muhakkak ki siz galip
gelirsiniz." dediler .. '' (Maide suresi, ayet 23). Bunun üzerine onlar:
''Ey Musa! Onlar orada oldukları müddetçe biz oraya asla girmeyiz. Artık sen
Rabb'in ile beraber git! Bu suretle ikiniz savaşın, biz burada oturuyoruz!''
(Maide suresi, ayet 24) dediler.
Hz.
Musa onların bu tavırlarına öfkelendi ve: ''Ey Rabb'im! Ben kendimden ve
kardeşim (Harun)'den başkasına malik değilim. Bizimle, o yoldan çıkmış (fasık)
toplumun arasını ayır.'' (Maide suresi, ayet 25) diye beddua etti. Allah
(C.C.): ''Orası onlara kırk yıl yasaklandı. Yeryüzünde şaşkın şaşkın
dolaşacaklar. Sen yoldan ÇıkmıŞ olanlar için üzülme.'' (Maide suresi, ayet 26)
buyurarak Hz. Musa'nın duasını kabul etti. Aslında Hz. Musa kavmine beddua
etmekte acele etmişti, duası kabul edilince de pişmanlık duydu.
Bu
durum karşısında İsrailOğulları Hz. Musa'ya: "Biz çölde yiyeceklerimizi
nasıl temin edeceğiz?" diye sordular. Bunun üzerine Allah (C.C.) onlara
men (kudret helvası) ile selva (bıldırcın kuşu) gönderdi.
''Men''
kelimesinin tefsiri hakkında farklı rivayetler vardır. Bir rivayette o, zamk
gibi ağaçlar üzerine yağan ve şeker gibi tatlı olan bir madde, diğer rivayette terancübin
(kudret helvası), başka bir rivayette yufka ekmek, bir diğer rivayette her
insan için bir sa' ölçüsünde gökten inen balolarak açıklanmıştır.
''Selva''
kelimesi ise bıldırcın'a benzeyen bir kuş olarak izah edilmiştir.
İsrailoğulları Hz. Musa'ya: "Biz çölde içecek suyu nasıl temin
edeceğiz?" diye sorduklarında, Allah tarafından verilen bir emirle Hz.
Musa asasını taşa vurdu ve: ''Hemen taştan (her boy için) on iki pınar fışkırdı
.. '' (Bakara suresi, ayet 60).
Yine
İsrailOğulları Hz. Musa'ya: "Biz çölde gölgeyi nasıl bulacağız?"
dediklerinde, Allah tarafından üstlerine bulut gölgelik olarak getirildi.
Son
olarak İsrailoğulları Hz. Musa'ya: "Çölde giyeceklerimizi nasıl temin
edeceğiz?" diye sorduklarında, Allah tarafından onların üzerlerinde bulunan
elbiseleri boylarıyla birlikte uzayan ve hiç eskimeyen bir şekil aldı.
Bundan
sonra İsrailoğulları: ''Ey Musa! Biz bir yemeğe dayanamayacağız, bizim için
Rabb'inden dua et de, bize yerin bitirdiği sebzesinden, acur, sarımsak,
mercimek ve soğan çıkarsın .. '' (Bakara suresi, ayet 61) dediler. Bunun
üzerine Hz. Musa onlara: ''İyi olanı, daha aşağı olanla mı değiştirmek
istiyorsunuz? Bir şehre inin, orada sizin istedikleriniz var .. '' (Bakara
suresi, ayet 61) dedi. İsrailoğulları Tih çölünden çıkınca Allah tarafından
kendilerine indirilmekte olan kudret helvası ile bıldırcın kuşu kaldırıldı.
Bundan
sonra Hz. Musa, Uc bin Anak ile karşılaştı. Musa (A.S.)'nın boyunun uzunluğu on
arşındı, dolayısıyla asasının uzunluğu da on arşın idi. Hz. Musa, Uc bin Anak
ile karşılaştığı zaman birden on arşın sıçradı ve asasıyla Uc'un topuğuna vurup
onu öldürdü. Rivayet edildiğine göre, Uc bin Anak üç bin yıl yaşamıştır.
Allah
(C.C.) vahiy yoluyla Hz. Musa'ya: "Ben kardeşin Harun'un ruhunu
kabzedeceğim, onunla birlikte falan dağa gelin." buyurdu. Bunun üzerine
Hz. Musa ile kardeşi Harun (A.S.) tarif edilen dağ'a doğru hareket ettiklerinde
orada benzerini görmedikleri bir ağaçla karşılaştılar ve bu dağ'da hazır
yapılmış bir evle içerisinde döşenmiş bir yatak gördüler. Aynı zamanda bu evden
dışarıya güzel bir koku da yayılıyordu. Harun (A.S.) bu evi görünce çok beğendi
ve kardeşi Musa (A.S.)'ya: "Ey Musa! Ben şu yatağın üzerinde uyumak
istiyorum." dedi. Hz. Musa da O'na: "Pekala, haydi yat uyu."
dedi. Bunun üzerine Harun (A.S.) O'na: "Bu evin sahibinden korkuyorum,
sonra gelir bana öfkelenir." dedi. Hz. Musa: "Sakın korkma, ben seni
evin sahibine karşı korurum." dedi. Harun: "O halde sen de benimle
yat, uyu." dedi. Sonra her ikisi de birlikte uyuyunca, ölüm Harun (A.S.)'u
yakaladı. Bu sırada ölüm saatinin geldiğini hisseden Harun (A.S.) kardeşi Hz.
Musa'ya: "Ey Musa! Beni aldattın." dedi ve ruhunu teslim etti. Bunun
üzerine Hz. Harun döşeğinin üzerinde olduğu halde Allah tarafından göğe
kaldırıldı. Hz. Musa tek başına İsrailoğulları'nın yanına döndüğü zaman onlar:
"Sen, Harun'u sevdiğimiz için götürüp O'nu öldürdün." dediler. Bunun
üzerine Hz. Musa onlara: "Yazıklar olsun size! Benim, kardeşimi
öldüreceğime ihtimal mi veriyorsunuz?" dedi. Fakat İsrailoğulları bu
iddialarında ısrar edince, Hz. Musa namaz kılıp Allah'a dua etti. Bunun üzerine
Harun (A.S.) üzerinde yatmış olduğu döşekle birlikte Allah tarafından gök ile
yer arasında bir yere indirildi; hatta İsrailoğulları onu gözleriyle gördüler.
Bu arada Allah (C.C.) onlara Harun'un öldüğünü ve Musa'nın onu öldürmediğini
haber verdi. Bunun üzerine onlar Hz. Musa'yı Harun'un vefatı konusunda tasdik
edip doğruladılar. Harun (A.S.) Tih Çölü'nde vefat etti.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA