|
|
Keykavus
ölünce yerine oğlunun oğlu (torunu) olan Keyhusrev bin Siyavehş bin Keykavus
hükümdar oldu. Keyhusrev'in annesi ise Türk hükümdarı Efrasiyab'ın kızı
Vesfafrid idi. Keyhusrev hükümdarlık tahtına geçince, bütün ispehbedlere (baş
kumandanlara veya hükümdarlara) birer mektup yazarak, tüm askerleriyle birlikte
gelmelerini emretti. Nihayet bütün kumandanların hepsi gelip toplanınca, otuz
bin asker hazırlanıp Türk ülkesine girilmesini, Tus'un adı Firuzed bin Siyavehş
olan kardeşinin bulunduğu şehir hariç, uğradığı her şehir ve köyün ahalisini
öldürmesini emretti, çünkü Keyhusrev'in babası Siyavehş, annesiyle Türk
şehirlerinden birisinde evlenmişti. Tus bu şehre gelince Firuzed ile arasında
savaş çıktı ve bu savaşta Firuzed'i öldürdü. Kardeşinin öldürüldüğü haberi Keyhusrev'e
ulaşınca, o buna çok üzüldü ve ağırına gitti. Bunun üzerine Keyhusrev, Tus ile
birlikte bulunan amcasına bir mektup yazarak Tus'u yakalayıp zincire vurduktan
sonra kendisine göndermesini ve ordunun işlerini (kumandanlığını) üzerine
almasını emretti. Amcası onun isteğini yerine getirdikten sonra Efrasiyab'ın
üzerine yürüdü. Efrasiyab da ona karşı kendi askerlerini gönderdi. Neticede
taraflar arasında çok çetin bir savaş meydana geldi, pek çok kişi öldürüldü,
Farslar ise dağlara kaçmak zorunda kaldılar, daha sonra da Keyhusrev'in yanına
döndüler. Keyhusrev amcasını kınayıp azarladı ve Türklere karşı savaşmaya kesin
karar verdi. Bütün askerlerin toplanmasını, bir neferin dahi olsa dışta
kalmamasını emretti. Bütün askerler toplanınca onlara, dört ayrı cepheden
Türklerin yurduna hücuma geçeceğini bildirdi. Cevderz'i en kalabalık kuvvetin
başına geçirip Belh tarafından Türklerin yurduna girmesini emretti ve ona
Direfş-i Kabiyan'ı verdi. Bu onların en büyük sancağı idi. Bu sancağı ancak
hükümdar ço-cukları ile birlikte ve çok mühim işler dolayısıyla gönderirlerdi.
Keyhusrev, başka bir kuvveti Çin tarafından, diğer bir kuvveti Hazar
yakınlarından ve dördüncü kuvveti de bu iki kuvvetin arasından harekete geçirdi
ve onlara Türk ülkesine girmelerini emretti. Nihayet askerler dört cepheden
Türk ülkesine girdiler ve her tarafı harabeye çevirdiler. Bilhassa Cevderz, çok
fazla sayıda insan öldürdü, esirler aldı ve birçok yeri tahrip etti. Keyhusrev
ise bizzat kendisi Cevderz'in gittiği yolu takip etti. Yanına vardığında, o,
üstünlük sağlayıp Efrasiyab'ın ailesinden ve yakınlarından pek çok kimseyi
öldürmüş bulunuyordu. Ayrıca onun beş yüz altmış bin küsur kişiyi öldürmüş
olduğunu, otuz bin kişiyi esir aldığını ve hadde hesaba sığmayacak kadar
ganimet almış olduğunu gördü. Bu arada Cevderz, Efrasiyab'ın ailesinden ve onun
tarhanlarından (ileri gelenlerinden) öldürdüğü kimseleri ona arz etti. Bundan
sonra Keyhusrev'in katında Cevderz'in itibarı daha çok arttı, kendisine
teşekkür edip İsfahan ve Cürcan'ı ikta olarak verdi. Bu arada Keyhusrev'e, dört
cepheden Türk ülkesine giren askeri kuvvetlerin kumandanlarından öldürdükleri
kişiler, aldıkları ganimetler, tahrip ettikleri yerler hakkında bilgi veren,
Efrasiyab'ın askerlerini peşpeşe nasıl hezimete uğrattıklarını anlatan
mektuplar geldi, o da onların savaşa bütün güçleriyle devam etmelerini ve daha
önce belirlenip kendilerine bildirilen yerde buluşacaklarına dair bir mektup
gönderdi.
Efrasiyab,
tarhanlarından (ileri gelen reislerinden), ailesinden ve askerlerinden öldürülenlerin
haberini aldığı zaman, bu durum çok ağırına gitti ve şaşırıp kaldı. Bu sırada
yanında oğullarından sadece Şide (Şeyde ?) kalmıştı. Bu oğlunu bir orduyla
birlikte Keyhusrev'in üzerine gönderdi. Neticede karşılaşan taraflar çetin bir
savaşa tutuştular ve aralıksız dört gün savaştılar. Sonunda Türkler hezimete
uğradılar, Farslar ise onların peşini bırakmadılar, yakaladıklarını öldürdüler
veya esir aldılar. Bu arada Efrasiyab'ın oğlu Şide'yi de yakalayıp öldürdüler.
Efrasiyab, bu hadiseyi ve oğlunun öldürüldüğünü duyunca, yanında bulunan
askerlerle birlikte harekete geçip Keyhusrev'le karşılaştı, benzeri işitilmemiş
olan çetin bir savaşa tutuştular. Savaş şiddetini artırıp vahim bir durum aldı.
Sonunda Efrasiyab yenildi ve Türklerden pek çok kişi öldürüldü. Türklerden
öldürülen kişilerin sayısı yüz bin idi. Bundan sonra Keyhusrev, Efrasiyab'ın
peşini adım adım takibe koyuldu. Efrasiyab ise ülkeden ülkeye kaçıp durdu ve en
sonunda Azerbaycan'a gelip burada saklandı. Neticede yakalanan Efrasiyab,
Keyhusrev'in huzuruna getirildi. Keyhusrev ona, babasına karşı yapmış olduğu
gaddarlıktan sual açtı, fakat o ne hüccet getirebildi ve ne de elle tutulur bir
özür beyan edebildi. Bunun üzerine Keyhusrev onun öldürülmesini emretti. Hulasa
babası Siyavehş'ın boğazlandığı gibi o da boğazlandı, sonra da Keyhusrev
muzaffer ve sevinçli olarak Azerbaycan'dan ayrıldı.
Efrasiyab
öldürülünce, onun yerine Türklerin başına oğlan kardeşi Keysevasf (Keyşerasf?)
hükümdar oldu. O da ölünce, onun yerine oğlu Curzasf geçti. Cürzasf, çok zalim
ve diktatör bir hükümdardı.
Keyhusrev,
babası Siyavehş'in intikamını alıp hükümdarlığını sağlamlaştırdıktan sonra,
dünyadan elini eteğini çekti ve kendini ibadete verdi. Ailesi ve yakın
arkadaşları, mülkünün başına geçip görevini sürdürmesi için ısrar ettilerse de,
o bunu kabul etmedi. Bunun üzerine ona: "O halde senin yerine geçip
hükümdarlık yapacak olan kişiyi belirle." dediler, o da Lührasb'ı seçti.
Bundan sonra Keyhusrev onların yanından ayrıldı ve kayboldu. Bir daha onun hayatından
ve nerede öldüğünden haber alınamadı. Onun hakkında bundan başka söyleyenler de
vardır.
Keyhusrev
altmış yıl hükümdarlık yaptı, ondan sonra Lührasb hükümdar
oldu.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
SÜLEYMAN
(A.S.)'DAN SONRA İSRAİLOĞULLARININ DURUMU