İBNÜ’L-ESİR el-Kamil fi’t-Tarih

1. CİLT

 

KEYHÜSREV BİN SİYAVEHŞ BİN KEYKAVUS'UN HÜKÜMDARLIĞI

 

Keykavus ölünce yerine oğlunun oğlu (torunu) olan Keyhusrev bin Siyavehş bin Keykavus hükümdar oldu. Keyhusrev'in annesi ise Türk hükümdarı Efrasiyab'ın kızı Vesfafrid idi. Keyhusrev hükümdarlık tahtına geçince, bütün ispehbedlere (baş kumandanlara veya hükümdarlara) birer mektup yazarak, tüm askerleriyle birlikte gelmelerini emretti. Nihayet bütün kumandanların hepsi gelip toplanınca, otuz bin asker hazırlanıp Türk ülkesine girilmesini, Tus'un adı Firuzed bin Siyavehş olan kardeşinin bulunduğu şehir hariç, uğradığı her şehir ve köyün ahalisini öldürmesini emretti, çünkü Keyhusrev'in babası Siyavehş, annesiyle Türk şehirlerinden birisinde evlenmişti. Tus bu şehre gelince Firuzed ile arasında savaş çıktı ve bu savaşta Firuzed'i öldürdü. Kardeşinin öldürüldüğü haberi Keyhusrev'e ulaşınca, o buna çok üzüldü ve ağırına gitti. Bunun üzerine Keyhusrev, Tus ile birlikte bulunan amcasına bir mektup yazarak Tus'u yakalayıp zincire vurduktan sonra kendisine göndermesini ve ordunun işlerini (kumandanlığını) üzerine almasını emretti. Amcası onun isteğini yerine getirdikten sonra Efrasiyab'ın üzerine yürüdü. Efrasiyab da ona karşı kendi askerlerini gönderdi. Neticede taraflar arasında çok çetin bir savaş meydana geldi, pek çok kişi öldürüldü, Farslar ise dağlara kaçmak zorunda kaldılar, daha sonra da Keyhusrev'in yanına döndüler. Keyhusrev amcasını kınayıp azarladı ve Türklere karşı savaşmaya kesin karar verdi. Bütün askerlerin toplanmasını, bir neferin dahi olsa dışta kalmamasını emretti. Bütün askerler toplanınca onlara, dört ayrı cepheden Türklerin yurduna hücuma geçeceğini bildirdi. Cevderz'i en kalabalık kuvvetin başına geçirip Belh tarafından Türklerin yurduna girmesini emretti ve ona Direfş-i Kabiyan'ı verdi. Bu onların en büyük sancağı idi. Bu sancağı ancak hükümdar ço-cukları ile birlikte ve çok mühim işler dolayısıyla gönderirlerdi. Keyhusrev, başka bir kuvveti Çin tarafından, diğer bir kuvveti Hazar yakınlarından ve dördüncü kuvveti de bu iki kuvvetin arasından harekete geçirdi ve onlara Türk ülkesine girmelerini emretti. Nihayet askerler dört cepheden Türk ülkesine girdiler ve her tarafı harabeye çevirdiler. Bilhassa Cevderz, çok fazla sayıda insan öldürdü, esirler aldı ve birçok yeri tahrip etti. Keyhusrev ise bizzat kendisi Cevderz'in gittiği yolu takip etti. Yanına vardığında, o, üstünlük sağlayıp Efrasiyab'ın ailesinden ve yakınlarından pek çok kimseyi öldürmüş bulunuyordu. Ayrıca onun beş yüz altmış bin küsur kişiyi öldürmüş olduğunu, otuz bin kişiyi esir aldığını ve hadde hesaba sığmayacak kadar ganimet almış olduğunu gördü. Bu arada Cevderz, Efrasiyab'ın ailesinden ve onun tarhanlarından (ileri gelenlerinden) öldürdüğü kimseleri ona arz etti. Bundan sonra Keyhusrev'in katında Cevderz'in itibarı daha çok arttı, kendisine teşekkür edip İsfahan ve Cürcan'ı ikta olarak verdi. Bu arada Keyhusrev'e, dört cepheden Türk ülkesine giren askeri kuvvetlerin kumandanlarından öldürdükleri kişiler, aldıkları ganimetler, tahrip ettikleri yerler hakkında bilgi veren, Efrasiyab'ın askerlerini peşpeşe nasıl hezimete uğrattıklarını anlatan mektuplar geldi, o da onların savaşa bütün güçleriyle devam etmelerini ve daha önce belirlenip kendilerine bildirilen yerde buluşacaklarına dair bir mektup gönderdi.

 

Efrasiyab, tarhanlarından (ileri gelen reislerinden), ailesinden ve askerlerinden öldürülenlerin haberini aldığı zaman, bu durum çok ağırına gitti ve şaşırıp kaldı. Bu sırada yanında oğullarından sadece Şide (Şeyde ?) kalmıştı. Bu oğlunu bir orduyla birlikte Keyhusrev'in üzerine gönderdi. Neticede karşılaşan taraflar çetin bir savaşa tutuştular ve aralıksız dört gün savaştılar. Sonunda Türkler hezimete uğradılar, Farslar ise onların peşini bırakmadılar, yakaladıklarını öldürdüler veya esir aldılar. Bu arada Efrasiyab'ın oğlu Şide'yi de yakalayıp öldürdüler. Efrasiyab, bu hadiseyi ve oğlunun öldürüldüğünü duyunca, yanında bulunan askerlerle birlikte harekete geçip Keyhusrev'le karşılaştı, benzeri işitilmemiş olan çetin bir savaşa tutuştular. Savaş şiddetini artırıp vahim bir durum aldı. Sonunda Efrasiyab yenildi ve Türklerden pek çok kişi öldürüldü. Türklerden öldürülen kişilerin sayısı yüz bin idi. Bundan sonra Keyhusrev, Efrasiyab'ın peşini adım adım takibe koyuldu. Efrasiyab ise ülkeden ülkeye kaçıp durdu ve en sonunda Azerbaycan'a gelip burada saklandı. Neticede yakalanan Efrasiyab, Keyhusrev'in huzuruna getirildi. Keyhusrev ona, babasına karşı yapmış olduğu gaddarlıktan sual açtı, fakat o ne hüccet getirebildi ve ne de elle tutulur bir özür beyan edebildi. Bunun üzerine Keyhusrev onun öldürülmesini emretti. Hulasa babası Siyavehş'ın boğazlandığı gibi o da boğazlandı, sonra da Keyhusrev muzaffer ve sevinçli olarak Azerbaycan'dan ayrıldı.

 

Efrasiyab öldürülünce, onun yerine Türklerin başına oğlan kardeşi Keysevasf (Keyşerasf?) hükümdar oldu. O da ölünce, onun yerine oğlu Curzasf geçti. Cürzasf, çok zalim ve diktatör bir hükümdardı.

 

Keyhusrev, babası Siyavehş'in intikamını alıp hükümdarlığını sağlamlaştırdıktan sonra, dünyadan elini eteğini çekti ve kendini ibadete verdi. Ailesi ve yakın arkadaşları, mülkünün başına geçip görevini sürdürmesi için ısrar ettilerse de, o bunu kabul etmedi. Bunun üzerine ona: "O halde senin yerine geçip hükümdarlık yapacak olan kişiyi belirle." dediler, o da Lührasb'ı seçti. Bundan sonra Keyhusrev onların yanından ayrıldı ve kayboldu. Bir daha onun hayatından ve nerede öldüğünden haber alınamadı. Onun hakkında bundan başka söyleyenler de vardır.

 

Keyhusrev altmış yıl hükümdarlık yaptı, ondan sonra Lührasb hükümdar

oldu.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

SÜLEYMAN (A.S.)'DAN SONRA İSRAİLOĞULLARININ DURUMU