|
|
Mülükü't-tavaif
döneminde meydana gelen hadislerden biri de Şemsün hadisesi idi. Şemsün bir Rum
kasabasındandı ve iman etmiş bir kişiydi. Bulunduğu kasabanın ahalisi ise
putperestti. Kendisi şehre bir kaç millik bir mesafede kalıyordu. Kasabasının
putperest halkına karşı yanında bulundurduğu bir devenin çene kemiğiyle karşı
kor ve onlarla savaşırdı. Susadığı zaman ise içinde tatlı su bulunan bir taş
yarılır ve suyunu buradan içerdi. Kendisine Allah tarafından öyle bir kuvvet ve
güç verilmişti ki, zincir ve benzeri şeylerle onu bağlayıp zapt etmek
imkansızdı. O, bu güç ve kuvvetiyle onlarla savaşıyor, aldığı ganimet
mallarıyla geçimini temin ediyor, fakat onlar bir türlü Şemsun ile başa
çıkamıyorlardı. Nihayet bir gün Şemsun'un hanımına kocasını bağlayıp
kendilerine teslim etmesi için yüklü bir mükafat vermeyi kararlaştırdılar.
Şemsun'un hanımı onların bu teklifini kabul etti. Onlar da kendisine onu
bağlaması için sağlam bir ip verdiler. Neticede kadın kocası Şemsun'u uyuması
için yalnız bıraktı ve uyuduktan sonra gelip kollarını bu iple bağladı. Şemsun
uyanınca kollarıyla ipi çekip kopardı. Bunun üzerine karısı onlara haber
gönderip durumu kendilerine bildirdi. Bu defa kocasını bağlaması için ona
demirden yapılmış bir bağ gönderdiler. Şemsun uykuda iken karısı onun ellerini
bu bağla boynuna bağladı, fakat Şemsun uykudan uyanıp kollarını çekmesiyle bu bağ
kopup boynundan ve ellerinden yere düştü. Nihayet Şemsun her iki durumda da
karısına: "Seni bu şekilde hareket etmeğe sevk eden sebep nedir?"
diye sordu Karısı: "Senin güç ve kuvvetini denemek istedim; dünyada güç ve
kuvvet bakımından senin bir benzerini görmedim." diye cevap verdi ve
arkasından: "Seni yeryüzünde mağlup edecek bir şey var mı?" diye
sordu. Bunu üzerine Şemsun: "Evet, var" diye cevap verdi. Karısının
ısrarla bunun ne olduğunu sorması üzerine de: "Beni saçımdan başka hiç bir
kuvvet zapt edemez." diyerek bu sırrı açıkladı. Bu defa karısı, uyuduğu
zaman -saçları uzun olduğu için- ellerini kendi saçlarıyla bağladı ve haber
gönderdi, gelip Şemsun'u yakaladılar, burnunu ve kulaklarını kesip gözlerini
oydular, sonra halka teşhir ettiler. Bu sırada onu seyretmek için hükümdar da
oraya gelmişti. İçinde yaşadıkları şehir ise sütunlar üzerine kurulmuştu.
Şemsun kendisini bu hale sokan putperest halka musallat olması için Allah'a
duada bulundu, bunun üzerine Allah tarafından kendisine, sütunlar üzerinde duran
şehrin iki direğini tutup çekmesi emredildi. Bu arada oyulan gözleri ve kesilen
organları Allah tarafından kendisine iade edildi. Nihayet Şemsun'un bu iki
direği çekmesiyle üzerinde bulunan hükümdar ve halkla birlikte şehir çöktü;
hepsi şehrin yıkıntıları arasında kalıp helak oldular(1). Şemsun da MüIükü't-Tavaif döneminde yaşamıştı.
(1)
Burada şehir manasına gelen ''medine'' kelimesi Taberi Tarihinde minare ve kule
manasına gelen ''mi 'zene'' şeklinde geçmektedir. Bu itibarla sütunları
çekilerek yıkılanın şehir değil, kule olması gerekir. Bak. Taberi Tarihi,
ilgili bölüm. (Mütercim).
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA