|
|
AbdÜımuttalib'in
adı Şeybe'dir. Ona bu adın verilmesinin sebebi, doğarken saçlarının kır
olmasıydı. Annesi, Selma binti Amr bin -Zeyd olup Hazrec Kabilesi'nin
Neccaroğulları kolundandı. Künyesi Ebu'l-Haris'tir. O'na Abdülmuttalib
(Muttalib'in Kölesi) denmesinin sebebi şudur: Babası Haşim, Şam bölgesine
ticaret amacıyla yola çıkmıştı. Medine'ye gelince, Neccaroğulları'ndan Hazrecli
Amr bin -Lebib'in misafiri oldu. O sırada Amr'ın kızı Selma'yı görüp ve
beğenmesi üzerine onunla evlendi. Ancak Selma'nın babası, doğum yapacak olursa,
mutlaka ailesi arasında olma şartını koşmuştu. Daha sonra Haşim, yoluna devam
etmiş ve (işini bitirip) Şam'dan geri dönmüştü.
Selma
ailesinin yanında olduğu halde, Haşim ile gerdeğe girerler. Daha sonra Mekke'ye
giderler ve hamile kalır. Doğumu yaklaşınca, hanımını ailesinin yanına götürür.
Şam'a doğru giderlerken Haşim, Gazze'de ölür.
İşte
Abdülmuttalib, Haşim'in Selma'dan oğludur. Abdülmuttalib Medine'de yedi yıl
kaldı. Daha sonra Haris bin -Abd-i Menaf oğullarından birisinin yolu Medine'ye
düştü. Orada ok atan çocuklara rast geldi. O çocuklar arasında Şeybe'nin attığı
ok hedefi buldu. Çocuk şöyle diyordu: "Ben Haşim'in oğluyum. Ben Mekke
Vadisi'nin Efendisi'nin oğluyum." Harisi olan adam ona: "Sen
kimsin?" diye sorunca çocuk: "Ben, Haşim bin -Abd-i Menaf'in
oğluyum." dedi. Harisi adam Mekke'ye varınca, Muttalib'i Hicr'de buldu.
O'na şöyle dedi: "Ya Eba'l-Haris, biliyor musun, ben Yesrib'de oynayan
çocuklar gördüm. Bunlar arasında senin kardeşinin oğlu da vardı. Böyle
birisinin orada bırakılması iyi olmaz." Bunun üzerine Muttalib şunu
söyledi: "Onu getirmedikçe evime dönmeyeceğim." Harisi, ona bir dişi
deve verdi. O da bu deveyi alıp yola koyuldu ve akşam üzeri Medine'ye vardı.
Top oynamakta olan çocuklara rast geldi. Yeğenini tanıtıp nerede olabileceğini
sordu. Ona nerede bulacağını söylediler. Onu alıp devesinin terkisine bindirdi.
Onu, annesinden izin aldıktan sonra alıp gittiği de söylenmiştir. Böylece Mekke
yoluna koyuldu. Kuşluk vakti Mekke'ye vardığında halk toplantıx yerlerinde bir
arada bulunuyordu. O'na: "Şu arkanda bindirdiğin kim?" diye
soruyorlar o da: "Benim kölemdir." diyordu. Çocuğu alıp hanımı Hatice
binti Said bin -Selım'in yanına evine götürdü. Kadın ona: "Kim bu?"
diye sorduğunda, ona da: "Kölemdir." dedi. Ona bir elbise alıp
giydirdi sonra da akşam üzeri yanına alarak çıktı. Abdu Menaf oğullarının
toplantı yerine gitti ve onlara yanındaki bu çocuğun yeğeni olduğunu bildirdi.
Fakat bundan sonra çocuk Mekke'de dolaştıkça, vaktiyle onun hakkında "Bu
benim kölemdir" dediği için, çocuğa: "İşte bu, Abdülmuttalib
(Muttalib'in kölesi)dir" deniyordu.
Daha
sonra Muttalib, O'nu babasının mülkünden haberdar ederek, mülklerini teslim
etti. Diğer amcası olan Nevfel bin -Abd-i Menaf, Muttalib'in ölümünden sonra,
elinden kendisine ait olan bir avlusunu alır. Bunun üzerine Abdulmuttalib,
Kureyş'in ileri gelenlerine varıp amcasının bu haksızlığını önlemelerini
istedi. Ancak bu ileri gelenler kendisine: "Biz, seninle amcan arasına
girmeyiz." dediler. Bu sefer Abdülmuttalib, Neccaroğulları'ndan olan
dayılarına yazarak, onlara durumunu anlattı. Ebu Es'ad bin -Udes en-Neccari,
yanına seksen atlı alıp Mekke Vadisi'ne kadar geldi. Abdülmuttalib de onu
karşılamaya çıktı. Abdülmuttalib: "Dayıcığım, eve gidelim." dediyse
de, dayısı:
"Hayır,
Nevfel'i görmeden gelmem." dedi. Hicr'de Kureyş'in yaşlılarımn da
bulunduğu bir sırada Nevfel'i bulur ve tepesine dikilir. Kılıcım çekerek:
"Bu yapının (Kabe'nin) Rabbi'ne yemin ederim ki, ya kızkardeşimizin
oğlunun avlusunu geri verirsin, ya da kılıcım seni doğrar." deyince
Nevfel: "Bu yapının Rabbine and olsun, avlusunu geri vereceğim."
dedi. Ondan sonra dayısı, hazır bulunanları şahit tuttuktan sonra,
Abdülmuttalib'e: "Haydi yeğenim, artık eve gidebiliriz." dedi. Onun
yanında üç gün kaldı. Hep birlikte umre de yapıp geri döndüler.
Bu
durum Abdülmuttalib'i bir antlaşma yapmaya itti. Bişr bin -Amr, Verka' bin
-Fülan'ı ve Huzaa Kabilesi'nden bazı kimseleri çağırıp onlarla Kabe'de bir
antlaşma yaptı. Bu konuda bir belge de tanzim ettiler. Buna göre Sikaye
(Hacılara su dağıtma işi) ve Rifade (vergi toplama ve yaralılara bakma işi)
görevleri Abdülmuttalib'in uhdesine veriliyordu. Abdülmuttalib, zamanla kavmi
arasında şeref ve itibar kazandı, büyük bir yer işgal etti.
Daha
sonra Zemzem Kuyusu'nu kazdı. Zemzem ise İbrahim'in oğlu İsmail'in (aleyhimesselam)
kuyusudur. Yüce Allah, bu kuyuyu Hz. İsmail'in su ihtiyacını gidermek için
fışkırtmıştı. Daha önceden de belirtildiği gibi, Cürhümiler bu kuyuyu kapatmış
idi.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
ZEMZEM
KUYUSU'NUN KAZıLMASININ NEDENİ