|
|
HİCRETİN
3.YILI DEVAM
Bu
yılın Cumadelahire (19 Kasım - 17 Aralık) ayında Yahudi Ebu Rafi'i Sellam bin
Ebı'l-Hukayk öldürüldü. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e karşı Ka'ab
bin elEşrefi destekliyordu. Ka'ab bin el-Eşref öldürülünce, -ki onu öldürenler
Evs'tendi- Hazrecliler şöyle dedi: "Allah'a yemin ederiz, Resülullah'ın
katında onlar bizden ileri geçmemelidir." Evs ve Hazrec iki erkek devenin
hamle yapması gibi karşılıklı olarak yarışıyorlardı. Hazrecliler ResuluIlah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)' e karşı İbn Eşref gibi düşmanlık besleyenlerin
isimlerini hatırladılar. İbn Ebi'lHukayk'ın sözünü ettiler. İbn Ebl'l-Hukayk,
Hayber'deydi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'dan O'nu öldürmek için
izin istediler. Resulullah izin verdi. Hazrec Kabilesi'nden Abdullah bin Atik,
Mes'ud bin Sinan, Abdullah bin Uneys, Ebu Katade, onların antlaşmalısı olan
Huzai bin el-Esved, bu işe adayoldular. Onların başına Abdullah bin Atik'i
başkan tayin etti. Bu şahıslar Hayber Kalesi'ne varıncaya kadar yola
koyuldular. Gece Ebu Rafi'in evine vardılar. Bu evde içindekiler üzerinde
kilitlemedik kapı bırakmadılar. Ebu Rafi' yerden yükseltilmiş bir odada
kalıyordu. O'na seslenince, hanımı çıkıp, "Kimsiniz?" diye sordu.
Onlar: "Biz, Araplardan birkaç kişiyiz, azığımız tükendi, biraz azık
istiyoruz" deyince kadın onlara: "Arkadaşınız orada yatıyor, yanına
gidin" deyince onlar da gittiler. Bulunduğu yerin kapısından girince
kapıyı kapattılar ve yatağında bulunca üzerine atıldılar. Kadın, bağırdı.
Onlardan birisi üstüne atılarak öldürmek istediyse de Peygamberin kadınların
öldürülmesini ve çocukların öldürülmesini yasaklamasını hatırlayıp vazgeçti.
Ebu Rafi'e kılıçlarıyla vurmaya başladılar. Üzerine bir hamle yapan Abdullah
bin Uneys, kılıcını karmna sapladı ve sırtından çıkardı. Abdullah bin Atık'in gözleri
zayıftı. Bu bakımdan merdivenden inerken düştü ve ayağı ekleminden çıktı. Onu
taşımaya başladılar ve birlikte gizlendiler. Yahudiler onları her tarafta
aradılarsa da hiçbirisini göremediler. Arkadaşlarının yani Ebu Rafi'in yanına
geri döndüler. Müslümanlar şöyle dedi: "Allah'ın düşmanının öldürülmüş
olduğunu nasıl anlayacağız?" Bunun üzerine onlardan birisi ayrılıp
bulundukları yere gitti. Herkes Ebu Rafi'in etrafında toplanmış ve: "İbn
Atik'i sesinden tanıdım" diyordu. Ben: "İbn Atik nerede?" diye sorunca,
karısı: "Allah'a yemin ederim öldü" diye feryadı bastı. Sahabi
anlatıyor: "Ruhuma bundan daha tatlı bir söz gelmedi." Bu şekilde Ebu
Rafi'in öldürüldüğünü kesin öğrenen sahabi arkadaşlarının yanına dönerek,
durumu onlara anlattı. Ağıtçının şöyle bağırdığını işittiler: "Hicaz
halkının tüccarı Ebu Rafi'in vefat ettiğini bildiriyorum." Müslümanlar
Nebi'in yanına varıncaya kadar yollarına devam ettiler, öldürücü darbeyi kimin
vurduğunda aralarında anlaşmazlık oldu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
onlara: "Kılıçlarınızı veriniz!" dedi. Onlar da kılıçlarını verdiler.
Nebi, Abdullah bin Üneys'in kılıcına dikkatle baktıktan sonra: "Onu
öldüren budur, çünkü bu kılıç üzerinde kemiğin etkilerini görüyorum" dedi.
Ebu
Rafi'in öldürülmesinde şu da söylenmiştir: Resulullah Hicaz bölgesinde bulunan
Yahudi Ebu Rafi'a Ensar'dan bazı adamlar gönderir ve onların başına Abdullah
bin Atik'i tayin eder. Ebu Rafi' Resulullah'ı çokça rahatsız ediyordu. O'na
yaklaştıklarında güneş batmış ve herkes kandillerini yakmış bulunuyordu.
Abdullah bin Atik arkadaşlarına: "Olduğunuz yerde durun, ben ileri
gideceğim ve kapıcıya görünmeden varayım. Belki içeri girebilirim" diyerek
yanlarından ayrıldı ve kapıya yaklaşıncaya kadar ilerledi. Defi hacette
bulunuyormuş gibi elbisesiyle örtünmeye çalıştı. Kapıcı ona: "İçeri girmek
istiyorsan haydi gir, çünkü ben kapıyı kapatacağım" diye bağırınca İbn
Atik içeri girdi ve kapıcı da kapıyı kapattı. Anahtarları bir direğin üzerine
bıraktı. Abdullah der ki: Olduğum yerden kalktım anahtarları aldım, kapıyı
açtım. Ebu Rafi'in odasında misafirleri gece sohbetine gelmişti. Uyumak
isteyince, arkadaşları yanından gitti. Ben de bulunduğu odaya doğru çıktım. Her
girdiğim kapıyı da kapatıyordum ve kendi kendime şöyle düşünmüştüm:
"Bunlar benim burada olduğumu bilecek olsalar O'nu öldürmedikçe yanıma
gelemezler." Abdullah anlatmasına devam ediyor: "Nihayet yanına
vardım, fakat karanlıkta nerede olduğunu seçemiyordum. ''Ebu Rafi''' diye
seslendim. O: ''Kim o?'' diye seslendi. Bulunduğu tarafa doğru yürüdüm. Şaşkın
bir şekilde bir kılıç indirdim. Bana karşı hiçbir şey yapamadı ve feryadı
bastı. Evden dışarıya çıktım. Fazla uzağa gitmeden geri dönüp bir daha yanına
girdim: ''Ne bağırıyorsun'' dedim. ''Odamda birileri var, beni kılıçla vurdu''
deyince, bir daha kılıçla vurdum, fakat yine öldüremedim. Sonunda kılıcı karmna
sapladım. Ve sırtından çıkıncaya kadar içeri doğru bastırdım. Kesin olarak
öldürmüş olduğumu anlayınca kapıları açıp dışarıya çıktım. Bir basamağa
varınca, ayağımı attığımda yere varmış olduğumu zannediyordum, ancak çok
aydınlık bir gecede yere düştüm, bacağım kırıldı. Sarığımı çıkarıp bacağımı
sardım. Kapının yanında oturarak: ''Onu öldürüp öldürmediğimi bilmedikçe,
Allah'a yemin ederim ayrılmayacağım'' diye karar verdim. Sabah olup horozlar
ötmeye başlayınca şöyle bağırıldı: ''Hicaz halkının tüccarı Ebu Rafi'in
öldürüldüğünü bildiriyorum.'' Arkadaşlarıma: ''Kimseye görünmeyin, Ebu Rafi'
Allah tarafından öldürülmüş bulunuyor.'' dedim. Peygamberin yanına varıp durumu
anlatınca, bana: ''Ayağını uzat,'' dedi. Eliyle onu sıvazladı ve ondan hiç
rahatsızlanmamış gibi oldum. "
Ebu
Rafi' hicretin 4. yılında Zilhicce (625 Mayıs) ayında öldürüldü, diyen de
vardır. Doğrusunu Allah bilir.
Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu yılın Şaban (625-17 Ocak - 14 Şubat) ayında
Ömer bin Hattab'ın kızı Hz. Hafsa ile evlendi. Hz. Hafsa daha önce Huneys ile
evli idi. Huneys bin Huzafe Selim'li olup aynı yılda vefat etmişti.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA