|
|
HİCRETİN
9.YILI
Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mekke'yi fethedip Sakifliler İslam'a girip Tebllk
seferini bitirince her bir yandan Arapların elçileri gelmeye başladılar.
Araplar Müslüman olmak için KureyŞ'i bekliyorlardı. Çünkü, Kureyşliler
insanların önderleri, Harem çevresinin halkı, İbrahim (A.S.)'in oğlu İsmail'in
torunları idiler. Araplar bunu inkar etmiyorlardı. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'e karşı savaş açanlar ve O'na muhalefet edenler de
Kureyşliler idi. Fakat Mekke fethedilip Kureyşliler Müslüman olunca diğer
Araplar artık Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e karşı
savaşamayacaklarını ve düşmanlıklarını sürdüremeyeceklerini anladıklarından
fevc fevc (büyük gruplar halinde) dine girmeye başladılar. Nitekim yüce Allah
şöyle buyurmuştur: ''Allah'ın yardımı ve fetih geldiğinde, insanların da
Allah'ın dinine fevc fevc girdiklerini gördüğünde Rabbi'ni hamd ile tesbih edip
O'ndan mağfıret dile. Çünkü muhakkak O, tövbeleri çok kabul edendir.'' (Nasr
suresi, 1-3).
Arapların
temsilci heyetleri bu yıl Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına
geldiler. Esedoğulları'nın heyeti, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
huzuruna gelerek: "Sen bize bir elçi göndermeden biz sana geldik."
dediler. Bunun üzerine Yüce Allah: ''Onlar bana İslam'a girdiler diye minnet
ederler'' (Hucurat suresi, 17) buyruğunu indirdi.
Bu
yılın Rebiyülevvel (18 Haziran - 16 Temmuz 630) ayında Belli'lerin heyeti de
geldi. Yine ez-Zarilerin on kişilik heyeti de bu yıl geldi. Temimoğulları'nın
Heyeti, Hacib bin Zürare bin Udes ile birlikte Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in huzuruna aynı şekilde bu yıl geldiler. Onlar arasında Akra' bin
Habis, ezZibrikan bin Bedr, Amr bin el-Ehtem, Kays bin Asım, el-Hattat,
Mu'temir bin Zeyd büyük bir heyet ile birlikte geldiler. Onlarla birlikte
Fezare'li Uyeyne bin Hısn da vardı. Mescide girdiklerinde Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e odalarının arkasından: "Ya Muhammed,
yanımıza gel" diye seslendiler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
bundan rahatsız olmakla birlikte onların yanına çıkıp gitti. Bunlar: "Biz
yanına geldik. Seninle karşılıklı olarak mufaharede(2) bulunalım. Bunun için
şairimize ve hatibimize izin ver." dediler. Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) onlara izin verdi. Utarid ayağa kalkarak: "Bizleri fazlü keremiyle
melikler yapan, bizlere büyük mallar ihsan ederek onlarla ma'ruf işlemeyi
müyesser kılan ve bizleri doğu taraflarının en aziz ve en kalabalık halkı yapan
Allah'a hamd ederim. Kim bize karşı müfaharette bulunmak istiyorsa saydığımızın
benzerlerini saysın" dedi.
(2not)
Mufahare: Karşılıklı olarak öğünülecek şeyleri sayıp dökmek.
Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Sabit bin Kays'a: "Adama cevap ver"
deyince Sabit ayağa kalkıp şunları söyledi: "Gökleri ve yeri yaratan,
onlarda hüküm ve emirlerini yürüten, ilmi Kürsisini kuşatan ve her şey
kendisinin fazlu kereminden olan Allah'a hamdolsun. Onun kudretinin bir
tecellisi olarak O, bizleri melikler kıldı. Yaratıklarının en hayırlısı
arasından bir Resul seçti. Bu onların soy itibariyle en şereflileri, en doğru
sözlüleri, mevki itibariyle de en üstünleri idi. Allah, Kitabı'nı O'nun üzerine
indirmiş, O'nu yaratıklarının emini kılmıştır. Böylelikle O, Allah'ın alemler
arasından seçtiği kimsedir. Bu peygamber daha sonra insanları imana davet etti.
O'nun kavminden ve akrabalarından muhacirler O'na iman etti. Bunlar da nesep
itibariyle insanların en keremlileri, en üstünleri, davranışları da en hayırlı
olan kimselerdi. Onlardan sonra Allah'ın çağrısım ilk kabul edenler bizler
olduk. Bu bakımdan bizler Allah'ın dininin Ensar'ı (yardımcıları), Resulü'nün
destekleyicileri olduk. İman edinceye kadar insanlarla savaşırız. Kim Allah'a
ve Resulü'ne iman ederse malını ve kanını korumuş olur. Kim de kafir olursa
ebediyen Allah yolunda onunla cihad ederiz. O'nu öldürmek bizim için kolay bir
iştir. Vesselamü aleyküm."
Bu
sefer Heyettekiler: "Ey Allah'ın Resulü, şairimize izin ver" deyince,
Hazreti Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona da izin verdi. ez-Zibrikan
bin Bedr ayağa kalkarak şu beyitleri okudu:
''Bizler
öyle kimseleriz ki dengimiz bir kabile yok.
Krallar
bizdendir! Mabetler bizdedir.
Nice
kabileleri ta landa tümden yok ettik,
Arapların
faziletlerine uyulur
Kıtlıkta
yemek yediririz bizler
Yağmur
yağmayıp fakirlik olunca
Gördüğün
gibi halkın ileri gelenleri bize gelir
Her
taraftan alelacele; biz de ikram ederiz.
Hiç
özürsüz genç develer keserek
Misafirleri
yedirip doyururuz
Hangi
kabileyle öğünüşmeye kalkarsak
Hepsi
peşimizden gelir ve bize boyun eğerler.
Diz
yüz çevirdik fakat kimse bizden çevirmedi
İşte
böylelikle övünürken yükseliriz.
Bu
konuda bize karşı övünenler bilir bizi
Sözler
döner dolaşır ve herkes ona kulak verir.''
O
sırada Hassan bin Sabit oralarda değildi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) onların şairine cevap vermek üzere çağırttı. Hassan der ki: "Ben,
O'nun söylediklerini işitince kendi vezin ve kafiyesiyle ona şöyle cevap
verdim:
''Fihr
ve kardeşlerinin ileri gelenleri
Uyulacak
bir yol açıkladılar
Öyle
ki bizler savaşınca düşmanlarımıza zarar,
Taraftarlarımıza
da isteyince fayda veririz
İçten
içe Allah 'tan korkan herkes
Razıdır
buna, her bir iyilik yapılır.
Bu
onların karakteridir, yeni çıkmadı
Şunu
bil ki en kötü şey bid'atlerdir.
Onlardan
sonra onlarla yarışan olursa
Onların
en gerisinin arkasından gelir
Pençelerinin
yıktığını kaldıramaz kimse
Bir
yer savunduklarında da gevşek çıkmazlar
Bir
gün yarışırlarsa başkalarıyla, ileri geçerler
Ya
da başkalarıyla boy ölçüşürlerse üstün gelirler
Onlar
iffetlidir, vahiy de söz etmiştir bundan
Tamahkar
değiller, tamah edip alçalmazlar
İhsanlarıyla
komşuları na cimri değiller
Asla
tamaha da yanaşmazlar
Bir
kabileye savaş açarsak gizli tutmayız,
Yaban
sığırın gizlice yürümesi gibi
Onlar
savaştayken yakınlarındaki ölüm
Ayakları
yana kaymış Hilye'deki aslandır sanki
Resulullah'ın
taraf olduğu kimseler ne şereflidir!
Herkes
bir tarafa çekip giderken
Onlar
tüm kabilelerin faziletlisidir
İster
ciddi olunsun ve isterse mizah yapılsın.''"
Hassan
bu şekilde şiirini bitirdikten sonra Akra' bin Habis şunları söyledi: "Bu
adam gerçekten muvaffak kılınmış bir kimsedir. Onların hatipleri bizimkinden
daha hatib, şairleri de bizim şairlerimizden daha şairdir." dedi. Daha
sonra Müslüman oldular. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) da onlara
hediyeler verdi. Yüce Allah: ''Muhakkak odalarının arka tarafından sana
seslenenlerin pek çoğu akıl etmezler.'' (Hucurat suresi, 4) buyruğunu onlar
hakkında inzal buyurmuştur.
Yine
bu yıl içerisinde Himyer hükümdarlarının İslam'ı kabul ettiklerini bildiren
mektupları Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ulaştı. Himyer
hükümdarlarının elçileri el-H aris bin Abd Külal, en-Nu'man Kayl Zü-Ruayn ile
Hemdan idi. Zür'a Zü Yezen de Malik bin Mürre er-Ruhavi'yi elçi olarak gönderip
Müslüman olduklarını bildirdiler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) da
onlara mektup yazarak üzerlerindeki İslami görevlerini yerine getirmelerini
emrediyor, kendilerine haram kılınan şeylerden de onları yasaklıyordu.
Behra'
Heyeti de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in huzuruna bu yıl
içerisinde gelerek el-Mikdad bin Amr'ın yanında misafir kaldılar.
el-Bekka'oğuIları
Heyeti, aralarında Harice bin Hısn'ın da bulunduğu FezareoğuIları Heyeti,
Sa'lebe bin Münkiz Heyeti, Dimam bin Sa'lebe'nin temsilcileri olduğu Sa'ad bin
Bekr Heyeti de hep bu yıl içerisinde gelmişlerdi. Dimam, Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'e İslam'ın emir ve hükümlerini sormuş, daha sonra da İslam'a
girmişti. Kavminin yanına döndüğünde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Eğer söylediklerinde doğru ise mutlaka cennete girecektir" diye
buyurdu. Dimam kavminin yanına vardığında O'nun etrafında toplandılar. İlk
sözü: "Şu Lat ve Uzza ne kadar da pis ve çirkin şeylerdir" oldu.
Etrafında bulunanlar: "Sen baras, cüzzam ve delilikten korkmuyor
musun?" deyince, Dimam: "Yazıklar olsun sizlere.! Bu iki put ne fayda
verir, ne de zarar, muhakkak Allah bir Resul göndermiş ve O'na bir kitap
indirmiş bulunuyor ve böylelikle sizleri içinde bulunduğunuz sapıklıktan
kurtarmıştır." diyerek Müslüman olduğunu açıkladı. Akşam olduğu zaman
huzurunda müşrik ne bir erkek, ne de bir kadın kalmıştı. Bu bakımdan Dimam bin
Sa'lebe'den daha üstün hiçbir elçinin varlığını kimse işitmedi.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
EBU BEKİR
(R.A.)'İN HAC EMİRLİĞİ