|
|
HİCRİ 12.YIL
Velece
Günü Halid, Bekr bin Vail'e mensup ve Farslar'a yardımcı olan Hıristiyanları
öldürünce yine onların kavimlerinden olan Hıristiyanlar bu duruma kızmışlar ve
İranlılara yazarak ''Ülleys'' denilen yerde başlarında Abdülesved el-İcli
olduğu halde toplandılar. Müslümanlar arasında Uteybe bin en-Nahhas, Said bin
Murre, Furat bin Hayyan, Mez'ur bin Adiyy ile Müsenna bin Lahik Hıristiyanlara
karşı en katı olanlardı. Erdeşır de Kaşinasa'da bulunan Behmen Cazeveyh'e
yazarak Ülleys'te bulunan Hıristiyan Arapların yanına gitmeyi emretti. Behmen
Cazeveyh onlara Caban'ı gönderip kendisi gelinceye kadar savaşmamasını emretti.
Behmen'in kendisi de yapacakları konusunda danışmak üzere Erdeşır'in yanına
gitti. Hasta olduğunu görünce yanında bekledi. İcl, Teymu'l-lat, Dubay'a ve
Cabir bin Büceyr Hıristiyanları ile Hire halkından olan çevredeki Araplar
Caban'ın etrafında toplandılar. Halid, Bekr Hıristiyanları ile diğerlerinin
toplandıkları haberini alınca, onların üzerine yürümüş, fakat Caban'ın
yaklaşmakta olduğundan haberdar olamamıştı. Caban, Ülleys'de görülünce Acemler
ona: "Elimizi çabuk tutup hücum mu edelim, yoksa askerler yemeğini yesin
ve onlara da toplantı halinde olduğumuzu farkettirmeyelim, sonra mı
savaşalım?" diye sorunca, Caban: "Size ilişmezlerse siz de gevşek davranın"
dedi. Pakat Caban'ın dediğine kulak asmayarak sofraları kurdular. Halid ise
onların yanına varıp yükleri indirdi. Ağırlıklar indirildikten sonra onlara
doğru gidip Abdülesved, İbn Ebcer ve Malik bin Kays ile teke tek dövüşmeyi
istedi. Aralarından ona karşı Malik çıktı. Halid O'nu öldürdü. Bu sefer Acemler
yemeklerini alelacele bırakınca, Caban onlara: "Ben size dememiş miydim
ki, Allah'a yemin olsun, hiçbir ordunun öncü kuvvetinden bundan korktuğum gibi
korkmuş değilim", deyip şu talimatı verdi: "Yemeğinizi yiyemediyseniz
ona zehir katınız. Zaferi kazanırsanız bu sizin için en basit bir zarar olur.
Yok, onlar zafer kazanırsa bu yemeği yemekle yok olup gidecekler." Fakat
onunla beraber olanlar bunu yapmadılar. Şiddetli bir çarpışmaya tutuştular.
Müşrikler Behmen Cazeveyh'in geleceği ümidi ile daha bir sebat ediyorlar ve
Müslümanlara karşı sabırla direniyorlardı. Bu sırada Halid: "Allah'ım,
eğer sen bunları yenilgiye uğratacak olursan, onların kanları nehir gibi
akıncaya kadar elime geçirdiğim herkesin boynunu uçuracağım" diye
söylemişti. Farslılar yenilmiş ve Halid'in münadisi: "Esirlere dikkat
ediniz, savaşa katılmayanların dışında olanların hepsini öldürünüz" diye
seslendi. Müslümanlar esirlerini getirdiler ve bir gün bir gece onların
boyunlarını vuracak kimseler görevlendirdi. Ka'ka' ve başkaları O'na: "Sen
bütün yeryüzündekileri öldürecek bile olsan onların kanları dediğin şekilde
akmaz. Bu bakımdan bu kanların üzerine su dök, böylece senin yeminin de yerini
bulmuş olur" dediler, o da bunu yaptı ve buna kan nehri anlamına gelen
''Nehru'd-dem'' adı verildi. Halid yemeğin başına geçerek Müslümanlara:
"Ben, onu sizlere veriyorum" diye söyledi. Müslümanlar akşam yemeğini
oradan yediler. Ve o zamana kadar yufkayı görmemiş olanlar "Bu beyaz
parçalar da ne oluyor?" diyorlardı.
Öldürülenler
yetmiş bin kişiyi bulmuş ve bu vak'a da Safer ayında olmuştu.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA