|
|
HİCRİ 16.YIL
Celula
Vakası da bu yılda olmuştur.
Bu
vakanın sebebine gelince: Farslılar Medain'den kaçarken ''Celula'' denilen yere
vardılar. Azerbaycanlı Bab halkı ile dağlık bölgenin halkı ve Farslar arasında
farklı yollara sapmak konusunda ayrı görüşler ortaya çıktı. Daha sonra şöyle
dediler: "Şimdi ayrılacak olursanız ebediyyen bir araya gelemeyeceksiniz.
Burası bizi birbirimizden ayıracak bir yerdir. O halde geliniz burada bir araya
gelelim ve Araplarla çarpışalım. Zafer elde edersek istediğimize kavuşmuş
oluruz, edemezsek üzerimizdeki görevi yerine getirmiş olur ve bu konuda herkes
de bizi mazur görmüş olur." Daha sonra çevrelerine bir hendek kazdılar ve
başlarına komutan olarak da Raz'lı Mehran'ı getirdiler. Yezdecird ise Hulvan' a
doğru ilerledi. Hendeğin etrafını çıkış yolları dışında dikenli demirlerle
çevirdiler. Sa'ad bu durumu haber alınca Hz. Ömer'e haber gönderdi. Buna
karşılık Hz. Ömer O'na şöyle yazdı: "Haşim bin Utbe'yi Celula'ya gönder.
Onun öncü kuvvetlerinin başına Ka'ka' bin Amr'ı tayin et. Şayet Allah Farsları
bozguna uğratacak olursa Ka'ka'ı Sevad bölgesi ile dağlık bölge arasında
görevlendir. Ordu on iki bin kişilik olsun. "
Sa'ad
emri yerine getirdi. Haşim, ganimetlerin paylaşılmasından sonra Medain'den on
iki bin askerle yola çıktı. Muhacirlerin, Ensarın ileri gelenleri irtidat edenlerle
etmeyen Arapların belli başlı kişileri de bu ordunun askerleri arasındaydı.
Medain'e giderken yolda Babil Mehruz'dan geçtiler. Buranın Dihkan'ı, Haşim ile
bir cerib arazide dirhem döşeyip onları vermek karşılığında barış teklifinde
bulundu. Haşim de onun bu isteğini kabul ederek barış yaptı. Daha sonra
Celula'ya varıncaya kadar yoluna devam etti. Celula'da Farsları hendekleri
içinde olmak üzere kuşatma altına aldı. Farslar karşılarında uzun süre
direndiler. Ancak istedikleri zaman hendeğin dışına çıkıyorlardı. Müslümanlar
seksen gün süreyle onların üzerine vardılar. Her gün zafer kazanıyorlardı.
Yezdecird'den Mihran'a yardımcı kuvvetler de gelmeye başladı. Diğer taraftan
Sa'ad da Müslümanlara yardımcı kuvvet gönderdi. Hep birlikte toplanıp dışarı
çıktılar ve birbirleriyle çarpıştılar. Yüce Allah onların üzerine rüzgar
gönderdi ve etrafta göz gözü görmez oldu. Önlerinde adeta perdeler teşekkül
etti. Bu bakımdan Farsların süvarileri hendeğe düştüler. Hendeğin içerisinde
kendilerine bitişik tarafta atlarının da çıkabileceği şekilde bir yol yaptılar
ve kendilerini koruyan çevrelerini bozmuş oldular. Müslümanlar bunu haber
alınca onların üzerine yürüdüler ve ''Herir Gecesi'' dahil olmak üzere hiç bir
gecede benzeri görülmemiş şiddetli bir çarpışmaya giriştiler. Şu kadar ki,
Herir Gecesi'nde iş daha çabuk bitmişti. Ka'ka' bin Amr, ilerlediği yönde
hendeklerin kapısına doğru gitti ve bir münadiye şöyle bağırmasını söyledi:
"Ey Müslümanlar! Şu anda emiriniz hendeğin içerisine girmiş ve orayı ele
geçirmiş bulunuyor. Siz de onun yanına geliniz. Sizinle Farslar arasında
bulunan engeller sizi hendeğe girmekten alıkoymasın." Ka'ka'ın bu emri
vermekten amacı Müslümanların maneviyatını güçlendirmekti. Müslümanlar da
Haşim'in hendeğin içerisinde bulunduğundan şüpheleri olmayarak ilerlediler.
Müşrikler onları görünce sağa sola dağılıp bozguna uğradılar. Böylece daha
önceden kendilerinin hazırlamış olduğu dikenli demirlerde can verdiler.
Binekleri yaralandı. Bu bakımdan piyade olarak geri dönüp kaçışırken
Müslümanlar onların peşlerini bırakmadılar. Onlardan söz edilmeye değmez
kişilerin dışında kurtulan olmadı. O gün Farslardan yüz bin kişi öldürüldü.
Öldürülenler ilerisiyle gerisiyle alanın her tarafını örtüp kapattıkları için
buraya ''Celüla'' adı verilmiştir. Buna göre bu vaka Farsların tümünü de
kapsayan bir vaka olmuştur. Ka'ka' bin Amr ''Hanikin'' denilen yere kadar
kaçanları takip etmeye devam etmiştir.
Yezdecird
hezimet haberini alınca Hulvan'dan Rey taraflarına gitti.
Ka'ka'
HÜıvan'a gelerek ordusuyla burada konakladı. Celula zaferi 16. yılın Zilkade
(24 Kasım - 23 Aralık 637) ayında gerçekleşmişti. Yezdecird, Hulvan'dan
ayrılınca orada Hüsrev Şünlim'u vekil bırakmıştı. Ka'ka', Şirin'e vardığında
Hüsrev Şünum O'na karşı çıkmış ve Hülvan Dihkanı Zeynebi de yanına gelmişti.
Ka'ka', Zeynebi ile karşılaşmış, O'nu öldürmüş; Hüsrev Şünum kaçmış ve
Müslümanlar da Hulvan'ı ele geçirmişlerdi. Sa'ad Kufe'ye geçinceye kadar
Hulvan'da kalmış, Kufe'ye geçtikten sonra da Ka'ka', Sa'ad'ın yanına giderek
Hulvan üzerine Kubaz'ı vekil bırakmıştı. Kubaz aslen Horasanlı idi.
Hz.
Ömer'e kazanılan bu zaferi de Ka'ka'ın Hulvan'da kalışını da yazarak kaçan
Farsları takip etmek konusunda izin istedilerse de Hz. Ömer kabul etmeyerek
şunları söyledi: "Ben Sevad ile dağlık bölge arasında büyük bir seddin
olmasını arzu ederdim. Böylelikle ne onlar bize gelsin, ne de biz onların
bölgesine gidebilelim. Bizlere ziraat alanı olarak Sevad bölgesi yeter. Ben
Müslümanların esenliğini ganimetIere üstün tuttum." Ka'ka' Farsları takip
ettiği sırada ''Hanikin'' denilen yerde Mihran'a yetişmiş, O'nu öldürmüştü.
Flruzan'a yetiştiyse de Firuzan atıyla dağlık bölgeye girdi ve böylece kendini
korudu. Ka'ka' pek çok cariye esir aldı ve onları Haşim'e gönderdi. Haşim de bunları
gaziler arasında paylaştırdı. Bu cariyeler evlere alındı ve bunlardan çocuklar
oldu. Bu alınan cariyelere nispet edilenler arasında Şa'bi'nin annesi de
vardır.
Ganimetler
paylaştırılınca her süvariye dokuz bin dirhem ve dokuz at isabet etti. Denildiğine
göre, alınan ganimet otuz milyon dirhem idi. Bunları Selman bin Rabia
paylaştırmıştı. Ayrıca Sa'ad ganimetlerin beşte birini Hz. Ömer'in yanına
göndermişti. Sa'ad ganimetlerin hesabını Ziyad bin Ebih ile gönderdi. Hz. Ömer
ile getirdiği ganimetler hakkında konuştu ve ona bunların niteliklerini
anlattı. Hz. Ömer O'na: "İnsanların huzurunda ayağa kalkıp, benimle
konuştuğun gibi onlarla konuşabilir misin?" diye sorunca Ziyad:
"Allah'a
yemin ederim, yeryüzünde senden başka kimseden çekindiğim yoktur. Buna göre
senden başkalarının önünde nasılolur da konuşamam" diye cevap vermiş, daha
sonra Müslümanlara elde ettikleri ganimetleri, yaptıkları işleri, Fars
ülkesinin dört bir tarafına nasıl dağılmakta olduklarını anlattı. Bunun üzerine
Hz. Ömer: "İşte yüksek sesli ve açık sözlü hatip böyle olur" diye onu
övmüş, buna karşılık Ziyad: "Bizim askerlerimiz dillerini çözmüş serbest
bırakmışlardır" diye cevap vermişti.
Ganimetlerin
beşte biri Hz. Ömer'in yanına getirilince, O'nun: "Allah'a yemin ederim,
bunu paylaştırıncaya kadar bu mal hiç bir çatının altına girmeyecektir"
diye yemin etmesi üzerine Abdurrahman bin Avf ile Abdullah bin Erkam, mescitte
bu beşte biri sabaha kadar beklediler. Sabah olup da herkes toplanınca
üzerindeki örtü kaldırıldı. Hz. Ömer aralarındaki yakutları, zümrütleri,
mücevherleri görünce ağlamaya başladı. Abdurrahman bin Avf kendisine: "Ne
sebepten ağlıyorsun ey mü'minlerin emiri? Allah'a yemin ederim, burada ağlamak
değil şükretmek gerekir" deyince Hz. Ömer şöyle cevap verdi: "Allah'a
yemin ederim ki ben bundan dolayı ağlamıyorum. Allah'a yemin ederim, Allah
bunları kime verdiyse bunlar birbirlerini kıskanmış, birbirlerine kin
beslemişlerdir. Birbirlerini kıskananları da mutlaka Allah birbirine
düşürür."
Hz.
Ömer, Sevad arazisinin paylaştırılmasını kabul etmedi, çünkü mevcut ağaçlıklar,
suların bir çekilmesi bir kabarması buna imkan vermediği gibi pek çok ateş
mabedi ile posta yolları da vardı. Diğer taraftan Kisranın ve onunla beraber
olanların, onunla birlikte öldürülenlerin ve Erca diye bilinen görevlilerin de
birtakım mülkeleri vardı. Ayrıca Hz. Ömer Müslümanlar arasında fitne zuhur
etmesinden de korkmuştu. O bakımdan Sevad'ı paylaştırmadığı gibi satılmasını da
yasaklamıştı. Burayı karşılıklı olarak anlaştıkları kimselere ekip biçmek üzere
vermek ve Müslümanlara bir çeşit vakıf arazisi olarak bırakmak statüsüne
bağladılar. Onlar bu arazileri ekip biçmek üzere ancak ümeradan olan kimselerle
anlaşırlar ve onlara verirlerdi. Bu bakımdan Hülvan ile Kadisiyye arasında
bulunan Sevad arazisinden herhangi bir tarafın satılması helal değildir.
Nitekim Cerir, Fırat kıyısında bir arazi satın almış, ancak Ömer bu satışı iade
ettirmiş ve bundan memnun olmamıştı.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA