|
|
HİCRİ 17.YIL
Denildiğine
göre, Ebu Sebre, Sus civarında konaklayınca Hürmüzan'ın kardeşi Şehriyar Sus'ta
bulunuyordu. Müslümanlar Sus'un etrafını sardılar, Şehriyar da onlarla bir kaç
defa çarpıştı. Her seferinde Sus halkı Müslümanlara zayiat verdiriyordu.
Rahiplerle papazlar Müslümanların karşısına çıkarak onlara: "Ey Araplar
topluluğu! Bizim alimlerimizin bildirdiklerine göre Sus'u ya Deccal, ya da
aralarında Deccal'ın bulunacağı bir kavim fethedecektir. Eğer aranızda Deccal
var ise siz burayı fethedeceksiniz" diye seslendiler.
Ebu
Musa, Sus'tan Basra'ya gitmiş ve O'nun yerine Basralıların başına el-Mukterib
bin Rabia geçmişti. Diğer taraftan Acemler Nihavend'de bir araya gelip
toplanmışlardı.
Ayrıca
Nu'man da Kufelilerin başında Ebu Sebre ile birlikte Susluları muhasara etmekte
idi. Zirr ise Cündeysaburluları muhasara altında tutuyordu. Bu sırada, Hz. Ömer'in
Nu'man'ın bulunduğu taraftan Nihavendliler üzerine gitmesini emreden mektubu
geldi. Nu'man yola koyulmadan Cündeysaburlularla çarpışmaya başladı.
Cündeysaburlular da galeyana gelerek Müslümanlarla çarpıştılar ve onları memnun
etmeyecek durumlarla karşı karşıya bıraktılar. Müslümanlarla birlikte Nu'man'ın
süvarileri arasında Safi bin Seyyad da bulunuyordu. Safi Sus kapısına giderek
ayağıyla tekme vurup kızgınlıkla: "Açıl" diye seslenince kapının
zincirleri koptu, kilitler kırıldı ve açılan kapıdan Müslümanlar içeriye
girdiler. Müşrikler ellerindeki silahları bırakarak "barış" diye
bağrışmaya başlayınca Müslümanlar onların barış teklifini kabul ettiler ve ele
geçirdikleri ganimetieri aralarında paylaştırdılar.
Daha
sonra birbirlerinden ayrıldılar. Nu'man yola koyulup Nihavend'e kadar geldi,
Mukterib de yola koyularak Cündeysabur'a Zirr'in yanına vardı.
Ebu
Sebre'ye: "Bu şehirde Danyal'ın cesedi işte budur" denilmiş, O da: "Bundan
bana ne?" diyerek cesedi ellerinde olduğu gibi bırakmıştı.
Danyal,
Buhtnassar'dan sonra Fars diyarında kalmıştı. Ölümü yaklaştığı sırada İslam
dini üzere kimseyi görmediğinden ve davetini kabul etmeyenlerin eline Allah'ın
kitabının düşmesini istemediğinden kendi oğluna: "Deniz kıyısına git ve bu
kitabı denize at" demişti. Oğlu elinden kitabı alarak bir süre
kaybolduktan sonra geri dönmüş ve babasına: "Dediğini yaptım"
demişti. Danyal O'na: "Peki deniz ne yaptı?" diye sorunca oğlu:
"Bir şey yapmadı" diye cevap vermiş bunun üzerine Danyal kızarak:
"Yemin ederim, sana emrettiğim şeyi yapmadın" demişti. Bu sefer çocuk
O'nun yanından ayrılmış ve önceki gibi yapıp geri dönmüştü. Danyal yine
"Deniz ne yaptı, ne gördün?" diye sorunca oğlu: "Coştu,
dalgalandıkça dalgalandı" diye cevap verdi. Bu kez Danyal birincisinden
daha çok kızdı ve: "Yemin ederim, sana verdiğim emri yerine
getirmedin." dedi. Bunun üzerine çocuk bir daha denizin kıyısına giderek
kitabı denize attı. Bu sefer deniz çekilerek yer ortadan tandırı andıran bir
şekilde yükseldi, kitap yerin içerisine girdi, daha sonra yer onun üzerine
kapanarak tekrar su eski haline geldi. Oğlu yanına dönüp gördüklerini anlatınca
Danyal: "Şimdi doğru söyledin" diyerek Sus denilen şehirde vefat
etti. Orada onun cesedi ile yağmur duasına çıkılıyordu. Bu konuda Hz. Ömer'in
fıkrini sorunca Hz. Ömer defnedilmesini emretmişti.
Sus
hakkında denildi ki: Yezdecird, Celula Yakası'ndan sonra Siyah ve Farsların
ileri gelenlerinden yetmiş kişi ile birlikte İstahr'a gitmişti. Siyah'ı Sus'a
Hürmüzan'ı da Tüster'e göndermiş, Siyah, Keltaniye'de yerleşmişti. Sus halkı
Celula'da olanları ve Yezdecird'in İstahr'a gidişini haber alınca Ebu Musa'dan
barış istemişlerdi. O sırada Ebu Musa onları muhasara altında tutmaktaydı. Ebu
Musa da onlarla barış yapmış, Ramahürmüz üzerine gitmiş, daha sonra da Tüster
üzerine yürümüştü. Diğer taraftan Siyah ise Ramahürmüz ile Tüster arasında
konaklamış ve kendisiyle birlikte bulunan Fars ileri gelenlerine:
"Bildiğiniz gibi biz bunların bu ülkeye varacaklarını, bineklerinin Istahr
eyvanlarında pisleyeceklerini, atlarını Istahr'ın ağaçlarına bağlayacaklarını
anlatıp duruyorduk. Şimdi gördüğünüz şekilde etrafa galebe çalmış bulunuyorlar.
Kendiniz için düşünüp taşınınız, bir karara varınız" deyince onlar:
"Senin görüşün bizim görüşümüzdür" demişler, Siyah da: "Benim
görüşüm sizin onların dinine girmenizdir." diye cevap vermişti. Bunun
üzerine Şireveyh'i on isver ile birlikte Ebu Musa'nın yanına göndermişlerdi.
Ebu Musa onlara; kendisiyle birlikte Acemlerle çarpışmaları, buna karşılık
Araplarla savaşmamaları, ayrıca Araplardan kendileriyle savaşacak kimselere
karşı Müslümanların onları korumaları, Müslümanların nerede dilerlerse inip
konaklamaları ve en değerli atiyyeleri almaları ve bunları Hz. Ömer'in
kendilerine taahhüt etmesi ile Müslüman olmaları şartlarını koştu. Hz. Ömer de bu
şart ve istekleri kabul edince onlar İslam'a girerek Müslümanlarla birlikte
Tüster şehri'nin muhasarasına katıldılar. Siyah da Müslümanların muhasara
ettikleri bir kaleye üzerinde Acem kıyafeti ile gitti, kendisini kalenin dibine
elbiselerinden kan akan bir yaralı şeklinde bıraktı. Kaledekiler onun yere
yıkılmış olduğunu görünce kendilerinden birisi zannederek içeriye almak
gayesiyle kalenin kapılarını açtılar. Siyah atılarak onlarla savaşmaya başladı
ve onları kapının etrafını bırakıp kaçmak zorunda bıraktı. Böylelikle tek
başına kaleyi eline geçirmiş oldu.
Bu
hareketin Siyah tarafından Tüster'de yapıldığı da söylenmiştir.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA