|
|
HİCRİ 18.YIL
Bu
sene Şam Bölgesi'nde ''Amevas Taunu'' diye bilinen veba salgını baş göstermiştir.
Bu salgında Ebu Ubeyde bin Cemill, bölge valisi iken vefat etmiştir. Ayrıca
Muaz bin Cebel, Yezid bin Ebi Süfyan, Haris bin Hişam, Süheyl bin Amr, Utbe bin
Süheyl ve babası henüz hayatta olan Sakifli Amir bin Gaylan öldüler. Pek çok
kişi bu salgın dolayısıyla vefat etmiştir.
Tarik
bin Şihab der ki: "Biz Küfe'de Ebu Musa'nın yanına gitmiştik.
Sohbet
ederken şunları söyledi: Acele etmenizde bir sakınca yoktur, çünkü bu evde bir
kişiye bu hastalık isabet etmiş bulunuyor. Yine bu kasabayı bırakıp kırlara
çıkabilirsiniz. Geniş alanlara çıkıp gidebilir, orada Allah bu vebayı
kaldırıncaya kadar gezinebilirsiniz. Ben size hoş olmayan sakımlması gereken
şeyi haber vereceğim. Bir kişi eğer bu kasabada kalması halinde öleceğini
zannederse veya burada kalıp da bu hastalığa yakalanan bir kimse buradan gitmiş
olsaydı yakalanmayacağını sanırsa, işte bu güzel bir şey değildir. Eğer
Müslüman böyle bir kanaate sahip olmayacaksa onun bu kasabadan çıkmasında bir
sakınca yoktur. Ben Amevas Taunu sırasında Şam'da Ebu Ubeyde ile birlikte
bulunuyordum. Hastalık etrafı sarıp da Hz. Ömer bunu haber alınca Ebu Ubeyde'yi
oradan çıkarabilmek için şöyle bir mektup yazdı: ''Sana selam olsun. Şu anda
sana ihtiyacım var. O konuda bizzat seninle karşılıklı olarak konuşmak istiyorum.
Bu sebeple mektubu alır almaz yola koyulmadan elinden bırakmayasın.'' Fakat Ebu
Ubeyde, Hz. Ömer'in maksadını anlayarak şu cevabı yazdı: ''Ey müminlerin emiri!
Senin bana niçin ihtiyacın olduğunu biliyorum. Ben Müslüman askerler
arasındayım. Kendimi onlara tercih edemem. Ben Allah benimle onlar hakkında
emir ve hükmünü verip uygulayıncaya kadar onlardan ayrılmak istemiyorum. Sen
beni yanına çağırmaktan vazgeç.'' Hz. Ömer mektubu okuyunca ağlamaya başladı.
Çevresindekiler kendisine: ''Ey müminlerin emiri! Ebu Ubeyde vefat mı etti
yoksa?'' diye sorunca Hz. Ömer: ''Hayır ama vefat etmiş sayılır'' diye cevap
verdi."
Hz.
Ömer Ebu Ubeyde'ye Müslümanları alıp o bölgeden uzaklaşmasını belirten bir
mektup yazınca, Ebu Ubeyde Ebu Musa'yı çağırarak ona: "Müslümanlar için
kalabilecekleri bir yer tespit et" demişti. Ebu Musa der ki: "Ben
yola çıkmak üzere evime gittiğimde eşimin hastalığa yakalandığını gördüm. Ebu
Ubeyde'ye dönüp kendisine: ''Yemin ederim, ailemin başına bir iş geldi''
deyince kendisi bana: ''Eşin hastalığa yakalanmış olabilir'' dedi. Ben de ona:
''Evet'' diye karşılık verdim. Bunun üzerine Ebu Ubeyde kendi devesinin
hazırlanmasını istedi ve devesinin yanına gitti. Fakat ayağını yerleştirir
yerleştirmez hastalık onu vurdu ve: ''Allah'a yemin ederim. Ben de bu hastalığa
yakalandım'' dedi. Daha sonra Cabiye'de konaklayıncaya kadar yoluna devam etti.
"
Ebu
Ubeyde Müslümanlar arasında şöyle konuşmuştu: "Ey insanlar! Bu hastalık Rabbinizin
rahmeti. Peygamberinizin duası ve sizden önceki salihlerin ölüm sebebidir. Ebu
Ubeyde bu hastalıktan kendisinin payının da verilmesini Allah'tan
dilemiştir." Daha sonra da hastalıktan vefat etti. Yerine Muaz bin Cebel'i
tayin etmişti. Muaz bin CebelO'ndan sonra kalkıp şu konuşmayı yaptı:
"Ey
insanlar! Bu hastalık Rabbinizin rahmeti, Peygamberinizin duası ve sizden
öncekilerin ölüm sebebidir. Ben Muaz ailesine bu hastalıktan paylarını
vermesini Allah'tan dilerim." Daha sonra oğlu Abdurrahman bu hastalığa
yakalanarak öldü. Arkasından ayağa kalkarak bu hastalıktan kendisinin de payını
diledi. Avucunda vebanın izleri görülmeye başladı, kendisi avucunu öper, sonra
şöyle derdi: "Sendeki bu rahatsızlığa karşılık dünyadaki hiç bir şeyi
tercih edip kabul edemem." Muaz da vefat edince yerine Amr bin As'ı tayin
etti. Amr insanları alıp dağlara çıktı. Yüce Allah da hastalığı onların
üzerinden kaldırdı. Hz. Ömer Amr'ın bu davranışını çirkin karşılamadı.
Denildiğine
göre Ömer bin Hattab, Şam'a gitmek üzere yola çıkmış, ''Serg'' denilen yerde
aralarında Ebu Ubeyde'nin de bulunduğu ordu komutanları kendisini karşılamış ve
kendisine vebanın şiddetinden söz etmişlerdi. Onunla birlikte muhacirler ve
ensar da vardı. Gazaya katılmak üzere çıkmıştı. Önce ilk muhacirlerle ensarı
çağırdı, onlarla istişarede bulundu. O'na farklı şeyler söylediler. Kendisi:
"Sen Allah rızası için yola çıktın, böyle şeyler seni yolundan
alıkoymasın" derken, kimisi de: "Bu bir musibettir ve bunda yok olmak
söz konusudur, dolayısıyla senin gitmeni uygun görmüyoruz." Bunun üzerine
Hz. Ömer kendilerine: "Kalkıp gidebilirsiniz" dedi ve daha sonra
Kureyşlilerden fetihten önce hicret eden kimseleri çağırdı, onlarla istişare
etti. Hiç birisi ihtilafa düşmeksizin, hep birlikte O'na geri dönmesini tavsiye
ettiler. Bunun üzerine Hz. Ömer: "Ben sabahleyin erkenden yola çıkmak
üzere bineğimin sırtına binmiş olacağım" diye ilan ettirdi. Bu sefer Ebu
Ubeyde kendisine: "Allah'ın kaderinden mi kaçıyorsun?" diye sorunca
Hz. Ömer ona:
"Evet
Allah'ın kaderinden Allah'ın kaderine kaçıyoruz. Şimdi söyle bana, "senin
develerin olsa ve sen bu develeri alıp bir tarafı gayet bitek otlarla dolu öbür
tarafı kupkuru yerlere gitsen ve deveni bitek otlaklarda otlatsan Allah'ın
kaderiyle otlatmış olmayacak mısın? Böyle değil de kurak yerde otlatmış olsan
Allah'ın kaderiyle otlatmış olmaz mısın?" diye sordu. Abdurrahman bin Avf
onların konuşmalarını işitince onlara: "Peygamber (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) şöyle buyurmuştur: "Bir yerde veba bulunduğunu haber alırsanız,
oraya gitmeyiniz, sizin bulunduğunuz yerde baş gösterirse ondan kaçmak maksadı
ile de oradan çıkmayınız."
Bunun
üzerine Hz. Ömer beraberindekileri de alarak Medine'ye geri döndü.
Bu
rivayetler diğerlerinden daha sahihtir, çünkü Buhari ve Müslim bunu kendi sahihlerinde
rivayet etmişlerdir. Diğer taraftan Ebu Musa bu sene Şam'da değil de Basra'da
bulunuyordu. Fakat Tarık bin Şihab bunu bu şekilde zikretmiştir. Biz de bu
rivayeti ona dikkat çekmek maksadı ile zikrettik.
Ebu
Ubeyde ve Muaz bin Cebel'in: "Peygamberinizin duasıdır" şeklindeki
sözlerinin manası da şudur: Cebrail, Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
yanına gelerek: "Senin ümmetin siyahlarla mı, yoksa taun ile mi yok
olsun?" deyince ResuluIlah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Taun
ile" diye cevap vermişti.
Ebu
Süfyan'ın oğlu Yezid ölünce Hz. Ömer onun kardeşi olan Muaviye bin Ebi Süfyan'ı
Dimaşk'a tayin etti ve oranın haracını toplamak görevini de verdi. Şurahbll bin
Hasene'yi de Ürdün'deki askerlerin başına getirdi ve haracını toplamak görevini
verdi.
Halk,
benzeri görülmemiş bir şekilde bu hastalıktan kırıldılar. Hastalığın uzun süre,
aylarca kalması düşmanın Müslümanlara karşı iştahlanmasına sebep olmuştu.
Basra'da da aynı şekilde hastalık baş gösterdi.
Amevas
taunundan ölenlerin sayısı yirmi beş bini bulmuştu.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
TAUNDAN SONRA
Hz. ÖMER'İN ŞAM'A GELMESİ