|
|
MISIR'IN
FETHEDİLMESİ
ÇEŞİTLİ
OLAYLAR
MISIR'IN
FETHEDİLMESİ
Denildiğine
göre, Mısır bu sene ve bir rivayete göre Amr bin As tarafından fethedilmiştir.
İskenderiye de aynı şekilde fethedilmiştir. İskenderiye'nin 25. yılda
fethedildiği söylendiği gibi, Mısır'ın 26. yılın Rebıulevvel ayında
fethedildiği de söylenir. Fakat özet olarak söylenecek söz şudur: Mısır'ın
Remade yılından önce fethedilmiş olması gerekir, çünkü Amr bin As Kızıldeniz
yoluyla Mısır'dan Medine'ye erzak göndermiştir. Doğrusunu Allah en iyi
bilendir. Bu konuda başka sözler de söylenmiştir.
Mısır'ın
fethedilmesine gelince: Hz. Ömer Beytulmakdis'i fethedip orada bir kaç gün
kaldıktan sonra Amr bin As'ı Mısır'a göndermiş, arkasından Zübeyr bin el-Avvamı
da sevketmişti. Müslümanlar Babilyon'u ele geçirerek Mısır'a gitmişler, orada
kendilerini Mısır başpiskopusu olan Ebu Meryem karşılamıştı. Onunla birlikte
diğer din adamları da vardı. Mukavkıs Ebu Meryem'i Amr'a karşı ülkesini korumak
amacıyla göndermişti. Amr onların bölgesine askerleriyle birlikte varınca
aralarında çatışma çıktı. Bunun üzerine onlara:
"Bizimle
çarpışmakta acele etmeyiniz. Bana Ebu Meryem ile Ebu Miryam gelsin"
deyince savaşı bıraktılar ve Amr'ın istediği iki kişi çıkıp geldi. Amr onları
İslam'ı kabul etmeğe, ya da cizye vermeğe çağırdı ve kendilerine Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Mısır halkı hakkındaki ve Hz. İsmail'in annesi
Hacer dolayısıyla yapmış olduğu vasiyetini haber verdi. Onlar: "Bu oldukça
uzak bir akrabalıktır. Böyle bir akrabalığın haklarına ancak peygamberler
riayet edebilir. Sen yanına bir daha dönünceye kadar bize eman ver"
dediler. Bunun üzerine Amr onlara şunu söyledi: "Benim gibi birisi kolay
kolayaldatılmaz, fakat ben durumu incelemeniz için size üç gün süre
tanıyorum." Ebu Meryem ile Ebu Miryam: "Süremizi biraz daha uzat"
deyince, Amr onlara bir günlük daha süre verdi. Mukavkıs'ın yanına döndüler.
Artaban
bunların getirdikleri İslam ya da cizye teklifini kabul etmedi.
Müslümanlarla
çarpışmayı emrederek Mısır halkına şunları söyledi: "Bizler sizleri
savunmak için gücümüzün sonuna kadar çalışacağız." Amr gece saldırısının
dışında ani ve beklenmedik bir şeyle karşılaşmadı, çünkü zaten savaşa hazırdı.
Müslümanlar Artaban'la çarpıştılar ve sonunda O'nunla birlikte pek çok kişi
öldürüldü, geri kalanlar ise bozguna uğradılar. Amr ile Zübeyr çoğunluğun
bulunduğu Ayn Şems'in üzerine yürüdüler. Amr, Ferema'ya Ebrehe bin es-Sabbah'i,
İs-kenderiye'ye de Avf bin Malik'i gönderdi. Denildiğine göre, İskender ile
Ferema iki kardeş idiler. Avf İskenderiye'nin yakınında, Amr ise Ayn Şems'de
karargahını kurdu. Mısır halkı kendi krallarına şunu söylediler:
"Sen
Kisra'yı ve Kayser'i bozguna uğratmış ve onları kendi yurtlarında yenilgiye
uğratmış bir kavme karşı ne diye savaşmak istiyorsun? Sen de bunlara karşı
çıkma, bizi de onlarla karşı karşıya bırakma". Mukavkıs bunu kabul etmedi
ve Müslümanların üzerine hücum etti. Halkın görüşünü bu şekilde açıklaması
dördüncü güne rastlamıştı.
Müslümanlarla
Mukavkıs Ayn Şems'de karşılaşıp savaşınca Müslümanlar bir ara geriler gibi
oldular. Bunun üzerine Amr onları kınadı. Yemen halkından birisi Amr'a:
"Bizler demirden yaratılmadık ya" deyince Amr: "Sus, sen olsa
olsa bir köpek olabilirsin" diye karşılık verdi. Yemen'li de bunun
üzerine: "Sen de köpeklerin komutanı olursun" dedi. Bu atışmadan
sonra Amr Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sahabilerini çağırdı,
yanına geldiklerinde: "Sizler ileri geçiniz, Allah sizinle zafer ihsan
edecektir" dedi. Aralarında Ebu Bürde ile Ebu Berze'nin de bulunduğu
sahabiler ileri atıldı, arkalarından da diğer askerler onları izledi. Allah da
Müslümanlara zafer nasip etti ve müşrikleri bozguna uğrattı. Zübeyr bin
el-Avvam şehrin suruna çıktı. O'nun sura çıktığını gören Mısırlılar Amr'a
kapılarını açarak barış teklifinde bulundular. Amr da barış isteklerini kabul
etti. Diğer taraftan Zübeyr savaşarak surdan aşağı indi ve kapıdan çıkıp Amr'ın
yanına varıncaya kadar çarpışmasına devam etti. Böylelikle Mısır halkı yok
olmak tehlikesiyle karşı karşıya kalmışken barış yaptılar. Müslümanlar onlardan
kılıç zoruyla aldıklarını da barış hükümlerine tabi tuttular ve böylelikle
Mısırlılar zımmı statüsüne girmiş oldular. Aynı şekilde Bizanslılardan ve Nube
halkından Mısırlılarla yapılan barış şartlarını kabul eden kimseleri de aynı
statüyle tabi tuttular. Gitmeyi arzu eden kimseyi de güvenlik altında olabileceği
bir yere gidinceye kadar emniyet altında gönderdiler.
Müslüman
süvarileri Mısır'da toplandılar ve Fustat'ı inşa ederek orada yerleştiler. Ebu
Miryam Amr'ın yanına gelip savaştan sonra alınmış esirleri istedi. Amr onları
kovunca şunları söylediler: "Sizden ayrıldığımız andan size geri
döndüğümüz ana kadar elinize geçirmiş olduğunuz her şey zİmınet
altındadır." Bunun üzerine Amr onlara: "Siz hem bize hücum
edeceksiniz, hem de zimmet altında mı olacaksınız?" diye sorunca "Evet"
diye cevap verdiler. Amr bin As esirleri askerler arasında paylaştırdı ve bunun
sonucunda esirler Arap diyarlarının çeşitli bölgelerine dağılmış oldu.
Ganimetlerin beşte birini de bir heyetle birlikte Hz. Ömer'in yanına gönderdi.
Heyet Hz. Ömer bin Hattab'a bütün durumları ve Ebu Meryem'in söylediklerini
haber verince Hz. Ömer bu dört gün içerisinde Müslümanlara karşı savaşmamış
kimselerden alınan esirleri geri çevirdi, fakat Müslümanlarla çarpışmış
kimselerin esirlerini geri vermedi.
Kıptiler
Amr'ın kapısının önünde toplanmışlardı. Amr onların: "Araplar ne kadar da
güçsüz kuvvetsizmiş? Bizim gibi kimselerin onlara boyun eğdiklerini şimdiye
kadar görmedik" şeklindeki sözlerini de haber almıştı. Bu durumun
kendilerini ümitlendireceğinden korktuğu için emir vererek bir miktar devenin
kesilip pişirilmesini istedi. Ordu kumandanlarını davet etti, diğer taraftan bu
sözleri söyleyenlere de haber verdi, onlar da yanlarına geldiler. Arap usulü
yemek yediler, dişleriyle etleri kemiklerinden sıyırdılar, etin suyunu içtiler.
Yemek sırasında abalarıyla ve silahsız idiler. Bunu gören Kıptiler daha bir
ümitlenmeye başladılar. Amr Müslümanlara ertesi günü Mısır halkına ait elbise
ve ayakkabılarla tekrar gelmelerini söyledi. Onlar da aynı şeyi yaptılar.
Ayrıca halkının gelip görmesine de izin vermişti. Bu sefer Mısırlılar dünkü
gördüklerine hiç de benzemeyen şeyler gördüler. Yemek hizmetlerini görenler
çeşitli Mısır yemekleri getirdiler, bunları Mısır halkı gibi yemeye başladılar.
Kıptiler bu işten bir şeyanlamadı. Amr Müslümanlara bir haber daha göndererek:
"Yarınki gösteri için silahlanınız" diye emir verdi. Ertesi günü bir
gösteri yapıldı. Amr izin verdi gösteriyi Kıptiler de seyrettiler. Sonra onlara
şunları söyledi: "Ben sizlerin, Arapların içinde bulundukları sıkıntılı hali
görünce ne gibi duygulara kapıldığınızı bildim. Bu duyguların sizleri helak
etmesinden korktum. Bu bakımdan siz önce yurtlarında ne halde olduklarını, daha
sonra sizin yurdunuzda ne hale geldiklerini, daha sonra da savaşta ne durumda
olduklarını göstermek istedim. Onların size karşı yaşayışları böyle olmasına
rağmen nasıl zafer kazandıklarını gözlerinizle gördünüz. İkinci gün onların
sizin ülkenizde neler elde ettiklerini gördünüz. Ben sizin şunu bilmenizi
istedim: Üçüncü gün gördükleriniz onları ikinci gün gördüğünüz şekilde
yaşamaktan alıkoymayacağı gibi, birinci günkü yaşayışa da geri göndermez."
Mısırlılar
O'nun yanından ayrılırken: "Araplar sizi piyadeleriyle vurmuştur"
diye söyleniyorlardı. Hz. Ömer Amr'in bu yaptıklarını haber alınca şunları
söyledi: "Allah'a yemin ederim, O'nun savaşması yumuşaktır; savaşının
herhangi bir savleti, başkalarının savaşlarında olduğu gibi herhangi bir
hamlesi yoktur. "
Daha
sonra Amr İskenderiye üzerine yürüdü. İskenderiye ile Fustat arasında bulunan
bütün Bizanslılarla Kıptiler O'nunla savaşmak üzere toplanmış: "O bizim
üzerimize gelmeden, bizimle savaşmadan İskenderiye'ye gitmek istiyor, ancak biz
onunla savaşalım" diye kararlaştırmışlardı. Her iki ordu karşı karşıya
gelip savaştılar. Amr onları bozguna uğrattı ve büyük bir kısmını öldürdü.
Sonra İskenderiye'ye varıncaya kadar yoluna devam etti. Oraya vardığında
İskenderiye halkının savaşmak üzere hazırlanmış olduklarını gördü. Bunun
üzerine Mukavkıs, Amr'a elçi göndererek belirli bir süreye kadar barış
istediyse de. Amr, geçici bir süre için barış kabul etmeyerek şunları söyledi:
"Biz sizin en büyük kralınız olan Heraklieus ile karşı karşıya geldik;
sizin de öğrendiğiniz şeylerle karşılaştık." Bunu duyan Mukavkıs
arkadaşlarına: "Doğru söyledi. Bizim öncelikle kulak asıp dinlememiz
gerekiyor." dediyse de çevresindekiler O'na ağır sözler söylediler ve
görüşünü kabul etmediler. Bunun üzerine Müslümanlar İskenderiye halkıyla
çarpışmaya başladılar ve onları üç ay süreyle muhasara altında tuttular.
Sonunda Amr İskenderiye'yi savaşarak fethetti. Şehir içinde bulunan her şeyi
ganimet olarak aldı, halkını da zimmi olarak tespit etti.
Denildiğine
göre, Mukavkıs İskenderiye'den çıkıp gitmek isteyenin çıkması, kalmak isteyenin
de kalması şartıyla on iki bin dinar karşılığında Amr ile barış anlaşması
yapmıştı. Amr İskenderiye' de yeteri kadar silahlı asker bıraktı.
Mısır'ın
fethedilmesinden sonra Nube ülkesine gaza yapıldı. Müslümanlar bu gazadan pek
çok yaralı ve Nubelilerin iyi atıcı olmaları nedeniyle gözlerini kaybeden
askerlerle geri döndü. Bu bakımdan Müslümanlar Nubelilere: ''Göze atış
yapanlar'' adını verdiler.
Abdullah
bin Sa'ad Ebi Serh Hz. Osman döneminde Mısır Valisi olunca onlarla her yıl
belirli sayıda esir vermeleri karşılığında barış yaptı. Buna karşılık
Müslümanlar da onlara her yıl belirli miktarda yiyecek ve giyecek vereceklerdi.
Hz. Osman ve O'ndan sonraki yöneticiler bu barış antlaşmasını geçerli kabul
etmişlerdi.
Denildiğine
göre, Müslümanlar Bilhib denilen yere vardıklarında aldıkları esirler de
Yemen'e kadar varmış bulunuyordu. Bilhib yöneticisi Amr'a şöyle haber
göndermişti: "Ben sizden daha çok nefret ettiğim kimseler olan Farslar ve
Bizanslılara cizye veriyordum. Arzu ediyorsan benim ülkemden almış olduğun
esirleri geri vermen karşılığında ben sana cizye vermeyi teklif ediyorum"
Bunun üzerine Amr bu konuda izin almak üzere Hz. Ömer'e mektup yazdı. İki taraf
da Hz. Ömer'in mektubu gelinceye kadar savaşı kaldırmışlardı. Hz. Ömer'den
şöyle cevap geldi: "Yemin ederim, sürekliliği olan bir cizye paylaştırılan
ve sonra da hiç yokmuş hale dönüşen ganimetten bizim için daha iyidir. Esirlere
gelince, onların kralları sizlere elinizde bulunan esirleri İslam ile kendi
kavimlerinin dinini seçmek arasında serbest bırakmak şartıyla, cizyeyi kabul
et. İslam'ı seçen kişi Müslümanlardan bir fert olur, fakat kavminin dinini
seçen kimselerden de cizye al. Ülkenin dört bir yanına dağılmış olanlara
gelince, bizim onları iade etmek imkanımız yoktur." Amr bunu İskenderiye
yöneticisine teklif edince o da bunu kabul etti. Bütün esirler toplandı ve
Hıristiyanlar da diğer tarafta bir araya geldi. Teker teker onları İslam'ı ya
da kavimlerinin dinini seçmek arasında serbest bıraktılar. İslam'ı her seçen
kişi ile birlikte Müslümanlar tekbir getiriyordu. Fakat Hıristiyanlığı seçen
olursa bir homurtu etrafı kaplıyor ve onun üzerine cizye konuluyordu. Bu durum
esirler bitinceye kadar böylece devam etti.
Bu
esirler arasında Ebu Meryem Abdullah bin Abdurrahman da bulunuyordu. Ebu Meryem
İslam'ı seçmiş ve Zebid'in arifi olmuştu. Emevi melikleri: "Mısır savaşla
fethedilmiştir. Oranın halkı ise bizim kölelerimizdir, onların vergilerini
istediğimiz şekilde arttırırız" diyorlardı. Halbuki gerçek onların
dedikleri gibi değildir.
ÇEŞİTLİ
OLAYLAR
Bu
sene, yani Hicri 20. yılda Ebu Bahriye Abdullah bin Kays, Ardi'r-Ruim (Rum
Diyarı, Anadolu)'a bir gaza yaptı. O'nun buraya ilk giren kişi olduğu söylenir.
Ardu'r-Rum'a giren ilk kişinin Meysere bin Mesruk el-Absi olduğu ve pek çok
esir ve ganimet aldığı da söylenir.
Hz.
Ömer'in Kudame bin Maz'tim'u Bahreyn'deki görevinden bu sene aldığı ve ona içki
içme cezası uyguladığı da söylenmiştir. Hz. Ömer O'nun yerine Bahreyn ve Yemame
üzerine Ebu Bekre'yi vali tayin etmiştir.
Hz.
Ömer Velid'in kızı Abdurrahman bin Haris bin Hişam'ın annesi Fatıma ile bu yıl
evlenmiştir.
Hz.
Ömer Sa'ad bin Ebi Vakkas'ı yine bu yılda Kufe Valiliği'nden almıştır, çünkü
Kufeliler O'nu "Güzel namaz kıldırmıyor" diye şikayet etmişlerdi.
Hz.
Ömer Hayber arazisini Müslümanlar arasında bu yıl paylaştırmış, Yahudileri
Hayber'den sürmüş, Vadi'I-Kura'yı da taksim etmişti. Necran Yahudilerini
Kufe'ye bu yıl sürmüştü. Yine Hz. Ömer bu yıl içerisinde Alkame bin Mucezziz
el-Müdlici'yi Habebiştan'a göndermiştir. Habeşistanlılar, İslam diyarına girmiş
ve bazı Müslümanlara zarar vermişlerdi. Bu bakımdan Hz. Ömer, ebediyen deniz
savaşına girmemeye karar vermişti. Bu olayın hicretin 31. yılında olduğu da
söylenmiştir.
Useyd
bin Hudayr bu sene içerisinde vefat etmiştir. Useyd ''Arslancık'' manasına olup
Arapçadaki ''Esed'' kelimesinin küçültül-müşüdür
Heraklieus'un
ölümü ve yerine oğlu Konstantin'in kralolması da bu sene olmuştur.
Zeyneb
bint Cahş bu sene vefat etmiştir. O'nun kabrine Usame bin Zeyd ile kardeşinin
oğlu Muhammed bin Abdullah bin Cahş inmiştir.
Bu
sene hac emirliğini yine Hz. Ömer yapmıştır. O'nun bölge valileri, azlettiğini
söylediklerim hariç olmak üzere, geçen seneki bölge valilerinin aynısıdır.
İyad
bin Ganm bu sene vefat etmiştir. Cezire'yi fetheden ve yolları aşıp Bizans yurduna
ilk varan kişi odur.
Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in müezzini olan Bilal bin Ebi Rebah, Dımaşk, ya
da bir başka görüşe göre Halep' de bu yıl vefat etmiştir.
Uneys
bin Mersed bin Ebi Mersed el-Ganevi de bu sene vefat etmiştir.
Hem
kendisi, hem babası ve hem de dedesi sahabidir. Babası er-Raci Gazvesi'nde
şehit olmuştu.
Said
bin Amir bin Hizyem el-Cumahi'de bu sene vefat etmiştir. Hayber'in fethinde
bulunmuş faziletli bir zattı. Vefat edinceye kadar Hıms komutanı idi. O'nun 19.
yılda ve 21. yılda kırk yaşında iken vefat ettiği de söylenmiştir.
Ebu
Süfyan bin Haris bin Abdülmuttalib de bu sene vefat etmiştir. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in halası, AbdÜımuttalib'in kızı Safiyye de bu
sene vefat etmiştir. Ensardan el-Muzalıhar bin Rafi' bu yıl şehit edilmiştir.
Kendisi Şam'dan beraberlerinde Şamlı bazı müşrikler bulunduğu halde dönüşünde,
Hayber'de bulunduğu bir sırada, birkaç Yahudi tarafından tuzağa düşürülerek
öldürülmüştü. Bunun üzerine Hz. Ömer onları sürgün etmiştir.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
HİCRİ YİRMİ
BİRİNCİ YIL OLAYLARI (M. 642) NİHAVEND'İN FETHİ