ŞAFİİ el-UMM

USÜL

 

YÜCE ALLAH VE HZ. PEYGAMBER'İN YASAKLARININ MAHİYETİ

 

İmam Şafiı (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Soru soran kişi şöyle dedi: Bana, önce yüce Allah'ın nehyinin, sonra da Hz. Peygamber (s.a.v)'in nehyinin kapsam ve niteliğini, bir şey atlamadan -hepsini- anlatır mısın?

 

İmam Şafiı (Allah rahmet etsin); "O'nun nehyi iki manayı içerir." dedim.

Birincisi: Allah'ın nehyettiği şeyin haram olmasıdır, o da Allah'ın Kitabı'nda veya O'nun Nebisinin lisanı üzere gelen bir delil bulunmadıkça caiz sayılmaz.

Eğer, Hz. Peygamber (s.a.v), bir şeyi nehyetmişse, bu nehiy neticesinde artık onun, belirttiğim gibi, özel bir manası bulunmadıkça, haram olma dışında bir anlamı olmaz.

Dedi ki: Öyleyse bana sözünü ettiğin bu nehiy şeklini, mana itibarıyla benzerine de delil teşkil edecek bir misalle anlatır mısın?

 

İmam Şafiı: Ona şöyle cevap verdim: Bütün kadınların temelde cinsı hayatlarına dokunmak yasaklanmıştu. Ancak iki sebepten biriyle bu yasak kalkar. Bunlar da nikah veya cariyenin sahibi olmakladır. Allah, bu iki durum ile kadınlarla cinsı ilişkiye girmeye izin vermiştir. Hz. Peygamber de nikahtan önce yasaklanmış olan cinsı ilişkinin nasıl nikahla helal olacağını öğretmiştir. Nikahta; ve linin, şahitlerin ve evlenilen kadın dul ise rızasının bulunmasını şart koşmuştur. Kadının rızasının bulunmasını ön gören sünnet, evlenen erkeğin rızasının bulunmasının gerekli olduğunu da göstermektedir; yani bu bakımdan erkekle kadın arasında bir fark yoktur.

 

İmam ŞafiI (Allah rahmet etsin) şöyle devam etti: Şu dört şart bulunursa nikah sahih olur:

a) Evlenen kadın dulsa rızası olmasıdır.

b) Evlenen erkeğin rızası olmasıdır.

c) Kadının velisinin bulunmasıdır.

d) Şahitlerin bulunmasıdır.

Nikahta bu söylediğimizin dışında bazı istisnai durumlar var ki nikah sahih olmayabilir. Onları ileride açıklayacağım, inşaallah. Eğer bu şartlardan biri eksik olursa, nikah fasit olur; çünkü o zaman Hz. Peygamber (s.a.v)'in sahih bir nikah için koymuş olduğu şartlara uyulmamış olur.

Nikah kıyılırken mehrin miktarı netleşirse daha iyi olur. Mehir tesbit edilmemesi, nikalım fasit olmasını gerektirmez; çünkü Allah, Kitabında nikah için mehri şart koşmamıştır. Bu husus, başka bir yerde ele alınmıştır.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Bu konuda kadının soyca üstün olup olmaması bu durumun değişmesine etken değildir. Çünkü her sınıfa mensup olan kadınların, nikahlarının helal ve haram olması, -helal ve haram açısından- hak vecibeleri ve cezai ehliyetleri itibarıyla eşittir.

 

İmam Şafii şöyle dedi: Şartları mevcut olduğu zaman nikahın caiz olduğu haller, belirttiğim gibi, Allah'ın nikahı yasaklamadığı durumlardır. Allah'ın yasakladığı durumlarda akdedilen nikah hükümsüzdür. Allah, Kitabında ve Peygamberinin lisanıyla bazı hallerde akdedilen nikahı yasaklamıştır. Böyle bir nikah elbette münfesih olur.

Mesela; kişi, karısının kız kardeşiyle evlenemez; muhakkak ki Allah, aynı zamanda iki kız kardeşle nikahlamayı yasaklamıştır. Dört eşi olan kişinin beşinci hanımla nikahlanması da olamaz; çünkü Allah, kişinin dörde kadar evlenebileceğini bildirmiştir. Hz. Peygamber de Allah'ın evlenmeyi dörtle sınırlandırmasının, daha fazla kadınla evlenmeyi yasaklama anlamına geldiğini açıklamıştır. Ya da insanın, karısının üzerine onun hala veya teyzesini nikahlayamaz; çünkü Hz. Peygamber (s.a. v), bunu yasaklamıştır. İnsan, iddet bekleyen bir kadınla evlenemez.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Bu tür nikahların hiçbiri sahih değildir; bunların akdi yasaklanmıştır. Bu konuda da ilim adamları arasında ihtilaf yoktur.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Aynı şekilde -Allah en doğrusunu bilir- Hz. Peygamber (s.a.v); şiğar nikahı, muta nikahı ve ihramlı kimsenin evlenmesi ve birini evlendirmesini de nehyetmiştir.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Biz, akdinin yapılması yasaklanan bu nikahların hepsini, bundan önce de yasaklandığı zikredilen nikahlar gibi, geçersiz sayıyoruz. Bu konuda bize muhalefet edenler vardır. Bu husus başka bir yerde ele alınmıştır.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Kadının; izni olmaksızın, nasılolsa daha sonra razı olur diye evlendirilmesi de nehyedilen nikahlardandır. Bu durumda yapılan akit yasaklanmış olan bir akit olduğundan caiz değildir.

Hz. Peygamber (s.a.v)'in yasaklamış olduğu bey'u'l-garar (aldanma riski bulunan alım satım), taze hurmayı kuru hurma karşılığında -ariye hariç- (henüz hurma ağacının üzerindeyken) satma veya Hz. Peygamber (s.a.v)'in nehyettiği diğer satışlar da bu kapsam dahilindedir.

Meselenin temeli şudur: Herkesin malı kendisinin dışında, başkasına haramdır; ancak helal kılınmış olanlarla Hz. Peygamber (s.a.v)'in yasakladığı alım satım yollanyla helal kılınanlar müstesnadır. Hz. Peygamber (s.a.v)'in yasakladığı alım satımlar, birine ait olup aslı haram kılınmış olan bir malı başkasına helal kılmaz. Yasaklanmış olan bir alım satımda bulunarak işlenen günah, bir haramı da helal kılmaz. Başkasına ait mallar ancak günah olmayan bir yolla helal olur. Bu ise genel ilmi kurala dahil olan bir husustur.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Biri şöyle sorabilir: Bundan önce anlattığın yasağa muhalif olan ve kişiye yasaklandığı halde mubah sayılan şeylerin izah şekli nedir?

Bunun cevabı -İnşaallah- şudur: Hz. Peygamber (s.a.v), bir kat elbiseyle örtünmeyi ve tek bir kat elbise giyinip aYret yerini göğe doğru açmayı yasaklamıştır. Tahric: Buhari, Giyim 4/60 no: 5821; Müslim, Giyim ve Süslenme 3/1661.

 

Hz. Peygamber (s.a.v), kişiye yemeği kendi önünden yemesini emretmiş ve kabın ortasından yemesini yasaklamıştır. Tahric: Buhari, Yemek adabı 3/431 no: 5376; Müslim, Yeme ve içme adabı 3/1599 no: 108/2022.

 

Bu zikrettiğimiz hadis kadar sahih olmasa da Hz. Peygamber (s.a. v)' in kişinin iki hurmayı birlikte yemesini, hurmanın içini açıp bakmasını ve yol üstünde gecelemesini yasakladığı da rivayet edilmiştir. Tahric: Buhari, Mezalim 2/193 no: 2455; Müslim, içme adabı 3/1617; Mecmau'z-Zavaid, Yemek ada bı 5/42.

 

Bir kimse için elbise giyinmek mubahtır. Yemek yemek serbest olduğundan istediği gibi yemesinde beis yoktur. Bir şahsa ait olmadığına, Allah'ın yolu herkes için mubah sayıldığına ve bu konuda insanlar eşit haklara sahip bulunduğuna göre, söz konusu kişi bir şeyi yapmaktan menedilmiş ve bir şeyi yapmakla emrolunmuştur.  Bu, yapılması buyrulan şey ile nehyedildiği şey birbirinden farklıdır.

 

Hz. Peygamber (s.a.v), kişinin bir kat elbiseyle örtünmesini ve tek bir elbise giyinip ayret yerini açarak durmasını yasaklamıştır. Bu gösteriyor ki burada söz konusu olan, ayret mahallinin açılmasıdır. Eğer o, elbisesiyle ayret yerini örtüyorsa mesele yok; çünkü Hz. Peygamber (s.a.v)'in kişinin ayret yerini açmasıyla ilgili yasağı, onun bizzat bu elbisenin giyilmesini yasaklaması anlamına gelmemektedir ki onun bu elbiseyi giymesi haram kılınmış olsun. Burada, kişiye ayret yerini örtecek şekilde giyinmesini emretmiştir.

Hz. Peygamber (s.a.v)'in kişiye yemeği önünden yemesini emretmesi ve yemeğin ortasından yememesini söylemesine gelince; önünden yemesi de, yemeğin tamamını yemesi de mubahtır. Ancak önünden yemenin bir edep meselesi olduğunu bildirir. Bu, birlikte yemek yediği kişinin nazarında daha iyi ve oburluktan, aç gözlülükten uzaktır. Hz. Peygamber (s.a.v)'in yemeği ortasından yemeyi yasaklaması da,ona bereketin üstten gelmesiyle ilgilidir. Bu ise kişinin lehine bir şeydir; çünkü bu bereket, daima üstten gelir. Kişi doğalolarak önce yemeği yanlardan yedikten sonra tepesini de yiyebilir.

 

Eğer kişiye yolun üstünde yürümek mubah kılınmışsa, orada gecelemek de serbesttir; çünkü oranın bir sahibi yoktur ki orada yürümeyi yasaklasın ve bu sebepten dolayı da haram olsun. Hz. Peygamber (s.a.v), kişiyi bir sebepten dolayı yol üstünde gecelemekten menetmiştir. Bu da onu gözetmekle ilgilidir; çünkü Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Yol, haşerat ve yılanların barınağıdır. " Tahric: Müslim, imare, 178.

 

Bundan anlaşılıyor ki yol üstünde gecelemek haram kılınmış değil, kişinin menfaati gözetilmiştir. Bu hadisle yol, dar ve işlek ise bizzat orada gecelemek de yasaklanmış olabilir; çünkü bu durumda orada geceleyen kişi, başkalarının gelip gitme hakkını engellemiş olur.

 

Birisi şöyle bir şey sorsa: Bununla bir önceki hadis arasındaki fark nedir?

Ona şöyle deriz: Bir kimseye delil getirilmişse, Hz. Peygamber (s.a.v)'in anlattığımız şeyleri yasakladığını biliyorsa ve bu yasağa rağmen kasten onları yapıyorsa, yasaklanmış olan bir işi yaptığı içinğiinahkar olur. Allah'a tevbe etmesi ve aynı işi bir daha yapmaması gerekir.

Birisi şöyle bir şey sorsa: Bu günahkardır, daha önce anlattığın nikah ve alım satım konularıyla ilgili yasağı dinlemeyen kişi de günahkardır; peki, bu kişilerin durumunu nasıl birbirinden ayırıyorsunuz?

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Ben de şöyle cevap verdim: Günah olmaları bakımından arasında bir ayrım yapmıyorum; çünkü ben, ikisini de günahkar saydım. Günahların bir kısmı diğerlerine göre daha büyüktür.

Eğer şöyle derse: Sen, o tarzda bir elbiseyi giymesini, o tür yemek yemesini ve yolda gecelemesini günah saymıyorsun da öbürüne, nikahın bir kısmını ve satışın bir kısmını haram saydın? Bu ne demektir?

 

Cevaben deriz ki: O kişi mubah ve helal olan bir işle emrolunmuştur.

Ben de onun için helal olan şeyi helal, haram olan şeyi haram saydım. Ona haram kılınan şey, helal kılınan şeyle aynı değildir. Mubah olan şeyi yapmak ona haram sayılmaz. Fakat o işte günah olacak bir iş yapmasını haram kılar.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Eğer, "Bunun misali nedir?" dense ona şöyle cevap verilir: Bir kimsenin kansı ve cariyesi olduğunu kabul edelim. O kimse, bunlar ay hali görürken ve oruç tutarken kendileriyle cinsi ilişkide bulunmaktan menedilmiştir. O, bu işi yapsa, bu durumdaki cinsi ilişki kendisi için helal olmaz. Söz konusu kadınlar, bu durumda değilken hiçbiri kendisine haram değildir. Çünkü bu kadınların her ikisi temelde onun için mubahtır.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle devam etti: Esas itibanyla kişinin malı, başkasına haram kılınmıştır; ancak bu mal, helal olan bir yolla mubah kılınmışsa o başkadır. Kadınlar da nikah ve cariyenin sahibi olma gibi bir yolla mubah kılınmadıkça haramdır. Bir kimse yasaklanmış olduğu halde kendisine haram kılınmış olan bir kadınla nikah akdi yapsa ve böyle bir cariyeyi satın alsa, bu durumdaki kadınlar ona helal kılınmış olmaz. Haram olan şey bir başka haramla helal olmaz ve haram olduğu üzere kalır. Bu gibi hükümlerin; Allah'ın Kitabı, Peygamber (s.a.v)'in dili, Müslümanların icması ve bunların benzeri bir yolla hel al kılındığı ortaya çıkıncaya kadar hükümleri aynen devam eder.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Bir kısım delillerle haram oluşu, istenmeyen nehiyler hakkında daha önce de örnekler vermiştim. Onlan burada tekrar zİkretmek istemedim. Allah'tan günahtan korunmayı ve muvaffakiyet diliyorum.

 

 

Sonraki için tıkla:

 

İLİM