ŞAFİİ el-UMM

HAYZ

 

"HAYIZ KANI Uç GUNDEN DAHA AZ OLMAZ" DIYENLERE REDDIYE

 

İmam Şafii (r.a) şöyle dedi: Bir kısım insanlar, hayız kanı ve istihaze kanı meselesiyle ilgili olarak bize muhalefet ederek şöyle dedi: Hayız kanı üç günden daha az olmaz. Halbuki bize göre kadının, hayız kanını bir gün yahut iki gün yahut üç günü tamamlamadan hayızlı olmadığı ve temizlendi ği anlaşılırsa, söz konusu temiz olduğu zaman dilimi içinde kılmamış olduğu namazları kaza eder.

 

Muhalif görüşe göre: Hayız kanı on günden daha fazla da olmaz. Hayız kanı on günden bir tam gün yahut bir tam günden daha az veya daha fazla olursa, bu kan istihaze kanı hükmünde değerlendirilir. Ve iki kan arası on beş günden daha az olmaz.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Bu görüşü savunana şöyle deriz: Bir meseleyle ilgili olarak "İlmen bir yükümlülük söz konusu olmasına/ön görülmesine rağmen bir şeyolmaz." Bunu bu şekilde demenin açık bir hata olduğunu görmez misin? Bundan dolayı ya mesuliyet altına giriyor yahut meseleyi kavrayamıyor ve ilmin zıddına bunu söyleme hakkının olmadığını idrak etmiyor musun?

 

Muhalif dedi ki: Benim dediğimin dışında söylenenler caiz değildir.

Bu hususta ister delilolsun ister olmasın fark etmez.

 

Dedim ki: Bir kadın gördüm ki, onun halen bir gün hayız gördüğüyle ve bir günü aşmadığıyla ilgili bana net bir delil getirdi. Ve başka kadınların halen üç günden daha az hayız kanı gördükleriyle ilgili bana kesin delil getirildi. Başka kadınların da halen on beş gün hayız kanı gördükleri ve başka bir kadın yahut birden daha fazla kadınla ilgili halen on üç gün hayız kanı gördükleri bana ispat edildi. Peki, bu ilim bize kesin bir bilgi olarak ispat edilmesine rağmen sen nasıl oluyor da bunun bu şekilde olmayacağını iddia ediyorsun?

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Buna karşın o muhalif şöyle dedi: Ben bunu Enes b. Malik'ten gördüğüm bir şeye dayanarak söyledim.

 

Ona şöyle dedim: Celd b. Eyyub'ün hadisi değil mi? "Evet" dedi.

Şöyle dedim: Bize İbn Uleyye, Celd b. Eyyub (el-Basri)' dan; o, Muaviye b. Kurra'dan; o da Enes b. Malik'ten şöyle dediğini nakletti: Kadının kuru' üç yahut dört gün olup on günde de nihayet bulur. Bana İbn Uleyye şöyle dedi: Celd b. Eyyub, A'rabi bir şahıs olup hadis bilmez.(Marife, Hayız 1/382 - 383)

 

Ayrıca (muhalif) bana şöyle dedi: Enes'in ailesinden bir kadın istihaze kanı gördü ve bu meseleyle ilgili olarak fetva, -Enes hayattayken- İbn Abbas'dan soruldu. Enes'in yanında hayızla ilgili zikrettiğin ilim varken bir başkasına,(Enes'in ailesinden biri niçin bu meselenin çözümü için İbn Abbas'a gitsin) ilmi çözümü olan meseleyle ilgili sorması makul bir durum değildir.

Ben ve sen, Celd'den böyle bir hadis tesbit edemedik. Ancak hıfzında kendisinden daha az hatalı olanın rivayeti delil alınır. Halbuki sen bununla, Enes'in sabit olan rivayetini terketmiş olmuyor musun?

 

O şöyle dedi: Eğer kişi evlenecek olursa, -aybaşı hali için biçilen müddet olarak- bekar olan kadının hakkı yedi, dulun hakkı da üç gündür. Bu, Nebi (s.a.v)'in sünnetine muvafık bir durumdur. Sen, sünneti ve Enes'in kavlini terk etmen e dfğmen İbn Abbas'ın görüşünü kabul ettiğini söylüyorsun. Ama meselenin, söylediğinin hilafında olduğunu biliyor musun?

Yine dedi ki: Yanında Enes'in sabit rivayeti var mıdır?

 

Dedim ki: Hayır, ne ben ne de hadis ehli biri yanında sabittir. Bunu sana söylemedeki amacım, senin delil olma imkanı olmayan hangi hüccet arkasında saklandığını bildiğimi sana göstermek içindir.

 

Dedi ki: Peki, Enes b. Malik yanında sabit olsaydı?

Dedim ki: Sabit olmayan bir şeyi soruyorsun. Dedi ki: Bana sabitmiş gibi cevap ver.

Dedim ki: Dediğinin bir harfi dahi sabit değildir. Dedi ki: Nasılolur?

 

Dedim ki: Eğer üç gün hayız kanı gören kadını gördüğünü haber vermiş olsa da şunu kastetmiş olur. -İnşaallah- Kadının hayız kanı görmesi aynı olup üç gün hayız kanı gören on güne dönüşmez. Ve on gün hayız kanı gören de üç güne dönüşmez. Hayız kanı göründüğü sürece hayız devam eder. Şöyle demedi: Hayız kanı üç günden daha az ve on günden daha fazla olmaz. O -inşaallah- Şöyle diyenlerden daha alim biridir: Allah'ın yarattığı hiçbir kadın hayızlı halinin ne kadar olduğunu bilemez.

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Bu aslı olmayan şeyi söyleyen kişi şunu ekledi: Hiç kimsenin helal veya haram hakkında Allah'ın Kitabında yahut sünnette yahut icmada yahut kıyasta olmayan şeyle ilgili söz söyleme hakkı yoktur.

 

Birisi şöyle derse: Hayız gün sayısının on gün olduğu bilinen kadın, hayız günü değişip kanı bir gün gördükten sonra kanı görmez olup sonra başlangıç günü olan onuncu gün görse, birinci günde hayızlı ve ardı sıra gelen sekiz günde temiz olmasına rağmen onuncu gün tekrar kanı görmezse, hayızlı sayılır mı?

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: O kişi ekleyerek şöyle dedi: Mesele eğer olduğu gibi kalsa, ancak onuncu günden sonra beş yahut on gün hayız kanı görmüştür, dersek o zaman birinci gün ve onun sonrasındaki sekiz gün de hayızlıdır denilir mi? Şöyle deyip demediğini bilmiyorum: Onuncu gün ve sonrası istihaze içinde olduğundan dolayı temizdir. Yahut şöyle dedi: Onuncu günden sonra istihaze içinde olduğundan dolayı temizdir. Bu sözünden dolayı arkadaşı onu kınadı. Ve ona şöyle derken duydum: Subhanallah! Bu gibi meselede hataya düşen kişinin hiçbir mesele hakkında hiçbir zaman fetva vermesi doğru değildir.

Kadını; kan gördüğü günlerde temiz ve temiz olduğu günlerde de hayızlısaydı. Ve her iki meselede ona muhalefet etti: Önce, birinci günde, sekizinci günde ve onuncu günde temiz olduğunu iddia etti. İkincisinde ise, birinci günde temiz ve ondan sonraki sekiz gün içinde, ayrıca onuncu gün ve sonrasını on günü tamamlamak şartıyla hayızlı olduğunu saydı. Sonra eğer önce üç gün hayız kanı görse, sonra dört yahut beş gün temiz olsa, daha sonrada üç yahut iki gün hayız kanı görse, bu durumda kanı gördüğü günlerde ve görmediği günlerde hayızlı sayılacağını iddia etti. Ve şöyle dedi: Eğer hayız kanı, iki hayız kanı arasındaki temiz günlerden daha fazla yahut onlar kadar olursa, hayız günlerinden sayılırlar. Ama temiz günler kan gördüğü günlerden daha fazla olursa, hayız günlerinden sayılmazlar.

 

İmam Şafii şöyle dedi: Ona şöyle dedim: Önce eksik olan bir şeyi kınadın. Sonra bir baktım ki kınadığına yakın bir yol tuttun. Önce kınayıp sonra kınadığın görüşün aynısını söylemen doğru bir davranış değildir.

 

Dedi ki: Ancak ben şöyle dedim: Eğer iki kan arası, temiz gün sayısından daha fazla yahut onlar kadarsa o zaman nasılolur?

 

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Ona şöyle dedim: Bunun öyle olduğunu sana kim söyledi?

 

Dedi ki: Haydi ne diyeceksen de. "Temiz günler hayızlı günler içinde sayılır mı?" Bunu sen dedin mi?

 

Dedim ki: Bunda şüphe yoktur. Bunu bir haber neticesinde mi dedin? Dedi ki: Hayır.

Dedim ki: Kıyas neticesinde mi?

 

Dedi ki: Hayır. Dedim ki: Mantıkla mı? "Evet" dedi.

 

Kadın kanı hiç görmez. Yalnız bir defa gördükten sonra ondan kesilir.

 

Dedim ki: Kanı kesik olduğunu izah ettiğin kadın, hayız yerine bir şey koyar, eğer koymuş olduğu nesne üzerinde kanın, velev ki akan kan şeklinde olmasa da en azından kırmızı veya bulanık olması gerekir. Ama temiz olduğu günlerde koymuş olduğu nesne üzerinde beyazlıktan başka bir şey görmez.

 

Dedi ki: Eğer kadın koymuş olduğu nesnede temizliğine işaret eden beyazlığı bir yahut iki gün gördükten sonra hayızlı olduğu günler içinde kan kendisine dönerse?

 

Dedim ki: Beyazlığı gördüğü zaman dilimi içinde, bu süre bir saat olsa da, kanı görünceye kadar taharet üzere olduğu kabul edilir.

 

Dedi ki: Bunu kim söyledi? Dedim ki: İbn Abbas.

Dedi ki: Bu, İbn Abbas'tan rivayet edilmiş mi?

"Evet, ondan bu sabit olup aynı zamanda Kur' an' ın manasına uygun olan ve mantıklı olandır." dedim.

Dedi ki: Nasıl?

Dedim ki: Allah (c.c) kadınlar hayızlıyken onlardan uzak kalınmasını emretmiştir. Ve temizlendiklerinde onlara yaklaşılmasına müsaade etmiştir. Anladım ki (yahut biz anladık ki) hayız, ancak kanın gelmesiyle olur. Temizlik de onun kalkması/kesilmesi ve beyazlığın görünmesiyle olur. Dedi ki: Hayır.

 

Dedim ki: Her ay on gün hayız görüp Sonra bu durumu değişip her iki ay yahut senede yahut on senede yahut on sene Sonra hayız gün sayısı otuz olan bir kadın hiç gördün mü? Bu durumundan dolayı şöyle desin: Namazı her ay on gün hayız gün sayımı kadar terk ediyorum.

 

Dedi ki: Öyle bir hakkı yoktur. Dedim ki: Kur'an; kanı görürse hayızlı olduğuna, kanı görmezse hayızlıolmadığına delalet etmektedir. Dedi ki: Evet, doğrudur.

Dedim ki: Mantıklı olan da budur. Dedi ki Evet, doğrudur.

 

Dedim ki: O zaman sen, niçin bizim dediğimizi demiyorsun. Halbuki bizim dediğimizi dersen hem Kur' an' a hem de akla uygun o lana muvafakat etmiş olursun.

Orada bulunanlardan biri şöyle dedi: Meselenin aydınlanmayan bir kısmı daha var.

 

Dedim ki: Nedir o? Dedi ki: Kadın bir gün hayız kanı görüp bir gün temizlense ve bu durum on gün devam etse, söz konusu günlerin tamamını hayız sayar mısın, yoksa kanı gördüğünde hayızlı, görmediğinde de temiz mi sayarsın?

 

Dedim ki: Kanı gördüğünde hayızlı, görmediğinde de temiz sayarım.

Dedi ki: O zaman bu durumda olan kadın eğer boşanmışsa, iddeti altı günde biter?

İmam Şafii (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Bunu söyleyen kişiye şöyle dedim: İlk görüşünle bu görüşün arasında delil açısından hangisinin daha zayıf olduğuna karar veremiyorum.

Dedi ki: Bu söylediğimde delilolarak ne gibi bir zaafım var?

 

Dedim ki: Kullandığın delil, bir gün namaz kılması ve bir gün hayızlı olduğundan dolayı namazı terk etmiş olmasıdır. Halbuki bunlar arasında fark vardır.

Dedi ki: Ne demek istiyorsun?

 

Dedim ki: İddet açısından namazın belirleyiciliği yoktur. Dedi ki: Nasılolur?

Dedim ki: Hayızdan kesilip artık hayız görmeyen ve hamile olan kadının namazı terk etmeden iddet tamamladığı bilinen bir durumdur. Yoksa bu durumda olan kadınlar, iddetlerinde hayız günleri kadar namazı terk etmeden iddet yapmış olmazlar mı?

 

Dedi ki: Hayır. İddetlerini namazlarını terk etmeden tamamlarlar.

Dedim ki: Kadın boşandığında, baygın kalır yahut deli olur yahut akli melekesini kaybederse, bu durumdaki bir kadın hiçbir namaz kılmadan iddetini bitirmiş olmaz mı?

"Evet, doğru" dedi.

"Bazı günleri namaz kılıp bazı günleri namazı terk etmeden iddetini tamamlayacağını, iddianın hilafında olanını nasıl kabul ediyorsun?" dedim. "Akıl yürüterek ve zaten namaz iddetten değildir." dedi.

Dedim ki: Normal kadınlar gibi hayız görüp normal kadınlar gibi temizlenen bir kadın, eğer üç hayız kanı gördükten sonra kendi içinde şüpheye düşse?

 

Dedi ki: Temizliği (istibrası) netleşmeden nikahlanmaz.

Dedim ki: Bu durumdaki kadın, iddetini hayız yoluyla yahut ay sayısı yoluyla değil de istibra (rahim temizliği) yoluyla yapmış olur.

"Evet. Eğer hamileliğe işaret eden herhangi bir emare söz konusu olursa bu şekilde yapar." dedi.

 

Dedim ki: Peki, ay sayısı ile iddet yapan kadın da eğer şüpheye düşerse, gene nikahtan men edilir mi?

"Evet" dedi.

Dedim ki: çünkü şüpheye aynı şey için düşmüştür.

"Evet, doğru" dedi.

Bir gün hayız kanı gören, bir gün temizlenen kadının durumu, bahsi geçen ve şüpheye düşüp hamilelikten beri olmayan kadının durumundan daha iyidir. Allah (c.c)' ın iddet meselesinde iki mana koyduğunu idrak etmiş bulunuyoruz: Bera (rahim temizliği) ve kulluk açısından iddet tamamlama. Boşanmanın iddeti üç ay yahut üç kuru' ve hamile kadının iddeti doğum yapmak olup bu da beranın (temizlenmenin) zirvesidir. Üç kuru' da, bera ile beraber kulluk manası da vardır. çünkü kadınların düzgün hayız görmeleri halinde, rahimlerinin hamilelikten beri olduğunu göstermek için kafi gelir. Her iddette mutlaka temizlenme olduğunu anlamı Ş bulunuyoruz. Yahut bera ile beraber kullukta artış vardır. çünkü bir iddet, üç aydan yahut üç kuru'dan yahut dört ay on günden daha az olmadığı ve kadın hamileyse doğum yapmasıyla iddettin tamamlanacağı anlaşılmıştır.

 

Bir gün hayız görüp bir gün temizlenmek, bera manasına gelmez.

Bununla sen, hayız yoluyla ve ay sayısı ile iddeti iptal etmiş ve şüpheye düşmesi halinde de rahim temizliği belli oluncaya kadar devam etmesi gerektiğini beyan etmiş gibi olursun. Aynen bir gün hayız kanı görüp bir gün temizlenen kadın için gerekeni iddia ettiğin gibi ...

 

Sonraki için tıkla:

 

HAYIZ KANI