ZEKATI ERKEN ALMAK
Bize Rebi' anlattı: İmam
Şafii (Allah rahmet etsin) rivayet etti ki, Malik şöyle demiş: Ona Zeyd b. Eslem,
Ata b. Yesar'dan, o da Ebu Rafi'den aktarmış: Reslilullah (s.a.v), bir adamdan
genç bir deve ödünç aldı. Sonra ona zekat develeri getirildi. Bu develerden
borcu ödememi emretti. Tahric: Muvaffa,
2/680; Müslim, 3/1224; Buhari, 2/147.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bir vali, zekata muhtaç kimseler arasında yoksulluk ve
ihtiyacın arttığını görürse, onlar için zekat verecek durumda olan kimselerden,
zekatlarına mahsuben ödünç alabilir, ama zekat verecek durumda olan kimselerin
bunu gönül rızasıyla yapmaları gerekir. Mal sahibi, gönüllü olmadığı sürece
malının zekatını vaktinden önce vermeye zorlanamaz.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bir vali, zekat verecek durumdaki herhangi bir adamdan
zekata mahsuben bir şeyi ödünç alırsa veya bir adamdan zekata mahsup olmadan
bir mal alırsa ve bu kimseler de kendilerinden ödünç alana zekat veriyorlarsa,
bu takdirde vali, zekat dağıttığı kimselere yaptığı gibi o kimselere iki payı
zekattan verir.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Eğer vali, zekat almayı hak edenlere vermek üzere zekat
vermek durumunda olanlardan zekata mahsuben ödünç alırsa ve ödünç aldığı mal,
hak edenlere verilmeden önce -yanındayken- telef olursa, bir ihmali olsun veya
olmasın, bu malı tazmin etmekle yükümlüdür. Burada yetimin velisi gibi
davranamaz. Çünkü yetimin velisi, ancak yetimin çıkarına olan şeyi alır. Ama
zekattan iki payalma hakkına sahip kimseler, vali gibi reşid, hatta daha hak
sahibi olabilirler. Reşid olmamaları durumunda ise validen başka velileri de
olmaz zaten.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Valinin, zekat almayı hak edenler için önceden zekata
mahsuben ödünç alması caizdir, çünkü bu, vacip olmadan önce hakları olanın
erkenden alınmasıdır. Hak ettiklerinin erkenden alınması da her halükarda onlar
için ziyadeliktir.
Valinin zekat almayı hak
edenlerin bazısı için bu tür bir ödünç alması, ama bazısı için almaması da
caizdir. Sonra kendisi için ödünç aldığı kişinin zekat payından borcu öder, ama
kendileri için ödünç almadığı kimselerin zekat payından bu borcu ödeyemez.
Eğer bir vali, zekat
almayı hak eden bir veya iki adam için bir veya iki deveyi zekat vaktinden önce
zekata mahsuben ödünç alırsa ve bunları söz konusu kişilere verirse, onlar da
bunları telef ettikten sonra senenin dolmasından önce ölürlerse, vali, onların
mallarından karşılığını pay sahipleri için alır. Çünkü henüz sene dolmamıştır.
Çünkü sene dolmadan zekatın hak edilmeyeceğini biliyoruz. Eğer sene dolduktan
sonra ölürlerse ve henüz zekat da alınmamışsa, o takdirde senenin dolmasıyla
zekatı hak etmiş olurlar, sadece kendilerine verilmesi biraz gecikmiş olur.
Eğer bu mallar
kaybolurlarsa vali kendi malından pay sahiplerine tanzim eder.
Eğer ölmezler de kendileri
için ödünç aldığı kişiler senenin dolmasından önce zenginleşirlerse ve
zenginlikleri de kendilerine verilen zekattan kaynaklanıyorsa, bu takdirde bu
adamlar hak ettiklerini almış olurlar ve kendilerine hibe edilir. Onlardan
herhangi bir şeyalınmaz. Eğer zenginlikleri kendilerine verilen zekatın
dışındaki bir şeyden kaynaklanıyorsa ve senenin dolmasından önce
gerçekleşmişse, bu takdirde kendilerine zekat olarak verilen mal geri alınır.
çünkü sene dolmadan önce onların zengin oldukları bilinmektedir. Dolayısıyla
valinin onlara hak etmedikleri bir malı verdiğini biliriz. Ama onlara verilen
malın kazancı alınmaz. Mallar onların mülkündeyken bu kazancı elde etmişlerdir.
Eğer kendilerine verilen
zekat eksik verilmişse, onlar da zekat malını eksik olarak iade ederler ve mal
sahibi, asıl hak sahiplerine eksiksiz olarak verir. Kendisine zekat verilen
kişinin tazmini söz konusu değildir. Çünkü o mal kendisine verilirken mülkü
olsun diye verilmişti.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Biri dese ki: Bu malı ondan alma hakkına sahip değildirler.
Mal sahibi, eğer vermiş se bu onun borcu olur. Ya da zekat memuru vermişse de
bir çıkış yolu bulur. Bana göre birinci görüş daha doğrudur. Allah doğrusunu
herkesten daha iyi bilir. Çünkü bu malı -yetkiye de sahip değilken- ona bir
anlamda mülk edinsin diye vermiştir. Eğer verilen mallar senenin dolmasından
önce ölürlersel telef olurlarsa ve verilen adam da bu sırada zenginleşmişse, bu
durumda vali, verdiklerini tazmin etmek durumundadır.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bu konuda bütün zekat türleri aynı hükme tabidirler,
aralarında herhangi bir fark yoktur.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Eğer vali, zekat adına bir şey borç almamışsa ve mal sahibi
gönüllü olarak zekatının bir kısmını önceden vermişse, mesela üzerinden bir
sene geçmemiş iki yüz dirhemi veya kırk koyunu varsa ve sene dolmadan malının
zekatını vermişse, bu arada sene dolmadan malı tükenmişse, malının aynısını
kendilerine zekat verdiği zekat hak eden kimselerin yanında bulursa, onlara
verdiği zekattan vazgeçmesi doğru değildir. Çünkü bu adam, malını vazgeçme
şartı olmaksızın gönüllü olarak vermiştir. Karşı taraf bu malı kabzedince bağış
da gerçekleşmiştir.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Eğer zekata mahsuben bir miktar malını bir adama verirse ve
üzerinden bir sene geçmeden bağışlanan kişi ölürse, bu arada veren kişi de
zekatını vereceği miktarda mala sahipse, malının zekatını verir ve ölen kişiye
önceden verdiği maldan da vazgeçmez, çünkü onu bağış olarak vermiştir. Eğer
üzerinden bir sene geçtiğinde zekatını vereceği miktarda mala sahip değilse,
zekat vermesi gerekmez, önceden verdiği sadaka ve infak gibi kabul edilir.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Eğer üzerinden bir sene geçmeden adam zenginleşirse,
zekatını kendi malından verir, öbürünün malından değiL. Eğer elinde zekatı
gerektirecek miktarda mal varsa zekatını vermesi gerekir. Çünkü zekatın vacip
olduğu gün, zekat vermesi gerekmeyen kimseye verdiğini biliyoruz. Oysa zekatın
verilmesi gereken süre dolunca, onu, vasıflan belli kimselere vermesi
gerekiyordu. Sene dolunca, zekatı vaktinden önce, zekat almayı hak edenler
vasfına sahip olmayanlara veren kimse zekatını vermiş sayılmaz. Bu, üzerinde
borç olan bir kimsenin onu vaktinden önce vermesinden farklı bir durumdur. Sene
dolunca ve kendisi de başka mal ile değil verdiği zekat itibanyla zengin
sayılıyorsa, bu durumda verdiği zekat geçerli olur.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Eğer malının zekatını sene dolmadan erkence veren kimse
ölürse, ondan Sonra varisleri malının erkence verilen zekatı hususunda onun
yerine geçmiş olurlar. Dolayısıyla miras aldıkları onun malında zekat hususunda
onun için caiz olan her davranış onlar için de caiz olur. Onun için caiz
olmayan hiçbir şeyonlar için de caiz olmaz.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bir adamın, zekat ödemesini gerektiren miktarda malı yoksa
ve mesela beş dirhem ayırsa ve şöyle dese: "Eğer iki yüz dirhem kazanırsam
bu, onun zekatı olsun." Ya da bir koyun ayırsa ve "Eğer kırk koyun
kazansam bu onun zekatı olsun." dese ve bu ayırdığı miktan zekata ehil
olanlara verse, Sonra iki yüz dirhem veya kırk koyun kazansa ve üzerinden de
bir sene geçse daha önce malından ayınp ödediği beş dirhem veya bir koyun zekat
olarak geçerli olmaz. Çünkü onu, zekatı gerektiren bir malın bulunması gibi bir
sebep olmadan vermiştir. Yani elinde zekat gerektiren bir mal bulunup da
vaktinden önce zekatını vermiş gibi bir durum söz konusu değildir. Bu yüzden
verdiği geçerli olmaz.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Aynı durum, yemin etmeden önce kefaretini ödemek için de
geçerlidir. Mesela, "Eğer bir yemin ederse yeminimi bozarsam bu da onun
kefareti olsun." dese, sonra yemin edip bozsa, önceden verdiği kefaret
geçerli olmaz. Çünkü kefareti verirken henüz yemin etmemiştir. Eğer yemin
ettikten sonra bozarsa kefaret vereceğini söylese ve kefareti verse, sonra
yeminini bozsa kefareti geçerli olur.
Biri dese ki: "Bunu
neye dayanarak söylüyorsun?" Ona derim ki: Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
"Ey Peygamber, zevcelerine de ki: 'Eğer dünya hayatını ve onun zinetini
istiyorsanız, gelin size bağışta bulunayım ve sizi güzellikle salıvereyim. Yok,
eğer Allah'ı, Rasulünü ve ahiret yurdunu istiyorsanız (biliniz ki); muhakkak
Allah içinizden güzel davrananlara büyük bir mükafat hazırlamıştır."
(Ahzab, 28-29) Çünkü burada serbest bırakmaktan önce bir miktar mal vermekten
söz ediliyor.
Keffaretler kitabında da
şöyle rivayet edilmiştir: Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: "Bir kimse bir
hususta yemin ederse, sonra da yemin ettiği şeyden daha hayırlı bir yol
görürse, yemini için kefaret versin ve hayırlı olanı yapsın. " Tahric: Müslim, 3/1272, 27; Kitabu'I-Eyman, bab: 3;
Buhari, 4/214.
Resulullah (s.a.v.)'in
bazı sahabilerinin, yemin ettikleri ve yeminlerini bozmadan önce kefaret
verdikleri rivayet edilmiştir. Tahric: Beyhaki,
el-Marife, 7/332.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Resulullah (s.a.v)'den şöyle rivayet edilmiştir -sahih mi,
değil mi bilmiyoruz-: Resulullah (s.a.v), Abbas'ın malını, senesi dolmadan,
zekata saymak üzere ödünç alırdı. Tahric:
Ebu Davud, 2/275-276; Tirmizi, 3/540; ibn Mace, 1/572; el-Müstedrek, 3/332;
Darekutni, 2/124-125; Müslim, 7/79-12.
Reb'i, Şafii'den; o, Malik'ten;
o, Nafi'den; o da İbn Ömer'den şöyle rivayet etmiştir: İbn Ömer fıtır
sadakasını bayramdan iki veya üç gün önce bulunduğu yerdeki zekat
toplayıcılarına gönderirdi. Tahric: Muvatta,
1/285; Musannef, ibn Ebi Şeybe, 3/227; Buhari, 1/468.
Sonraki için tıkla: