MADENLERİN ZEKATI
RİKAZIN ZEKATI
BULUNAN RİKAZIN HÜKMÜ
MADENLERİN ZEKATI
Bize er-Rebi' haber
verip dedi ki: Bize Şafii haber verip dedi ki: Madenlerde altın ya da gümüş
dışında oradan çıkartılanların hiçbirisine zekat düşmez. Sürme taşı, kurşun,
bakır, demir, kibrit, mumya ve bundan başka şeylerde zekat yoktur.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Eğer maden yatağından altın ya da gümüş çıkacak olursa ve
ateşe tutulmadan yahut öğütülmeden yahut da taşından ayıklanmadan ayırt
edilemiyor ise, arındırılıp altın ya da gümüş haline gelenin dışındakilerden,
ona karışanlardan ayırt edilinceye kadar zekat düşmez.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Şayet maden sahibi, zekat toplayıcısından zekatını ölçek
esasına, tartı esasına göre ya da tahmini olarak almasını istese, bunu yapmaya
hakkı yoktur. Böyle bir şey yapacak olursa o iptal edilir. Maden sahibi ise
altın ya da gümüş haline gelinceye kadar üzerinde çalışmakla görevlidir. Bundan
sonra ondan zekatı alır.
Dedi ki: Altın ya da
gümüş haline gelmeden önce, zekat toplayıcı ondan alacak olursa, toplayıcı bu
durumda ona tazminat öder. O alınan miktardaki altın yahut gümüşün ne kadar olduğu
hususunda kabul edilecek söz ise -eğer onu tüketmiş ise-, zekat toplayıcısının
yemin ile birlikte söyleyeceği sözüdür. Eğer hala elinde bulunuyorsa, o zaman:
Senden aldığım budur der ve onun dediği kabul edilir.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Hiçbir suretle madenlerin topraklarını satmak caiz değildir
çünkü o, başka şeyle karışmış ve ondan ayırt edilmemiş gümüş ya da altındır.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Arkadaşlarımızdan kimisi ise madenlerin rikaz olmadığı ve
madenlerde zekat düştüğü kanaatini benimsemiştir.
[827] Bize er-Rebi'
haber verip dedi ki: Bize Şafii haber verip dedi ki: Bize Malik, Rabia b. Ebu
Abdurrahman'dan o, alimlerinden birden çok kişiden haber verdiğine göre Nebi
(s.a.v.), Bilal b. el-Haris el-Müzeni'ye Kabeliye madenlerini ikta olarak
verdi. Burası ise el-Fur' cihetindedir. O madenlerden bugüne kadar zekattan
başka hiçbir şeyalınmıyor.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Bu, hadis ehlinin rivayet itibariyle sabit görmedikleri
rivayetlerdendir. Eğer bunu iyice araştırıp tesbit etseler, bu hususta Nebi
(s.a.v.)'tan onun ikta edilmesi dışında bir rivayet olmadığını göreceklerdir.
Madenlerde beştebirden (1/5) aşağı zekat almaya gelince; Nebi (s.a.v.)'tan,
onun (el-Kabeliye madeni) hakkında rivayet edilmemiştir.
Bizim çevremizdekilerden
kimisi madenlerde zekat olduğu kanaatindedir.
Dedi ki: Başkalarının
kanaatine göre ise, madenler rikazdır ve onlarda beştebir (1/5) zekat vardır.
Dedi ki: Madenlerde
zekat olduğunu kabul edenler, bunu madenlerden çıkartılanlar hakkında ve
çıkartılmasında külfet olan, bundan elde edilen, öğütülen ve ateşe girenler
hakkında söylemişlerdir.
Dedi ki: Eğer madenlerde
bir arada toplu olarak altın halinde bulunan ve yine dere ağzında / çölde,
yerde selin akabinde görülen hakkında, bu kanaati söylese, elbette bu bir
mezhep / bir kanaat, bir görüş olurdu. Şayet arasında fark gözeterek: Bunun
hepsi bir rikazdır çünkü kişi, madenlerde topluca bir filiz ele geçirecek
olursa bu rikaz oldu, denilir. Bu kanaatini, yağmurun akabinde dere ağzında /
çölde, vadinin bitiminde bulunanlar hakkında söyler ve onu ancak arıtılarak ve
öğütülerek kendisine ulaşılabilen ve niteliklerini -söylediklerimden daha-
başka olan hakkında söylerse (bu kanaati belirtirse) bu da bir mezhep / bu
hususta bir görüş olur.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Bu türden -kendisinde zekat olduğu söylenende ise ondan-
elde edilen altın 20 miskale ulaşmadıkça, ondan elde edilen gümüş de beş
okkiyeye varmadıkça onda zekat yoktur.
Dedi ki: Bir günde ve
takip eden diğer günlerde, madenden elde ettikleri tesbit edilir ve madendeki
çalışması ardı arkasına ise, bir kısmı diğerine eklenir. Zekatın düştüğü
miktara ulaştığı takdirde onun zekatı da verilir.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Eğer maden, faal vaziyette olup çalışan kişi onda çalışmayı
durdurup sonra yeniden başlarsa, sonraki çalışmasında elde ettiklerini ilk
çalışmasında elde ettiklerine eklemez. Kesintisi az ya da çok olsun fark etmez.
Kesinti ise, araç mazereti yahut da hastalıktan ötürü herhangi bir sebep
bulunmaksızın, işi bırakmak demektir. Eğer mazeret, araç yahut hastalık gibi
bir sebepten ötürü ise, orada ne zaman çalışma imkanını bulursa (çalışır) ve
böyle bir kimse kesintiye uğratmış birisi olmaz. Çünkü bütün çalışmalar böyle
olur. Aynı şekilde eğer onu icra etmesi imkansız olursa yahut da köleleri
(işçileri) kaçarsa ve o, orada çalışmayı sürdürürse, -belirttiğim husus
dışında- bu çalışmayı kesmiş olmaz ve bunun da belli bir süresi yoktur.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Madende çalışmayı sürdürürse ve maden çıkmayacak olursa,
yine de çalışmalarını sürdürürüse, diğer çalışmasından elde ettiğini ilk
çalışmasındakilere katar. Çünkü bunların hepsi bir iştir. Esasen her bir günde
de ayrı ayrı maden elde edilmeyebilir. Çalışmayı kestikten sonra bir daha
başlasa, öbür çalışmadan elde ettiklerini ilk çalışmada elde ettiklerine
katmaz. Bu kesintiye uğrattığı süre az ya da çok olsun, kesintiye uğratmakla
birlikte ve kesintiye uğratmadan anlattıklarım dışında bir zamanlama yoktur.
RİKAZIN ZEKATI
[828] Bize er-Rebi'
haber verip dedi ki: Bize Şafii haber verip dedi ki: Bize Süfyan b. Uyeyne,
ez-Zühri'den haber verdi. O, Said b. el-Museyyeb ve Ebu Seleme b.
Abdurrahman'dan o, Ebu Hüreyre'den rivayet ettiğine göre, Nebi (s.a.v.):
"Rikazda beştebir (1/5) (zekat) vardır" buyurdu.
[829] Bize er-Rebi'
haber verip dedi ki: Bize Şafii haber verip dedi ki: Bize Süfyan, Ebu Zinad'dan
haber verdi. O, A'rec'den o, Ebu Hüreyre'den rivayet ettiğine göre Nebi
(s.a.v.): "Rikaz'da beştebir (1/5) vardır" buyurdu.
[830] Bize er-Rebi'
haber verip dedi ki: Bize Şafii haber verip dedi ki: Bize Malik, İbn Şihab'dan
haber verdi. Onun, Said b. el-Museyyeb ve Ebu Seleme'den rivayet ettiğine göre,
Nebi (s.a.v.): "Rikaz'da beştebir (1/5) vardır" buyurdu.
[831] Bize er-Rebi'
haber verip dedi ki: Bize Şafii haber verip dedi ki: Bize Süfyan, Davud b.
Sabür ve Yakub b. Ata'dan haber verdi. O, Amr b. Şuayb'den o, babasından o,
dedesinden rivayet ettiğine göre, bir adamın cahiliye dönemindeki bir harabede
bulmuş olduğu bir hazine hakkında Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Eğer sen
onu meskun bir kasabada yahut da insanların çokça gidip geldikleri bir yolda
buldunsa onu tanıt. Eğer cahiliye dönemindeki bir harabede yahut da meskun
olmayan bir kasabada onu buldunsa o halde onda da riktızda da beştebir(1/S)
vardır" buyurdu.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Şüphe etmediğim husus, rikazın cahiliye dönemi gömüsü
olduğudur.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Benim, hakkımda karar veremediğim ise, maden hususunda
rikaz ve yerde yaratılıştan var olan külçe hakkındadır.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: beştebirinin (1/5) verilmesi gereken rikaz, cahiliye dönemi
gömüsü olup İslam ülkesi topraklarından ve mevat / ölü araziden orayı ihya
edenin kendisine ait olduğu, kimsenin mülkü olmayan bir arazide bulunan
cahiliye gömüsüdür. Aynı şekilde bu hüküm savaş ülkesinden de barış ülkesinden
de olan topraklarda da böyledir. Oranın mevatının mülkiyeti şartı ile barış
yapmış olmaları müstesna. Buna göre her kim ölü arazide cahiliye gömüsü bulacak
olursa, onun beştedördü (4/5) ona aittir, beştebiri (1/5) ise zekatta pay
sahibi olan kimselere aittir.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Eğer biri arazide bir rikaz bulsa ve onu bulduğu gün orası
ölü arazi olsa, öncesinden de İslam ehlinden yahut ahit ehlinden bir topluluğa
ait bir arazi ise, o rikaz, o arazi sahiplerine aittir, çünkü orası önceleri
ölü arazi değildi. Tıpkı bir adama ait harabe bir evde, bir rikaz bulması
halinde o adama ait olacağı gibi.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Eğer bir adama ait mamur yahut bir zamanlar bir adama ait
mamur iken harap bir arazide, harp topraklarında onu bulacak olursa, o
ganimettir. Kendisi onda ordudan daha fazla hak sahibi değildir ve bu (rikaz)
onların evlerinden alınmış gibidir.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Bir adama İslam yurdunda bir arazi parçası ikta edilecek
olsa adam da orada bir rikaz bulursa, orayı imar etmemiş dahi olsa, o meskun
iktanın verildiği kişiye aittir, çünkü arazi onun mülküdür.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Bir kimse, bir adamın arazisinde yahut evinde bir rikaz
bulsa, ev sahibi de onun kendisine ait olduğunu iddia etse, o rikaz, yemin etme
yükümlülüğü olmaksızın onundur. Eğer ev sahibi, benim değildir deyip o evi
miras almış ise, şöyle denilir: Sen bunun evi kendisinden miras aldığın kişiye
ait olduğunu iddia edecek olursan, o takdirde bu, senin ile o adamın
mirasçıları arasında payedilir. Şayet bu hususta davanı sürdürmeyip yahut: Bu
evin kendisinden miras alındığı kişinin değildir, diyecek olursan, o takdirde o
ev malikinin mirasçılarından geriye kalan kimseler, kendi miraslarını dava
edebilirler ve ondan miraslarının payı kadarını alırlar.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Adamın mirasçıları, bu rikazın kendilerinin olduğunu iddia
edecek olurlarsa, onların sözleri kabul edilir.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Eğer mirasçılar, o rikazın babalarına ait olmadığını
söyleyecek olurlarsa, o takdirde rikaz babalarından önce o eve malik olan
kişiye aittir, eğer ölmüşse mirasçılarınındır. Şayet hayatta olup kendisi yahut
da ölmüş ise mirasçıları, onun kendilerinin olmadığını söyleyecek olurlarsa,
ondan önce o eve malik olana aittir ve bu sonsuza kadar böyle gider ve hiçbir
zaman bu rikaz, onu bulanın rikazı olmaz.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Adam, rikazı bir başka adamın evinde bulsa, o evde de ev
sahibinden başka birisi sakin ise, ev sahibi de rikazın kendisinin olduğunu
iddia etse, rikaz evin sakinine aittir. Tıpkı bina olmayan ve binaya da bitişik
olmayan evdeki eşyanın sakine ait olması gibi.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Cahiliye dönemi gömüsü, cahiliye dönemi insanlarının
edindikleri bilinen Arap olmayanların sikkeleri, kendilerinin ve şirk ehli
başkalarının süs eşyalarıdır.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Bunun hiç kimsenin mülkiyetinde bulunmayan bir yerde olması
halinde -bir kabirde ya da başka bir yerde- bulunması arasında bir fark yoktur.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Şayet cahiliye ve şirk ehlinin, İslam ehlinin işlediği ve
sikke haline soktukları bir işi ya da bir sikkeleri varsa yahut da İslam
sikkesi ya da Müslümanların işlerinden bir şey bulunup cahiliye dönemi insanları,
bunları sikke olarak darp etmemiş ve işlememişse, o takdirde bu eğer gömülü ise
lukatadır / buluntudur. Yahut da kimseye mülk olmayan bir yerde bulunursa
(lukata olarak) tarifi yapılır ve lukataya yapılan uygulama ona da yapılır.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: (Rikaz), bir kimsenin mülkiyetinde bulunursa, bu onundur,
ama cahiliye dönemi ve İslam dönemi işi olan şeyleri bulan kimse için,
ihtiyatlı olan onu tanıtmasıdır. Böyle yapmayacak olursa, onun beştebirini
(1/5) verir. Bununla birlikte ben onu tanıtmaya mecbur etmem. Eğer bir rikaz
ise, onda ödemesi borcu olanı öder. Rikaz değilse o takdirde o, beştebirini
(1/5) çıkartırsa tetavvu olarak vermiş olur.
Rikazın bir kabil'de,
evde, harabede gömülü ya da yapı içerisinde bulunması arasında bir fark yoktur.
[832] Bize er-Rebi'
haber verip dedi ki: Bize, Şafii haber verip dedi ki: Bize Süfyan b. Uyeyne
haber verip dedi ki: Bize İsmail b. Ebu Halid, Şa'bi'den şöyle dediğini tahdis
etti: Bir adam Ali (r.a.)'ın yanına geldi ve ben Sevad'daki bir harabede 1500
dirhem buldum, dedi. Ali (r.a.) dedi ki: Ben bunda açık seçik bir hüküm
vereceğim. Eğer sen bunu haracını başka bir kasabanın ödediği bir harabede
bulmuş isen, bulduğun, o kasaba ahalisine aittir ve eğer sen onu haracını başka
bir kasabanın ödemediği bir kasabada bulmuş isen, o takdirde onun beştedördü
(4/5) senin, beştebiri (1/5) bizimdir.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Mülkiyet altında olmayan bir arazide, bir rikaz bulunsa,
vali onun beştebirini (1/5) alır ve bulana beştedördünü (4/5) teslim eder.
Sonra bir başka adam onun kendisine ait olduğuna dair bir beyyinel delil ortaya
koysa, validen de rikazı bulandan da bütün aldıklarını alır. Eğer tümünü
tüketmiş ise, o takdirde beştedördü (4/5) alan kişi kendi malından o beştedördün
(4/5) tazminatını öder. Şayet vali, onu (beştebirlik payı 1/5) pay sahibi
kimselere ödemiş ise, o takdirde pay sahibi olanların hakkından alır ve onu hak
olarak kazanana öder. Bu da rikazın beştebirinin (1/5) aralarında
paylaştırıldığı belde ahalisine, paylaştırılan miktar başka beldenin rikazından
yahut da Müslüman bir kimsenin hangisi olursa olsun, sadakalarından alınarak ri
kaz sahibine verilmesiyle olur. Eğer (vali) onu kendisi için tüketmiş ise, o
takdirde, kendi malından onun tazminatını öder. Aynı şekilde eğer o payı, pay
sahibi olmayanlara vermiş ise, onun tazminatını öder ve o payı vermiş olduğu
kimselere -dilediği takdirde- rucu edip ödediğini alır.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Şayet, beştebir (l/5) onun işlediği bir cinayet olmaksızın
elinde telef olsa ve o bunu ancak pay sahibi kimseler adına kabzetmiş ise, pay
sahibi kimselerin hakkından hak sahibine onun tazminatını öder.
Dedi ki: Onu kabzetmiş
olan (vali), azledilecek olursa, ondan sonra onun yerine yönetime gelen kişinin
pay sahibi kimselerin hakkından o hakkın sahibine ödemesi gerekir.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Benim rikazdır, dediğimin durumu böyledir. Ev
sahiplerinindir ve o lukatadır, dediklerime gelince. Lukatanın beştebiri (l/5)
yoktur. Lukata, eğer bilinmeyecek (sahibi çıkmayacak) olursa, bulana aittir.
Aynı şekilde bilinirse, yine onun beştebiri (1/5) alınmaz.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Bir adam, Araplara ait ölü arazileri gibi mülkiyet altında
bulunmayan harp ülkesinin ölü arazilerinde bir rikaz bulacak olursa, onu bulana
aittir ve o bulduğunda beştebir (1/5) ödeme borcu vardır. Eğer düşmandan bir
kimsenin mülkiyetinde bulunan mamur bir arazide onu bulursa, bu ganimet ve
onların evlerinden alınan şeyler gibidir.
BULUNAN RİKAZIN HÜKMÜ
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Bir kimse, altın ya da gümüş rikaz bulup bu bulduğunun
miktarı, zekatın vacip olduğu bir miktara ulaşıyor ise, zekatının beştebir
(1/5) olduğunda şüphe etmiyorum.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Eğer bulduğu rikaz, zekatın vacip olduğundan daha az bir
miktar olsa yahut da buldukları altın ve gümüşten başka şeyolursa, -arasında
seramik yahut bir dirhem değerinde bir şey ya da ondan daha az bir şeyolsa
dahi-, onda beştebir (1/5) düştüğü söylenmiştir. Bununla birlikte benim bunu
kimseye vacip kabul etmem ya da bunu vermeye onu mecbur etmem için açık bir
delilim bulunmamaktadır. Eğer onu bulan kişi ben olsam, ne olursa olsun ve
değeri ne kadara baliğ olursa olsun beştebirini (1/5) verirdim.
Şafii dedi ki: (Kişi)
rikaz bulduğu takdirde, onda beştebir (1/5) vacip olur.
Onu bulduğu zaman vacip
olur. Tıpkı madenlerin zekatının onları bulduğu zaman vacip oluşu gibi. Çünkü
madenler esasen yerde varolan şeylerdir ve bu yönü ile yerde var olmayan şeylerden
istifade edilenlerden farklıdır.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Rikazda, 'sadakanın / Zekatın vacip olacağı miktara
ulaşmadıkça bir şey düşmez' diyenlere gelince. Eğer bu kimsenin malının zekat
havli / sene-i devriyesi Muharrem ayında olup o da malının zekatını verirse,
sonra Safer ayında rikazı bulup zekat düşen bir malı da varsa, rikazının
zekatını beştebir (1/5) olarak verir. Eğer rikaz bir dinar dahi olsa. Çünkü bu
rikazın zekatının verileceği zamandır ve ayrıca elinde zekat düşen bir miktar
mal da bulunmaktadır.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Eğer onun zekat düşen bir malı varsa yahut da ona rikazın
eklenmesi halinde (nisaba ulaşıyorsa) ona da zekat düşer. Bu, mal elinde olduğu
takdirde böyledir. Eğer malı alacak ise yahut da bir ticari malolup yanında
bulunmuyor ise, o takdirde rikazı elde ettiği vakti beller, sonra sorar. Eğer
o; huzurunda olmayıp ticaretteki malının ticaret yapması için vekalet verdiği
kimsenin elinde bulunuyor ise, o mal tıpkı kendi ellerinde bulunuyormuş gibidir
ve bunu öğrendiği takdirde rikazın da zekatını verir.
İsterse yanında
bulunmayan o mal gitsin. Aynı şekilde onun bir adamın elinde bir emaneti, bir
yerde gömülmüş bir malı bulunup rikazı bulduğu zaman onun yerinde olduğunu
bilmesi halinde de (hüküm böyledir).
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Aynı şekilde on dinar kazansa ve bunların sene-i devriyesi
Safer ayında, zekatının sene-i devriyesi Muharrem ayında olursa, bu da rikazda
anlattığım gibidir.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Rikazı, Safer ayında bulsa ve -onun insanlardan alacağı
bulunup o alacağı tahsil ettiği takdirde bizzat o alacaktazekat vacip oluyorsa,
bunu rikaza kattığı takdirde o malı kabzedinceye kadar onun zekatını vermekle
yükümlü olmaz fakat vadesi geldiği vakit onu istemelidir. Onu kısmen ya da
rikaz ile zekatın düşeceği miktarı bulacak kadar kısmını tahsil ederse, onun
zekatını öder.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Bu görüşü kabul eden kimse şunu da söyler: Bugün zekat
düşmeyen bir rikaz bulsa, yarın da onun gibisini bulsa, ikisinin de toplamına
zekat düşüyor ise, bunların hiçbirisine beştebir (1/5) düşmez ve bunlar
toplanmazlar. Bu da tıpkı bir sürede kazanıp üzerinden bir sene geçen, sonra
bir başka vakit bir miktar daha kazanıp üzerinden bir sene geçen mala zekat
düşmemesine benzer. Eğer rikazdan olan bu mal, elinde bu şekilde kalır ve bu
malı zekat düşecek bir miktarda olup üzerinden bu şekliyle bir yıl geçecek
olursa, o takdirde sene devrettiği için beştebir (1/5) olarak değil de öşrün
dörttebiri (1/40) (kırktabir) olarak zekaını verir.
Sonraki için tıkla: