ZEKAT VE BORÇ
[837] Bize er-Rebi'
haber verip dedi ki: Bize Şafii haber verip dedi ki: Bize Malik, İbn Şihab'dan haber
verdi. Onun Saib b. Yezid'den rivayetine göre, Osman b. Affan şöyle derdi: Bu
ay zekat vereceğiniz aydır. Kimin borcu varsa borcunu ödesin ki, malınız zekatı
ödenmek üzere elinizde eksiksiz (başka her hangi bir hak bulunmaksızın) kalsın
ve onun zekatını ödeyesiniz.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Osman (r.a.)'ın bu sözü -yüce Allah en iyi bilendir- 'Bu
sizin zekat ödeyeceğiniz aydır' sözü ile malda zekatın ödeneceği vade gelmeden
önce borcun ödenmesinin emredilmesi gibi görünüyor. O bununla: İşte şu ay geçti
mi sizin zekat verme vaktiniz gelmiş olur, demiş gibidir. Tıpkı Zülhicce ayı
demek gibidir. Oysa hac, Zülhicce ayının birkaç gününün geçmesinden sonradır.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Bir adamın 200 dirhemi bulunsa, 200 dirhem de borcu olsa, o
200 dirhemden 200'ün vadesi gelmeden önce bir şeyler ödese yahut da 200
dirhemin üzerinden bir yıllık vade geçmeden önce sultan ondan ödemesini istese,
o da onu ödese ona zekat düşmez. Çünkü sene tamamlandığı sırada parası 200 dirhem
değildi.
Dedi ki: Eğer üzerindeki
200 dirhemi ancak üzerinden bir yıl geçtikten sonra öderse, o takdirde ondan
beş dirhemi çıkarması bundan sonra sultanın ondaki hakkını geriye kalan ile
ödemesi gerekir.
Şafii dedi ki: Aynı
şekilde eğer sultan sene devretmeden onun aleyhinde davada bulunacak olup
malını durdursa ve üzerinden sene devredinceye kadar onun borçlu olduğuna
hükmetmese onun zekatını vermesi gerekir, bundan sonra alacaklılarına kalanı
öder.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Sene devretmeden sultan onun aleyhine borçlu olduğu hükmü
verse, sonra da alacaklılar onu (alacaklarını) kabzetmedenitahsil etmeden önce
sene dolarsa, o malda ona zekat düşmez. Çünkü bu durumda sene dolmadan önce
malı elinden çıkıp alacaklıların eline geçmiş olur. Bu hususta ikinci bir görüş
daha vardır: Eğer mal telef olsaydı kendi hesabından telef olur ve eğer bunun
dışında bir mal sahibi olursa, o takdirde onun bu malı alıkoyması ve
alacaklılara başkasından alacaklarını ödemesi gerektiği itibariyle onun da
zekatını ödemesi gerekir.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Aziz ve celil Allah, malında ona zekatı vacip kıldığı
takdirde o da malından o zekatı Allah'ın hak olarak tayin ettiği kimselere
çıkartıp verir. Allah elbette en iyi bilendir, ancak bana göre bu mal onun
elinde -ancak daha önce mal elinde iken- bir kısmının başkasının hakkı olduğu
ortaya çıkmasından ötürü o hak edileni verir ve borcunu eğer kendisine ait bir
şeyler kalmışsa oradan öder.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Altın, gümüş, ekin, mahsul ve bütün davarlarda da bu
böyledir. Hiçbir durumda bunlar arasında fark gözetmesi caiz değildir. Çünkü
bütün bunlar, Rasulullah (s.a.v.)'ın niteliklerini belirttiği miktara
ulaşmaları halinde hepsinde zekat düştüğü gelen rivayetlerdendir.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Zekatı kendilerinden ödenen develerin zekatı da zekat
olarak koyun verilmesi gerekenlerin ve diğerlerinin zekatı da böyledir. Bir şey
karşılığında rehin alınanın onda ne varsa rehin sahibine ait olması, buna
karşılık mal sahibinin alacaklılarına ondan artanın ait olması gibidir. Rehin
bırakanın halinden daha çok ve sadaka malında icap eden ücretle çalıştırılmış
kimsenin ücreti ve diğer hususlar da sene dolmadan önce ödenir.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Bir kimse bir başkasını koyunlarını, aralarından belli bir
ücret vermesi karşılığında otlatmak üzere ücretle tutsa, o koyun ücretle
tutulanın mülküdür. Eğer sene dolmadan onu kabzederse, o koyun, onundur;
ücretle tutulan işçinin koyunu dışında zekat düşecek kadar koyunu olması hali
dışında, o adamın davadarına zekat düşmez. Eğer işçi, koyununu sene doluncaya
kadar almayacak olursa, koyunlarına zekat düşer ve o tek koyuna da zekartan
payı kadar düşer çünkü o (işçi) koyunu ile malı karışmış bir ortaktır.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: İşte bu, belli bir hurma ağacının yahut ağaçların hurması
karşılığında bir kimseyi ücretle tutması halinde de durum böyledir. Ücretini
almadığı sürece durum değişmez.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Şayet başlı başına var olan ekinin bir miktarı karşılığında
ücretle tutulsa, bunun karşılığında icare (ücret akdi) caiz olmaz, çünkü
miktarının ne olduğu bilinmemektedir. Nitekim onun satışı da caiz değildir,
ancak onun satışının caiz olduğunu ifade eden bir haber gelmiş olması hali
müstesnadır. O takdirde onun karşılığında icare caiz olur ve belli bir koyun
karşılığında ve muayyen bir hurma ağacı ve ağaçlarının hurması karşılığında
yapılmış anlaşma gibi olur.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Belli niteliklere sahip bir koyun yahut belli nitelikteki
hurma karşılığında ücretle tutsa yahut da bir miktar koyun satsa, o
koyunlarında da hurmasında da ekininde de zekat düşer. Bu zekat da ücretli
tutulana ya da müşteriye kendisinden zekatın alındığı malından yahut başka
şeyden o kimseye ödenmesi gereken o nitelikteki mal da ödenmek suretiyle
(zekatı) alınır.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Borcunu katlayan çok miktarda ticari malının olması ile
zekatı ödenmesi gereken malı dışında bir şeyinin olmaması arasında da fark
yoktur.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Bir adamın 200 dirhemi olsa, alacaklıları ona karşı
dikilse, kendisi bu param üzerinden bir sene geçti dese, alacaklıları hayır
üzerinden bir sene geçmedi dese, onun dediği kabul edilir ve o paradan zekat
çıkartılır, ondan geri kalan alacaklılarına ödenir. Onların ondan alacakları
ister geri kalan kadar olsun ister daha fazlası olsun fark etmez.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: 200 dirhemden fazla parası olsa ve bunun üzerinden seneler
geçtiği halde bunun zekatını vermedim dese, alacaklıları onun yalan söylediğini
iddia etse, onun sözü kabul edilir ve o parasından geçen yılların zekatı
çıkartılır. Bundan sonra alacaklıları zekatın ödenmesinden sonra kalanı
alırlar. Her zaman için zekat, alacaklıların malından önceliklidir, çünkü zekat
o paranın malikinin mülkiyetinden önceliklidir.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: Bir adam 1.000 dirhem karşılığında 1.000 dirhemi yahut
2.000 dirhem karşılığında 100 dinarı rehin bıraksa, durum aynıdır. Rehin
bırakılmış dirhemlerin üzerinde rehin alanın borcunun vadesi gelmeden önce
yahut da sonra senenin devretmesi fark etmez ve rehin alanın borcundan önce
onun zekatını verir.
Şafii (Allah'ın rahmeti
ona olsun) dedi ki: İşte zekat verilmesi gereken rehin bütün mallar da
böyledir.
Sonraki için tıkla: