ŞAFİİ el-UMM

KÜÇÜK ORUÇ

 

TETAVVU (NAFİLE) ORUÇ

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Tetavvu orucu tutan kimsenin durumu, Ramazan ayı orucu ve onun dışında kendilerine oruç tutmanın vacip olduğu diğer kimselerin durumundan farklıdır. Bu, diğerleri için fecirden önce oruca niyet etmekten başka, bana göre, hiçbir şey yeterli olmaz. Tetavvu orucu tutan kimse ise yemediği, içmediği sürece sabah olsa, dahi oruç tutabilir. Eğer tetavvu orucu tutan kimse, mazeretsiz orucunu bozarsa, bu hareketini mekruh görmem le birlikte kaza yapmakla yükümlü olduğu görüşünde değilim.

 

Ama bu hususta bazı kimseler bize muhalefet ederek kaza etmesi gerekir demişlerdir. Bir kimse bir işe başladı mı onu kendisine vacip kılmış der ve Zühri'nin rivayet ettiği şu hadisi delil gösterirler: Nebi (s.a.v.), Aişe ve Hafsa'ya oruç açtıkları günün yerine birer gün kaza etmelerini emretmiştir.

 

Şafii (Allah ondan razı olsun) dedi ki: Ona şöyle denilir:

- Bu sabit değildir, çünkü bu hadisi Zühri, kendisini tanımadığımız bir adamdan rivayet etmiştir. Eğer hadis sabit olsaydı o zaman onlara emretmesi "diledikleri takdirde" manasında olma ihtimali de vardır. Allah en iyi bilendir. Nitekim Ömer'e cahiliye döneminde yapmış olduğu bir adağı yerine getirmesini emir buyurmuştur ki bu da "dilerse" anlamındadır. Dedi ki:

- Senin dediğin manaya delil nedir? Çünkü haberin zahirinden senin söylediklerinin olmadığı anlaşılmaktadır.

 

[930] Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki:

Bize İbn Uyeyne, Talha b. Yahyadan haber verdi. O, halası Talha kızı Aişe'den haber verdiğine göre, o da Aişe'den şöyle dediğini rivayet etmiştir: Rasulullah (s.a.v.) yanıma geldi, ben: Biz sana bir hays saklamıştık, dedi. Rasulullah (s.a.v.): ''Aslında ben oruç tutmak istiyordum ama onu önüme getir" buyurdu.

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: Ben ona dedim ki: Eğer tetavvu orucu tutan kimseye orucu tamamlamayacak olursa, kaza etmesi gerekiyorsa, mazeretsiz olarak da onu bozma imkanı olmaz, çünkü o takdirde orucunu açması caiz değildir. Çünkü bir kimsenin eğer mazeretsiz olarak yarıda kesmesi halinde onu tekrar tamamlamakla yükümlü ise, onu nasıl yarı da kesmesi caiz olabilir, böyle bir kimsenin bunu kesmemesi gerekmez mi?

 

Şafii (Allah'ın rahmeti ona olsun) dedi ki: İtikaf ve onun ile ilgili her bir ameli başlamadan önce, yapmama hakkına sahiptir. Buna göre, onu tamamlamadan önce de çıkma hakkı vardır. Bununla birlikte onu tamamlamış olmasını severim, (müstehab görürüm) bundan sadece hac ve umre müstesnadır. Birisi dese ki:

- Hac ve umreyi ifsat ettiği halde, onları yeniden başlayıp kaza etmelerini

-diğer ameller dışında- nasıl emrediyorsun? Deriz ki:

- Hac ve umre, oruca da namaza da orıların dışındaki amellere de benzemez. Nitekim hiçbir kimsenin, ifsat edilmiş olsa dahi hac ve umreyi ifsat etmeden önce devam etmesi ve kefarette bulunup onları yeniden yapması gerektiği hususunda görüş ayrılığı içerisinde olmadığını görmüyor muyuz? Yine bir kimse namazı ifsat edecek olursa, onu devam ettirmeyeceğim ve (mesela) abdestsiz olarak fasit olduğu halde o namazı kılmasının caiz olmadığı hususunda da kimsenin görüş ayrılığı yoktur. Oruç da aynı şekilde ifsat edildiği takdirde devam ettirilmez. Diğer taraftan hac ve umreyi; ister tetavvu olarak yapsın isterse vacip olsun, bir tek kefarette bulunması gerektiğini fakat durum ne olursa, olsun namazda, itikafta ve tetavvu orucunda kefarette bulunmadığını görüyoruz. Bu hususta bize muhalif görüş belirtenler ise Ömer (r.a.)'dan bir rekat namaz kıldıktan sonra bu ancak bir tetavvudur, dediğini rivayet ederler.

 

Biz de İbn Abbas'dan tavafhakkında buna benzer bir rivayet nakletmiş bulunuyoruz.

 

Sonraki için tıkla: