HACCETMEDEN ÖLENİN
MASRAFLARI NEREDEN KARŞILANIR?
[965 M.] Şafii (Allah'ın
rahmeti ona olsun) dedi ki: Bize Müslim b. Halid, İbn Cüreyc'den haber verdi. O,
Ata ve Tavus'tan rivayet ettiğine göre her ikisi de farz hac anaparadan
karşılanır.
Şafii dedi ki: Onlardan
başkaları ise: Vasiyet etmesi hali dışında, adına haccedilmez. Eğer vasiyet
ederse üçtebir (1/3) yeterli ise malının üçtebirinden adına hac yapılır ve bu
durumda vasiyetlerin karşılanmasından başlanır, çünkü bunun yerine getirilmesi
gerekir. Eğer vasiyet etmemişse, ne malının üçtebirinden ne de başka şeyden
masrafı karşılanarak adına haccedilmez.
Başkası da şöyle
demiştir: Eğer onun adına hac yapılmasını sırf kendilerine vasiyet
edilebilenlere özel bir vasiyet mertebesinde kabul edecek olursak, onun
dışındaki diğer vasiyetlere göre ona öncelik verilmez. Bu kanaatte olan kimse,
köle azad etmek ile işe başlamayı kabul ettiğinden önce onun vasiyetinden köle
azadı ile işe başlanır.
(Şafii), dedi ki, bu
husustaki kıyas şudur: Farz olan hac anamaldan yapılır.
Bunu diyen de mümkün
olan asgari ücret ile onun adına ücretle haccın yaptırılacağı hükmünü kabul
eder. Bu da şöyle olur. Ona ait mikat ahalisinden yahut ona yakınlardan bir
adam ücretle tutulur. Böylelikle masrafı azalır. Eğer bulunduğu şehri uzak ise,
şehrinden bir adam ücretle tutulmaz, ancak bunun yerine yakın bir yerden bir
adam tutulur. Bu görüşü kabul eden kimseler, Rasulullah (s.a.v.)'ın emretmiş
olması sebebiyle hac hakkında kabul etmiş ve onu o kişinin üzerine bir borç
görmüş olur. Aynı hükmü de bu manadaki her bir husus hakkında böylece dile
getirdiği gibi aziz ve celil Allah'ın vacip kıldığı bütün hususlarda da böyle
demiştir. Onu eda etmeden, sorumluluğundan kurtuluşu yoktur. Malın zekatı gibi
bunda, muhayyediği de yoktur. Kendisinin meydana getirdiği herhangi bir husus
söz konusu olmamak üzere; istese de istemese de kendisine ancak vacip olan her
şey için böyledir, çünkü insanların hakları orıların lehine anamaldan vacip
olur. Bu da insanların haklarındandır. Onun insanlar arasından muayyen bir
sınıfa eda edilmesini emretmiştir. Böylelikle bu, yüce Allah'ın farz kılması
ile haccın vücubu gibi vacip oluşu ve açıkladığım şekilde insanlara ait bir hak
oluşunu aynı düzeyde görmüş olmaktadır. Bu görüşü kabul eden bir kimse, buna
göre, beraberindeki bütün vasiyetleri tedbir denilen ölümden sonra köle ve
cariyenin azad edilmesi ile başlar ve Allah bu işi insanların lehine olan
haklardaki vücub gibi vacip kıldığından ötürü mirasçılardan önce alacaklı
kimseler hakkında özellikle yerine getirir. Bu ise -en iyi bilen elbette yüce
Allah'tır- sahih bir görüştür.
İşte bu kanaatte olan
kimseler, hasta olarak buluğa ermesi, sonra da (hacc edemyecek kadar) hasta
olarak ölünceye kadar sağlığına kavuşmayan kimse müstesna, hac hakkında da
vasiyet olarak değil onun üzerine vacip olduğunu ifade etmiş olur. Çünkü vacip
(farz), hastaya da sağlıklı olana da aynıdır. Yerine getirmekle yükümlü olduğu
yemin kefareti ya da daha başka yükümlülüğe gelince, bunun ifa edilmesini
vasiyet ederse, diğer vasiyetler gibi malının üçtebirinden yerine getirileceği
söylendiği gibi şöyle de denilmiştir. Hayır, bunun yerine getirilmesi gerekir.
Kendisi varlıklı iken adam öldürme kefareti yahut zihar kefareti türünden
yüklendiği her bir sorumluluk bazen ona vacip olmaması itibariyle her bakımdan
yerine getirmesi gereken sorumluluklardan farklılık arz edebilir. Çünkü bu
durumda o, onu (haccı) kendisine (vasiyet ile) vacip kılmış olmaktadır. İşte bu
bakımdan birbirlerinden farklı fakat onların her birisini (kendisine) vacip
kılmış olması itibariyle, ortaktırlar. O, bunu vacip kıldığı gibi insanın
ikrarını da vacip kıldığına göre, şöyle denilebilir: Her ikisinin de birlikte
yerine getirilmesi gerekir. Elbette Allah en iyi bilendir ve ben bu hususta
yüce Allah'tan hayırlısını dilerim.
Sonraki için tıkla: