ATAR-DAMAR [ARTER] :
Latin Arteries
Atardamar veya diğer adıyla arter, kalpten vücüda kan taşıyan
damarlardandır. Pulmoner arter ve umblikal arterler dışında oksijenlenmiş kanı
taşırlar.
Dolaşım sistemi hayatın devam etmesi için son derece önemli bir sistemdir.
Tam olarak hücrelere oksijen ve besin taşınması fonksyonun yanısıra,
karbondiyoksit ve atık ürünlerin taşınması, pH düzeyinin düzenlenmesi ve
plazma, protein ve immün sistem akışkanlınğının sağlanması gibi fonksyonlar da
vardır. Gelişmiş ülkelerde, başlıca iki ölüm sebeplerinden biri miyokard
infarktüs ve kardiyak arresttir. Her ikiside damar sisteminin bozulması sonucu
oluşan bir dururmudur. (Bkz Arterioskleroz)
Konu başlıkları
1 Tanım
2 Anatomi
2.1 Makroskopik Anatomi
2.2 Sistemik Arterler
2.3 Pulmoner Arterler
3 Arter Tipleri
3.1 Pulmoner Arterler
3.2 Sistemik Arterler
3.3 Aort
3.4 Arterioller
3.5 Kapiller
3.5.1 Kapillerin Fonksyonu
3.5.2 Kapiller Ne Yapar
4 Pataloji
4.1 Kan Basıncı
4.2 Aterom
5 Tarihi
1- Tanım Arter sistemi, dolaşım sisiteminin yüksek basınçlı
kısmıdır. Arter basıncı kalp atışları sırasında değişiklik gösterir. Minimum
basınca sistolik basınç, maksimum basınca ise diyastolik basınç denir. Bu
basınç değişikliği herhangi bir atardamardan hissedilebilir. Arterler aynı
zamanda kanın pompalanmasına yardım ederler. Arterler kanı kalpten vücuda
taşırlar. Oksijenlenme için kanı akciğerlere taşıyan pulmoner arterler hariç,
tüm arterler gerekli okisjeni kalpten dokulara doğru taşır.
2- Anatomi Arterlerin anatomisi makroskopik anatomide, makroskopik
seviyesinde ve mikroskop yardımıyla öğretilen mikroskopik olarak ayrılabilir.
2.1- Makroskopik Anatomi İnsan vücudunun arter sistemi sistemik ve
pulmoner olarak ayrılır.
2.2- Sistemik Arterler Sistemik arterler oksijenlenmiş kanı
kalpten vücüda taşıyan ve deoksijenen kanı da kalbe taşıyan, kardiyovasküler
sistemin bir parçasıdır.
2.3- Pulmoner Arterler Pulmoner arterler, kardiyovasküler sistemin
bir parçası olan, deoksijene kanı kalpten alan ve oksijenlenmiş kanı kalbe geri
gönderen pulmoner dolaşımın arterlerindendir.
3- Arter duvarının anatomisiTunica externa olarak bilinen en dış
katmanı bağdokudan oluşmuştur. Bu katmanın içi, düz kastan ve elsatik dokudan
oluşan tunica media'dır. En içteki tabaka endotel hücrelerinden oluşmuştur.
Kanın aktığı boşluğa lümen denir.
3.1- Arter Tipleri Pulmoner Arterler Pulmoner arterler vücuttan
kalbe dönen kirli kanı oksijenlenmesi için akciğerlere taşıyan atardamarlardır.
3.2- Sistemik Arterler Elestik rölatif bileşenlerine göre ve
müsküler doku içinde olan tunica media yanısıra büyüklüğü ve iç ve dış elastik
lamina meydana getiren sistemik arterler müsküler ve elastik olarak iki alt
kısma ayrılabilirler. Daha büyük arterler (10>mm çapında) genellikle elastiktir
ve( 0,1-10 mm) den küçük olanlar kas yapısında olma eğilimindedirler. Sistemik
arterler kanı besin alışverişi ve gaz değişimi için arteriollere ve sonra da
kaplliere gönderir.
3.3- Aort Aort temel sistemik arterdir. Valf kapağ üzerinde kalbin
sol ventrikülünden direk olarak kanı alır. Sırayla aortun dallarının ve
arterlerin dallarının çapları ard arda arteriollere dogru küçülür. Aortun ilk
kalpalı dalları, kalp kası için kan sağlayan koroner arterlerdir. Bu aortik
ark, yani brakiyosefalik arter, sol karotis ve sol subklavyen arterlerin kapalı
dalları tarafından takip edilmektedir.
3.4- Arterioller Arterioller arterlerin en küçük birimidir. Kalp
kasının duvarındaki değişken kasılmayla kan basıncının ayarlanmasına yardımcı
olurlar ve kanı kapillere taşırlar.
3.5- Kapiller Kapiller dolaşım sisteminde değişimin olduğu önemli
yerlerden biridir. Kapiller, gaz, şeker ve diğer besin çevre dokulara hızlı ve
kolay difüzyon yardım etmek için küçük tek hücre çapındadırlar.
3.5.1- Kapillerin Fonksyonu Kapillerin etrafında düz kas yoktur ve
çaplar kırmızı kan hücrelerin çaplarından daha dardır. Bir kırmızı kan hücresi
yaklaşık 7 mikrometre çapındadır ve kapiller ise sadece 5 mikrometere
çapındadırlar. Bu yüzden kırmızı kan hücreleri kapillerden geçebilmeleri için
bükülmek zorundadırlar.
Bu kapillerin küçük çapları, gaz ve besin değişimi için daha büyük
yüzey alanı sağlar.
3.5.2- Kapiller Ne Yapar Akciğerde, oksijen karbondioksit değişimi
Dokularda, oksijen, karbondioksit, besin ve atık ürün değişimi
Böbreklerde, atıkların atılması ve geri emilim
Barsaklarda, besin emilimi, atık ürün atılımı
4- Pataloji Kan Basıncı Sistemik arter basıncı, kalbin sol
ventrikülünün kuvvetli kasılmasıyla elde edilir. (Bkz. Kan basıncı)
4.1-Sağlıklı dinlenme durumundaki kan basıncı genellikle düşüktür.
Bunun anlamı sistemik basınç genellikle 100mmHg'nin altındadır.
4.2- Atmosfer basıncına dayanmak ve adabte olmak için, arterler
çeşitli kalınlıktaki düz kaslarla çevrelenmişlerdir. Bu kaslar uzayan elastik
yapıda ve elastik olmayan bağ dokusuya çevrelenmşitir.
Atım basıncı, yani Sistolik ve Diyastolik basınç arasındaki fark,
öncelikle, her kalp atışı, atım hacmi, karşı hacmi ve büyük arterlerin
elastikiyetini tarafından çıkarılır ve kan miktarı tarafından belirlenir.
Zamanla, yüksek arteryel kan şekeri (Diabetes Mellitus),
lipoprotein kolesterol ve basıncı, sigara kullanımı, ve diğer faktörler,,
endotel ve damar duvarları bozulmasına yol açıyor ve ateroskleroza sebep
oluyor.
Aterom Arter duvarındaki
bir aterom ya da plak, lipit (kolesterol ve yağ asitleri), kalsiyum ve değişken
miktarda lifli bağ dokusu içeren hücre enkazlarının aşırı dercede birikmesidir.
5- Tarihi Antik Yunanlılar arasında, arterler trakea ya bağlı olan
ve dokulara hava taşıması sorlumlulğunda olan hava tutucular olarak
düşünülüyordu. Bu arterlerin boş bulunması ölüm sebebiydi.
Ortaçağda, arterlerin "ruhani kan" veya " yaşamsal
ruh" diye adlandırılan sıvı taşıdığı gözlemlenmiş ve venlerin
içeriklerinden farklı olduğu düşünülmüştür. Bu teori Galen'e geri döndü
Ortaçağın sonlarında, trakea ve ligamentler de "arter" olarak
tanımlandı.
17. yüzyılda William Harvey dolaşım sisteminin modern konseptini,
arter ve venlerin rolünü tanımladı ve basite indirgedi.
20. yüzyılın başlarında Alex Carrel ilk olarak vasküler dikiş
tekniğini , anastomoz ve bir çok hayvandaki başarılı organ transplantasyonunu
tanımladı. Ve böylece, daha önce damarların kalıcı ligasyonu ile sınırlı olan
modern vasküler cerrahiye yeni bir kapı aralardı.