Ana sayfa

 

VIII-Ehl-İ Re'y-Özellikle Ebu Hanîfe

 

EBu MUHAMMED: Re'y ehline gelince, onlar da diğerleri gibi ihtilaf içersindedirler. Önce kıyas yaparlar, sonra kıyası bırakıp istihsana başvururlar. Bir meselede bir görüş ileri sürüp ona göre hüküm verirler, sonra da o hükümlerinden dönerler.

 

Bana Seni b. Muhammed tahdis etti ve dedi: Bize el-Asmaî, Hammad b. Zeyd'den tahdis etti, (Hammad) dedi: Yahya b. Mihnaf ı işittim şöyle diyordu: "Maşnk ehlinden (Doğudan) bir adam, bir sene evvel Mekke'de kendisine verdiği bir yazı ile Ebu Hanife'ye (80-150) geldi. Sormuş olduğu şeyi ona (tekrar) arzetti. Ebu Hanife de vermiş olduğu bu hükümden tamamen döndü. Bunun üzerine adam başına toprak saçarak şöyle dedi: "Ey insanlar geçen sene bu adama geldim, bana şu yazdığı şekilde fetva verdi. Ben de bu fetvaya dayanarak, pekçok kan akıttım, pekçok kimseyi (bu fetvaya dayanarak) evlendirdim. Bu sene de kalkmış dediğinden dönüyor...!"

 

Bana Sehl b. Muhammed tahdis etti. Ona da el-Muhtar b. Amr haber vermiş ki, bir adam Ebu Hanife'ye (80-150) {yukarıdaki mesele için) bu nasıl olur?" demiş;

 

Ebu Hanife: O, geçen seneki görüşüm idi. Bu sene ise görüşüm geçen senekinden başkadır, demiştir.

 

Adam: Bana, gelecek sene başka bir görüşte bulunmayacağını teminet (garanti ver) dermiş.

 

Ebu Hanife: Bu nasıl olur bilmem ? Cevabını vermiş.

 

Adam da: Lakin ben, Allanın lanetinin senin üzerine olduğunu biliyorum, demiştir .

 

el-Evzai (88-157) şöyle derdi: "Biz, Ebu Hanife'yi re'y ile hüküm verdiğinden dolayı ayıplamıyoruz. Nitekim hepimiz re'y ile hüküm veriyoruz. Fakat biz onu, kendisine bir hadis ulaştığı halde (hadisi bırakıp başka bir görüşle) hadise muhalefet ettiğinden dolayı kınıyoruz."

 

Bana Sehl b. Muhammed tahdis etti. (Sehl) dedi: Bize el-Asmai, Hammad b. Zeyd'den haber verdi.

 

Haramad (98-179) şöyle dedi: Ebu Hanifeye, İhrama giren ve İzar (ihramın alt kısmı) bulamayıp, don giymiş olan bir adamın durumundan sorulduğunda ben de orada idim. Ebu Hanife: "Fidye gerekir" dedi. Ben bunun üzerine: "Subhanallah.. Bize Amr b. Dinar, Cabir b. Zeyd'den o da İbni Abbas'dan tahdis etti ki, (İbn Abbas) şöyle demiştir: "Rasulullahı ihrama girecek olan hakkında şöyle derken işittim: "İzar bulamazsa don giyer, na'leyn (ayakkabı, sandalet) bulamazsa mest giyer. dedim.

 

Ebu Hanife: "Bırak onu.. Bize Hammad ( -120) İbrahim'den ( -95) tahdis etti ki, İbrahim: "O kimseye kefaret gerekir." demiştir." dedi.

 

Ebu Asım, Ebu Avane ( -179) den rivayet etti ki (Ebu Avane) şöyle demiştir: "Ben Ebu Hanife'nin yanında idim. Kendisine hurma fidesi çalan bir adam(ın cezası) soruldu. Elinin kesilmesi gerekir, dedi. Ben ona: Bize Yahya b. Said, ona Muhammed b. Yahya b. Hıbban, ona da Rafı b. Hudeyc rivayet etü ve dedi ki: Rasulullah (s.a.v.): "Meyvede ve hurma özünde el kesme yoktur.  buyurdu, dedim. Ebu Hanife: Benim bu hadisten haberim yok, dedi.

 

Ben: Fetva verdiğin adamı geri çevir, dedim.

 

Ebu Hanife: Bırak gitsin.. Zaten boz katırlar onu alıp götürdü,dedi."

 

Ebu asım(121-212) Boz katırların adamın kanını ve etini götürmüş olmasından korkarım, demiştir.

 

Ali bin Asım (l 05-20 l) dedi ki: Ebu Hanife'ye Abdullah b. Mes'ud'un"Kim halkın yemesi için bir koyun keserse,ilk doğacak kızımı ona vereceğim"diyen ve bunun üzerine bir koyun boğazlayan adam hakkında, "Doğacak kız,koyunu kesenin karısı olur. Kıza da diğer kadınlarının mihri kadar mihir gerekir, "diye hükmettiğini rivayet ettim. Ebu Hanife bunun üzerine:"Bu şeytanın hükmüdür."dedi.

 

İbni Rahuye ('veya Rahaveyh) diye bilinen ,İs hakb.îbrahim el-Hanzali( 166-238) kadar Re'y ehlini diline dolayan,onların kusurlarını ortaya seren, onların çirkin görüşlerine karşı insanları kışkırtan ve  uyaran birini görmedim.İbni RahuyefRe'y ehli hakkında}:"Allanın Kitabını ve Rasulünün sünnetini attılar_da,kıyasa sarıldüar. derdi.

 

(İbni Rahuye)bu hususta daha birçok şeyler söylerdi. Mesela (Re'y ehlinin) şu görüşlerini zikrederdi: "Bir adam oturarak uyuşa ve uykusu ağırlaşsa bile onun abdest alması gerekmez. "derler. Sonra da"Her kim bayüırsa,onun abdesti bozulmuştur, "diye İcma ederler. Halbuki bu ikisi arasında hiçbir fark yoktur

 

Üstelik bayılan kimse hakkında bir asıl (nass)yok ki, o asılla abdestinin bozulduğuna delil getirsinler ÎUykunun abdesti bozduğuna dair pekçok hadis vardır. Rasulullahın: "Göz dübürün bağıdır göz uyuduğu zaman bu bağ açılır" ve "Kim uyursa abdest aIsın. hadisleri bunlardandır.

 

Yine (Re'y ehli) yan üstü yatıp,uyku bastınnc abdesti tazelemeyi vacib gördüler de,secde halinde] veya rüku halinde uyuyan ve uykuya dalan kimselef rin abdestini tazelemesini şart koşmadılar. Halbuki yan üstü yatmakdan daha çok rüku ve secde halinde] abdestin bozulmasından korkulur. Onlar bu suretle] ne hadise tabi oldular ,ne de kıyasa uymuş oldular

 

Onlar,"Kim teşehhüdden sonra kahkaha ile gülerse namazı tamamdır. Ancak diğer bir namaz için tekrar abdest alması gerekir."derler. Hangi hata henüz vakti gelmeyen bir namaz için ihtiyatı gözeten, fakat kılmakta olduğu namazda ihtiyata riayet etmeyen kimsenin hatasından daha açıktır..!

 

Keza vefat eden ve geride dedesini (yani) annesinin babasını ve kızının kızını bırakan bir adamın mirası hakkında;mal kızının kızının değil dedenindir, dediler. Keza dede,onlara göre,bütün mirasçı olan akrabalarla beraberdir.

 

Hangi hata bundan daha fahiştir?Çünkü dede anne vasıtasıyla akrabadır. O halde nasıl olur da kızının kızından efdal olur? Kızınm kızı. kızı vasıtasıyla akrabadır. Ancak, annesinin babası,, babasının babasına -isimleri aynı olduğu için- benzetilmiş olabilir.

 

EBu MUHAMMED: Bize İshak -İbni Rahuye-, tahdis etti(ve)dedi: Bize Veki'(129-197) haber ver di ki Ebu Hanife(80-150): (Namaz kılanlara) ne oluyor da,her eğiliş ve dogruluşta ellerini kaldırıyorlar?Yok sa uçacaklar mı?demiş,Abdullah b. el-Mubarek(l 18-181) de ona: Eğer (Hanefiler) iftitah tekbirinde uçmayı istiyorsa (diğerleri de) eğilip dogruluşta uçmak istiyorlar,demektir."diye cevab vermiştir.

 

Sanki çömlek ve cam eşya mal değilmiş ve sanki abanoz,ağaç değilmiş gibi.. onun; "Ben Abanoz ve hurma salkımında el keserim fakat kereste ve kütükte el kesmem. Kireçte el keserim, fakat çömlek ve cam eşyada el kesmem"demesi gibi dini konulardaki keyfîliği de cabası!

 

İshak b. Rahuye (166-238) şöyle dedi: Ebu Hanife'ye gümüş kaplama bir kab ile su içmenin hükmü soruldu,Ebu Hanife:"Bir beis yoktur. Bu kap sadece senin parmağındaki yüzük mesabesindedir ki, elini suya sokar ve parmağındaki gümüş yüzük ile suyu içersin (Gümüş kaplama kab ile su içmek de buna benzer.) dedi.

 

İbni Rahuye,anlatıldığı takdirde kitabı uzatacak bu gibi pekçok şeyler anlatırdı.

 

 

Re'y Ehlinin Kur'ân'a Muhalefeti

 

Bundan daha önemlisi (re'y ehlinin)sanki hiç okumuyorlarmış gibi Kur'an'a muhalefet etmeleridir.

 

Ebu Hanife,kasden öldürülen kimsenin velisinin diyet alamayacağınıza kısas istemek ya da affetmek mecburiyetinde olduğunu söylerdi. Halbuki Allah (C.C) Kur'an'da: "Ey iman edenler! (Kasden) öldürülenler hakkında kısas , size farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın kısas yapıhr. ÖIdüren ölenin velisi olan din kardeşi tarafından affedilirse, örfe uymak ve diyeti güzellikle ona ödemek gerekir. Bu, Rabbin izden size bir kolaylık ve rahmettir. ft (2, el-Bakara, 178)buyu rmaktad ir Ayet -te,"kim kısastan vazgeçerse, ma'rufa(örfe)uyarak diyet istesin"buyuruluyor,yani,güzel bir şekilde isteyeceği diyeti istesin, diyet alacak olan acele etmesin diyeti verecek olan da vakit geçirmeden ve uzatmadan güzel bir şekilde diyetini versin, denmektedir. Sonra ayet devamla:"Bu Rabbinizden bir kolaylık ve rah-mettir"diyor ki, Yahudiler deki "öldürülenin velisi ya afveder ya da kısas is ter "şeklindeki hükmün,müslü-manlardan kaldırılması suretiyle bir kolaylıktır, de-mektir. Ayet devamla:"Kim bu bağışlama ve diyet alıştan sonra(katil veya katilin akrabasına düşmanlık yaparak)tecavüzde bulunursa"yani diyet aldıktan sonra katili öldürürse, "onun için ahirette çok acıklı bir azab vardır."demektedir.

 

(alimler) diyet aldıktan sonra katili öldüren kimse,öldürülür ve ondan diyet alınmaz demişlerdir. Rasulullah (s.a.v.) de: Diyet aldıktan sonra katili öldüreni affetmem demiştir.

 

İşte (rey ehli) bu ve buna benzer hususlarda. özürsüz olarak Kur'an'a ve Rasulullahm sünnetine -böyle bir hadisin mevcudiyetini öğrendikten sonra dahi-muhalefet etmektedirler.

 

Feri meselelerde rey ile hüküm vermeğe gelin ce-her ne kadar hükümlerin esaslarının,farzların ve sünnetlerin kaynakları, akılların takdirine ve kıyasa muhalif olsa da-bu daha hafiftir.

 

Bana ez-Ziyadî tahdis etti(ve) dedi: Bize İsa b. Yunus, el-A'meş'den O da Ebu İshak'dan,o da Abduhayr!dan haber verdi.{Abduhayr)dedi: Ali b. Ebi Talib (r.a.) şöyle dedi: "Ben,mestin üstünün altından daha ziyade meshedilmesi gerektiğini,Rasulullahm mestlerinin üstünü meshettiğini görünceye kadar kabul etmiyordum.

 

Bana Ebu Halim. el-Asmaî'den tahdis etti.(el-Asmaî)dedi: Zufer b, Huzeyri (110-158) birisine on ile yirmi arasım vasiyyet eden bir adam hakkın-da:"pokuz verilir,ne on verilir ne de yirmi. Nasıl ki sen:"İki direk arasındaki onundur, "dediğin zaman ,sadece bu iki direk arası onundur. Bu iki direk ona dahil değildir, "derken işittim?

 

Biz ona: "Bir adamın başı kınalı bir oğlu ol-sa,adama: Oğlun kaç yaşında? denilince adam da,alt-mış ile altmış iki arasında dese,bu takdirde sizin kıyasınıza göre adamın oğlu bir yaşında demektir, "dedik.

 

ZufenBen bu mevzuda istihsan ile hüküm veriyorum, dedi.

 

Bize Muvatta'da Malik'den (95-179), o da Ra bia b. ebî Abdirrahman'danf136) rivayet edildi. (Rabîa)dedi: Saîd b. el-Museyyeb'e (  -94), Bir kadının bir tek parmağının diyeti nedir?"dedim,"On de-ve"dedi.

 

Ben:İki parmağinki kaç devedir? dedim. Saîdi 'Yirmi deve"dedi.

 

Ben: Üç parmağın ki kaç devedir?dedim.

 

Saîd:"Otuz deve"dedi.

 

Ben: "Dört parmağınki kaç devedir?dedim.

 

Saîd:'Yirmi deve"dedi.

 

" Ben: Yara büyüyüp,zarar arttıkça diyeti azalıyor [bu nasıl iş?) dedim.

 

Saîd: Ey kardeşimin oğlu,sünnet böyle.. !dedi.

 

EBu MUHAMMMED: Re'y ve kıyasa karşı Irak ehlinin en serti eş-Şa'bi(17-104) en yumuşak davrananı da Mucahid(21-103) idi.

 

Bana Ebu'l-Hattab tahdis etti (ve) dedi ki: bana Malik b. Said tahdis etti (ve) dedi: bana el-A'meş. Mucahid'den haber verdi. Mucahid şöyle demiştir: "ibadetlerin efdali güzeli isabetli reydir."

 

Yine bana Muhammed b. Halid b. Hıdaş tahdis etti (ve) dedi: (bana babam tahdis etti (ve) dedi;) bana Müslim b. Kuteybe tahdis etti (ve) dedi: Bize Malik b. Miğvel ( -159) haber verdi (ve) dedi: eş-Şa'bi re'y ehline baktı ve bana şöyle dedi: "Bunlar sana Rasulullahın ashabından ne rivayet ederlerse onu kabul et, fakat kendi reyleri (görüşleri) ile söylediklerini helaya fırlat..! "

 

eş-Şa'bi: Kıyastan sakınmız. Çünkü siz kıyas yaptınız mı, haramı helal. helalı da haram yaptınız de-mektir."derdi.

 

EBu MUHAMMED: Bana er-Rıyaşî tahdis etti (ve) dedi ki: Bize el-Asmaî,Ömer b. Ebî Zaide'den haber verdi  Ömer b. Ebî Zaide)( -15?) şöyle dedi:"eş-Şa'bi-ye:"Bu,kıyasa uymuyor!"denildi,bunun üzerine eş-Şa'bi, (erkeğin tenasül uzvunu zikrederek)kıyasa sövdü.

 

Bana er-Rıyaşî, Ebu Ya'kub el-Hattabî'den, o da amcasmdan, o da ez -Zuhri'den(50-124) tahdis etti, ez-Zuhrî şöyle demiştir: "Hadis erkektir. onu adamların erkek olanları sever. kadın olanları da sevmezler.

 

EBu MUHAMMED: Füru asla tabi olduğuna göre,asıllarına uymayan furu (teferruat) meseleler-de,sen nasıl   düzenli bir kıyas yapabilirsin?

 

Nasıl olur da kıyasta, on dirhem çalanın eli kesilir de, yüzbin dirhemi gasbedenin eli kesilmez?. Yine nasıl olur da facir olan hür bir kimseye iftira edene kazf cezası olarak sopa vurulur da. iffetli (namuslu) bir köleye iftira edene kazf cezası tatbik edilmez?Nasıl olur da cariyelerin rahimlerinin temiz olduğu bir hayz ile anlaşılır da,hür olan kadınların temizliği üç hayız ile anlaşılır?Nasıl olur,bir adam (hür olan)ihtiyar ve çirkin bir kara kadınla evlendiğinde evli sayılır da yüz güzel cariyeye sahip olduğu halde evli sayılmaz ?

 

BİR SONRAKİ İÇİN TIKLA:

 

eI-Câhız