NEVEVİ
MİN HAC / NAMAZ
YOLCU
NAMAZI
Mubah ve
uzun yolculukta dört rekâtlı namazları kısaltarak eda etmek caizdir. Evde
geçirilen namazlar yolculukta kısaltılarak kaza edilemez. Bir kimse yolculukta geçirdiği
namazları en zahir kavle göre yolculukta kısaltarak kaza edebilir, ancak mukim
halde kısaltarak kaza edemez.
Bir
belde'den yolculuğa çıkan kimsenin yolculuğu, belde'nin suru aşıldıktan sonra
başlar. Sur kendi yolunun yönünde ise ve sur'un arkasında binalar varsa, en
sahih kavle göre bu binaları da geçmesi şarttır. Ben diyorum ki; sefer'in
başlangıcı için sur'un arkasındaki binaları geçmek şart değildir. Allah daha
iyi bilir.
Belde'nin
suru bulunmazsa, yolculuk gidilen yöndeki binalar aşıldıktan sonra başlar.
Harabeleri ve bostanları geçmek şart değildir. Sefer'in başlangıç noktası
konusunda köy de belde hükmündedir. Çadırda oturan için yolculuk; konaklama,
küllük ve çocukların oyun yeri gibi çadırların müştemilâtını aştıktan sonra
başlar. Yolcunun yolculuğun başlangıç noktasına dönmesiyle yolculuğu sona erer.
Yolcu
gideceği yerde dört gün kalmaya niyet ederse, oraya ulaştığı zaman yolcu
olmaktan çıkar. En sahih kavle göre, sefere gidiş ve seferden dönüş günü bu
dört günden sayılmaz.
Yolcu,
misafir olduğu belde'den ayrılacağına niyet eder de işinin tamamlanması günden
güne kalırsa, giriş ve çıkış günleri dışında on sekiz gün namazını kısaltarak
kılabilir. Zayıf kavle göre bu süre, çıkış ve giriş günleri dışında dört
gündür. Bir kavle göre ise işi tamamlanıncaya kadar namazını kısaltarak
kılabilir. Zayıf kavle göre bu ihtilaf, (yolcunun dört günden fazla namazını
kısaltarak kılması hakkındaki ihtilaf) öldürülmekten korkan kimse hakkındadır.
Tüccar ve benzeri kimseler hakkında değildir.
Yolcu,
işinin uzun bir sürede (dört güde) biteceğini bilirse, mezhep alimlerince kabul
edilen rivayete göre namazını kısaltamaz.
1. Namazı
Kısaltmanın Şartları
Sefer
mesafesi kırk sekiz Haşimi mili uzunluğunda olmalıdır. Ben diyorum ki, bu
mesafe yüklü bir devenin normal yürüyüşü ile iki merhale (90 km.) olmalıdır.
Mesafe konusunda deniz yolculuğu kara yolculuğu gibidir. Yolcu bu milleri bir
saat gibi daha az bir sürede alsa da, namazım kısaltarak kılması sahihtir.
Allah daha iyi bilir.
Yolcu,
mesafesi en az iki merhale olan belli bir yere gitmeyi kast etmelidir. Şu
halde, nereye gideceğini bilmeyen ve yolculuğunun hangi tarafa olacağına bir
türlü karar veremeyen, yeri belli olmayan borçluyu veya efendisinden kaçmış
köleyi aramaya çıkan ve bulunduğu zaman geri dönen kişi namazım kısaltamaz. Bir
kimse gitmek istediği yöne doğru biri kısa diğeri uzun iki yol olur da kolay ve
güvenilir olan uzun yolu tercih ederse, namazını kısaltabilir. Aksi halde böyle
bir sebep olmadan uzun yolu tercih ederse, en zahir kavle göre namazını
kısaltamaz.
Köle
efendisi ile kadın kocası ile asker de komutanı ile beraber sefere çıkar da
bağlı bulundukları kişilerin ne kadar yol alacaklarını bilmezlerse, namazlarını
kısaltamazlar. Tâbi oldukları kişiler sefere niyet etmedikleri halde kendileri
niyet ederlerse, sadece askerin niyeti geçerli olup namazını kısaltabilir.
Bir kimse
uzun bir yolculuğa çıkar da sözgelimi yolun yarısında geri dönmeye
niyetlenirse, yolcu olmaktan çıkar. Tekrar yoluna devam etmek isterse, kararını
verdiği yerden itibaren seferi sayılır.
Yolculuğunda
asi olan kişi seferin kolaylıklarından faydalanamaz. Meselâ, efendisinden
kaçıp yola çıkan köle ve kocasına küsüp yola çıkan kadın seferin
kolaylıklarından faydalanamaz.
Bir kimse
mubah bir yolculuğa çıkar da sonra bir günah (zina veya yol kesmek gibi)
işlemeye yönelirse, en sahih kavle göre seferin kolaylıklarından faydalanamaz.
Fakat günah işlemek üzere yola çıkar ve sonra bu niyetinden vazgeçip tövbe
ederse, tövbe ettiği yerden itibaren seferi sayılır.
Seferi
olan kimse namazını tam olarak kılan kimseye iktida ederse -bir anlık olsa
bile- namazını tam olarak kılması lazımdır. Seferi olan imamın burnu kanar ve
yerine mukim birini geçirirse, misafir olanlar namazlarını tam olarak
kılarlar. Keza seferi imam geri döner ve imametliğe geçerse, seferi olan
muktedilerin namazlarım tam olarak kılmaları gerekir. Namazı tam olarak kılmaya
niyetlenen misafirin veya imamının namazı bozulur veya imamın abdestsiz olduğu
anlaşılırsa, kendisi namazı tam olarak kılar.
Yolcu
seferi olduğunu zannettiği imama uyar da sonra mukim olduğu anlaşılır veya
imamın seferi olup olamadığını bilmiyorsa, namazım tam olarak kılmalıdır.
Şayet imamın seferi olduğunu bilir de namazını kısaltarak kılmaya niyet edip
etmediğinden şüphe ederse, namazını kısaltarak kılar. Ancak imamın namazını
kısaltarak kılmaya niyet edip etmediğinden şüphe eder ve kendi kendine:
"İmam namazını kısaltarak kılarsa ben de kısaltarak kılarım aksi halde
tam kılarım." derse, en sahih kavle göre namazını kısaltarak kılar.
Namazı
kısaltarak kılan kişi, ihram tekbiri alırken namazı kısaltarak kılacağına niyet
etmeli ve namaz boyunca niyeti bozacak
şeylerden
sakınmalıdır. Şöyle ki; seferi olan kişi namazı kısaltarak kılmaya niyet ederek
tekbir alır da sonra kısaltmak veya tam olarak kılmak konusunda tereddüt ederse
veya namazı kısaltmaya niyet edip etmediği hususunda şüphe ederse veya imam
üçüncü rekâta kalktığı zaman, imam mukim midir yoksa yanıldı mı diye şüpheye
düşerse, bütün bu hallerde namazını tam olarak kılması lazımdır.
Namazı
kısaltarak kılan kimse, gerekmediği halde tam kılmak için bilerek ayağa
kalkarsa namazı batıl olur. Ancak sehven üçüncü rekâta kalkarsa geri döner,
sehiv secdesi yapar ve selâm verir. Şayet kıyamda iken namazı tam olarak kılmak
isterse; geri döner, oturur ve namazı tam olarak kılmak niyetiyle kalkarak
namazına devam eder.
Namazı
kısaltarak kılan yolcunun, namazını bitirinceye kadar seferi olması şarttır.
Şayet namazda iken mukim olmaya niyet eder veya gemisi ikamet ettiği yere
ulaşırsa namazı tam olarak kılar. Seferi kimsenin seferde namazı kısaltmanın
caiz olduğunu bilmesi şarttır.
Yolculuk
mesafesi üç konak uzunluğunda ise, meşhur kavle göre namazı kısaltarak kılmak,
tam olarak kılmaktan faziletlidir. Bir zararı yoksa, yolculuk esnasında ramazan
orucunu tutmak iftar etmekten faziletlidir.
2. Cem-İ
Takdim Ve Cem-İ Te'hir
Öğle veya
ikindi namazını birleştirerek birinci veya ikinci vakitte kılmak caizdir. (
İkindi namazım öğle vaktinde öğle namazı ile birlikte kılmaya cem-i takdim; öğle
namazını ikindi vaktinde ikindi namazı ile birlikte kılmaya cem-i te'hir
denir.) Akşam ve yatsı namazını da, öğle ve ikindi namazı gibi uzun yolculukta
bir arada kılmak caizdir. Keza bir kavle göre, kısa mesafeli yolculukda da iki
namazı bir arada kılmak caizdir. Yolcu öğle vaktinde hareket halinde ise, öğle
namazını geciktirerek ikindi namazının vaktinde kılması; öğle vaktinde
istirahat halinde ise, ikindiyi öne alarak öğle vaktinde kılması daha
faziletlidir. Vakit namazlarını öne alarak kılmanın üç şartı vardır:
1- Önce
birinci vaktin namazını kılmaya başlamak. İki namazı bir arada kılan kimse,
birinci namazın bozulduğunu anlarsa, ikinci namaz da bozulmuş sayılır.
2-
Namazları bir arada kılmaya niyet etmek. Niyet, birinci namazı kılmaya
başlarken söylenmelidir. En zahir kavle göre, niyeti namaz arasında söylemek
caizdir.
3- İki
namazın arasına uzun bir fasıla girmemelidir. Bir mazeret sebebiyle de olsa
namazlar arasına uzun bir fasıla girerse, ikinci namaz kendi vaktinde kılınması
lazımdır. Kısa fasılanın ise zararı olmaz. Fasılanın kısa veya uzun olması örf
ile bilinir. En sahih kavle göre, teyemmümle namaz kılan kişi de namazlarını
bir arada kılabilir. Suyu aramak gibi namazın maslahatı için araya hafif bir
fasıla girerse zararı olmaz.
Bir kimse,
namazını cem' eder de sonra, birinci namazın bir rüknünü terk ettiğini anlarsa,
her iki namazı batıl olur ve ikisini bir arada iade etmesi lazımdır. İkinci
namazın bir rüknünü terk etmiş ve araya uzun bir fasıla girmemişse, onu yeniden
kılar. Fasıla uzun olursa namaz batıl olur ve cem' yapamaz. Şayet hangi namazın
rüknünü terk ettiğini bilemezse, her bir namazı vaktinde eda etmesi lazımdır.
Birinci namazı te'hir ederse, en sahih kavle göre niyet, tertip ve muvalata
riayet etmesi vacib değildir. Vakit namazlarını geciktirerek kılarken birinci
namazın vakti çıkmadan namazları bir arada kılmaya niyet etmek vacibtir. Bir
arada kılmaya niyet etmeden namazını geciktiren günahkar olur ve namazı kazaya
kalır. Namazları geciktirerek kılmada yolculuğun namazın sonuna kadar devam
etmesi şarttır.
Namazı
cem-i takdim ile kılan kişi, iki namaz arasında mukim olursa, artık cem'
yapamaz. İkinci namazı kılmakta iken veya namazı bitirdikten sonra mukim
olursa, en sahih kavle göre cem-i takdim geçerli sayılır. Namazları cem-i
te'hir yaparak kılan kimse namazları bitirdikten sonra mukim olursa, namaza
bir tesiri olmaz. Fakat daha ikinci namazı bitirmeden mukim olursa birinci
namazı kaza sayılır.
Mukim
olan kimsenin, yağmur sebebiyle ikindiyi öne alarak öğle namazı ile birlikte
kılması caizdir. İmamın son kavline göre, yağmur sebebiyle namazları vaktinden
te'hir ederek kılmak caiz değildir. Namazları cem-i takdim ile kılmak için
yağmurun her iki namazın evvelinde mevcut olması şarttır. En sahih kavle göre
yağmurun, birinci namazın selâmı esnasında olması şarttır. Eriyen kar ve
dolunun hükmü de yağmurun hükmü gibidir.
Yağmur
sebebiyle namazları öne alarak bir arada kılmak, en zahir kavle göre uzak
camide cemaatle namaz kılan veya yağmurdan dolayı yolda eziyet gören kimseye
mahsus bir ruhsattır.