NAMAZ / RÜKÜNLER |
YEDİNCİ RÜKÜN: SECDE
Namazın yedinci rüknü
secdedir.
A. Secdenin En Az
Miktarı
Secdenin en azı kişinin
alnının bir kısmını namaz kıldığı yere değdirmesidir.
Şayet kişi kendisine
bitişik olan bir şey üzerine secde etse, kendisinin hareket etmesi ile secde
ettiği şey hareket etmiyorsa bu caiz olur.
Daha güçlü olan görüşe
göre kişinin secde esnasında ellerini, dizlerini ve ayaklarını yere koyması
farz değildir.
Ben [Nevevi] derim ki:
Daha güçlü olan görüşe göre bu farzdır.
Allah daha iyi bilir.
Kişinin secdede
hareketsiz kalması, başının ağırlığının secde ettiği yere ulaşması, başka bir
sebeple yere eğilmemiş olması gerekir. Buna göre kişi yüz üstü düşse yeniden
rükudan sonraki ayakta durma pozisyonuna dönmesi gerekir.
Daha doğru olan görüşe
göre kişinin secde yaparken bedeninin alt kısımlarının üstte ki kısımları
üzerine yükselmesi gerekir.
B. Secdenin en kamil
şekli
Secdenin en kamil şekli şudur:
Kişi aşağı eğilmek için -ellerini kaldırmaksızın- tekbir alır, önce dizlerini
sonra ellerini sonra da alnı nı ve burnunu yere koyar. Secdede üç kere sübhane
rabbiye'l-a'la der.
Tek başına namaz kılan
kişi şunu da söyler: Allahümme leke secedtü ve bike amentü ve leke eslemtü.
Secede vechi lillezi halakahu ve savverahu ve şekka sem'ahu ve basarahu.
Tebarekallahu ahsenü'l-halikin.
Kişi secde esnasında
ellerini omuzları hizasına koyar, parmaklarını bitişik vaziyette kıble yönüne
doğru uzatır. Kişi rüku ve secdede dizlerini birbirinden ayırır, karnını
bacaklarından yüksekte tutar, kollarını da bedeninin yanlarından uzaklaştırır.
Kadın ve çift cinsiyetli kişi ise [karınlarını bacaklarına] bitiştirir.
A. SECDENİN NAMAZIN
RÜKNÜ OLMASI
B. SECDENİN EN AZ
MİKTARI
C. SECDENİN EN KAMİL
ŞEKLİ
A. SECDENİN NAMAZIN
RÜKNÜ OLMASI
Namazın yedinci rüknü
secdedir.
Namazın yedinci rüknü,
her bir rekatta iki kere secde yapmaktır.
Secdenin namazın rüknü
olduğunun delili şunlardır:
[*] - "rüku yapın,
secde yapın" [Hac, 77] ayetinde secde emredilmiştir.
[*] - Nebi (s.a.v.)
namazını düzgün bir şekilde kılmayan bir adama şöyle buyurmuştur: Namaz kılmak
istediğinde tekbir getir. Sonra Kur' an' dan kolayına geleni oku. Sonra rüku
pozisyonunda sakin bir şekilde kalacak şekilde rüku yap. Sonra rükudan
doğrularak dümdüz ayakta bekle. Sonra secde pozisyonunda sakin bir şekilde
kalacak şekilde secde yap, sonra başını secdeden kaldırarak sakin şekilde otur,
sonra namazının bütününde bu şekilde hareket et. (Buhari, Ezan, 757; Müslim,
Salat, 883)
Bir rekatlaki iki secde
tek bir rükün olarak kabul edilmiştir; çünkü ikisi bitişiktir. Nitekim aynı
gerekçe ile bazı alimler namazın dört rüknünde yapılması gereken tuma'nineyi
[bir süre hareketsiz kalma] o rükünler içinde kabul etmişlerdir.
Secde sözlükte alçalmak,
eğilmek gibi anlamlara gelir. Bir başka görüşe göre ise boyun eğmek ve tezellül
anlamlarına gelir.
B. SECDENİN EN AZ
MİKTARI
A. ALNI YERE DEĞDİRMEK
Secdenin en azı kişinin alnının
bir kısmını namaz kıldığı yere değdirmesidir.
Secdenin en azı kişinin
kişinin alnının bir kısmını, üzerinde namaz kıldığı yer vb. bir şeye
değdirmesidir.
[*] - Bunun delili şu
hadistir: Secde yaptığında alnını yere iyice yerleştir; [kuşun bir yere
gagasını vurup kaldırması gibi} alnını değdirir değdirmez hemen kaldırma. (İbn
Hibban, Salat, 1887. İbn Hibban bu hadisin sahih olduğunu söylemiştir)
[*] - Habba.b b. Eret
şöyle demiştir: Nebi (s.a.v.)'e kızgın taşlar üzerinde namaz kılarken almmızı ve
avuçlarımızı yere koyarak secde yapma konusunda şikayette bulunduk, bizim
şikayetimizi haklı bulmadı. (Müslim, el-Mesacid, 1404; Beyhaki, Salat, 105)
Yani şikayet ettiğimiz
konuyu ortadan kaldırmadı. Bu hadisi Beyhaki sahih senetle rivayet etmiştir. Müslim'in
rivayetinde "alınlarımız" ve "ellerimiz" ifadeleri
bulunmamaktadır.
Şayet secde sırasında
alnı yere koymak farz olmasaydı Nebi (s.a.v.) alınlarını örtmeleri konusunda
onlara yol gösterirdi.
[Zayıf] bir görüşe göre
bunların bütününü [alnı, burnu, dizleri ve elleri] yere koymak gerekir.
İlk görüşe göre alın
dışındaki organları yere koymak müstehaptır.
Hatta yalnızca bunların
bir kısmı ile yetinmek mekruhtur.
Secdede sadece alnı yere
koymak farzdır; çünkü alnını yere koyan kişinin fiiline "secde"
sözcüğü kullanılır.
"Alnını yere
koymak" ifadesi [alnını yere koymaksızın] yüzünü [yanağını] ve burnunu
yere koymayı dışarıda bırakmaktadır; çünkü bunları yere koyması yeterli
olmadığı gibi farz da değildir.
B. KİŞİNİN ELBİSESİNİN
BİR BÖLÜMÜNE SECDE ETMESİ
Şayet kişi kendisine
bitişik olan bir şey üzerine secde etse, kendisinin hareket etmesi ile secde
ettiği şey hareket etmiyorsa bu caiz olur.
Kişi kendisine bitişik
olan; elbisesinin uzun olan kolları ve sarı ğı gibi bir şey üzerinde secde etse,
kendisinin hareket etmesiyle o şey hareket etmiyorsa secde caiz olur. Çünkü bu,
kendisinden ayrı olan şey hükmündedir. Şayet -kişinin boynundaki mendil vb.
gibi- ayağa kalkma, oturma vb. gibi durumlarda üzerinde secde ettiği şey de
kendisi ile birlikte hareket ediyorsa o zaman secde caiz olmaz. Şayet bunu
bilerek ve kasten yapmışsa namazı batılalur. Unutarak veya bilmeksizin yapmışsa
namazı batılalmaz; ancak secdeyi tekrar yapması gerekir.
Oturarak namaz kıldığında
üzerinde olan ve hareket etmeyen bir şeyayakta namaz kılmış olsaydı hareket
edecek durumda olsa bile bunun bir zararı olmaz; çünkü dikkate alınacak olan
namaz kılma anındaki durumdur. Bu konuya temas eden kimseyi görmedim, ancak bu
konuda zahir olan görüş budur.
Nevevi'nin metindeki
ifadesinden "kişinin kendi eli üzerine secde yapamayacağı" evleviyede
anlaşılır.
Metindeki
"kendisine bitişik olan" ifadesi ile "kendisinden ayrı hükmünde
olan şeyler" dışarıda bırakılmış olmaktadır. Üzerine bitişik olmayan odun
vb. bir şey kişinin hareket etmesiyle hareket etse bile -el-Mecmu'un abdesti
bozan şeyler konusunda da yer aldığı üzerebunun bir zararı olmaz.
> Kişi üzerinde
bulunan elbisesinin bir bölümüne secde etse, bu elbise kendisinin hareket etmesi
ile hareket etmiyorsa secde sahih olur.
> Kişinin üzerinde
bulunan elbisesinin bir bölümünde necaset olsa namazı sahih olmaz.
Yukarıdaki iki hüküm
arasında şu fark bulunmaktadır: Secdede dikkate alınacak olan husus kişinin
alnını secde yerine yerleştirmesidir. Nitekim hadis bunu emretmektedir. Şayet
secde edilen şey hareket ediyorsa, alnı nı yerleştirmek söz konusu olamaz.
Diğer meselede ise dikkate alınacak olan husus kişiye nispet edilen herhangi
bir şeye necasetin ilişmemesidir. Çünkü Allah (celle celalühü) "elbiseni
temizle" [Müddessir,4] buyurmuştur. Kişinin elbisesinin ucu ona nispet
edilmektedir, bu yüzden burası necis olduğunda namaz batı! olur.
C. SECDE YERİNDE BULUNAN
BİR NESNE ÜZERİNE SECDE ETMEK
Kişi secde edeceği yerde
bulunan yaprak vb. bir şey üzerine se cde etse, şayet kişi secde ettiğinde bu
nesne kişinin alnına yapışırsa ve onunla beraber kalkar, sonra kişi ikinci defa
onun üzerine secde yaparsa bunun zararı olur. Kişi [iki secde arasında] bunu
alnından uzaklaştırır sonra ikinci secdeyi yaparsa bunun zararı olmaz.
Kişi yara vb. bir şeyin
üzerindeki sargıya zorunluluk sebebiyle, örneğin bunu gidermenin zor olması
sebebiyle secde etse secdeyi tekrarlaması gerekmez. Çünkü özür sebebiyle ıma
ile yapılması halinde secdenin tekrarlanması gerekli olmadığına göre bu
secdenin tekrarlanması hiç gerekli olmaz.
Aynı şekilde kişi
alnında biten saçlar üzerine secde etse bunun zararı olmaz; çünkü alında biten
şaçlar, alnın derisi gibidir. Bunu Beğavı fetvalarında zikretmiş, İsnevı buna
muttali olamamış ve şöyle demiştir: "Bu secdenin mutlak olarak yeterli
olması muhtemeldir; teyemmüm yapan kişinin bu sargıyı çözmesinin gerekmemesi de
bunu göstermektedir." Bu yerinde bir görüştür. İsnevı daha sonra şöyle
söylemiştir: "Bundan daha yerinde olan bir görüş şudur: Kişi bütün alnıyla
secde ettiyse bu yeterlidir; şayet böyle yapmadıysa secdenin aslını yapmaya
gücü yettiğinden alnında saç olmayan kısım üzerinde secde yapması
gerekir".
D. SECDEDE ELLERİ,
DİZLERİ VE AYAKLARI YERE KOYMAK
Daha güçlü olan görüşe
göre kişinin secde esnasında ellerini, dizlerini ve ayaklarını yere koyması
farz değildir.
1. el-Muharrer yazarına
göre
[Secde ederken elleri,
dizleri ve ayakları yere koymak farz mıdır?
Bu konuda Şafil'ye ait
iki görüş vardır]
[Birinci görüş]: Daha
güçlü olan görüşe göre secde esnasında elleri, dizleri ve ayakları yere koymak
farz değildir.
Bunun delili şu ayettir:
"Onların işaretleri yüzlerindeki secde izleridir." [Fetih, 29]
Bir başka delil de daha
önce geçen hadisteki: "Secde ettiğinde alnını yere koy" ifadesidir.
Hadiste ve ayette
yalnızca alnın zikredilmesi onun diğer organlardan farklı olduğunu gösterir.
Ayrıca diğer organları secdede yere koymak farz olsaydı, alnı yere koymaktan
aciz olan kişinin ima ile namaz kılarken bu organları koyması farz olurdu.
Diğer organlar üzerinde ima yoluyla secde farz olmadığına göre normal durumda
bu organları yere koymak da farz olmaz. Yine secdenin amacı en şerefli organı
ayakların konulduğu yere koymaktır, bu şeref ise alına özgüdür.
Kişinin secde yaparken
bütün organlarını yerden kaldırması tasavvuru mümkün bir durumdur. Örneğin kişi
aralarında küçük bir duvar bulunan iki taş üzerinde namaz kıldığında secde
esnasında o duvar üzerinde yüzükoyun uzanır ve böylece bütün organları havada
kalmış olur.
2. İmam Nevevi'ye göre
Ben [Nevevİ] derim ki:
Daha güçlü olan görüşe göre bu farzdır. Allah daha iyi bilir.
[*] - Bu görüşün delili
Buhari ve Müslim'deki şu rivayettir: Yedi kemik üzerine secde etmem emredildi.
Nebi (s.a.v.) bunu söyledikten sonra eliyle burnu, elleri, dizleri ve ayak
parmaklarına işaret etti. (Bunlardan biri alındır.)!Buharİ, Ezan, 812; Müslim,
Salat, 1098)
İma ile secde yaparken
alın dışındaki organların yere konması ve alın gibi yere yaklaştırılması farz
değildir; çünkü secdenin çoğunluğu ve tevazu / boyun eğmede son nokta alnı yere
koymaktır.
Diğer organların
yalnızca bir bölümünün yere konulması yeterlidir.
Ellerde elin iç kısmının
konulması dikkate alınır; ister parmaklar ister avuç olsun fark etmez. Nevevİ bunu
el-Mecmu'da belirtmiştir.
Ayaklarda parmakların
altının yere konması esas alınır, parmakların dış kısmının veya yalnızca
uçlarının yere konması yeterli değildir.
Secdede yere konan
organların çıplak olması farz değildir; hatta dizlerin açık olması mekruhtur;
çünkü bu avretin açılmasına yol açabilir. [Zayıf] bir görüşe göre ise daha önce
geçen Habba.b hadisinin zahiri sebebiyle avuçların içinin açık olması gerekir.
Bu görüşe şu şekilde
itiraz edilmiştir: Habbab'ın "Nebi (s.a.v.) şikayetimizi haklı
bulmadı" ifadesi alın ve avuçlar birlikte düşünülerek söylenmiştir.
Nitekim İbn Mace'nin rivayet ettiği şu hadis de bunu desteklemektedir: Nebi
{s.a.v.} Eşhel oğulları mescidinde namaz kıldı, üzerinde yarık bir elbise
vardı, ellerini bu yırtıkların üzerine koyarak taşlardan koruyordu. (İbn Mace,
İkametü's-salati ve's-sünnetü fiha, 1032)
Görüş ayrılığından
kurtulmak için ellerin çıplak olması, ayaklarda mest olmadığında ayakların da
çıplak olması sünnettir.
Kişinin el ve ayaklarının
parmaklarını kıbleye döndürmesi secde ederken parmakların iç-orta kısımları
üzerine dayanması ile mümkündür.
Bu organları yere
koymanın farz olduğu durum, organlardan herhangi birini koymanın imkansız
olmadığı hallere özgüdür. Şayet bir imkansızlık söz konusu ise farziyet düşer.
Örneğin kişinin eli dirsek kemiğinden kopmuşsa bu kolu yere koymak gerekmez.
Yine kişinin ayak parmakları kopmuşsa ayağını yere koyması gerekmez; çünkü
konulması farz olan kısım ortadan kalkmıştır.
Not: Kişinin doğuştan iki başı, dört kolu ve dört
ayağı olsa iki alnının her birinden bir bölümü ve diğer organların her birinden
bir bölümü secde ederken yere koyması mutlak olarak gerekir mi yoksa bunların
bir kısmının fazladan yaratılmış olup olmaması arasında ayrım yapılır mı? Bu
konuda temas eden kimseyi görmedim. Ancak hocam Remli bu konuda bana şu fetvayı
vermiştir:
[a] - Kişi hangi
organının fazlalık olduğunu biliyorsa o organ dikkate alınmaz,
[b] - şayet bu
organların tümü asli organ ise hadisteki emir sebebiyle farzın sorumluluğundan
kurtulmak için bu organlardan yedi tanesi üzerinde secde yapar: Yani alınların
biri ve iki el, iki diz ve iki ayak parmakları üzerine secde yapar.
[c] - Asli organ,
fazlalık organla karışırsa her birinin bir bölümünü yere koymak gerekli olur.
E. SECDEYE HAREKETSİZ
KALIP BAŞIYLA YERE YÜKLENMEK
Kişinin secdede
hareketsiz kalması farzdır.
Bunun delili, namazını
doğru-dürüst kılmayan kişiye Nebi {s.a.v.)'in söylemiş olduğu yukarıda geçen
hadistir.
Başının ağırlığının
secde ettiği yere ulaşması farzdır.
Bunun delili "secde
yaptığında alnını yere yerleştir" hadisidir.
"Başın
ağırlığı" ifadesi "başın altında pamuk veya kendir / kenevir gibi
[yumuşak] bir şey bulunduğunda onu dümdüz etmeyecek şekilde başıyla yere
yüklenmek" demektir. Bu, "elinin altında pamuk ve kendir / kenevir
olsa izi elinde görülecek şekilde yüklenmek" anlamına gelir.
İmam [Cüveyni] yalnızca
başın yere konması ile yetinmiş hatta "başı yere bastırmaktansa böyle
yapmak tevazuya daha yakındır" demiştir.
Diğer organlar için bu
şart dikkate alınmaz. Bu, er-Ravda'nın ifadesinden anlaşılmaktadır. Hocam Remlı
de Şerhinde hocası Zekeriya el-Ensarl'nin Menhecü't-tüllab adlı eserini şerh
ederken ona muhalif olarak bu yönde fetva vermiştir.
Zerkeşı şöyle demiştir:
Alın dışındaki organların da secdede yere konmasını farz kabul edersek bunlar
ile yere bastırmak şart olmaz. İmam [Cüveynl]' den nakledildiğine göre
imamların sahih kabul ettiği görüş ayak parmaklarının üzerine yüklenmeksizin
yere konmasıdır.
Nevevİ et-Tahkik'te
şöyle demiştir: Kişinin ellerini omuzları hizasına koyması, el parmaklarını
bitişik bir şekilde kıble yönüne uzatması ve bunlara dayanması menduptur.
F. BAŞKA BİR SEBEPLE
EĞİLMEMİŞ OLMAK
Başka bir sebeple yere
eğilmemiş olması gerekir. Buna göre kişi yüz üstü düşse yeniden rükudan sonraki
ayakta durma pozisyonuna dönmesi gerekir.
Kişinin secdeden başka
bir sebeple veya kasıtsız olarak yere gitmemesi gerekir. Nitekim bu rüku
konusunda da geçmişti.
Buna göre kişi rükudan
dimdik doğrulduktan sonra yüz üstü yere düşse tekrar ayağa kalkması ve oradan
secdeye gitmesi gerekir; çünkü düşme durumunda secde sebebiyle eğilme söz
konusu olmamıştır.
Secde için eğilirken
düşse tekrar geriye dönmesi gerekmez; secde için bu eğilme yeterli olur. Ancak
kişi alnını yere koyarken secdeye niyet etmeyip yalnızca alnı üzerine dayanmayı
kast ederse bu durumda niyeti başka yöne çeken bir durum söz konusu olduğundan
tekrar secde yapması gerekir.
Kişi secde yapmak üzere
eğitirken yanı üzerine düşse sonra secde yapma niyetiyle dönse veya niyetsiz
olarak dönse yahut secde yapma ve kıble yönüne dönme niyetiyle dönse ve secde
yapsa bu yeterli olur. Kişi dönerken yalnızca kıble yönüne dönmeye niyet etse,
secde niyetini başka yöne çeken bir durum söz konusu olduğundan secde yeterli
olmaz. Bu durumda kişinin önce oturup sonra secde yapması gerekir, ayağa kalkıp
secde yapması gerekmez. Bu durumda kasten kalkarsa -er-Ravda ve diğer eserlerde
açık olarak belirtildiğine göre- namaz bozulur. Kişi bununla secde yapmamaya
niyet ederse namazı bozulur. Çünkü namazda kasten fazladan yapılamayacak bir
fiili fazladan yapmıştır.
G. SECDE YAPARKEN
BEDENİN ALT KISIMLARININ ÜST KISIMLAR ÜZERİNE YÜKSELMESİ
Daha doğru olan görüşe
göre kişinin secde yaparken bedeninin alt kısımlarının üstteki kısımları
üzerine yükselmesi gerekir.
[Secde yaparken kalçanın
en üste gelmesinin gerekli olup olmadığı konusunda mezhep içinde iki görüş
vardır]
[Birinci görüş]: Daha
doğru olan görüşe göre kişinin secde yaparken bedeninin alt kısımlarının -yani
kalça ve çevresinin- bedenin üst kısımlarından yukarıda olması gerekir.
[*] - Bunun delili Ebu
Davud, Nesa! ve İbn Hibban'ın rivayet ettiği hadistir. (Ebu Davud, Salat, 896;
Nesai, Tatbik, 1103; İbn Hibban, Salat, 1915)
Buna göre kişi örneğin
bir gemide namaz kılsa ve geminin eğik durması sebebiyle kalçasını diğer
yerlerden daha yukarıya kaldıramasa bulunduğu hal üzere namazını kılar, daha
sonra iade etmesi gerekir; çünkü bu nadir olarak karşılaşılan bir özürdür.
[İkinci görüş]: Bu
görüşü Rafil şerhinde Şafil'nin açık ifadesi olarak nakletmiştir. Buna göre
kalçanın diğer yerlerle aynı seviyede olması yeterlidir; çünkü
"secde" adı bu fiile de verilir.
Kişinin kalçasından yukarıda
olan bölgeler secde sırasında kalçanın üzerinde kalsa secdenin geçerli
olamayacağı ittifakla kabul edilmiştir. Bu, kişinin yüz üstü yatıp ayaklarını
uzatmasına benzer. Ancak kişide bir özür bulunur da secdeyi ancak bu şekilde
yapabilirse bu durumda secde sahih olur. Örneğin kişi bükülerek yastık üzerinde
secde yapabiliyorsa, secde fiili bu şekilde yerine getirilebildiği için bunu
yapması kesin olarak gereklidir. Eş-Şerhu's-sağir'deverilen hükmün aksine şayet
başını bükerek de olsa bu şekilde secde yapamıyorsa yastık üzerine secde
yapması gerekmez; çünkü bu şekilde secde şekli kalmamaktadır. Bu durumda mümkün
olduğu şekilde eğilmesi yeterlidir. Bu hükümle şu hüküm bir tezat teşkil etmez:
"Hastanın ayakta dik durabilmesi ancak bir şeye tutunarak mümkün
olabiliyorsa bunu yapması gerekli olur". Arada tezat yoktur; çünkü kişi
bir şeye dayanarak ayakta durabildiğinde ayakta durma şeklini yerine getirmiş
olmaktadır. Bu meselede ise başını yastığa koyduğunda secde şeklini yerine
getirmiş olmamaktadır. Şu halde başını yastığa koymasının bir anlamı yoktur.
C. SECDENİN EN KAMİL
ŞEKLİ
Secdenin en kamil şekli
şudur: Kişi aşağı eğilmek için -ellerini kaldırmaksızın- tekbir alır, önce
dizlerini sonra ellerini sonra da alnını ve burnunu yere koyar. Secdede üç kere
sübhane rabbiye'l-a'la der.
Tek başına namaz kılan
kişi şunu da söyler: Allahümme leke secedtü ve bike amentü ve leke eslemtü.
Secede vechi lillezi halakahu ve savverahu ve şekka sem'ahu ve basarahu.
Teburekallahu ahsenü'l-Mukin.
A. ELLERİ KALDıRMAKSIZIN
TEKBiR ALMAK
Secdenin en kamil şekli
şudur: Kişi secdeye eğilmek için tekbir alır. Çünkü buna dair Buhari ve Müslim'
de hadis bulunmaktadır. (Buhari, Ezan, 803; Müslim, Salat, 866)
Kişi tekbir alırken
ellerini kaldırmaz; çünkü Nebi (s.a.v.) secde için tekbir aldığında ellerini
kaldırmazdı. Bunu Buhar! rivayet etmiştir. (Buhari, Ezan, 736)
B. DİZLERİNİ, ELLERİNİ,
ALNINI VE BURNUNU SIRAYLA YERE KOYMAK
Tekbirin ardından önce
dizlerini sonra ellerini yere koyar. Bunun delili Ebu Davud ve diğerlerinin
rivayet ettiği hadistir. Tirmizi bu hadisi hasen olarak görmüştür. (Ebu Davud,
Salat, 838; Tirmizi, Ebvabü's-salat, 268; Nesai, et-Tatbik, 1088; İbn Mace,
İkametü's-salat ve's-sünnetü fiha, 882)
Şafii bunu el-Ümm'de
belirtmiştir.
EI-Muharrer'de tek görüş
olarak belirtildiğine ve el-Mecmu'da Bendenici ve diğer alimlerden
aktarıldığına göre alın ve burnu aynı anda yere koymak sünnettir. I-Mecmu'un
bir başka yerinde Şeyh Ebu Hamid'den şu görüş nakledilmiştir: ''Alın ve burun
bir tek organ gibidir, kişi bunlardan dilediğini daha önce yere koyar" .
Nebi (s.a.v.) "yedi
kemik üzerine secde etmem emredildi" buyurmuştur. Bu hadisin zahiri burnu
yere koymanın farz olduğunu göstermektedir. Buna rağmen alnı yere koymak farz
olduğu halde burnu yere koymanın farz olmamasının sebebi yalnızca alnı yere
koymanın farz olduğunu belirten diğer sahih hadislerdir. Alimler "burnu
yere koymayı emreden hadisler mendupluğa yorulur" demişlerdir.
Nevevİ el-Mecmu'da şöyle
demiştir: Bu görüşte bir zayıflık bulunmaktadır; çünkü burnu yere koymakla
ilgili hadiste yer alan ifade güvenilir bir ravinin rivayet ettiği fazlalıktır.
Bununla diğer hadisler arasında bir çelişki yoktur.
C. SECDEDE SÖYLENECEK
ZİKİRLER
Bundan sonra gerek imam gerekse
diğer namaz kılan kişiler üç kere sübhane rabbiye'l-azim derler. Bunun delili
rüku konusunda aktardığımız hadistir. İmam, kendisine uyanlara hafif namaz
kıldırmış olmak için bunu üçten fazla söylemez.
Gerek tek başına namaz
kılan kişi gerekse namazın uzun kılınmasına razı olan belirli bir topluluğa
imamlık yapan kişi şunları da söyler:
Allahümme leke secedtü
ve bike amentü ve leke eslemtü. Secede vechi lillezi halakahu ve savverahu ve
şekka sem'ahu ve basarahu. Tebarekallahu ahsenü' l-Mukin.
[*] - Bunun delili
Müslim'in rivayet ettiği hadistir. (Müslim, Salatü'l-müsafirin, 1809)
Er-Ravda'da
"tebarekte" ifadesinden önce "bi havlihi ve kuvvetihi"
ifadesi de yer almaktadır. Yine aynı eserde şöyle denilmiştir: "Secdede
şunun söylenmesi müstehaptır: Subbuhun Kuddusün Rabbü'l-melaiketi ve'r-ruh
"
Tek başına namaz kılan
ve namazın uzatılmasına razı olan bir topluluğa namaz kıldıran imam secdede dua
etmesi sünnettir. Müslimde yer alan şu hadis de bu şekilde anlaşılır: Kulun
rabbine en yakın olduğu an secde ettiği andır; öyleyse secdede çokça dua edin.
(Müslim, Saldt, 1083)
[*] - Nebi {s.a.v.)'in
secdede şöyle dua ettiği bilinmektedir:
Allahümmeğfirli zenbi
küllehu, dikkahu ve cillehu, ve evvelehu ve ahirahu, ve alaniyyetehu ve
sirrahu. Allahümme inni euzu bi rıdake min sahatik ve bi afvike min ukubetik ve
euzü bike mink. La uhsf senaen aleyk, ente kema esneyte ala nefsik. (Buhari,
Ezan, 794; Müslim, Salat, 1084; Ebu Davud, Salat, 877; Nesai, Tatbık, 1046; İbn
Mace, İkametü's-salat, 889)
İmama uyan kişi de
imamdan geri kalmaksızın bunun ne kadarını söyleyebiliyorsa o kadarını söyler.
D. SECDEDE KİŞİNİN
POZİSYONU
Kişi secde esnasında
ellerini omuz hizasına koyar, parmaklarını bitiştirerek kıble yönüne doğru
uzatır.
Kişi secdede ellerini
omuz hizasına koyar. Bunu Ebu Davud rivayet etmiş Nevevİ de sahih kabul
etmiştir. (Ebu Davud, Salat, 730),
Parmaklarını gerek
bitiştirerek gerekse birbirinden ayrılmış vaziyette kıble yönüne doğru uzatır.
Parmakların bitiştirilmiş ve kıbleye doğru uzatılmış olmasını Buhari rivayet
etmiş(Buhari, Ezan, 828), diğer hususları ise Beyhakı rivayet etmiştir
(Beyhaki, Salat, II, 127).
1. Erkeklerin rükil ve
secdedeki duruşları
[Erkekler] Rüku ve secdede
dizlerini birbirinden ayırır, karnını bacaklarından yüksekte tutar, kollarını
da bedeninin yanlarından uzaklaştırır.
Erkekler rüku ve
secdede;
1) Dizleri ve ayakları
arasında bir karışlık mesafe bırakır.
2) Karnını bacaklarına
bitiştirmeksizin kaldırır.
3) Dirseklerini
bedeninin yan taraflarından uzaklaştırır.
Bunun delili konu ile
ilgili sahih hadislerdir.
2. Kadınların ve çift
cinsiyetli kimselerin rüku ve secde deki duruşları
Kadın ve çift cinsiyetli
kişi ise [karınlarını bacaklarına] bitiştirir.
Bu, Nevevi'nin
el-Muharrer'e eklediği bir ifadedir.
Kadınlar ve çift
cinsiyetli şahıslar rüku ve secdede karınları ile bacaklarını birbirine
bitiştirir; çünkü bu hem daha fazla örtünmeyi sağlar hem de ihtiyata daha
uygundur.
el-Mecmu'da Şafii'nin
kendi ifadeleri şu şekilde aktarılmıştır:
"Kadın bütün namaz
boyunca bitiştirir." Yani yukarıda belirtilen gerekçe sebebiyle kollarını
bedenine bitiştirir. Çift cinsiyetli şahıs da bu meselede kadın ile aynı hükme
tabidir.
Subkı şöyle demiştir: Bu
ifadelerin Sübhdne rabbiye'!-a'!Ci ifadesinden önce zikredilmesi daha uygun
olurdu.
Kişi secde yaparken
dirseklerini yerden k~ldırır. Şayet ellerine dayanmaktan dolayı bir zorluk söz
konusu ise -örneğin tek başına namaz kılan kişi uzun süre secde yaptığından
dolayı ellerine dayanamıyorsa- dirseklerini diz kapaklarına koyar. Bunu
Mütevelli ve diğer alimler söylemiştir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
SEKİZİNCİ RÜKÜN: İKİ SECDE ARASINDA HAREKETSİZ BİR ŞEKİLDE
OTURMAK