MUĞNİ’L-MUHTAC

NAMAZ  /  SECDE-İ SEHV

 

1. SEHİV SECDESİNİ GEREKTİREN DURUMLAR

 

Namazda "emredilen bir şeyi terk etme" veya "yasaklanan bir şeyi yapma" durumunda sehiv secdesi yapmak sünnettir.

 

Namaz farz olsun nafile olsun namazda emredilen bir şeyi terk etme veya yasaklanan bir şeyi namazda yapma durumunda sehiv secdesi yapmak sünnettir.

 

Kişi -ileride üç rekat mı dört rekat mı kıldığında şüphe eden kimse ile ilgili olarak geleceği üzere- emredilen bir şeyi şüphe ile terk etse veya yasaklanan bir şeyi şüphe ile yapsa da hüküm böyledir. Bu ifade şu görüşün geçersizliğini ortaya koymaktadır: Emredilen her fiilin terkinde ve yasaklanan her fiilin işlenmesinde sehiv secdesi yapmak sünnet değildir. Ayrıca Nevevi sehiv secdesinin üçüncü sebebini ihmal etmiştir ki bu da farzın bir kısmının farziyetinde tereddüt edilerek yapılmasıdır. Örneğin kişi üç rekat mı dört rekat mı kıldığında şüphe etse bu kişi [üç rekat kılmış gibi kabul ederek] dördüncüye kalkar, sonra sehiv secdesi yapar.

 

Bu görüşü İsnevi ve diğer bazıları ileri sürmüştür. EI-Hadim adlı eserde bu görüş şu şekilde reddedilmiştir: Burada sehiv secdesinin sebebi fazladan yapılan re kattaki tereddüttür. Bu tereddüt, netice itibarıyla "yasaklanan bir şeyin yapılması" anlamına gelmektedir.

 

Sehiv secdesinin farz olmamasının sebebi bunun farz olan fiil yerine geçmemesi, farz olan bir şeyin terki sebebiyle meşru kılınmasıdır.

 

Bir şeyin bedeli, bedelolduğu şey gibi veya ondan daha hafif olur. (Genel kural)

Sehiv secdesi bu yönüyle hacdaki telafi edicilerden ayrılır; çünkü orada telafi farzın bedelidir.

 

A. EMREDİLEN BİR ŞEYİ TERK ETMEK

B. YASAKLANAN BİR ŞEYİ YAPMAK

 

A. EMREDİLEN BİR ŞEYİ TERK ETMEK

 

 

A. NAMAZIN BİR RÜKNÜNÜ BÜTÜNÜYLE TERK ETMEK

B. NAMAZDA RÜKNÜN BİR KISMINI TERK ETMEK

 

A. NAMAZIN BİR RÜKNÜNÜ BÜTÜNÜYLE TERK ETMEK

 

Namazda terk edilen fiil, namazın rükünlerinden biri ise bu fiili yaparak telafi etmek gerekir. Sehiv secdesi bunu karşılamaz. Çünkü bu rükün yapılmadan namazdan söz edilemez.

 

Rüknü telafi etmekle birlikte sehiv secdesi yapmanın meşru olduğu durumlar da söz konusudur.

 

Örneğin rükünler bahsinde "tertibe riayet etmek" rüknü konusunda geçtiği üzere bir rüknü telafi etme sebebiyle meydana gelen bir fazlalıktan dolayı sehiv secdesi gerekir.

 

"Tertibe riayet etmek" namazın rükünlerinin on üçüncüsüdür. O konuda şu ifade geçmişti: "Kişi yanılarak bir rüknü terk ederse, terk ettiği rükünden sonraki fiiller yok hükmündedir." İşte söz konusu durumların tümünde kişi terk ettiği rüknü telafi ettiğinde sehiv secdesi yapması gerekir.

 

"Daha önce geçen" ile kastettiği sehiv secdesi değil fazlalık konusudur. Çünkü tertibe riayeti anlatırken sehiv secdesi konusundan bahsetmemiştir.

 

Namazın rükünlerinden biri terk edildiği halde sehiv secdesi yapılması meşru olmayabilir. Örneğin kişi niyeti veya başlama tekbirini terk etse veya bunu terk etmiş olması mümkün olsa sehiv secdesi yapmaz, namazı yeniden kılması gerekir.

 

Yine kişi selam vermeyi terk etse, aradan uzun zaman geçmeden ve henüz yerinden ayrılmamışken bunu hatırlayıp selam verse sehiv secdesi yapmaz. Aradan uzun zaman geçerse bu konu "uzun zaman susma" meselesidir. Bundan önceki konuda uzun süre susmanın -tercih edilen görüşe göre- namazı bozmayacağı geçmişti. Birazdan gelecek "kısa rüknü susarak uzatma" meselesindeki görüşe bakarak bu durumda da sehiv secdesi yapılabileceği söylenebilir. Bununla birlikte doğru olan görüş bu durumda secde yapılmayacağıdır. Şayet kişi selam verip yerinden ayrılmışsa bunun hükmü de bir önceki konuda geçmişti.

 

[Soru]: Nevevi'nin "fazlalık olarak" ifadesine gerek yoktur. Çünkü bu "veya yasaklanmış bir şey yaparsa" ifadesinden zaten anlaşılmaktadır.

 

[Cevap]: "Yasaklanmış bir şey" ile kastedilen -şüphe etme meselesi hariç- namazia alakası olmayan fiiller yapmaktır. Oysa bir rüknü telafi etmek için yapılan fazlalık namaz fiilleri cinsindendir. Bununla birlikte bu fazlalık, tertibe riayet edilmediği için dikkate alınmamıştır.

 

B. NAMAZDA RÜKNÜN BİR KISMINI TERK ETMEK

 

Şayet "namazda yapılması emredilen" ancak kişinin terk ettiği şey [rüknün tamamı değil de] rüknün bir kısmı ise [bu durumda ne yapılacaktır? Bu konu tek tek meselelere göre ele alınacaktır]

 

Nevevi ve Rafii'nin belirttiğine göre "rüknün bir kısmının terk edilmesi" şu altı durumda söz konusu olur.

 

1. Kunutun terk edilmesi

 

Kişi, [her gün] düzenli olarak yapılan kunutu, yani sabah namazının kunutu ile Ramazan ayının ikinci yarısında kılınan vitir namazının kunutunu terk ederse [bu durumda sehiv secdesi yapması sünnettir.]

 

Meydana gelen bir felaket sebebiyle namazlarda okunan kunuta gelince, bu namazın sünneti olup namazın bir parçası değildir. Oysa burada namazın bir parçasının terki ele alınmaktadır.

 

Gazali'nin belirttiğine göre kunutun bir kısmının terk edilmesi tü~ münün terk edilmesi gibidir. Bununla kastedilen kunutun gerçekleşmesi için okunması zorunlu olan şeylerin terkidir. Buna mukabil kişi iki kunuttan birini terk ederse, örneğin Hz. Ömer' den rivayet edilen kunut duasını terk ederse bu bir eksiklik sayılmaz, çünkü [diğer kunutu okuduğunda] tam olarak kunutu yerine getirmiştir.

 

Yine kişi kunutu okumayı bilmiyorsa kunut okumaya yeterli olmayacak bir süre ayakta durduğunda böyledir; çünkü ayakta durma işini aslen yapmıştır. Bunu -Allah mekanını cennet kılsın- bana Hocam Remll söylemişti. İleride bunun yeterli olmayacağı gelecektir.

 

2. Kunutta kıyamın [ayakta durmanın] terk edilmesi

 

Düzenli [her gün yapılan] kunutta kıyamın terk edilmesi durumunda da sehiv secdesi yapılır. Bu kıyamın terk edilmesi kunutun terk edilmesine yol açsa da hüküm böyledir.

 

Kişi, Hanefi bir imama uyarak [sabah namazında] kunut yapmayı terk ederse bunun için sehiv secdesi yapar. Çünkü daha doğru görüşe göre [sehiv secdesi konusunda] dikkate alınması gereken şey imama uyan kişinin inancıdır.  (İmama uyan kişi burada imamın hata ettiği inancında olduğundan imam sehiv secdesi yapmasa da kendisi sehiv secdesi yapar. )

 

Kaffal'e göre ise bu durumda imama uyan kişi sehiv secdesi yapmaz. O bu görüşünü "aslolan imamın inancıdır" kuralına dayandırmıştır.

 

3. Birinci Teşehhüdü okumanın terk edilmesi

 

Birinci teşehhüdün terk edilmesi halinde de sehiv secdesi yapılır.

 

[*] - Çünkü Nebi (s.a.v.) öğle namazının ilk teşehhüdünü terk etmiş, sonra selam vermeden önce sehiv secdesi yapmıştır. (Buhari. Ezan, 829; Müslim, Mesacid, 1270)

 

Ez-Zehair'de "mutlak nafile namaz" konusu ele alınırken şu husus yukarıdaki hükmün kapsamından istisna edilmiştir: Kişi dört rekatlık namaz kılmaya niyet etse ve herhangi bir şey belirtmeksizin niyet etse yahut iki teşehhüd yapmaya niyet ederek namaza başlasa ilk teşehhüdü terk etmesi halinde sehiv se cdes i yapmaz.

 

İbnü'r-Rif'a da İmam Cüveynl'den bu görüşü nakletmiştir. Ancak Beğavı, fetvalarında bir ayrım yaparak şöyle demiştir:

Şayet kişi teşehhüd yapma azminde ise bunu terk etmesi halinde sehiv secdesi yapar. Bu niyetle değilse yapmaz.  Bu görüş daha güçlüdür.

 

Kunuta kıyasla teşehhüdün bir kısmını terk etmek de tümünü terk etmek gibi kabul edilir. (Kıyas)

 

İsnevı'nin dikkat çektiği üzere; burada teşehhüd ile kastedilen sadece tahiyyatın sonunda okunması farz olan lafızdır [kelime-i şehadettir]. Teşehhüdde söylenmesi sünnet olan bölümleri terk etmesi halinde sehiv secdesi yapmaz.

 

4. Birinci teşehhüd için oturmanın terk edilmesi

 

Birinci teşehhüd için oturmanın terk edilmesi, bu terk teşehhüdün terk edilmesini gerektirse bile, sehiv secdesini gerekir.

 

Çünkü teşehhüdün terkinde sehiv secdesi yapılması meşru olduğuna göre, onun için oturmayı terk etme durumunda da yapılır; çünkü oturmanın maksadı teşehhüd okumaktır.

 

Teşehhüd için oturmanın terki ve kunut için kıyamın terki şöyle gerçekleşebilir: Kişi teşehhüd ve kunut okumayı bilmese onun teşehhüd miktarınca oturması veya kunut miktarınca ayakta durması sünnet olur. Bunu yapmadığında sehiv secdesi yapar.

 

5. Birinci teşehhüdden sonra Nebi (s.a.v.)'e salat okumanın terk edilmesi

 

[Birinci teşehhüdden sonra Nebi (s.a.v.}'e salat okumayı terk etme halinde sehiv secdesi yapılır mı? Bu konuda Şafil'ye ait iki görüş vardır]

 

[Birinci görüş]: Daha güçlü görüşe göre birinci teşehhüdden sonra Nebi {s.a.v.)'e salat okumayı terk etme durumunda da sehiv secdesi yapılır. Çünkü -daha güçlü görüşe göre- birinci teşehhüdden sonra Nebi {s.a.v.}' e salat okumak sünnettir.

 

[İkinci görüş]: Diğer görüşe göre Nebi (saIlallahu aleyhi ve sellem)' e ilk teşehhüdde salat okumak müstehap olmadığından bunun terki sebebiyle sehiv secdesi yapılmaz.

 

Bu konuda "kasten terk etmek", "yanılarak terk etme"ye kıyas edilmiştir. Çünkü her iki durumda da namazda bir eksiklik meydana gelmektedir. Hatta kasten terk etme durumunda daha büyük bir eksiklik söz konusu olduğundan kişi eksikliği telafi etmeye daha muhtaçtır.

 

Bir başka görüşe göre ise kişi Nebi {s.a.v.)'e salavat getirmeyi kasten terk ederse sehiv se cd esi yapmaz. Çünkü sünneti kaçırmakla ihmalkar davranmıştır. Unutan kişi ise mazur olduğundan onun telafide bulunması meşrudur.

Bu, yukarıda geçen gerekçe ile reddedilmiştir.

 

6. Nebi (s.a.v.)'in aile halkına salat etmeyi terk etmek

 

Nevev! bu konuda şöyle demektedir: Nebi {s.a.v.)'in aile halkına salat etmeyi sünnet kabul ettiğimiz durumlarda bunu terk etme halinde de sehiv secdesi yapılır. Allah daha iyi bilir.

 

Daha doğru olan görüşe göre son oturuştan sonra Nebi {s.a.v.)'in aile halkına salavat getirmek sünnettir. Bir görüşe göre ilk oturuştan sonra da sünnettir. Yine kunuttan sonra da doğru görüşe göre bu sünnettir.

 

Yukarıda geçen altı maddeye bir yedincisi daha eklenmiştir ki bu da İbnü'l-Ferkah'ın tek görüş olarak belirttiğine göre "kunutta Nebi (s.a.v.)'e salavat okumanın terk edilmesi" dir.

 

Şu durumlarda da sehiv secdesi yapılır:

 

> Teşehhüdden sonra Nebi (s.a.v.)'e salavat okumak için oturmayı terk etmek,

> Nebi (s.a.v.)'in ev halkına salavat okumak için oturmayı terk etmek,

> Kunuttan sonra Nebi (s.a.v.)'e salavat okumak için ayakta durmayı terk etmek,

> Kunuttan sonra Nebi (s.a.v.)'in aile halkına salavat okumak için ayakta durmayı terk etmek.

 

Son teşehhüdde Nebi (s.a.v.)'in aile halkına salavat getirmeyi terk etmek şu şekilde gerçekleşebilir: Kişi imamının selam vermesinden sonra henüz kendisi selam vermeden önce imam ın Nebi (s.a.v.)'in aile halkına salavat getirmediğini kesin olarak anlar.

 

Bu sünnetler sehiv secdesi ile telafi edilme açısından namazın gerçek anlamda bölümleri olan rükünlere benzediğinden bunlara da "rükünlerin bölümleri" denilmiştir.

 

Bunun dışındaki sünnetler [sehiv secdesi yapılarak] telafi edilmez.

 

Örneğin rüku ve secdedeki zikirler ve olağanüstü bir durum sebebiyle namazda okunan kunut duası terk edildiğinde sehiv secdesi ile telafi edilmez. Çünkü bu durumlarda sehiv secdesi yapmak rivayetlerde yer almamaktadır. Çünkü sehiv secdesi namaza eklenen bir fazlalıktır, bunun hangi durumlarda yapılacağı da vahiyle bildirilmiştir. Vahyin bildirdiğinin dışında yapmak caiz değildir. Kişi bunlardan biri için sehiv secdesi yapmanın caiz olduğunu düşünerek secde yaparsa namazı bozulur. Ancak yeni Müslüman olmuşsa veya alimlerden uzakta bulunduğundan bunun hükmünü öğrenememişse namazı bozulmaz. Bunu Beğavı fetvalarında bildirmiştir.

 

Rükünlerin kısımlarını oluşturan sünnetler ise bunlardan farklıdır. Nebi (s.a.v.)'in ilk teşehhüdü terk ettiği için sehiv secdesi yaptığı bilinmektedir. Diğerleri de buna kıyas edilmiştir. (Kıyas)

 

 

B. YASAKLANAN BİR ŞEYİ YAPMAK

 

A. KASTEN YAPILMASI NAMAZI BOZMAYAN FİİLLERİ YANILARAK YAPMAK

B. KASTEN YAPILMASI NAMAZI BOZAN FİİLLERİ YANILARAK YAPMAK

C. KISA BİR RÜKNÜ YANILARAK UZATMAK

D. NAMAZIN SÖZLÜ BİR RÜKNÜNÜ NAMAZIN DİĞER BİR RÜKNÜNE NAKLETMEK

 

A. KASTEN YAPILMASI NAMAZI BOZMAYAN FİİLLERİ YANILARAK YAPMAK

 

Kasten yapılması namazı bozmayan; sağa sola bakmak ve iki adım atmak vb. fiillerin yanlışlıkla yapılması durumunda kişi sehiv secdesi yapmaz.

 

et-Tahkik ve el-Mecmu'da belirtildiğine göre, "namazda yüzünü çevirip sağa sola bakmak" ve "bir iki adım atmak" gibi kasten yapılması namazı bozmayan fiiller ne kasten yapıldığında ne de yanlışlıkla yapıldığında sehiv secdesi yapılmaz. Çünkü bu durumlarda secde yapılacağı rivayetlerde yer almamaktadır. Ayrıca bunun kasten yapılması bile affedildiğine göre yanlışlıkla yapılması haydi haydi affedilir.

 

İleride bunun istisnası gelecektir.

 

B. KASTEN YAPILMASI NAMAZI BOZAN FİİLLERİ YANILARAK YAPMAK

 

Kasten yapılması namazı bozan fiilleri kişi yanılarak yapmışsa -şayet daha doğru görüşe göre namazda iken çok konuşma durumunda olduğu gibi namaz bozulmamışsa- sehiv secdesi yapması gerekir.

 

Kişi fazladan bir rekat kılmak, fazladan bir rüku ve secde yapmak, az miktarda yemek veya konuşmak vb. kasten yapılması halinde namazı bozan bir fiili yanılarak yapsa; şayet namazı bozulmamışsa, sehiv secdesi yapar.

 

[*] - Çünkü Nebi (s.a.v.) öğle namazını beş rekat kılmış sonra sehiv secdesi yapmıştır.(Buhari, salat, 404; Müslim, Mesacid, 1281)

Diğer örnekler de buna kıyaslanır.

 

Ancak kişi yanılarak yapması halinde bile namazın bozulduğu fiilleri namazda yaparsa örneğin -daha doğru görüşe göre- namazda iken yanılarak çok konuşursa, namazda çok yeme fiili yaparsa, namazda peşpeşe üç adım atmak vb. çok hareket ederse bu durumda sehiv secdesi yapmaz; çünkü bu durumda kişi namazda değildir. 

 

"Kabe'ye yönelme" konusunda itimad edilecek görüş -daha önce geçtiği üzere- şudur: Yolculukta kıbleye dönen kişi, unutarak yolundan saparak kıblenin olmadığı başka yöne dönse, çok geçmeden tekrar yoluna dönse sehiv secdesi yapar. Rafii eş-Şerh u 's-sağır' de bunu doğru görüş kabul etmiş, İbnü'l-Mukri de Ravd adlı eserinde bunu tek görüş olarak belirtmiştir. Hocam Remli de bu görüşü esas almıştır. Çünkü bu fiilin kasten yapılması namazı bozar, öyleyse yanılarak yapılınca sehiv secdesi yapılır. EI-Mecmu'da ve diğer eserlerde bu durumda secde yapılmayacağı görüşü doğru bulunmuşsa da İsnevl'nin dediği gibi kıyasa uygun olan budur.

 

Yukarıdaki hükümden şu istisna edilir: Kişi sehiv secdesi yapsa sonra selamdan önce yanılsa daha doğru görüşe göre sehiv secdesi yapmaz. Kasten secde yaparsa namazı batıl olur, yanılarak yaparsa namazı batıl olmaz. Bununla birlikte bu durumda sehiv secdesi yapılmaz.

 

C. KISA BİR RÜKNÜ YANILARAK UZATMAK

 

Kısa bir rüknü uzatma kasten yapılmışsa namaz bozulur, yanlışlıkla yapılmışsa kişİ sehiv secdesi yapar.

 

1. Hükmü

 

Kişi namazın kısa bir rüknünü susarak, o rükünde meşru kılınmayan bir zikir okuyarak uzatırsa [bu durumda ne yapılacağı konusunda iki görüş vardır]

 

[Birinci görüş]: Daha doğru olan görüşe göre;

 

[a] - Şayet bunu kasten yapmışsa namazı bozulur. Çünkü onu uzatmak yapısını bozmaktır. Bu, uzun bir rüknü gerekli olan kadar yapmamak, tamamlamamak gibidir.

Cüveyni bunun gerekçesini şöyle açıklamıştır: "Kısa rüknü uzatmak, rükünlerin ara vermeksizin [peşpeşe] yapılması özelliğini zedeler."

 

[b] - Şayet bunu yanılarak yapmışsa sehiv secdesi yapar.

 

[İkinci görüş]: Kısa bir rüknü kasten uzatmak namazı bozmaz.

 

[*] - Çünkü Müslim, Enes'ten şunu rivayet etmiştir: Allah Resulü (s.a.v.) semiallahu limen hamideh deyince, "herhalde namazı unuttu" denilecek kadar uzun bir süre beklerdi {Müslim, salat, 1061)

 

Buna göre böyle bir durumda sehiv secdesi yapılması konusunda mezhep içinde iki görüş olmaktadır. Daha doğru olan görüşe göre yapılır.

 

2. Kısa rükünler nelerdir?

 

Rükudan doğrulup ayakta beklemek kısa bir rükündür.

Rükudan doğrulunca ayakta durmak kısa bir rükündür. Çünkü bu rüku ile secdeyi birbirinden ayırmak için yapılır.

 

Nevevi, delil açısından namazda rükudan doğrulunan tüm durumlarda namazın rüknü olmayan bir zikide bunun uzatılmasının caiz olduğu görüşünü tercih etmiştir.

 

Ezrai "bu görüş hem mezhep açısından hem de delili açısından doğrudur" demiş ve bu konuda uzun açıklamalar yapmış, bu konuda gerek İmam Şafii'nin kendi ifadelerinden gerekse diğer alimlerden alıntılar yapmıştır. Namazın rüknü olan Fatiha ve teşehhüd gibi bir zikir okumaya gelince bu caiz değildir.

 

Ayakta durma esnasında okunması meşru olan bir zikri uzatmak suretiyle bu rüknü uzatmaya gelince; örneğin o esnada uzunca kunut okumak veya -ileride tesbih namazı konusunda geleceği üzere- tesbihi uzatmak namazı bozmaz, çünkü bu uygulama rivayetlerde yer almaktadır.

 

Daha doğru görüşe göre iki secde arasında oturmak da böyledir.

İki secde arasında oturmanın [kısa bir rükün olup olmadığı konusunda mezhep içinde iki görüş vardır]

 

[Birinci görüş]: Daha doğru olan görüşe göre bu kısa bir rükündür. Çünkü rüku'dan sonra ayakta durmak nasıl ki rüku ile secdeyi ayırmak için ise bu fiil de iki secde arasını ayırmak içindir. Hatta bunun ayırma özelliği daha önceliklidir. Çünkü bu esnada meşru kılınan zikir, rüku'dan sonra ayakta durma esnasındaki zikirden daha kısadır.

 

[İkinci görüş]: Bu uzun bir rükündür. Çünkü Müslim' de yer alan bir rivayet bunun zikide uzatılabileceğini göstermektedir.

 

[İsnev!] El-Mühimmat'ta şöyle demiştir: Müellifin, iki secde arasında oturma konusunda kendisine ait görüşü burada da devam ettirmesi uygun olurdu. Üstelik o, et-Tahkik adlı eserinin bu konusunda iki secde arasında oturmanın uzun bir rükün olduğu görüşünü doğru bulmuş, el-Mecmu'da bu görüşü alimlerin çoğuna izafe etmiştir. Ondan daha önce İmam Cüveyni bu görüşü ortaya koymuştur. Et-Tahkik ve el-Mecmu'da "cemaatle namaz kılma" konusunda ise bunun kısa bir rükün olduğu görüşüne uymuştur.

 

Harezmi'nin alimlerimizden naklettiğine göre uzatmanın miktarı konusunda ölçü şudur: Rükudan doğrulunca ayakta durmak "kıraat için ayakta durma"ya, iki secde arasındaki oturuş da "teşehhüd için oturma"ya kıyas edilir. Bununla kastedilen farz olan kıraattir, Fatiha yanında zamm-ı sure okumak kastedilmemektedir.

 

D. NAMAZIN SÖZLÜ BİR RÜKNÜNÜ NAMAZIN DİĞER BİR RÜKNÜNE NAKLETMEK

 

Kişi Fatiha gibi sözlü bir rüknü rükuya veya teşehhüde nakletse, daha doğru görüşe göre bunu kasten yapması halinde namaz bozulmaz.

 

Daha doğru görüşe göre yanlışlıkla yapması halinde sehiv secdesi yapar.

Buna göre belirttiğimiz bu durum şu kuraldan istisna edilir: "Kasten yapılması namazı bozmayan şey yanlışlıkla yapıldığında sehiv

secdesi yapılmaz."

 

1. NamazIn sözlü bir rüknünü namazIn uzun bir rüknüne kasten nakletme

 

Kişi selam ve başlama tekbiri dışında sözlü bir rüknün tamamını veya bir kısmını uzun bir rükne nakletse;

 

> örneğin Fatiha'nın tümünü veya bir kısmını; rükuda veya secdede yahut teşehhüd oturuşunda okusa,

> yahut teşehhüdün tümünü veya bir kısmını kıyamda yahut rükuda okusa

[namazı bozulur mu? Bu konuda iki görüş vardır]

 

[Birinci görüş]: Daha doğru olan görüşe göre bunu kasten yapma durumunda namaz bozulmaz. Çünkü bu namazın görüntüsünü ihlal etmemektedir. Fiili rükünleri nakletmek ise böyle değildir.

 

[İkinci görüş]: Diğer görüşe göre bu durumda namaz bozulur. Bu fiili rüknü nakletmek gibidir.

 

İlk görüş sahipleri ikisi arasında yukarıda belirttiğimiz açıdan fark olduğunu söylemişlerdir.

 

Selamı yerinden başka yere nakletmeye gelince; bu kasten yapılmışsa namaz bozulur. Yine er-Ravda'daki ifadeden anlaşıldığına göre başlama tekbiri de böyledir.

 

2. Namazın sözlü bir rüknünü namazın kısa bir rüknüne kasten nakletme

 

Kişi namazın sözlü bir rüknünü namazın kısa bir rüknüne nakl etse, bunun sonucunda kısa rükün uzarsa -daha önce geçtiği gibi- namaz bozulur, şayet rükün uzamazsa sehiv secdesi yapılıp yapılmayacağı konusunda görüş ayrılığı vardır.

 

3. Namazın sözlü bir rüknünü namazın başka bir rüknüne yanılarak nakletme

 

[Bu konuda iki görüş vardır]

 

[Birinci görüş]: Daha doğru görüşe göre kişi namazın sözlü bir rüknünü yanlışlıkla veya -el-Mecmu'da belirtildiği üzere- kasten başka bir rükne naklettiğinde sehiv secdesi yapar. Çünkü kendisine emredilen "rükünleri yerinde muhafaza etme"yi terk etmiştir.

 

[İkinci görüş]: Kasten yapılması namazı bozmayan diğer fiillerde olduğu gibi burada da sehiv secdesi yapmaz.

 

Birinci görüşe göre yukarıda geçen durum şu ifademizin kapsamından istisna edilir: "Kasten yapılması namazı bozmayan bir şey yanılarak yapıldığında sehiv secdesi yapılmaz."

 

Bu kaidenin kapsamından şunlar da istisna edilir:

 

> Kişi kasten veya yanılarak rükudan önce kunut niyetiyle kunut yapsa bu dikkate alınmaz, rükudan doğrulduktan sonra yeniden yapması gerekir. Bunun için sehiv secdesi yapar. Kunut niyeti olmaksızın bunu yapmışsa sehiv secdesi yapmaz. Bunu Harezm! söylemiştir.

 

> Kişi namazda Kur'an okuma yeri [yani kıyam] dışında Fatiha haricinde mesela ihlas suresini kasten veya yanılarak okusa, el-Mecmu'da belirtildiğine göre sehiv secdesi yapar. Ancak ihlas suresini Fatiha'dan önce okursa -İbnü's-Sabbağ'm belirttiğine göre- sehiv secdesi yapmaz. Çünkü kıyam veya onun bedeli, netice itibarıyla zamm-ı surenin okunduğu yerdir.

 

İsnevı şöyle demiştir: Buna kıyasla kıyamda iken sübhana!!ah demek de böyle olmalıdır. İbn Abdan'ın Şeraitü'!-ahkam adlı eserindeki görüşünden de bu sonuç çıkmaktadır.

 

Bu durumda secde edilmemesi görüşü mutemed olan görüştür. O "[Cemaatle kılınan] vitir namazında kunut ramazan ayının ikinci yarısında yapılır" görüşünü kabul ettiğimizde -ki doğru olan görüş budur- kişi bunun dışında vitir namazında kunut yaparsa sehiv secdesi yapar. Şayet kasten kunut yaparsa namazı bozulmamakla birlikte bu mekruh olur. Bunu Rafii cemaatle namaz konusunda zikretmiştir. Ancak bu itiraza açıktır. Bu durumda namazın batılalması gerekir.

 

> İmam, cemaati korku namazı kıldınrken dört gruba ayırsa ve her bir gruba bir re kat namaz kıldırsa, yahut iki gruba ayınp bir gruba üç rekat kıldırsa, meşhur görüşe göre bu caizdir, ancak mekruhtur. Beklemesi gereken yerin dışında beklediği için sehiv secdesi yapması gerekir.

 

> Namazlarını kısaltarak kılan kişi yanlışlıkla iki re kattan fazla kılsa, fazla kılması caiz olmakla birlikte bu durumda sehiv se cdesi yapar. Bu istisnayı İbnü's-Sabbağ zikretmiştir. Ancak bunun istisna edilmemesi daha uygundur; çünkü tamamlama niyeti olmaksızın fazla kılmak namazı bozar.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

2. SEHİV SECDESİNE İLİŞKİN BAZI HÜKÜMLER