MUĞNİ’L-MUHTAC

BAYRAMLAR VE NAMAZI

 

6. BAYRAM HİLALİ HAKKINDAKİ ŞAHİTLİK

 

[Ramazan' da] Şahitler otuzuncu gün;

 

a) Öğleden önce "önceki gece hilali gördüklerine" dair şahitlik yaparlarsa oruç tutmayı bırakırız ve bayram namazı kılarız.

 

b) Güneş battıktan sonra şahitlik ederlerse şahitlik kabul edilmez.

 

c) Öğleden sonraki vakit ile akşam arasında şahitlik ederlerse oruç tutmayı bırakırız, bayram namazı kaçırılmış olur.

 

Daha güçlü olan görüşe göre kişi bayram namazını dilediği vakitte kaza edebilir. Bir görüşe göre ise ertesi gün eda olarak kılınır.

 

A. ÖĞLEDEN ÖNCE HİLALİ GÖRME KONUSUNDA ŞAHİTLİK

B. GÜNEŞ BATTIKTAN SONRA ŞAHİTLİK ETMEK

C. ÖĞLEDEN SONRAKİ VAKİTLE GÜNEŞİN BATMA ZAMANI ARASINDA ŞAHİTLİK ETMEK

D. ŞAHİTLİĞİN YÜRÜRLÜĞE KONMA ANI

 

A. ÖĞLEDEN ÖNCE HİLALİ GÖRME KONUSUNDA ŞAHİTLİK

 

Ramazan ayının otuzuncu gününde iki veya üç kişi öğleden önce "Şevval hilalini dün gece gördük" diyerek şahitlik ederlerse orucu bırakmamız gerekli olur.

 

Bu durumda bayram namazını -şayet insanların bir araya gelip de namaz kılabilecekleri kadar bir süre kalmışsa- eda şeklinde kılmak mendup olur. Bu er-Ravda'da belirtilmiştir. İsnevı'nin doğru saydığı görüşe göre bir rekat kılabilecek bir zaman varsa bu namaz kılınır. Hatta Hocamız Zekeriya el-Ensan'nin dediğine göre vakitten o namazı veya bir rekatını cemaat olmaksızın kılabilecek kadar bir zaman kalmışsa kişi bu namazı tek başına kılar veya cemaate gelebilmiş kişilerle birlikte kılar. Böylece namaz vaktinde kılındığı için eda olmuş olur. Vakte riayet etmek insanların toplanmasına riayet etmekten daha önceliklidir.

 

Daha sonra kişi bu namazı insanlarla birlikte kılar. Er-Ravda'daki ifadeden bunun öğleden sonra şahitlik yapmak ile aynı hükümde olduğu anlaşılmaktaysa da kıyasa uygun olan görüş de budur.

 

 

B. GÜNEŞ BATTIKTAN SONRA ŞAHİTLİK ETMEK

 

İki veya daha fazla kişi Ramazanın otuzuncu günü güneş battıktan sonra "dün gece Şevval hilalini gördük" diye şahitlik etseler bu şahitlik bayram namazı konusunda geçerli kabul edilmez. Çünkü zaten otuzuncu günün bitişi ile Şevval'in girdiği kesin olarak belli olmuş, otuzuncu günün orucu da tamamlanmıştır. Bu şahısların şahidiği yalnızca bayram namazını engellemeye yarar ki biz de bunu kabul etmeyiz. Bayram namazını ertesi gün eda olarak kılarız.

 

Alimler şöyle demişlerdir: Ramazan bayramı mutlak olarak Şevval'in ilk günü olmak zorunda değildir. Ramazan bayramı insanların iftar ettiği gündür. Kurban bayramı da insanların kurbanlarını kestiği gündür. Arefe günü insanların Arefe olarak kabul ettikleri gündür. Bu gün [gerçekte] Zilhicce'nin dokuzu ya da onu olsun fark etmez. Çünkü bu konuda şu rivayet bulunmaktadır: Ramazan bayramı, insanların if tar ettikleri gündür. Kurban bayramı insanların kurban kestiği gündür. (Tirmizi, Savm, 802. Tirmizi: bu hadis sahihtir)

 

İmam Şafii (r.a.)'nin bir rivayetinde ise "Arefe ise insanların Arefe olarak bildiği gündür" denilmektedir.

 

Hilale bağlı olan boşama, iddet, kira, azat etme vb. gibi haklar ve hükümler ise yukarıdaki şahitlik ile kesin bir şekilde sabit olur.

 

Not:  Nevevi benim yaptığım gibi "iki kişi şahitlik etselerdi" dese ve hilal kelimesini de elif-lamsız zikredip bunu geceye izafe etseydi hem daha kısa hem de kapsamlı olurdu. Böylece hilalin gündüz görülmesi de cümlenin kapsamına dahilolmuş olurdu.

 

 

C. ÖĞLEDEN SONRAKİ VAKİTLE GÜNEŞİN BATMA ZAMANI ARASINDA ŞAHİTLİK ETMEK

 

Şahitler öğleden sonraki vakitle güneşin batması arasındaki vakitte hilali gördüklerine şahitlik etseler veya öğleden önce bayram namazını yahut onun bir rekatını kılmaya yetmeyecek kadar bir zaman önce hilali gördüklerine şahitlik etseler şahitlikleri kabul edilir.

 

Bu durumda oruç tutmayı bırakırız.

 

[Bu durumda bayram namazının hükmü nedir? Bu konuda İmam Şafii' (r.a.)'ye ait iki görüş bulunmaktadır]

 

[Birinci görüş]

 

Daha güçlü olan görüşe göre bu durumda bayram namazını eda olarak kılma imkanı kaçırılmış olur. Tıpkı diğer düzenli sünnet namazlarda olduğu gibi kişi günün geri kalan kısmında, ertesi gün veya daha sonraki gün istediği vakitte bayram namazını kaza eder.

 

Cemaatin toplanma imkanı varsa günün geri kalan kısmında bayram namazının kaza edilmesi daha faziletlidir. Şayet bu mümkün olmazsa, insanların bayram namazına gelmelerini ortadan kaldırmamak için ertesi gün kaza edilmesi daha faziletlidir.

 

Geçen ifadelerden anlaşıldığı üzere burada söz konusu edilen, devlet başkanının insanlara kıldıracağı namazdır, kişilerin kendi başlarına kılacağı namaz değildir. Dolayısıyla "cemaate kimler katılabiliyorsa onlarla birlikte hemen bu namazı kılmak gerekir, şayet cemaat olmuyorsa kişi kendisi tek başına kılmalıdır, ertesi gün de imamla kılar" diye bir itiraz geçersizdir.

 

[İkinci görüş]

 

Bayram namazının, bayram ayı [Şevval ayı] geçtikten sonra kaza edilmesi caiz değildir.

 

Kitapta yer alan mesele daha önce "belirli bir vakti olan nafile ibadet kaçırıldığında bunun kaza edilmesi mendup olur" şeklinde geçmişti. Bu yüzden bu ifade gerçekte tekrar edilmiştir. Ancak Nevevi bunu bir sonraki görüşe giriş olarak zikretmiştir.

 

[Üçüncü görüş]

 

İmam Şafii (r.a.}'ye ait iki görüşten birine göre -ki bu iki görüş konuya dair iki farklı rivayetin bir kanadını teşkil etmektedir- yukarıda belirtilen şahitlik ile bayram namazı kaçırılmış olmaz.' Ertesi gün insanlar bu namazı eda olarak kılarlar. Çünkü hilale dair konularda çokça hata yapılmaktadır. Bu hata sebebiyle İslamın böyle büyük bir şiarı kaçırılmış olmaz.

 

Bu görüş ayrılığı, Nevev'i'nin ifadesinde yer alan "namaz kaçmış olur" ifadesi hakkındadır. Nevevi ifadenin ardından bunu zikretse daha açık olmuş olurdu.

 

İmam Şafii (r.a.}'ye ait diğer bir görüşe göre ise -tıpkı alimlerce tercih edilen ve konu ile ilgili farklı görüş belirtmeyip tek görüş belirten rivayette yer aldığı gibi- bayram namazı kaçırılmış olur.

 

 

D. ŞAHİTLİĞİN YÜRÜRLÜĞE KONMA ANI

 

[Şahitliğin yürürlüğe konmasında kişilerin şahitlik ettiği an mı yoksa güvenilir olduklarının tescil edildiği an mı dikkate alınır? Bu konuda iki görüş bulunmaktadır]

 

[Birinci görüş]

 

Şahitlikte dikkate alınacak olan husus, şahitlik etme anı değil, şahitlerin güvenilir olduğunun tescil edildiği andır. Buna göre [Ramazan ayının otuzuncu gününde] güneş batmadan önce iki kişi "biz hilali dün gece gördük" diye şahitlik etseler, güneş battıktan sonra da bu kişilerin güvenilir olduğu tescil edilse dikkate alınacak olan güvenilirliğin tescil edildiği vakittir. Çünkü o iki kişinin şahitliklerinin geçerli olacağı vakit o vakittir. Bu durumda bayram namazı ertesi gün eda olarak kılınır.

 

[İkinci görüş]

 

Diğer bir görüşe göre şahitlik anı dikkate alınır. Nevevi'nin kullandığı genel ifadeden de bu anlaşılmaktadır.

 

EI-Kifaye' de şöyle denilmiştir: Iraklı alimlerimiz bu görüşü kabul etmiş ve bunu şöyle desteklemişlerdir: Şayet iki kişi bir hakka şahitlik etseler ve bu kişiler öldükten sonra güvenilir olduğu tescil edilse şahitliklerine göre hüküm verilir.

 

Buna şöyle cevap verilmiştir: İki mesele arasında bir zıtlık söz konusu değildir; çünkü bu iki kişinin şahitliğine göre hüküm verilmesi ancak onların güvenilir olduğunun tescil edilmesine bağlıdır. Oysa yukarıdaki meselede bu şahitliğin namaz üzerindeki etkisi tartışılmaktadır.

 

Son Hükümler:

 

Kamulİ şöyle demiştir: İnsanların günümüzde yaptığı şekilde bayramın, yılların ve ayların kutlanmasına dair alimlerimize ait herhangi bir görüşe rastlamadım.

 

Ancak Hafız İbnü'l-Münziri, Hafız el-Makdisi'nin bu soruya şöyle cevap verdiğini söylemiştir: "İnsanlar öteden beri bu konuda farklı görüşler ileri sürmektedir. Bana göre bu ne sünnet ne de bid'at olmayıp mübahtır".

 

Şihab İbn Hacer de bu fetvaya rastladıktan sonra bunun meşru olduğunu belirtmiş ve buna delilolarak da Beyhaki'nin konu ile ilgili kitabında bir başlık açıp şunları zikrettiğini söylemiştir: "İnsanların bayramda birbirine Allah bizden ve sizden kabul etsin demelerine dair bölüm". Daha sonra Beyhaki bu konuda bir takım zayıf haber ve rivayetler zikretmiştir. Ancak bunların tümü bir arada değerlendirildiğinde böyle bir konuda delil olarak kullanılabilir. Daha sonra İbn Hacer şöyle demiştir: "Elde edilen bir nimet ve atlatılan bir felaketten dolayı tebrik etmelkutlama yapmanın meşru olduğuna dair şükür secdesinin ve ölü taziyesinin meşru olması delilolarak getirilebilir. Ayrıca Buhari ve Müslim, Tebük savaşından geri kalan Ka'b b. Malik'in tövbesinin kabulü konusunda şunu rivayet etmişlerdir: "Kab'a tövbesinin kabul edildiği müjdesi verilince o Nebi (s.a.v.)'e gitmiş, Talha b. Ubeydullah ayağa kalkarak kendisini tebrik etmiştir" (Buharİ, Meğazi, 4418; Müslim, Tevbe, 6947)

 

Çöllerde [ve kırsal kesimlerde] oturanlar bayram namazı için Cuma günü şehre gelseler [bayram namazını kıldıktan sonra] Cuma namazını kılmadan kendi bölgelerine geri dönebilirler, Cuma namazı sorumluluğu kendilerinden düşer. Bunlar şehre yakın bir yerde otursa ve eza n sesini duysalar, oturdukları yere döndüklerinde yeniden cumaya gelmeleri mümkün olsa bile hüküm böyledir. Çünkü bayram namazına geldiklerinde geriye evlerine dönmemekle veya dönmeleri halinde Cuma için tekrar gelmekle yükümlü tutulurlarsa bu onlar için zorluk meydana getirir. Cuma namazı zorluklar sebebiyle sakıt olur. Bu gerekçeden anlaşıldığına göre belirtilen yerlerde oturanlar bayram namazını bulundukları yerde kılmış olsa ve bunun için şehre gelmemiş olsa Cuma namazı için gelmeleri farz olur. El-Vafi adlı eserin yazarı bu durumda iki ihtimalden söz etse de doğru olan belirttiğimiz hükümdür.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

GÜNEŞ VE AY TUTULMASI NAMAZI: GİRİŞ