CUMA NAMAZI |
6. CUMA NAMAZINA YETİŞMEK
Bu başlık altında
kişinin Cuma namazına yetişmiş olacağı ve hangi durumda yetişmemiş olacağı konusu
ile imam ın Cuma namazında yerine başkasını geçirmesinin caiz olup olmadığı ele
alınacaktır. Nevevi ilk mesele ile konuya başlamıştır. [Biz de bu sırayla
konuyu ele alacağız].
A. KİŞİ HANGİ
DURUMLARDA CUMA NAMAZINA YETİŞMİŞ OLUR?
B. CUMA NAMAZINDA
İMAMIN, YERİNE BAŞKA BİRİNİ GEÇİRMESİ
C. CUMA NAMAZINDA
KALABALIK SEBEBİYLE RÜKÜNLERDEN BAZILARINI VAPAMAMAK
A. KİŞİ HANGİ
DURUMLARDA CUMA NAMAZINA YETİŞMİŞ OLUR?
Cuma namazının ikinci
rekatının rükuuna yetişen kişi Cuma namazına yetişmiş olur. İmamın selam
vermesinden sonra bir rekat kılar.
Cuma namazının bundan
sonraki kısmına yetişirse Cumayı kaçırmış olur, imam ın selam vermesinden sonra
namazı dört rekatlık öğle namazı olarak tamamlar. Daha doğru görüşe göre bu
durumda iken imamı yakalayan kişi imama uyarken Cuma namazına niyet eder.
1. Kişi, imamla birlikte
Cuma namazının ikinci rekatının rükuuna yetişirse(1) Cuma namazına yetişmiş
olur. Bu durumda ikinci rekatı imam la birlikte tamamlar ve Cuma namazına
yetişmiş olur, yani cumayı kaçırmamış olur.
(1) Bu rükuun imam
hakkında geçerli olması şarttır. Şayet unutarak abdestsiz namaz kıldıran imam
olursa bu -daha önce geçtiği üzere- geçerli olmaz. (Şirbini)
[*] - Nebi (s.a.v.)
şöyle buyurmuştur: Cuma namazımn bir rekatına yetişen kimse namaza yetişmiş
olur. (Müstedrek, Cuma, 1,291)
[*] - Bir başka hadiste
ise şöyle buyurmuştur: Cumanın bir rekatına yetişen ona bir rekat daha
ekleyerek [Cuma namazı] kılsın. (Müstedrek, Cuma, 1,291)
Her iki hadisi de Hakim
rivayet etmiş ve bu iki hadisin senetlerinin Buhari ve Müslim'in şartlarına
göre sahih olduğunu söylemiştir.
Nevevi el-Mecmu'da şöyle
demiştir: Hadiste geçen~ ifadesinin okunuşu "felyusalli" şeklindedir.
2. Cuma namazının bir rekatma
imamla birlikte yetişen kişi imamın selam vermesine kadar ona uymaya devam
ederse imam selam verdikten sonra bir rekat daha kılar. Şayet teşehhüd
esnasında imama uymayı terk edip kendisi ikinci rekata kalkarsa hüküm yine
böyledir. Nevevi'nin "imamın selam vermesinden sonra" ifadesi yaygın
durum dikkate almarak söylenmiştir.
[Soru] Sonuncu rekat ancak selamla gerçekleşir.
[Cevap] Bu öyle değildir; çünkü İmam Şafii (r.a.)
el-Ümm'de şöyle demiştir:
Cuma namazının bir
rekatına yetişen kişi buna bir rekat daha ekler, Cuma namazı yeterli olur. Kişi
rekata, imam rükudan doğrulmadan önce onu yakaladı ğın da yetişmiş olur. Bu
halde imamla birlikte rüku ve secde yapar.
Ayrıca namaza sonradan
gelen kişinin imamla birlikte yetiştiği kısım kendi namazının baş kısmıdır,
teşehhüd namazın baş kısmında değildir.
Şarih Celaleddin
el-Mahalll'nin "namaza sonradan yetişen kişi imam selam verinceye kadar
onunla birlikte kalırsa" ifadesi, Nevevl'nin metindeki "imamın selam
vermesinden sonra bir rekat daha kılar" ifadesine binaen söylenmiştir.
İbnü'l-Mukrı "bir
rekata yetişme"yi "şayet imamın Cuma namazı sahih ise" şeklinde
kayıtla sınırlamış, bunu da Ezral'nin "imam, selam vermeden önce Cuma
namazından çıkarsa imama uyan kişinin Cuma namazı geçerli değildir" ifadesinden
almıştır. İtimad edilen görüşe göre bu kayda gerek yoktur. Çünkü İsnevı ve
diğer alimler bu kayda gerek olmadığını açık olarak ifade etmişlerdir. Kişi
imamla birlikte bir rekata yetişmiş ve buna bir rekat daha eklemişse -imam
selam vermeden namazdan çıkmış olsa bile- Cuma namazına yetişmiştir. Bu şuna
benzer: İmamın abdestsiz olması arkasındakilerin namazını etkilemediği gibi
imamın selam vermeksizin namazdan çıkması da bu kişinin namazının tam olmasını
etkilemez.
Not:
el-Muharrer'deki ifade
şöyledir: "İmam la birlikte bir rekata yetişen kişi Cuma namazına yetişmiş
olur". Bu ifade, Nevevl'nin el-Minhac'daki "ikinci rekatın rükuuna
yetişen Cuma namazına yetişmiş olur" ifadesinden daha uygundur. Çünkü
el-Muharrer'in ifadesi kişinin imamla birinci rekatı kılıp ikinci rekatta ondan
ayrılmasını da kapsamaktadır. Bu durumda kişinin Cuma namazı tam olmuş olur.
Oysa Nevevl'nin ifadesi bu durumu kapsamamaktadır. Nevevl'nin ifadesinden
rükuun tek başına yeterli olduğu izlenimi doğmaktadır ki bu esas alınırsa
ikinci rekatın rükuuna yetişen kişi imama uymaktan çıkarak namazı tek başına
tamamlayabilir. Oysa kastedilen bu değildir. Bu yüzden ben, metni açıklarken
"imamla birlikte rekatı tamamlarsa" ifadesini ekledim. Nitekim Nevevi
de bunu er-Ravda' da -tıpkı Aslü'r-Ravda'da olduğu gibi- açık olarak ifade
etmiştir.
Cuma namazının ikinci
rekatını tek başına kılan kişinin kıraati açıktan yapması sünnettir. -Namazın
kılınışı konusunda buna işaret etmiştik-.
3. İmama ikinci rekatın
rükuundan sonra yetişen kişi, -yukarıda geçen hadisin mefhum-ı muhalifi
sebebiyle- Cuma namazını kaçırmış olur. Bu kişi imamın selam vermesinden sonra
namazı öğle namazı olarak dört rekat kılar. Cuma namazının kaçmasından dolayı
yeniden niyet etmesine gerek yoktur.
4. [İmama ikinci rekatın
rükuundan sonra yetişen kişi namaza niyet ederken Cuma namazına mı, öğle
namazına mı niyet eder? Bu konuda mezhep içinde iki görüş vardır]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
imamı ikinci rekatın rükıundan sonra yakalayan kişinin imama uyarken cumaya
niyet etmesi farzdır. ErRavda'nın ibaresinden de bu sonuç anlaşılmaktadır.
Mutemed olan görüş de budur.
EI-Envar'daki ibare ise
şöyledir: "Kişinin Cumaya niyet etmesi caizdir".
İbnü'l-Mukri
"menduptur" demiştir.
Bir şeyin caiz olması,
onun farz olmasına aykırı değildir. Mendup olması ise "Cuma namazı
kendisine farz olmayan kimse" hakkında düşünülür. Nitekim Hocam Remli bu
sözü o şekilde yorumlamıştır ki bu güzel bir yorumdur.
[İkinci görüş]
Bu kişi öğle namazına
niyet eder; çünkü kılması gereken namaz öğle namazıdır.
Görüş ayrılığı imamın
durumunu [hangi rekatı kıldığını] bilen kimse ile ilgilidir. Bunu bilmeyen
kimseye gelince; örneğin kişi camiye geldiğinde imamı ayakta beklerken görse,
onun rükudan mı doğrulduğunu yoksa kıyamda mı olduğunu bilemese bu kişinin Cuma
namazına niyet etmesi gerektiği kesindir. [Bunda görüş ayrılığı yoktur].
B. CUMA NAMAZINDA
İMAMIN, YERİNE BAŞKA BİRİNİ GEÇİRMESİ
Nevevi daha sonra ikinci
meseleye yani imamın yerine vekil bırakması ve bunun şartları konusuna geçerek
şunları söylemiştir:
İmam Cuma namazı veya
bir başka namazdan abdestinin bozulması veya başka bir sebeple çıksa, daha
güçlü görüşe göre yerine başkasını geçirmesi caiz olur.
Cuma namazında imam
yalnızca abdesti bozulmadan önce ona uymuş olan birini yerine geçirebilir.
İmamın yerine geçen
kimsenin, daha güçlü görüşe göre hutbeye veya ilk rekata gelmiş olması şart
değildir.
Şayet ilk rekata gelmişse
cemaatin Cuma namazı tamdır. Şayet ilk rekata gelmemişse [bir rekat namaz
kıldırdığında] daha doğru olan görüşe göre cemaatin Cuma namazı tam olur,
kendisininki tamamlanmış olmaz.
Namaza sonradan yetişen
ve imam tarafından vekil kılınan kişi kendisini vekil bırakan imamın düzenine
uyar. Vekalet eden imam bir rekat kıldıktan sonra teşehhüd yapar ve cemaate ya
kendisine uymayı terk etmelerini işaret eder veya kendisini beklemelerini
işaret eder. Daha doğru olan görüşe göre cemaatin vekil imama uymak için
yeniden niyet etmelerine gerek yoktur.
A. İMAMIN YERİNE VEKİL
BIRAKMASININ HÜKMÜ
İmam Cuma namazı veya
bir başka namazdan abdestinin bozulması veya başka bir sebeple çıksa, daha
güçlü görüşe göre yerine başkasını geçirmesi caiz olur.
İmam, Cuma namazı veya
diğer namazlarda; kasten veya yanılarak abdest bozma veya burnunun kanaması,
namazı bozan bir Hil yapma veya sebepsiz yere namazı terk etme gibi bir fiille
namazdan çıksa gerek imam gerekse ona uyanlar herhangi bir rükün yapmamış iken
imamın yerine bir başkasını vekil olarak bırakması [caiz olur mu? Bu konuda
İmam Şafii (r.a.)'ye ait iki görüş bulunmaktadır]
[Birinci görüş]
İmam Şafii (r.a.)'nin
yeni ve [mezhep alimleri tarafından] daha güçlü [kabul edilen] görüşüne göre
imamın yerine vekil bırakması caiz olur. Çünkü bu durumda namaz iki imam la
kılınmış olur ki bu caizdir.
[*] - Bu konuda şu sahih
rivayet bulunmaktadır: Ebu Bekir (r.a.) ashab-ı kirama namaz kıldırıyordu.
Resulullah (s.a.v.) gelip Hz. Ebu Bekir'in yan tarafına oturdu. Hz. Ebu Bekir
ve cemaat, Resulullah (s.a.v.)'a uydular.(BuharI, Ezan, 664; Müslim, Salat,
940)
[*] - Hz. Ömer (r.a.) de
yaralandığı zaman imamlığa başkasını geçirmiştir. (Beyhaki, Salat, II, 390)
İmamın kendi yerine
vekil bırakmasındansa cemaatin bir başkasını imamın yerine getirmesi daha
iyidir; çünkü bu konuda hak kendilerinindir. Bu yüzden [imam da cemaat de bir
kişiyi vekil olarak belirlese] cemaatin belirlediği kişi [namaza devam etme
konusunda], imamın belirlediğinden daha çok hak sahibi olur.
Cemaatten birisi
kendiliğinden imamın yerine geçerse [ve namazı kıldırırsa] bu caiz olur.
Cuma namazının birinci
rekatında namazdan çıkan imam yerine birini geçirmese, Cuma namazını kaçırmamak
için cemaatin içlerinden birini imamın yerine geçirmeleri gerekir. Ancak ikinci
rekatta bunu yapmaları gerekmez; çünkü imamla birlikte bir rekata
yetişmişlerdir. Bu açıdan onlar namaza sonradan yetişmiş kişi gibidirler, kalan
rekatlarını tek başına kılarak Cuma namazlarını tamamlarlar. Cemaatten
bazılarının cemaati terk etmesi meselesi ile bu söylediğimiz arasında bir
çelişki yoktur. Çünkü cemaatten bazılarının ayrılması durumunda Cuma namazının
batıl olması, cemaat sayısının kırkın altına düşmesi ile ilgili olup, cemaatle
namaz kılmanın sona ermesi nden dolayı değildir.
İmam cemaatten birini
kendi yerine vekil olarak geçirmek istediğinde -İbnü'l-üstaz'ın dediğine göre-
zahir [güçlü] olan görüşe göre bu kişinin ve kal eti kabul etmesi farz
değildir. Bir görüşe göre ise bu gereklidir. Aksi takdirde herkes bunu
birbirinden bekler [birinin imamın yerine geçmesini bekler].
İmamın namazdan
ayrılmasından sonra cemaat herhangi bir rüknü yapmış ise bundan sonra bir başka
kimsenin imama vekalet etmesi mümkün olmaz. Rafii ve Nevevi bunu Cüveynl' den
nakletmiş ve onaylamıştır.
[İkinci görüş]
ŞafiI' nin eski görüşüne
göre Cuma namazında imamın yerine başkasını geçirmesi kesinlikle caiz değildir;
çünkü bu tek bir namaz olduğundan vekalet bu namazda geçerli değildir. Bu, bir
kişinin iki imama aynı anda uymasına benzer [ki bu namaz caiz değildir].
ilk görüşe göre imam
kendi yerine ancak imamlığa uygun birini bırakabilir. Erkek cemaate namaz
kıldınrken yerine kadın veya cinsiyeti belirsiz bir kişiyi imam olarak
bırakamaz.
Nevevi -cemaatle namaz
kılma bölümünde zaten geçtiği ıçınbunu burada zikretme gereği duymamıştır.
[ikinci görüşe göre]
imamın vekil bırakması caiz olmadığında -imamın abdestinin bozulması Cuma
namazı dışında bir namazda olsa veya Cuma namazının ikinci rekatında
gerçekleşse bile - cemaat namazlarını kendi başlarına kılarak tamamlar. Şayet
imam, abdestini ilk rekatta bozmuş olursa cemaat namazlarını öğle namazı olarak
tamamlar. Çünkü -daha önce geçtiği üzere- cumanın şartlarından biri de Cuma
namazının [en az] bir rekatının cemaatle kılınmış olmasıdır.
B. İMAM, CUMA NAMAZINDA
YERİNE KİMİ VEKİL BIRAKABİLİR?
Cuma namazında imam
yalnızca abdesti bozulmadan önce ona uymuş olan birini yerine geçirebilir.
1. imam veya imam
dışındaki kimseler [yani cemaat] Cuma namazı için ancak imama abdesti
bozulmadan önce uyan kişiyi imamın yerine vekil olarak geçirebilirler. Çünkü
imama uymamış birini imamın yerine ve kil olarak geçirmek Cuma namazına
başladıktan sonra yeniden başlamak anlamına gelir ki bu caiz değildir. Bu
kişinin henüz Cuma namazı kılma imkanı ortadan kalkmadan önce cemaate öğle
namazı kıldırması da caiz değildir. Namaza sonradan yetişen kişi [yani mesbuk]
buna bir aykırılık teşkil etmez; çünkü o imama tabidir, yeni bir namaza
başlayan kişi değildir.
2. Cuma namazı dışındaki
namazlara gelince; imamın dört rekatlı bir namazın ilk veya üçüncü rekatında
iken, kendisine uymamış bir kimseyi yerine vekil olarak bırakması caizdir,
çünkü bu durumda iken vekil imam, cemaatin kıldığı mevcut namaza uygun hareket
etmek durumundadır. Ancak ikinci ve son rekatta iken imamın kendisine uymayan
birini vekil kılması caiz değildir; çünkü bu durumda vekil imam ayağa kalkmaya
muhtaç olduğu halde cemaat oturmaya muhtaçtır. Ancak el-Havi's-sağir'de
belirtildiği ne göre söz konusu durumda cemaat vekil imama uymak üzere
niyetlerini yenilerlerse bu caiz olur.
Hükmün gerekçesinden
anlaşıldığına göre şayet vekil imam, cemaate uygun davranma durumunda olursa,
örneğin tek başına namaz kılan bir kimse ikinci rekata geçtiğinde veya son
rekata geçtiğinde bir cemaat onun namazına uymuş olsa daha sonra o imamın
namazı bozulsa, yerine cemaatin rekat sayısına uygun olan birini vekil olarak
bıraksa bu caiz olur. Bu, anlaşılması açık bir hükümdür. Alimlerin "caiz
değildir" şeklinde yukarıda yer alan ifadeleri genel durum itibarıyiadır.
3. EI-Mecmu ve diğer
eserlerde belirtildiği ne göre imamın yerine iki veya daha fazla kişiyi, her
biri bir gruba namaz kıldırmak üzere vekil bırakması caizdir. Bununla birlikte
tek bir kişiyi vekil bırakmakla yetinmesi daha iyidir.
4. imamın yerine vekalet
eden kişinin namazı bozulsa onun da yerine bir başkasını vekil kılması caizdir.
Bu böylece devam eder.
Vekalet eden imamların
tümünün asıl imamın namazının tertibine riayet etmesi gereklidir.
imamın yerine geçen
kimsenin, daha güçlü görüşe göre hutbeye veya ilk rekata gelmiş olması şart
değildir.
5. Cuma namazında imamın
yerine bıraktığı vekilin namazı kıldırmasının caiz olması için vekilin hutbeye
yetişmiş olması ve ilk rekata yetişmiş olması [gerekir mi? Bu konuda mezhep
içinde iki görüş vardır:]
Daha doğru olan görüşe
göre her ikisi de gerekli değildir.
Birincisi [yani vekalet
eden kişinin hutbe esnasında bulunmuş olması] gerekli değildir; çünkü imama
uymuş olmakla hutbeye gelmiş ve dinlemiş hükmünde olur. Bu yüzdendir ki hutbeye
gelip dinleyen kişinin namazı caiz olduğu gibi imama sonradan uyan kişinin
namazı da caiz olur.
Bu görüşün karşısında
yer alan görüşün delili şudur: imam hutbeden sonra hutbede bulunmayan bir şahsı
namazı kıldırma konusunda vekil tayin etse bu caiz olmaz. Buna kıyasla hutbede
bulunmayan kişinin sonradan vekil kılınması da caiz olmaz.
İkincisi [yani vekalet
eden kişinin ilk rekata yetişmiş bulunması] gerekli değildir; çünkü imama uyan
vekil, vekil kılındığı anda imamın yerini almıştır. Şayet imam namaza devam
etmiş olsa ona uymak caiz olduğu gibi, -şartlar kendisinde bulunmasa bile-
imamın vekil kıldığı kişiye uymak da böyledir.
Bu görüşün karşısında
yer alan görüşün delili şudur: İlk rekata yetişemeyen kişi Cuma namazına
yetişmemiştir.
6. Hutbe esnasında ve
namazia hutbe arasında imamın başkasını ve kil kılması caizdir; ancak mezhepte
genel kabul gören görüşe göre ikinci durumda vekilin hutbenin bütününde hazır
bulunmuş olması, ilk durumda ise hutbenin bir kısmına yetişmiş olması gerekir.
Çünkü hutbeyi işitmeyen kişi Cuma namazı kendisine farz olan kişilerden
değildir. Hutbeyi işitmeyen kişi ancak namaza başladığında ona ehil olmuş olur.
Burada hutbeyi işitmek imama uymuş olmak gibidir. Ancak imam hutbe verirken
bayılsa yerine birini vekil kılması caiz olmaz; çünkü hutbenin bir kısmını
veren kişi ehil olmaktan tamamen çıkmıştır.
7. İmam, kendisine Cuma
namazı farz olmayan kimselerden hutbey i dinlememiş olan bir kişiyi insanlara
namazı kıldırmak üzere vekil tayin etse ve imam da Cuma namazı dışında bir
namaza niyet etse bu caiz olur.
Not:
Eş-Şerhu'l-kebir,
eş-Şerhu's-sağir, er-Ravda ve el-Mecmu'da ikinci meseledeki görüş ayrılığının
Şafii'nin iki görüşü arasında olduğu belirtilmiştir.
"Hutbeye gelmiş
olması [hutbede hazır bulunması]" ifadesi "hutbeyi işitme"yi dışarıda
bırakmaktadır. Rafii'nin açık olarak belirttiği üzere bu şart değildir.
Şayet ilk rekata
gelmişse cemaatin Cuma namazı tamdır. Şayet ilk rekata gelmemişse [bir rekat
namaz kıldırdığında] daha doğru olan görüşe göre cemaatin Cuma namazı tam olur,
kendisininki tamamlanmış olmaz.
8. Cuma namazında imamın
yerine geçen kişi Cumanın ilk rekatına imamla birlikte yetişmişse, gerek
vekilin gerekse imama uymuş olan kimselerin Cuma namazı tamdır. EI-Muharrer' de
belirtildiği üzere imam cumanın ilk rekatında abdestini bozmuş olsun ya da
olmasın fark etmez. Çünkü vekil, asıl imamın yerine geçtiğinde onun yerini
almıştır.
9. İmamın yerine geçen
kişi ilk rekatta ve kil kılınmış olsa bile o rekata yetişememişse, örneğin
rükudan doğrulduktan sonra imama yetişmiş ve vekil olmuşsa vekil dışındaki
cemaatin namazları [tamamlanmış olur mu? Bu konuda mezhep içinde üç görüş
vardır]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
cemaatin namazı tam, vekilin namazı ise tam değildir. (Er-Ravda'da birinci
görüşü belirtirken "sahih olan ve İmam Şafil {r.a.)'nin açık ifadelerinde
yer alan görüş" şeklinde belirtmiştir. (Şirbini)
Çünkü cemaat ilk imamla
birlikte bir rekata yetişmiş vekil ise yetişememiştir. Bu yüzden imama vekalet
eden kişi bu namazı öğle namazı olarak tamamlar.
Bilindiği üzere cemaatin
sayısının kırktan fazla olması şarttır; aksi takdirde -Mukrl'nin öğrencisi
el-Feta'nın belirttiği üzere- cemaatin Cuma namazı tam olmaz. Bu, açık bir
hükümdür.
Nevevi ve Rafii'nin
sözlerinden anlaşıldığına göre imama vekalet eden kişi imamı ikinci rekatın
rüku ve secdesinde yakalamış olsa bile namazını öğle namazı olarak tamamlar.
Ancak Beğavı şöyle demiştir: "Vekil imam namazı Cuma olarak tamamlar;
çünkü imam la birlikte bir rekat kılmıştır". Zahir olan da bu görüştür.
[İkinci görüş]
Vekalet eden kişinin
namazı da tamdır. Çünkü Cuma namazının bir rekatını cemaatle birlikte
kılmıştır. Onun durumu, namaza sonradan gelen kişinin [yani mesbukun] durumu
gibidir.
Birinci görüşte olanlar
buna şöyle cevap vermişlerdir: imama uyan kişiyi imama tabi kabul etmek
mümkündür, ancak imama vekalet eden zat ise kendisi imam olduğundan onu cemaate
tabi kabul etmek mümkün değildir.
[Üçüncü görüş]
Cemaat de imama vekalet
eden şahsa tabi olarak namazlannı Cuma olarak değil öğle namazı olarak
tamamlarlar.
Namaza sonradan yetişen
ve imam tarafından vekil kılınan kişi kendisini vekil bırakan imamın düzenine
uyar.
10. Namaza sonradan
yetişen ve imam tarafından vekil kılınan kişinin, kendisini ve kil bırakan
imamın namaz düzenine uyması farzdır. Böylece namaz ilk imamın düzenine göre
kılınır, vekiı, ilk imamın yapmakta olduğunu yapar. Çünkü vekil, ilk imama
uymakla onun namazının tertibini sürdürmeyi üstlenmiştir.
Buna göre; vekalet eden
kişi kendisi öğle namazını kılıyor olsa bile şayet sabah namazını kıldırmakta
olan bir imama vekil olmuşsa namazın ikinci rekatında kunut yaptırır. Kendisi
sabah namazını kılıyor olsa bile öğle namazını kıldırmakta olan bir imama vekil
olmuşsa kunutu terk eder. Oturarak teşehhüd yapar ve kendisine vekil olduğu
imam gerek kendisinin uymasından önce gerek sonra hata yapmışsa onun hatası
sebebiyle sehiv secdesi yapar.
Vekalet eden imam bir
rekat kıldıktan sonra teşehhüd yapar ve cemaate ya kendisine uymayı terk
etmelerini işaret eder veya kendisini beklemelerini işaret eder.
11. İmama vekalet eden
kişi teşehhüdden sonra kalkarken cemaate ya kendisine uymayı terk etmelerini
yahut da birlikte selam vermek üzere beklemelerini işaret eder. Bundan sonra
seçimi cemaat yapmalıdır.
Cemaatin yapabilecekleri
şey ya imama uymayı terk etmeye niyet ederek selam vermek yahut da imamın
kendilerine selam verdir- a mesini beklemektir ki el-Mecmu'da belirtildiğine
göre bunu yapmaları daha faziletlidir. Cemaatin beklemesi, şayet vaktin çıkması
korkusu yoksa söz konusu olur. Şayet cemaat vaktin çıkmasından korkarsa imamı
terk etmeleri farz olur. Bu durumda -Saymerı'nin belirttiğine göre- vekil imam,
cemaate selam verdirmek üzere başka birini vekil tayin edebilir. Daha sonra
imam namazı Cuma olarak tamamlayacaksa bir rekat daha kılar. Öğle namazı olarak
kılacaksa üç rekat daha kılar.
"Cemaatin
yapabilecekleri şey ... " cümlesi Nevevl'ye yöneltilen şu itirazı boşa
çıkarmaktadır:
Böyle bir durumda imamın
cemaate seçim yapmaları konusunda yaptığı işareti cemaat anlayamaz. Özellikle
de imamın arkası cemaate dönük olduğundan ve imamın sağında, solunda ve
arkasında pek çok kişi bulunduğundan bu anlaşılmaz.
12. Namaza sonradan
yetişip imama vekil olan kişinin teşehhüd yapması gerekli değildir; çünkü o
imamı ile beklemenin ötesinde bir şey yapmaz. Bu imamın oturması da -İsnevI'nin
dediği gibi- gerekli değildir.
13. Namaza sonradan
yetişen ve imama vekil olan kişi imamın namazının düzenini bilmiyorsa; böyle bir
kişinin vekil kılınıp kılınamayacağı konusunda İmam Şafil (r.a.)'ye ait iki
görüş bulunmaktadır.
[Birinci görüş]
Et-TAhkİk'te bunun caiz
olduğu görüşü sahih kabul edilmiştir, ki itim ad edilecek olan görüş de budur.
EI-Mecmu'da belirtildiği ne göre İbnü'l-Münzir bunu İmam Şafil (r.a.)'nin
ifadesi olarak nakletmiştir.
İsnevi el-Mühimmat'ta
şöyle demiştir: Doğru olan görüş budur. Bu görüşe göre imam rekattan sonra
cemaate dikkat eder; şayet onlar ayağa kalkmaya yelteniyorsa ayağa kalkar, aksi
takdirde oturur. Bazıları "bu, rekatlar konusunda başkasını taklid etmenin
caiz olduğunu gösterir" demiştir. Bunun caiz olmadığı durum "kişinin
kendisi farklı inandığı halde başkasını taklid etmesi" dir.
Bu, kabul edilemez;
çünkü bu rekatlar konusunda başkasını taklid etmek değildir.
[İkinci görüş]
Böyle birinin vekil
tayin edilmesi caiz değildir. İbnü'l-Mukrı bu görüşü esas almıştır. Nevevi
er-Ravda'da "delil açısından iki görüş içinden tercihe şayan olanı
budur".
Daha doğru olan görüşe
göre cemaatin vekil imama uymak için yeniden niyet etmelerine gerek yoktur.
14. İmama uyan kişilerin
imama vekalet eden kişiye uymaya niyet etmeleri [gerekir mi? Bu konuda mezhep
içinde iki görüş vardır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru olan görüşe
göre Cuma namazında ve diğer namazlarda imama vekalet eden kişiye uymaya ayrıca
niyet etmeye gerek yoktur. Çünkü cemaatin devam etmesi açısından ikinci imam
birinci gibi kabul edilir. Nitekim bu yüzdendir ki ikinci imam kendi namaz
düzenini değil imamın namaz düzenini devam ettirir. Şayet ilk imam namaza devam
etmiş olsaydı cemaat niyeti yenilemeye gerek duymayacaklardı. İkinci imam
vekalet ettiğinde de hüküm böyledir.
[İkinci görüş]
[Vekil imam namaz kıldırmaya
başladığında cemaatin ona uymaya] niyet etmeleri gerekir. Çünkü ilk imamın
namazdan çıkması ile cemaat tek başına namaz kılan kimseler haline
gelmişlerdir.
15. İmamete ehil olmayan
bir kimse ilk imama vekil olsa cemaatin namazları bozulmaz; ancak cemaat o
imama uyarsa namazları bozulur. Çünkü böyle bir imamın ve kil kılınması
"yok hükmünde" dir.
16. Namaza sonradan
gelenler veya imamdan daha uzun namaz kılmakta olan kimseler kendilerine namazı
tamamlayacak birini vekil tayin etmek isteseler;
[a] - Yalnızca Cuma
namazı dışındaki namazlarda bu caiz olur.
Çünkü Cuma dışındaki
namazlarda buna bir engel yoktur.
[b] - Ancak Cuma
namazında caiz olmaz; çünkü bir Cuma namazından sonra diğer bir Cuma namazı
kılınmaz. "Bir cumadan sonra bir başka Cuma kılınmaz" derken
kastetlikleri hem hakikat hem de mecaz anlamıdır. Çünkü vekil olan kişi namazı
kılmakta olanlardan birisi ise burada yeni bir Cuma namazı kılma söz konusu
değil, yalnızca sureten ona benzeyen bir namaz söz konusudur.
Rafii [el-Muharrer'de]
ve Nevevi [el-Minhac'da] bu bölümde Cuma namazı dışındaki namazlarda da bunun
caiz olmadığı görüşünü doğru bulmuşlar ve gerekçe olarak da şunu
söylemişlerdir: "Cemaat [zaten] hasıl olmuştur, tek başlarına da kılsalar
cemaat sevabım alırIar [İmam tayin etmelerine gerek yoktur".
Oysa Cuma namazı
dışındaki namazlarda caiz olması, Rafii ve Nevevi'nin "Cuma namazı"
konusunda söylediklerinden çıkan sonuçtur. Nevevi et-Tahkİk'in ve el-Mecmu'un
"Cuma namazı" bahsinde bu görüşü doğru bulmuş ve el-Mecmu'da şöyle
demiştir: "Bu görüşü esas aL. El-İntisar'da yer alan bunun caiz olmadığı
görüşünün mutemed olduğu yolundaki görüşü seni aldatmasın". Çünkü imama
uymanın; imamın cemaatin yanılmasını üstlenmesi, sesli okunan namazlarda zammı
sureyi okumayı üstlenmesi ve tam cemaat sevabınm alınması gibi başka
fonksiyonları da vardır.
17. Hutbenin rükünlerini
dinlemiş olan kırk kişi acele ederek Cuma namazına dursalar cumaları geçerli
olur, çünkü diğerlerinin aksine onlar Cuma namazının kendilerine farz olduğu
şahıslardandır.
C. CUMA NAMAZINDA
KALABALIK SEBEBİYLE RÜKÜNLERDEN BAZILARINI VAPAMAMAK
Cuma namazında bir kişi
kalabalık sebebiyle secdeyi yer üzerinde yapamasa, şayet başka bir insanın
üzerine secde etme imkanı varsa bunu yapar. Bu imkanda yoksa doğru olan görüşe
göre bekler, secdeyi ima ile yapmaz. Sonra imamın rüku yapmasından önce secde
yapma imkanı bulursa bunu yapar. Şayet imam ayakta iken secdeden doğrulursa
Fatiha'yı okur, imam rükuda iken doğrulursa daha doğru olan görüşe göre o da
rüku yapar, bu durumda namaza sonradan yetişmiş kimse hükmünde olur. Şayet imam
rükuyu bitirmiş de selam vermemişse imamın yaptığı hareketi yapar, imamın selam
vermesinden sonra bir rekat kılar, imam selam vermişse Cuma nama-
zını kaçırmış olur.
İmam rüku yapıncaya
kadar secde etme imkanı bulamazsa bir görüşe göre kendi namazının düzenine göre
hareket eder. Daha güçlü olan görüşe göre imamla birlikte rüku yapar, daha
güçlü görüşe göre ilk rükusu dikkate alınır, onun rekatı ilk rüku ile ikinci
secdenin birleşmesinden oluşmuş olur. Daha güçlü görüşe göre bununla Cuma
namazına yetişmiş sayılır.
İmama uymasının farz
olduğunu bildiği halde kendi namazının düzenine göre secde yaparsa namazı
bozulmuş olur. Unutarak veya bilmeyerek böyle yaparsa ilk secdeleri hesap
edilmez. İkinci defa secde yaptığında bunlar hesap edilir. Daha doğru olan
görüşe göre, şayet iki secdeyi imamın selam vermesinden önce tamamlamışsa
cumayı bu rekatla yakalmış olur. İmam ikinci rekatın rükusunu yapıncaya kadar
unutarak secdeyi yapmazsa mezhepte kabul gören görüşe göre imamla birlikte rüku
yapar.
1. Cuma namazın birinci
rekatında kalabalık sebebiyle yer vb. bir yere secde yapamayan kimsenin bir
insan, eşya, hayvan vb. üzerine secde etmesi mümkün olursa bunu yapması
farzdır.
[*] - Çünkü Hz. Ömer (r.a.)
şöyle demiştir: Kalabalık çok olursa kardeşinizin sırtı üzerine secde
yapın.(Beyhaki, Cuma, III, 183)
Bunu Beyhaki sahih bir
senetle rivayet etmiştir.
Burada üzerine secde
yapılan kişinin izin vermesi gerekli değildir; çünkü el-Matlab'da belirtildiği
üzere burada basit [büyütülmesi gerekmeyen] bir durum söz konusudur. Bu konuda
el-Matlab yazarının belirttiğine muhalif görüş belirten biri bilinmemektedir.
Ayrıca burada kişi
yeterli olacak şekilde secde etme imkanına sahiptir. Şayet bunu yapmazsa özürsüz
yere imamdan geri kalmış olur. Bunun hükmü ise daha önce geçmişti.
Not:
Et-Tenbih'te "bir
insanın sırtı" ifadesi kullanılmış, Nevevi et-Tahrfr'de "insan
sözcüğünü zikretmemiş olsa [daha iyi olurdu. Çünkü böylece hüküm] daha
genelolurdu" demiştir. Nevevi orada böyle demiş ancak kendisi de burada
aynı şeyi yapmıştır. Benim yaptığım gibi "bir şeyin üzerine" dese
daha kapsamlı olurdu.
Kalabalığa ilişkin hüküm
Cuma namazı dışındaki namazlarda da geçerli olduğu halde burada zikredilmiştir;
çünkü Cuma namazında kalabalık daha çoktur. Ayrıca bu namazın ayrıntıları çok
daha fazla ve [anlaşılması] zordur. Zira Cuma namazına yetişmek ancak bir
rekatı tam olarak düzenine uygun kılmak veya iki rekattan bazı unsurların bir
araya gelmesinden bir rekat oluşuyorsa mümkün olmaktadır. Bu yüzden imam
Cüveyni şöyle demiştir: "Zamanımızda Cuma namazının hükümlerini enine
boyuna kuşatmış olan bir kimse bulunmamaktadır" .
2. Şayet yukarıda
belirtildiği şekilde secde yapmak mümkün olmazsa [ne yapmak gerekir? Bu konuda farklı
görüşler vardır.]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre
bu durumda kişi secde yapma imkanını buluncaya kadar bekler, secde yapmaya güç
yetirebildiği için secdeyi ima ile yapamaz.
[İkinci görüş]
Hasta şahısta olduğu
gibi bu kişi de mümkün olan en ileri seviyede ima yaparak secde yapar. Çünkü
özür bulunmaktadır.
[Üçüncü görüş]
Bekleme ve ima yapma
seçeneklerinden dilediğini seçebilir. Çünkü burada "alnı yere koyma"
farzı ile "imama uyma" farzı birbiri ile çelişmektedir.
EI-Minhac metnindeki
ibareden "bu durumda iken kişinin imama uymayı terk etmesinin caiz
olmadığı" anlaşılmaktadır. Çünkü cumaya yetişme ümidi bulunduğu halde
kişinin kasten Cuma namazından ayrılmasının bir delili yoktur. İsnevi
el-Mühimmat'ta bu görü-
şün İmam Şafii (r.a.)'nin
açık ifadelerine ve alimlerimizin görüşlerine aykırı olduğunu söyse de Rafii ve
Nevevi, Cüveyni' den bu görüşü nakletmişler ve onaylamışlardır. İbnü'l-Mukri
er-Ravd adlı eserinde bunu tek görüş olarak belirtmiştir. İtimad edilecek olan
görüş de budur.
Kişinin bu durumda
imamın namazını terk etmesini caiz görürse k ve kişi de namazı öğle namazı
olarak kılmayı isterse bu sahih olur mu? Kadı Hüseyin'in et-Ta'lık adlı
eserinde ve Cüveynl'nin Nihayetü'l-matiab adlı eserinde belirtildiğine göre bu
konuda "Cuma namazını kaçırmadan önce öğle namazına başlayan kişinin öğle
namazı başlamış olur mu" sorusunda söz konusu olan İmam Şafii {r.a.)'ye
ait iki görüş vardır.
Cuma namazının ikinci
rekatında olan kalabalığında ise yukarıdaki durumlar söz konusu olmaz; kişi
imamın selamından önce veya sonra ne zaman imkan bulursa secde yapar. Ancak
imama ikinci rekatta yetişmiş kişi ise şayet imamın selam vermesinden önce
secde yapma imkanı bulur ve iki secde yaparsa Cuma namazına yetişmiş olur aksi
takdirde -geçenlerden anlaşıldığı üzere- Cuma namazını kaçırmış olur.
3. Kişi imamın ikinci
rekatın rükusunu yapmasından önce secde yapma imkanı bulursa, özür ortadan
kalktığı için secdeyi telafi etmek amacıyla bunu yapması farzdır.
[a] - Secdeden
doğrulduğunda imam kıyamda ise, okuyabildiği kadar Fatiha'yı okur. Şayet
Fatiha'yı okuyacak kadar süre bulunmazsa daha doğru görüşe göre namaza sonradan
yetişen kişi hükmündedir. Kendisi Fatiha'yı tamamlamadan önce imam rüku yaparsa
o da imamla birlikte rüku yapar, daha önceden imamdan geri kalmış olmasının
zararı olmaz. Çünkü o, özür sebebiyle geri kalmıştır.
[b] - Secdeden
doğrulduğunda imam rükuda ise [imamla birlikte rüku yapar mı? Bu konuda iki
görüş vardır]
[Birinci görüş]
Daha doğru olan görüşe
göre imamla birlikte rüku yapar. Bu durumda mesbuk hükmünde olur. Çünkü Fatiha
okuma mahalline yetişememiştir.
[ikinci görüş]
İmamla birlikte rüku
yapmaz; çünkü namaza sonradan yetişen kişinin aksine bu kişi imama baştan beri
uymuştur. Bu durumda Fatiha'yı okuması ve imamın arkasından hızlıca hareket
etmesi gerekir. Bu kişi, özür sebebiyle geri kalmıştır.
[c] - Secdeden
doğrulduğunda imam ikinci rekatın rükuunu tamamlamış ve fakat daha henüz selam
vermemişse, namaza sonradan yetişen bir kişi gibi imam hangi hareketi yapıyorsa
ona uyar. Bir rekatı kaçırmış olduğundan imamın selam vermesinden sonra -tıpkı
namaza sonradan yetişen kişinin yaptığı gibi- bir rekat daha kılar. İmam
Cüveynı bunu tek görüş olarak belirtmiştir. Bir görüşe göre ise kendi namazının
düzenine göre hareket eder.
[d] - Secdeden
doğrulduğunda imam selam vermişse Cuma namazını kaçırmış olur; çünkü imamın
selam vermesinden önce bir rekatı tamamlayamamıştır. Bu durumda kılmakta olduğu
namazı öğle namazı olarak tamamlar. Ancak secdeden başını kaldırdıktan hemen
sonra imam selam vermişse bL( kişi namazını Cuma namazı olarak tamamlar.
4. Kişi imamın ikinci
rekatın rükuunu yapmasından önce secde yapma imkEmınl bulamazsa [ne yapması
gerekir? Bu konuda İmam Şafil (r.a.}'ye ait iki görüş bulunmaktadır]
[Birinci görüş]
[Zayıf] görüşe göre
kendi namazının tertibini esas alarak o anda secde yapar.
[İkinci görüş]
Daha güçlü görüşe göre
imamla birlikte rüku yapar.
[*] - Çünkü Nebi
(s.a.v.) şöyle buyurmuştur: İmam, kendisine uyulsun diye imam yapılmıştır; öyleyse
o rüku edince siz de rüku edin. (Müslim, Salat, 925; ıbn Mace, Ikametü's-salat,
1237)
Ayrıca imama uymak daha
güçlü bir fiildir. Bu sebepledir ki namaza sonradan yetişen kişi imama uyarak
kıraati ve kıyamı terk eder.
Bu durumda daha güçlü
olan görüşe göre kişinin ilk rükuu [yani ilk rekatında yaptlğı rüku] hesaba
katılır. Çünkü rükunun muteber olduğu bir durumda bunu yapmıştır. Diğer bir
görüşe göre ise bu durumda rüku dikkate alınmaz, çünkü bu rükuu imama uyma
amacıyla yapmıştır.
Rükuun hesaba
katılacağını söyleyen ilk görüşe göre kişinin rekatı ilk rekatın rükuu ile
yapmış olduğu ikinci rekatın secdesinden birleşik bir rekat olacak ve daha
doğru görüşe göre bununla Cuma namazına yetişmiş olacaktır. Çünkü Nebi
(s.a.v.)'in "kim Cuma namazının bir rekatına yetişirse bir rekat daha
kılsın" emri geneldir. Bu kişi de bir rekata yetişmiştir. Farklı rekattan
rükünlerin birleştirilmesinden elde edilen bir rekat, özür sebebiyle bir noksan
olarak görülmez. Diğer bir görüşe göre ise bu durumda kişi Cuma namazına
yetişmiş olmaz, çünkü kıldığı rekat; bir rekatın rükuu ile diğer rekatın
secdelerinin toplamından meydana geldiği için bu bir eksikliktir. Oysa Cuma
namazının kamil bir nitelikte olması dikkate alınır.
5. Yukarıdaki meselede;
[a] - Kişi -daha güçlü
görüşe göre- imama uyması gerektiğini bildiği halde kasten kendi namazının
sırasına uygun olarak secde ederse namazı bozulmuş olur; çünkü rüku yapması
gereken yerde secde yaparak namaz[ın düzeni ile] oynamıştır. Bu durumda
-er-Ravda ve Aslü'r-Ravda'da belirtildiği ne göre- imamı rükuda iken yakalama
imkanı varsa yeniden başlama tekbiri alır. İsnevı "imam selam vermediği
sürece bunu yapması gerekir; çünkü imamın mesela kıraati unutup geriye kıraat
için dönmesi mümkündür" demiştir. İtimad edilecek olan görüş de İsnevl'nin
belirttiğidir. Er-Ravda'daki ifade ittifakla farz olan şeye hamledilirken
İsnevi'nin belirttiği ise daha önce geçen ihtilafa dayalıdır. Daha doğru olan
görüş kişinin derhal başlama tekbiri alıp yeniden başlamasıdır, iki görüş
arasında bir çelişki yoktur. Bundan anlaşılmaktadır ki İsnevi'nin
"er-Ravda'nın ibaresi doğru değildir" şeklindeki açıklaması kabul
edilemez.
[b] - Kişi imama uyması
gerektiğini unutursa veya bunu bilmiyorsa ilk secdesi hesaba katılmaz. Yani
kendi namaz sıralamasına uygun olarak yaptığı ilk secde dikkate alınmaz; çünkü
bu secdeyi yerinde yapmamıştır. Özrü bulunduğundan bununla namazı bozulmaz.
İmama uyması gerektiğini
unutan veya bilmeyen kişi ayağa kalktıktan sonra ikinci defa secde yap sa ve
Fatiha'yı okuyup rüku yapsa bu hesaba katılır ve bununla ilk rekatı tamamlanmış
olur. Çünkü vakti girmiştir. Daha önce yaptıkları dikkate alınmaz.
Kişinin unutması veya
bilgisizliği ikinci secdeden önce sona erse bulunduğu hal üzere imama uyması
gerekli olur. Er-Ravda ve Aslü'r-Ravda'da belirtildiği ne göre alimlerin
çoğunluğunun ifadelerinden anlaşılan budur.
6. Daha doğru olan
görüşe göre birinci rekatın rükuu ve ikinci rekatın secdesinin bir araya
gelmesinden oluşan bu rekatla Cuma namazına yetişmiş olmak, iki secde imamın
selam vermesinden önce gerçekleşmişse söz konusu olur. Rekatta iki noksan olmuş
olsa bile hüküm böyledir. Yani birincisi telfikten [birleştirmekten] ikincisi
ise hükmen kişinin gücünün bulunmasından kaynaklanan bir eksiklik bulunsa bile
hüküm böyledir. Çünkü dışarıdan bakıldığında söz konusu rekatında imama
uymamış, imamdan geride kalarak secde yapmıştır. Ancak biz, özrü sebebiyle onu
hüküm açısından "hakikaten imama uymuş" kabul ettik. Ancak kişi
secdelerini imamın selam vermesinden sonra tamamlarsa bununla cumaya yetişmiş
sayılmaz.
Diğer görüşe göre ise bu
rekatla kişi Cuma namazına yetişmiş olmaz.
Rafii, bu meselede şu
görüşü ortaya atmıştır: İmam rükuda iken kişinin ona uyması gerekli olduğu
halde ona uymayıp secde yaparsa bu secde dikkate alınmaz. Buna göre imam
rükudan sonraki bir rüknü yaparken kişinin secde yapması da dikkate
alınmamalıdır.
Subki ve İsnevı buna
şöyle cevap vermişlerdir: İmam rüku yaparken bu kişinin secde yapmasını hesaba katmıyoruz;
çünkü kişi bundan sonra imama uyabilir ve rekatı yakalayabilir. Oysa daha sonra
secde yapması böyle değildir. Şayet daha sonra secde yapmasını hesaba katmazsak
rekatı kaçırmış olur ve bu imama uymama konusunda özür teşkil eder.
EI-Mecmu'da çoğunluğun
aksi görüşte olduğu belirtilmişse de EI-Minhac metninde yer alan ifade itimad
edilecek olan görüştür.
7. Kişi ilk secdeyi
bitirdikten sonra imamı secde yaparken bulsa ve ona uysa, bu secde dikkate
alınır ve bu durumda biri ilk diğeri ikinci rekattan yaptıkları toplam bir
rekat eder.
8. Kişi Cuma namazındaki
kalabalık sebebiyle ilk rekatın rükuunu yapamasa ve ancak ikinci rekatın
rükuunda fırsat bulabilse imamla birlikte rüku yapar ve ikinci rüku hesaba
katılır. İbnü'l-Mukrı bu durumda rekatın rüku ve diğerlerinin birleşmesinden
meydana gelmiş olmadığını söylemiştir; aksi takdirde bu rekat birinci rekattan
Fatiha, kıyam, başlama tekbiri ile ikinci rekatın birleşmesinden meydana gelmiş
olacaktır. Ancak birinci telfik ihtilaflıdır.
9. Cuma namazında kişi
kalabalık sebebiyle ikinci rekatta imam secde yapıncaya kadar secde yapamasa
onunla birlikte secde yapar ve böylece birinci rekatın rükuu ile ikinci rekatın
secdesinden birleşik bir rekat elde etmiş olur.
10. Şayet imamla
birlikte yalnızca ikinci rekatın ikinci secdesini yapabiliyorsa bunu yapar. Bu
durumda;
a) her iki secde bir
rükün olduğu için diğer secdeyi de yapar mı?
b) yoksa imamla birlikte
oturup, selam verdiğinde namazını tamamlar mı?
c) yoksa imam selam
verinceye kadar secdede bekleyip daha sonra mı namazını tamamlar?
Bu konuda her üç ihtimal
de geçerlidir. Bazı son dönemdekiler aksi görüş belirtse de en güçlüsü -hocam
Remli"nin de esas aldığı üzere- birinci ihtimaldir.
11. Yukarıda belirtilen
hükümlerin bütünü kişinin kalabalık sebebiyle secde yapamaması durumunda söz
konusudur. Şayet kalabalık dışında bir sebeple secde yapmazsa hüküm nasılolur?
Nevevi' bunu şu sözleriyle belirtmiştir:
Kişi ilk rekatta
unutarak secdeyi yapmasa ve imam ikinci rükuu yaptıktan sonra hatırlasa [ne yapması
gerekir? Bu konuda iki görüş bulunmaktadır]
[Birinci görüş]
Mezhepte genel kabul
gören görüşe göre imamla birlikte rüku yapması farz olur. Bu durumda kıldığı
iki rekattan kendisinin elinde bulunan bir rekattır, diğer rekat ise elinde
bulunmamış olur.
[İkinci görüş]
Tıpkı kalabalık
durumunda olduğu gibi burada da kişi kendi namazının tertibi ni esas alır.
İlk görüşte olanlar
arada şu farkın olduğunu söylerler: Kişi unutmakla kusurlu davranmıştır.
Bazıları ilk görüşü tek görüş
olarak nakletmiştir. Ruys'ni' "bunun tek görüş olması daha güçlüdür"
demiştir.
12. Hastalık sebebiyle
imamdan geri kalmak, hükümleri açısından unutarak geri kalmak gibidir.
Cuma namazına ilişkin
son hükümler:
Cuma namazı ile öğle
namazının vakti bir olsa bile ve Cuma kaçırıldığında yerine öğle namazı
kılınarak telafi yapılmış olsa bile Cuma namazı kısaltılmış öğle namazı olmayıp
müstakil bir namazdır. Çünkü Cuma namazı kendisine farz olan kişi bunu
bırakamaz.
Ayrıca Hz. Ömer
"Sizin peygamberinizin diliyle Cuma namazı iki rekatlık ve tam olarak
kılınan bir namazdır. İftira eden perişan olur." demiştir. (Bunu Ahmed b.
Hanbel ve diğerleri rivayet etmiştir. (Şirbini)
Nevevi el-Mecmu'da bu
hadisin hasen olduğunu söylemiştir. Şayet Cuma namazının kılınmasına engel bir
durum ortaya çıkarsa cumanın öğlene çevrilmesi kastedilmemiş olsa bile bu öğle
namazı olarak kılınır; çünkü Cuma ve öğle aynı vakitte kılınan iki namazdır.
Er-Ravda' da Nevevi
şöyle demiştir: Cuma günü hatip "Şüphesiz Allah ve melekleri Nebi'ye salat
ederler" ayetini okuduğunda hutbeyi dinleyen kişi Nebi (s.a.v.)'e sesli
bir şekilde salavat okuyabilir.
Ezrai'nin dediği gibi
bununla kastedilen halktan bazılarının yaptığı gibi sesi tamamen yükseltmek
değildir. Böyle bir uygulamanın aslı yoktur, bidattır.
Er-Ravda'daki ifadenin
zahirinden salavat getirip getirmemenin eşit olduğu hatta [salavat getirmeyip]
dinlemenin daha üstün olduğu anlaşılmaktadır. Hatta Kadı Ebu't-Tayyib bunun
hutbe dinlemeyi kesintiye uğrattığından mekruh olduğunu söylemiştir.
Cuma namazında imamın
oturacağı yere veya insanların gelip geçeceği yere oturan kişinin oradan
kalkması istenir. Aynı şekilde mekan dar olduğu halde yüzleri cemaate dönük
olarak oturanlardan da kalkmaları istenir, ancak mekan genişse bu istenmez.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN