MUĞNİ’L-MUHTAC

ZEKAT / ALTIN-GÜMÜŞ...

 

4. ALTIN VE GÜMÜŞÜN BİRBİRİNE KATIŞTIRILDIĞI MADENİN ZEKATI

 

Altın ve gümüş birlikte eritilerek kalıba dökülmüş bir kabın, altınının mı yoksa gümüşünün mü çok olduğu bilinmese [önünde iki seçenek vardır:]

 

a) Altın ve gümüşün hangisini daha çok kabul ettiğinde zekat daha çok oluyorsa onu daha çok kabul ederek zekatını öder,

 

b) yahut da kabı altın ve gümüşe ayrıştırır.

 

1. Altın veya gümüş eritilerek bunlardan -mesela altı yüz dirhemi birinden dört yüz dirhemi birinden olmak üzere toplam ağırlığı bin dirhem olan- bir kap yapılsa, hangisinin daha çok olduğu bilinmese, bu kabın sahibi[nin önünde iki seçenek vardır:]

 

[Birinci seçenek: İhtiyata göre hareket etmek]

 

[a] - Şayet reşid bir kimse ise, ihtiyaten altın ve gümüşün her birinin ödenmesi gereken zekat miktarını dikkate alıp fazla olan madeni ona göre hesaplayarak zekatını öder.

 

[b] - Şayet reşid değil ise altın ve gümüşü ayrıştırması zorunludur; çünkü onun açısından ihtiyata uygun olan budur.

 

Bu durumda karışımın tümünü altın olarak kabul etmek caiz değildir; çünkü iki cinsten biri diğerinden daha üstun olsa bile birinin zekatını diğerinden ödemek caiz değildir.

 

[İkinci seçenek: Katışık haldeki altın ve gümüşü ayrıştırmak]

 

Yahut altın ve gümüşü ateşte eritmek suretiyle birbirinden ayrılır.

 

Şayet ikisinin parçaları birbirine eşitse bu az bir miktarın eritilmesiyle gerçekleşir. Bunu [Gazall] el-Basft'te söylemiştir.

 

Yahut da bu karışımdaki altın ve gümüş miktarı suda deney yapmak suretiyle bulunur. Şöyle ki;

 

1) Kişi bir kab ın içine su koyar, daha sonra bu kabın içine bin altın koyduğunda su miktarının ne kadar yükseldiğine bakar.

 

2) Daha sonra altınları çıkararak bin gümüş koymak suretiyle su miktarının ne kadar yükseldiğini tespit eder. Bu alamet bir öncekinden daha kesindir; çünkü gümüşün hacmi altından daha çoktur. Bu yüzden gümüşle yapılan deneyde suyun miktarı daha çok yükselir.

 

3) Daha sonra gümüşü de sudan çıkarır ve karışık haldeki karışımı suyun içine sokar. Suyun nereye kadar yükseldiğine bakar. Altın ve gümüşün suyu yükselttiği seviyenin hangisine daha yakın ise karışım içindeki çoğunluk da ondandır.

 

Bu deney sırasında katışık madenin ilk olarak, son olarak veya ortada suya konulması fark etmez.

 

İsnevi şöyle demiştir: Hem bundan daha kolay hem de daha rahat zabtedilebilecek bir deney şöyle yapılabilir: Suya altın ve gümüşün karışımı kadar para iki defa konulur; bunların birinde altın daha fazla gümüş daha az olur, ikincisinde de aksi yapılır. Her birinde suyun yükseldiği yere bir işaret konulur. Daha sonra karışım halindeki toplam, suya konulur ve suyun yüksekliği daha önceki iki işaretten hangisine kadar ulaşıyorsa o esas alınır.

 

İlk yöntem -Fevranı'nin de belirttiğine göre- ağırlığı tamamen mechul olan şeylerin ağırlığını bilmede de kullanılır. Belirtilen karışımı suya koyduğunda suyun yükselme seviyesi tamamen altından oluşan madenin seviyesi ile tamamen gümüşten oluşan madenin seviyesi arasında olur. Şayet bu üçüncüsünün seviyesi diğer ikinin seviyesine eşit miktarda ise karışımın yarısı altın yarısı gümüş kabul edilir. Şayet karışımın seviyesi ile saf altının seviyesi arasında iki arpa, saf gümüş seviyesi arasında üç arpa mesafe varsa bu karışımın üçte ikisi gümüş üçte biri altındır. Durum bunun aksi ise karışımın miktarı da aksidir. Karışımı ayrıştırma masrafı karışımın sahibine aittir.

 

Rafii şöyle demiştir: Deney yapmak imkansız ise yahut madeni eritme aletleri bulunmadığından ayrıştırma zor oluyorsa yahut da bu işlem için uygun bir zamana ihtiyaç duyuluyorsa o takdirde ihtiyata göre [yani hangisi üzerinden daha çok ödenmesi gerekiyorsa onu ödeme esasına göre] hareket edilmesi gerekir; çünkü zekat derhal ödenmesi gereken bir yükümlülük olduğundan ortada hak sahipleri dururken ertelenmesi caiz değildir. Bunu Cüveyni Nihayetü'l-matlab'da zikretmiştir.

 

Karışımı eritme veya buna benzer işlemlerin "imkan şartları" arasında kabul edilmesi uzak bir ihtimal değildir.

 

3. Karışımın sahibi olan kişi, altının mı yoksa gümüşün mü daha fazla olduğunu belirlemede -her ne kadar zekatı kendi verecek olsa bile- [ayrıştırma veya deney yapmaksızın yalnızca] şahsı kanaati ile hareket edemez. Bir bilgiye dayalı olarak karışımın miktarının ne olduğunu açıklarsa onun sözü kabul edilir.

 

4. Kişinin; yarısı kendi elinde yarısı da elinden gasp edilmiş halde nisap miktarı malı bulunsa veya vadeli bir alacağı bulunsa elinde bulunanın zekatını derhal ödemesi gerekir. Bu hüküm, "imkan tazminin şartıdır, zekatın farz olmasının şartı değildir" kuralına dayalıdır. Çünkü kolayolan bir şey zor olan bir şey sebebiyle sakıt olmaz.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

5. EŞYA VEYA TAKI OLARAK KULLANILAN ALTIN VE GÜMÜŞÜN ZEKATI