FITIR SADAKASI |
2. FITIR SADAKASI KİMLERE
FARZ DEĞİLDİR?
[Şunların fitre verme
yükümlülüğü yoktur:]
1) Kafir üzerine fıtır sadakası
ödeme yükümlülüğü yoktur; ancak -daha doğru olan görüşe göre- onun müslüman
olan kölesi ve müslüman olan yakını adına fıtır sadakası ödemesi gerekir.
2) Köle üzerine fitre
ödeme yükümlülüğü yoktur.
Efendisi ile özgürlük
sözleşmesi yapmış köle konusunda mezhep içinde bir görüş vardır.
Bir bölümü hür [bir
bölümü köle] olan kişinin hür olduğu bölüm oranınca fitre yükümlülüğü vardır.
3) Maddı durumu yerinde
olmayan kişi üzerine de fitre yükümlülüğü yoktur. Bayram gecesi ve gündüzünde
kendisi ve nafakasını verdiği kimselerin yiyeceklerinden geriye bir şeyartmayan
kişi "maddı durumu yerinde olmayan kişi"dir.
Daha doğru olan görüşe
göre fitrenin; kişinin evi ve ihtiyaç duyduğu hizmetçisinin dışında sahip
olduğu maldan verilmesi şarttır.
A. KAFİRİN FİTRE
YÜKÜMLÜLÜĞÜ
B. KÖLE
C. MADDİ DARLIK İÇİNDE
BULUNAN KİMSE
A. KAFİRİN FİTRE
YÜKÜMLÜLÜĞÜ
1. ASLEN KAFİR OLAN
KİMSENİN FİTRE YÜKÜMLÜLÜĞÜ
2. İRTİDAT EDEN KAFİRİN
FİTRE YÜKÜMLÜLÜĞÜ
3. KAFİRİN, MÜSLÜMAN
KÖLESİ VEYA AKRABASI YERİNE FİTRE ÖDEMESİ
1. ASLEN KAFİR OLAN
KİMSENİN FİTRE YÜKÜMLÜLÜĞÜ
Aslen kafir olan
kimsenin titre verme yükümlülüğü yoktur. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) [fitre
ile ilgili hadiste] "müslümanlardan" demiştirynı Maverdl'nin dediğine
göre bu konuda icma vardır. [Bunun akıl gerekçesi şudur:] Fitre bir tür
temizliktir; kafir ise bu temizliğe ehil değildir.
Burada kastedilen
"kafirin bununla [dünyada iken] yükümlü tutulmaması" dır. Ahiretteki
hükmü ise "kafirler İslami hükümlerle yükümlü müdür?" konusundaki
tartışmaya bağlı olarak tartışmalıdır. Nevevi el-Mecmu'da "daha doğru olan
görüşe göre yükümlüdür" demiştir. Subki şöyle demiştir: "Bu özel mali
ibadetle kafirlerin yükümlü olmamaları muhtemeldir; çünkü Hz. Peygamber
(s.a.v.) müslümanlardan diye özelolarak belirtmiştir.
2. İRTİDAT EDEN KAFİRİN
FİTRE YÜKÜMLÜLÜĞÜ
Mürted olan veya mürted
tarafından nafakası verilen kimselerin fitresine gelince bu, kişinin İslam
dinine geri dönmesine bağlıdır. Mürted olan kölenin durumu da böyledir.
Ramazanın son günü güneş
battığında kafir şahsın fitresini ödeyeceği müslüman kişi mürted olsa bu kişi
müslümanlığa dönmedikçe fitresini vermek gerekli değildir.
3. KAFİRİN, MÜSLÜMAN
KÖLESİ VEYA AKRABASI YERİNE FİTRE ÖDEMESİ
Kafir bir şahsın
-kendisinden çocuk edindiği cariyesi bile olsamüslüman olan kölesi ve müslüman
olan akrabası adına fitre vermesi [gerekir mi? Bu konuda mezhep içinde iki
görüş bulunmaktadır:]
[Birinci görüş]
Daha doğru görüşe göre bunların
nafakalarını vermesi gerektiği gibi fitrelerini de vermekle yükümlüdür.
Aynı şekilde kafirin
nafaka vermekle yükümlü olduğu bütün müslümanların fitresini vermesi de
gerekir. Örneğin kafir bir kimsenin zimmı olan karısı müslüman olsa ve
ramazanın son günü güneş battığında kadının iddeti devam ediyor olsa, şayet
"iddeti devam eden kadının fitresini kocası vermekle yükümlüdür"
görüşünü tercih ediyorsak -ki daha doğru olan görüş böyledir- bu durumda kafir
şahıs karısının fitresini vermekle yükümlü olur.
[İkinci görüş]
Kafir şahsın [bakımında
olan müslüman şahısların] fitre[lerini] verme yükümlülüğü yoktur; çünkü kafir
fitre vermeye ehil değildir.
Bu konulardaki görüş
ayrılığı şu konudaki görüş ayrılığına dayalıdır: "Bir kimsenin fitresini
başka şahsın vermesi gerektiği durumda, önce fitre şahsın kendisi üzerine farz
olup sonra diğer şahıs mı bunun verilmesini yüklenir yoksa fitre doğrudan
fitreyi verecek şahsın üzerine mi farz olur?" Bu konuda iki görüş
bulunmaktadır. Dnha doğru olan görüşe göre fitre aslen bakılan kişi üzerine
farz olur, daha sonra ona bakan kişi bunu üstlenir. Yukarıdaki birinci görüş
buradaki birinci görüşe, ikinci görüş de ikinci görüşe dayalıdır. Birinci
görüşe göre İmam Cüveynı şöyle demiştir: "Başkası adına fitreyi veren kişinin
fitreye niyet etmesi gerektiği görüşünü kabul eden kimse bulunmamaktadır. Kafir
kişinin niyet etmesi sahih değildir."
Not: Nevevi'nin benim ifadeyi açıklarken yaptığım
şekilde "müslüman olan kölesi ve yakını hariç" şeklinde yahut da
"yakını" ifadesini "veya" ile atfederek söylemesi daha
uygun olurdu.
B. KÖLE
1. Köle ne kendisi adına
ne de başkası adına fitre vermekle yükümlü değildir. Dinen geçerli bir şekilde
efendisi ile özgürlük sözleşmesi yapmamış olan köle herhangi bir mülkiyete
sahip olmadığından onun fitre vermesi söz konusu değildir.
2. Dinen msid [bozuk]
bir şekilde özgürlük sözleşmesi yapmış köleye gelince onun nafakasını vermek
efendisine gerekli olmasa bile fitresini vermek gerekli olur.
3. Dinen geçerli olacak
şekilde efendisi ile özgürlük sözleşmesi yapmış köle üzerine kendisinin,
karısının ve kendi kazancı dahilindeki kölelerin nafakalarını vermesi gerekli
olduğu gibi bunların fitrelerini vermesinin de gerekli olduğu konusunda mezhep
içinde bir görüş bulunmaktadır. Dinen fasid özgürlük sözleşmesi yapmış kölenin
fitresinin efendisi üzerine gerekli olduğu konusunda ise görüş ayrılığı söz
konusu değildir.
4. Bir kısmı hür bir
kısmı köle olan bir kimse üzerine hür olduğu kısım oranında fitre vermesi
gerekir, kalan kısmın fitresini ise onun mülkiyetine sahip olan kişi öder.
Çünkü fitre verme yükümlülüğü nafakaya bağlıdır, burada da nafakayı karşılama
yükümlülüğü kısmı köle ile onun bir kısmına sahip efendi arasında müşterektir.
Bu hüküm, kısmı köle ile
efendisi arasında muhayee anlaşması yapılmamışsa söz konusudur. Şayet böyle
anlaşma yapılmışsa fitrenin farz olduğu vakitte muhayee sırası kimde ise
fitreyi vermek onun üzerine gerekli olur. İki kişinin ortak olarak sahip
oldukları köle de bu açıdan kısmı köle gibidir.
C. MADDİ DARLIK İÇİNDE
BULUNAN KİMSE
1. Fitrenin farz olduğu
vakit sırasında maddı darlık içinde bulunan kimsenin de fitre vermesi farz
değildir. İbnü'l-Münzir'in naklettiğine göre bu konuda icma vardır. Bu şahsın
fitrenin farz olduğu vaktin hemen sonrasında maddı durumu düzelse bile fitre
vermesi gerekmez; ancak bayram günü fitre verme imkanı elden çıkmadan önce
maddı durumu düzelen kimsenin fitre vermesi müstehap olur.
Nevevi "maddı
darlık içinde bulunan kişi"yi şu şekilde tanımlamıştır:
Maddi darlık içinde bulunan
kişi, bayram gecesi ve günü kendisi ve nafakasını vermekle yükümlü olduğu
şahısların yiyeceği dışında fitre verecek herhangi bir şeyi bulunmayan kişidir.
Buna göre bunun dışında
bir şeyi artan kimse maddı durumu yerinde kabul edilir; çünkü kişinin yaşaması
için yiyeceğinin olması şarttır.
Nevevl'nin sözü şu iki
sonucu gerektirir:
a) "Çalışıp
kazanabilecek güce sahip olmak" kişinin maddı darlık içinde kabul
edilmesine engel değildir.
Bu, güçlü bir görüştür.
Nitekim Rafii hac bölümünde bunu açık olarak ifade etmiştir.
b) Elinde sermayesi ve
arazisi bulunan bir kişinin fitreyi bu ikisi olmaksızın verebilecek durumda
olsa bile fitre olarak vereceği miktarın, sermayesinden ve arazisinden artan
bir şeyolması şart değildir.
Bu, doğrudur. Sermaye ve
araziye acil ihtiyaç duyulmadığından bu ikisi, kişinin ev ve hizmetçisinden
ayrılmıştır.
[Soru] Alimler, bazı kimselere yakınlarının
nafakasını vermesi için çalışmayı zorunlu kılmışlardır.
[Cevap] Kişinin hayatta kalmak için çalışması gerekli
olduğuna göre babası ve çocuklarının hayatta kalması için de çalışması
gereklidir.
2. [Fitre olarak
verilecek buğday, arpa vb. malların; kişinin ihtiyaç duyduğu ev ve hizmetçisi
dışındaki bir maldan verilmesi şart mıdır? Bu konuda mezhep içinde iki görüş
vardır:]
[Birinci görüş]
Fitre olarak verilecek
malın, kişinin başlangıçta ihtiyaç duyduğu ve kendisine uygun olan ev ile
ihtiyaç duyduğu hizmetçi köle dışında olması gerekir. Fitre bu konuda keffaret
gibidir; aradaki ortak nokta her ikisinin de insanı temizleyen ibadetlerden
olmasıdır.
[İkinci görüş]
Bu şart değildir; çünkü
fitrenin aksine keffaretin malla yerine getirilemediği durumda [oruç vb.] bir
bedeli vardır.
3. "Hizmetçi köleye
ihtiyaç duymak" ile kastedilen, kendisinin veya bakımında olan şahısların
hizmeti ile ilgilenen hizmetçiye ihtiyaç duymaktır. Kişinin kendi arazisinde
çalıştırmak veya hayvan sürülerine baktırmak için ihtiyaç duyduğu hizmetçiye
gelince -el-Mecmu'do belirtildiğine göre- bunun fitreye bir etkisi yoktur.
4. "Kendisine uygun
olan" şeklindeki kayıt, çok değerli olan ve daha uygunu ile
değiştirilebilecek olan ev ve hizmetçiyi bu hükmün dışında bırakmaktadır.
Rafil'nin hac bahsinde de zikrettiği üzere [değerli olan ile kişinin kendisine
uygun olan ev ve hizmetçi arasında maddı fark varsa] aradaki fark sebebiyle
kişinin fitreyi vermesi gerekir.
5.
"Başlangıçta" ifadesi fitrenin kişinin zimmetinde borç olarak
yerleşmiş olması durumunu dışarıda bırakmaktadır; çünkü bu durumda fitreyi
ödemek için kişinin gerekiyorsa evi ve hizmetçisi satılır; çünkü bu durumda
fitre, [kişinin ödemek zorunda olduğu] borçlar arasına eklenmiştir.
6. Fitre olarak
verilecek malın kişinin kendisine ve bakımında olan kişilere uygun olan
giyeceklerin de dışında olması gerekir. Nitekim kişinin borçları bulunduğunda
da bu elbiseler [satılmayıp kişinin mülkünde] bırakılır.
7. Borçlu olmak fitrenin
farz olmasına engel midir?
Rafil'nin
eş-Şerhu's-sağır'deki tercihinde olduğu gibi Nevevi de el-Mecmu'da şu görüşü
tercih etmiştir: Fitrenin kişinin -insanlara bile olsa- borcunun dışında olması
gerekmez. İbnü'l-Mukri er-Ravd adlı eserinde bunu tek görüş olarak
zikretmiştir. [Bu görüşün tercih edilmesini gerektiren hususlar şunlardır:]
[a] - İmam Şafil (r.a.)
ve mezhebimiz alimlerinin şu görüşleri de bunu gerektirmektedir: "Kişi
Şevval ayına sağ olarak girdikten sonra ölse onun malından borçlarından önce
fitre ödenir".
[b] - Kişinin borçlu
olması ona zekatın farz olmasına engel olmaz.
[c] - Kişinin borçlu olması
karısının ve [bakmakla yükümlü olduğu] akrabalarının nafakasını vermesine
engelolmaz.
Şu halde borç, fitrenin
farz olmasına da engel değildir.
"Zekat malın
kendisine bağlıdır, nafakanın verilmesi de zorunludur. Fitre ise bu açılardan
hem zekat hem de nafakadan farklıdır" şeklinde ileri sürülen ayrımın bir
anlamı yoktur. Bu konuda itimad edilecek görüş yukarıda belirtilen görüştür.
Buna karşılık el-Havi's-sağır adlı eserde bunun aksi tercih edilmiş, Nevevi
Nüket adlı eserinde o görüşü tek görüş olarak benimsemiş ve mezhebimiz
alimlerinden nakletmiştir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
3. BAŞKASININ
FİTRESİNİ ÖDEME YÜKÜMLÜLÜĞÜ