HAC - UMRE |
3. HAC VE UMRENİN SIHHAT
ŞARTI
Haccın sıhhat şartı [hac
yapan kişinin] müslüman olmasıdır. Mümeyyiz olmayan çocuk ve deli yerine veli ihrama
girebilir. Haccı yalnızca müslüman-mümeyyiz kişinin yapması sahihtir. Yapılan
bir hac, sadece mükellef ve hür bir kimse haccı yaptığında farz hac yerine
geçer. Buna göre çocuk ve kölenin değil ancak fakir kişinin yaptığı hac
yeterlidir.
A. MÜSLÜMAN OLMAK
B. MÜKELLEF OLMAK ŞART MIDIR?
C. VELİNİN ÇOCUK VE DELİ ADINA İHRAMA
GİRMESİNE İLİŞKİN MESELELER
D. HAC YAPAN KİŞİNİN MÜSLÜMAN VE
MÜMEYYİZ OLMASI
E. YAPILAN HACCIN FARZ HAC YERİNE
GEÇMESİNİN ŞARTI
F. ÇOCUK VE KÖLENİN YAPTIĞI HACC FARZ
HAC YERİNE GEÇMEZ
A. MÜSLÜMAN OLMAK
Hac ve umrenin sahih
olmasının şartı sadece yapan kişinin müslüman olmasıdır.
Buna göre; aslen kafir
olan veya sonradan kafir olan [mürted] kişinin yaptığı hac, yapan kişide ibadet
ehliyeti bulunmadığından sahih olmaz.
Kişi hac veya umre
yaparken irtidat etse daha doğru olan görüşe göre yaptığı ibadet bozulur, bozuk
olan ibadetine devam edemez.
El-Minhtıc' daki ibare
"müslüman olmak" dışındaki hususların şart koşulup koşulmayacağı
konusunda net değildir. Bu yüzden ben "sadece" ifadesini ekledim.
El-Muharrer bunu açık olarak ifade ederek şöyle demiştir: "Kişinin yaptığı
haccın sahih olması için müslüman olması dışında bir şey şart değildir" .
Ezrai'nin "haccın
sahih olma şartları içinde vakit ve niyet de vardır" ifadesinde,
"niyetin haccın şartı olarak görülmesi" kabul edilemez; çünkü niyet
haccın rükünlerindendir. Vakit yani haccın [imkan bulur bulmaz yapılmasının
farz görülmeyip] geniş zamanda yapılabilir olması konusunda ileride geleceği
üzere farklı görüşler söz konusudur.
B. MÜKELLEF OLMAK ŞART
MIDIR?
1. Zikredilenlerin
yapılabilmesi için kişinin mükellef olması şart değildir.
Buna göre kişinin malı
üzerinde velayet yetkisine sahip olan kişi -ve hatta kişinin vasısi- kendisi
adına hac-umre yapmamış olsa ve bunun için ihrama girmemiş olsa bile ister
bizzat isterse izin verdiği şahıs aracılığıyla mümeyyiz olmayan çocuk adına
ihrama girebilir.
[*] - Çünkü Müslim, İbn
Abbas'tan şunu rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (s.a.v.) Revha denilen yerde bir
kervanla karşılaştı. Kervandaki kadınlardan biri bir çocuğu tutup kaldırdı ve
"Ey Allah'ın elçisi! Bunun için de hac var mıdır?" diye sordu. Hz.
Peygamber (s.a.v.) de ona "evet, [onun için hac vardır. Sen onun adına
ihrama girdiğinde] senin için de sevabı vardır" buyurdu. (Müslim, Hac,
3240)
[*] - Ebu Davud'un
rivayetinde bu olay şöyle aktarılmıştır: Bir kadın çocuğu pazusundan tuttu ve
devesinin hevdecinden [oturma yerinden] onu kaldırdı.(Ebu Davud, Menasik, ı
736)
Bu hadis hükme şu açıdan
delildir: pazusundan tutup kaldırılan ve devenin hevdecinden çıkarılan çocuk,
ancak temyiz çağına gelmemiş bir çocuk olabilir.
2. çocuğa kıyasla deli
şahıs adına da velisi ihrama girebilir. Iraklı alimlerimizin çoğunluğu ise bunu
kabul etmemişlerdir. Ezrai ise bunu alimlerimizin çoğunluğundan nakletmiş ve
tercih etmiştir. Ezrai deli ile çocuk arasında şu farkın bulunduğunu
belirtmiştir: Çocuk, "ibadeti geçerli şahıslar" kapsamında yer alan
bir kimsedir. [Deli ise böyle değildir.]
C. VELİNİN ÇOCUK VE
DELİ ADINA İHRAMA GİRMESİNE İLİŞKİN MESELELER
1. Veli kalbi ile her
birini [çocuğu ve deliyi] ihramlı yapmaya niyet eder veya "ben onun adına
ihrama giriyorum" der.
Veli çocuk ve deli adına
ihrama girerken bunların orada bulunması ve veliyle yüzyüze bulunmaları şart
değildir. Veli böyle yapmakla ihrama girmiş olmaz.
2. Mümeyyiz çocuğun
velisi de onun adına ihrama girebilir. Oysa el-Minhac metninden bunun aksi
anlaşılmaktadır. Nevevı metinde "çocuk mümeyyiz olmasa bile velisi onun
adına ihrama girebilir" veya "çocuk temyiz çağında olsa bile velisi
onun adına ihrama girebilir" dese daha iyi olurdu.
3. Veli, temyiz çağında
olan çocuğun ihrama girmesine izin verebilir. Velisinin izni olmadan temyiz
çağında olan çocuğun ihrama girmesi sahih olmaz.
Yukarıda
"çocuk" ve "deli" sözcükleriyle kastedilen hem erkek hem de
kadın cinsidir.
Nevevı'nin sözünden,
veli dışında başka birinin, mesela baba hayatta iken dedenin -bu sayılan
şahıslar adına- ihrama girmesinin sahih olmadığı anlaşılmaktadır ki doğru olan
da budur.
Yukarıdaki hadisten
"annenin mümeyyiz olmayan çocuk adına ihrama girebileceği"
anlaşılmakla birlikte alimlerirniz bunu şöyle yorumlamışlardır: "Bu
kadının çocuğun vasisi olması muhtemeldir. Yahut da onun elde edeceği sevap
çocuğu taşıma ve nafaka sevabıdır. " Alimlerin bu yorumu yapmalarının
sebebi hadiste kadının çocuk adına ihrama girmesine veya velinin kadına bunun
için izin verdiğine dair net bir açıklama yoktur.
4. Yukarıda geçenlerden
anlaşılacağı üzere veli çocuk adına ihrama girecek kimseye izin verebilir. Ziyadetü'r-Ravda'da
bu açıkça ifade edilmiştir.
5. Veli çocuk adına
ihrama girdikten sonra onu hacca götürecek kimselere teslim etse bu sahih olur.
Bu konuda görüş ayrılığı yoktur.
6. Mümeyyiz olmayan
çocuk ve deli [velinin onlar adına ihrama girmesiyle] ihramlı duruma geldiğinde
çocuğun ve delinin velisi onlara kendisinin yapamayacağı şeyleri yaptırır. Bu
konuda yalnızca velinin yapması yeterli olmaz, bu esnada mutlaka çocuk ve
delinin de velinin yanında bulunması gerekir. Buna göre veli, adına ihrama girdiği
çocuk veya deliye tavaf ve say yaptırır. Ancak ihram ve tavaf için kılınan
ikişer rekatlık namazları onlar yerine kılar.
Veli tavaf esnasında
çocuğu veya deliyi bineğe bindirirse hayvanı süren kişi kendisi olmalıdır.
Şayet bunu yapmazsa [adına ihrama girdiği kişinin] tavafı sahih olmaz.
İsnevi şöyle demiştir:
Tavafta necasetten temiz olmak ve avret yerlerin örtülmesi farzdır. Bunu tek
görüş olarak kabul etmek uygundur.
Bundan "hadesten
taharetin şart olmadığı" anlaşılmaktadır. Abdestin alınışı konusunda da
geçtiği üzere uygun olan görüş de budur. Ancak Maverdi şöyle demiştir: Velinin
ve çocuğun tavaf esnasında abdestli olması görüşünün kabul edilmesi uygundur.
Çocuk abdestli olduğu
halde veli abdestsizse tavaf yeterli olmaz. Şayet bunun tersi söz konusu ise
burada mezhep içinde iki görüş söz konusudur.
Oyle anlaşılıyor ki
burada mümeyyiz olmayan çocuğun abdesti zorunluluk sebebiyle sahih olarak kabul
edilmiştir. Nitekim akıl hastası olan kadının adet dönemi bittiğinde yaptığı
temizlik de -kocasının kendisiyle ilişkide bulunmasını helal sayma
zorunluluğundan- sahih kabul edilmiştir. Bu benzetmeden velinin abdest
sırasında çocuk adına niyet edeceği anlaşılmaktadır. Zahir olan da budur.
7. Velinin, bahsi geçen
şahısları vakfe yapılan yerlere getirmesi farz olan vakfede farz, mendup olan
vakfede menduptur.
8. Bahsi geçen şahıslar
şayet şeytan taşlayabilecek durumda iseler bunların yapması farzdır. Şayet
taşları toplamayamayacak durumdalarsa velisi onlar adına bu taşları kendilerine
verir. Şayet şeytan taşlayamayacak durumdalarsa velinin taşı ilgili şahsın
eline koyması, kendi adına attıktan sonra o şahsa taş attırması menduptur.
Şayet veli kendi adına şeytan taşlamamışsa, şeytana taş atarken çocuk adına
niyet etse bile kendisi adına geçerli olur.
9. Çocuk, hac
fiillerinden herhangi birinde kusurlu davranırsa [şayet bu kusur kurban
kesilmesini gerektiriyorsa] kurban parası velinin malından ödenir.
10. Velinin, çocuğun hac
yasaklarını çiğnemesini engellemesi gerekir. Şayet çocuk hac yasaklarından
herhangi birini çiğnemişse [bakılır:] Mümeyyiz ise ve bilerek hac yasağını
çiğnemişse daha güçlü olan görüşe göre fidye velinin malından ödenir. Çocuk
mümeyyiz değilse, onun hac yasağını çiğnemesi durumunda hiç kimsenin bir şey
ödemesi gerekmez.
11. Yolculuk sebebiyle
fazladan yapılan hacamalar daha güçlü görüşe göre velinin malından ödenir;
çünkü çocuğu bu işe sokan velidir. Bu, velinin, mümeyyiz çocuk için nihakı
kabul etmesinden farklı bir hükümdür. Çünkü nikahlanılan kadını elden kaçırma
riski vardır. Hac ve umrenin ise ergenlik dönemi sonrasına kadar geciktirilmesi
mümkündür. Bu, çocuk için gerekli olmayan bir şeyin ona öğretilmesi için ücret
ödenmesinden farklıdır. Çünkü o durumda ücret çocuğun malından ödenir. Aradaki
fark şudur:
[a] - Çocuğa eğitim
verilmesi zaruret gibi kabul edilir. Çünkü çocuk küçükken veli bunu yapmazsa
çocuk ergenlik dönemini geçtikten sonra bunu telafi etmek durumunda kalacaktır.
Hac ise bundan farklıdır.
[b] - Öğretim masrafı
genelde yüklü olmaz.
12. Adına ihrama girilen
çocuk hac esnasında cinsel ilişkide bulunsa, nafile hac yapan kimsenin cinsel
ilişkide bulunarak haccını bozması durumunda olduğu gibi haccı bozulur, daha
sonra -çocukluk döneminde iken bile olsa- bunu kaza eder. Aradaki ortak nokta
[illet] "her ikisinin ihramının da sahih olmasıdır". Öyleyse çocuğun
haccının bozulması konusunda yetişkin bir kimsenin haccının bozulmasında
dikkate alınan "her iki tahlilden önce cinsel ilişkinin haram olduğunu
bildiği halde kasten ve kendi isteğiyle cinsel ilişkide bulunması" hususu
dikkate alınır.
13. Alimlerimiz şöyle
söylemiştir: Çocukların yaptığı ibadetlerin sevapları onların sevap hanesine
yazılır, onların günah hanesine ise hiçbir şey yazılmaz. Bu konuda icma vardır.
Not: Nevevi'nin velinin adına hac yapabileceği
kişileri "çocuk" ve "deli" diye sınırlandırması velinin
"baygın kişi" adına hac yapamayacağı anlamını hissettirmektedir ki bu
doğrudur.
Rafii ve Nevevı köle
adına ihrama girme meselesinden bahsetmemişlerdir. Cüveynı bu konuda şunları
söylemiştir: "Köle yetişkin ise efendi onun adına ihrama giremez".
Bunun mefhum-ı muhalifinden efendinin küçük köle adına ihrama girebileceği
anlaşılmaktadır. İbnü'r-Rif'a "kıyasa uygun olan görüş bu meselenin,
kölenin evlendirilmesi konusu gibi değerlendirilmesidir" demiştir. Bu
ifadenin zahirinden ise bunun sahih olmadığı anlaşılmaktadır.
İsnevi şöyle demiştir:
el-Ümm'de "çocuğun küçük olması" şartı koşulmaksızın bunun sahih
olduğu görüşünü tek görüş olarak gördüm.
İsnevi daha sonra
el-Ümm'ün ifadesini nakletmiştir. İmam Şafii (r.a.)'nin sözünü "küçük
köle" hakkında yorumlamak mümkündür. Böylece onun iki görüşü uzlaştırılmış
olur, itimad edilen de budur.
D. HAC YAPAN KİŞİNİN
MÜSLÜMAN VE MÜMEYYİZ OLMASI
Diğer bedenı ibadetlerde
olduğu gibi hac ve umrede de ibadeti yapan kişi küçk ve köle bile olsa bu
ibadet yalnızca mümeyyiz müslüman tarafından yapıldığında sahih olur.
Küçük ve hür kişi için
velisinin, küçük köle için efendisinin izni şarttır. Şayet veli ve efendi
bunların ihrama girmesine izin vermediği halde bunlar kendi başlarına ihrama
girseler daha doğru görüşe göre ihramları geçerli olmaz. Zayıf bir görüşe göre
ise ihram sahih olmakla birlikte veli ve efendi bunları ihramdan çıkarma hakkına
sahiptir.
Bu şart gereğince deli
ve mümeyyiz olmayan çocuğun hac yapması sahih olmaz.
E. YAPILAN HACCIN FARZ
HAC YERİNE GEÇMESİNİN ŞARTI
Farz hac ve umre;
yalnızca müslüman, mükellef -yani akıllı ve ergenlik çağına ulaşmış- ve -hacla yükümlü
olmasa bile- hür kimse tarafından veya onun adına yapıldığında farz hac ve umre
yerine geçer.
Burada
"mükellef" ile "hac ile yükümlü olan değil genel anlamda
mükellef olan kişi" kastedilmektedir. Bu yüzden kitapta "fakirin
yaptığı hac yeterlidir [farz hac yerine geçer]" denilmiştir. Yani fakirin
ve ikiz olan herkesin hür ve mükellef olma şartlarını taşıması halinde yaptığı
hac-umre geçerli olur. Bu, cumaya gelmesi farz olmadığı halde cumaya giden
hasta kimsenin Cuma namazının [öğle namazı yerine] yeterli olması hükmüne
benzer Yahut da yol tehlikesi bulunan zengin kimsenin hacc yapmasına benzer.
Not: Nevevi'nin metinde "mübaşere"
"gerçekleştirme" ifadesini kullanması doğru olmayan bir
sınırlandırmadır. Çünkü, farz olan hac ve umrenin yerine gelmiş olması için
bunu onu yapan kişinin mükellef olması şart koşulur. Bu haccı ister kişi
kendisi yapmış olsun isterse -ölü ve malı gasp edilmiş kişinin durumunda olduğu
gibi- onun adına başkası hac yapmış olsun fark etmez.
Fakir kişi kendisine
farz olmadığı halde hacca gitse ve haccını bozup sonra kaza etse bu yaptığı,
farz hac yerine geçer. Yine fakir kişi nafile hac yapsa veya nafile hac için
ihrama girse bu da kendisi adına farz hac yerine geçer. Şayet haccı bozsa daha
sonra kaza etse, hüküm yine böyle olur.
F. ÇOCUK VE KÖLENİN
YAPTIĞI HACC FARZ HAC YERİNE GEÇMEZ
Çocuk ve kölenin yaptığı
hac -şayet haccı yaptıktan sonra çocuk ergenliğe ulaşmış, köle de azat edilmiş
olursa- farz hac yerine geçmez. İbnü'l-Münzir'in nakletliğine göre bu konuda icma
vardır.
[*] - Ayrıca Hz.
Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Hac yaptıktan sonra buluğa eren çocuk
üzerine başka bir hac yapması farzdır. Hac yaptıktan sonra azat edilen köle
üzerine başka bir hac yapması farzdır. (Beyhaki, Hac, ıV, 325)
El-Mecmu'da belirtildiğine
göre bu hadisi uygun bir senetle Beyhaki rivayet etmiştir.
Bunun aklı delili de
şudur: Hac, ömürlük bir görevolup tekrarlanmaz. Bu yüzden onun, insanın kamil
döneminde yapılmış olması dikkate alınmıştır.
Köle ve çocuk;
> Arafafta vakfe yapmadan
önce veya vakfe esnasında kamil hale gelseler, kamil hale geldikten sonra da
vakfe için muteber olacak bir süreye yetişmiş olsalar,
> Arafat'ta vakfe
yaptıktan sonra kamil hale gelmekle birlikte vakfe zamanı sona ermeden önce
geri dönüp vakfe yapsalar,
[Bu iki durumda]
yaptıkları hac farz hac yerine geçer. Çünkü bu durumda ibadetin büyük kısmına
yetişmişlerdir. Bu, kişinin rükuda iken imama yetişmesine benzer. (kıyas)
Köle ve çocuktan hangisi
kudüm tavafından sonra sa'y yapmış ise o sa'yini tekrar yapar. Çünkü daha önce
yapılan sa'y kendisi noksan halde iken gerçekleşmiştir. Bu, ihrama girmekten
farklıdır; çünkü ihram kişinin kamil hale gelmesinden sonra da devam
etmektedir.
Bundan şu da anlaşılır:
Tavaf veya başın tıraş edilmesi daha önce yapılır da vakfeden sonra bunu
tekrarlarsa farz hac yerine gelmiş olur. İfadenin zahirinden bunun daha önce
yapılması gereken zamanda yapılmadığı anlaşıldığından
Yukarıda zikredilen
şahıslar [köle ve çocuk] tavaf yaparken kamil duruma gelseler [yani köle azat
edilse, çocuk buluğa erse] bu durum -el-Mecmu'da belirtildiğine göre- tavaftan
sonra kamil hale gelmeleri gibi kabul edilir. Yani kamil hale gelmeden önceki
fiilleri yeniden yaparlar. Hatta tavaftan sonra kamil hale gelen ve daha sonra
bu fiilleri tekrar yapan kişinin fiili -tıpkı kamil hale geldikten sonra
vakfeyi yeniden yapan kişinin durumunda olduğu gibi- yeterli olur. Bu,
İbnü'l-Mukrl'nin er-Ravd adlı eserindeki "umredeki tavaf hacdaki vakfe
gibidir" ifadesinden de çıkarılmaktadır.
İsnevi şöyle demiştir:
Kişinin dönüşü tavaftan sonra olduğunda tıpkı sa'y'de olduğu gibi bunun da
yeniden yapılması gerekir. Bu meseleyi açık olarak ifade eden kimseyi görmedim.
Bu, yerinde bir
görüştür.
Kişinin kamil hale
gelmesi umre esnasında olursa yukarıdaki ayrıntılı hükümler bu durum için de
geçerlidir. Umredeki tavaf hacdaki vakfe gibidir.
Bahsi geçen kimseler
ihramı kamil hale geldikten sonra yaparlarsa -kamil halde iken mikat yerine
geri dönmeseler bile- kurban kesmeleri gerekmez; çünkü imkanı dahilinde olanı
yapmıştır, günah olan bir şey de yapmamıştır.
Belirtilen şahısların
yaptıkları hac ve umrenin farz hac ve umre yerine geçeceğinin kabul edildiği
durumlarda kişinin ihramı önce nafile olarak gerçekleşmiş, kamil hale geldikten
sonra da farza dönüşmüş olarak kabul edilir. Nevevı bunu el-Mecmu'da
"çocuk ve köle adına velisinin hac yapması" konusunda "daha
doğru görüş" olarak belirtmiştir.
El-Kifaye'de
belirtildiğine göre, akıl hastası olan şahıs yerine velisi hac yaparken o
kişinin hastalığının sona ermesi, çocuğun buluğa ermesi ile aynı hükümlere
tabidir. İsnevi ve başkaları bunu tek görüş olarak nakletmişlerdir.
Er-Ravda'daki ifadeden ise "ihram esnasında kişinin aklının başında
olmasının şart olduğu" gibi bir anlam anlaşıl~ maktadır.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
A. GENEL OLARAK
HAC VE UMRENİN FARZ OLMA ŞARTLARI